Gerek Türkçede gerekse İbranicede, hepimizin kulağına tanıdık gelen ama beynelmilel olan miladi takvimdeki ayların adlarından farklı olan bu isimleri nereden gelmektedir. Merak konusu olan, zamana ait bu isimleri, iki bölümlük bir yazı dizisi şeklinde eşelemek istedim.
Öncelikle takvim dediğimiz olgu, insanoğlunun zamanı ölçümleme ve doğal bir döngü olan mevsimler karşısında hayatını koordine etme gerekliliğinden doğmuştu.
Doğadaki zamanın akışını ölçümlemek için ise, en doğal yöntem insanın etrafında meydana gelen değişiklik ve hareketliliklerin tekrarlanma sıklıklarını ölçüm birimi olarak kullanmaktı. İlk sayıların, birbirini tekrar eden benzer nesneler ile gösterilmesi gibi.
İnsanın zaman ölçütü olarak kullanacağı en kolay devinim, üzerinde yaşadığı dünya ile ay ve güneşin döngüleridir.
Ay hareketlerine dayandırılan en eski takvimin yaklaşık 10 bin yıl önce kullanıldığı tahmin edilmekteyse de, anlaşılabilir ilk takvim, günümüzden 5 bin yıl kadar önce Sümerler tarafından kullanılmıştı. Bu takvim 30 günlük 12 aydan oluşuyordu ve ayın her göründüğü ilk geceyi yeni bir ayın başlangıcı olarak kabul etmişti.
İnsanlar bir günün başlangıç ve bitimini belirlemek için ise güneşin hareketlerini takip etti. İlk saatler düz bir yüzeye yerleştirilen sabit bir cismin gölgesinin uzunluğunda ve yönünde, güneş gökyüzünde hareket ettikçe gölgesinde görülen değişikliklerin izlenmesine dayanıyordu. Geçmişte güneş saatleri dışında zamanı ölçmek için suyun akışı, yanan mumun erimesi, iki hazne arasında akan kumun tükenmesi, sarkaç hareketi yapan bir cismin durması gibi farklı ölçütler zamanı ölçmek için bir araç oldu.
İngiltere Perranporth Sundial devasa güneş saati
Bildiğimiz mekanik saatlerin kullanımına ise ancak 13. yüzyılda başlanabilmişti. Günümüzde ise zamanı ölçmek için en yaygın ölçüt genellikle elektronik pulse uzunluklarıdır.
Bin yıllardır kullanılan takvimlerin ise, kullandıkları ölçüte göre aralarında farklılıklar olsa da genel olarak en çok kullanılanlar mevsimsel döngüleri esas alan takvimdir. İbrani Takviminde de bir yıllık takvim döngüsünde yer alan 12 (veya iki - üç yılda bir 13) ayın doğada yaşanılan olaylarla doğrudan bağlantısı vardır.
Esas olarak tarım faaliyetleri üzerine oluşturulmuş İbrani Takvimindeki ayların adlarının nereden geldiğine bir bakalım:
1) Takvimin manevi başlangıç ayı Tişri olmasına karşılık, dünyevi veya tarımsal başlangıç ayı Nisan’dır. Yeni hayatın başladığı ilkbahar ayıdır. Talmud’a göre Nissan, dünyanın yaratıldığı ay olarak anılır. Ayrıca Süryanice’de (Nisanna) ‘başta gelen’, Sümerce ve Akadca’da (Nisag) ‘ilk meyve’, ‘ilk ay’, ‘ilk çıkan taze mahsul, turfanda’ demektir. Asur dilinde ise Nisannu ‘başlangıç’ demektir. Batı dillerinde kullanılan April ise Yunanca Aprilis’ten gelir, çiçek açmak demektir.
Zodyak’ta baharın gelişi ile nisan ayını sembolize eden Koç burcu
2) Takip eden ay İyar’dır. İbranicede ‘Ziv’ ayı olarak da tabir edilir. Ziv tomurcukların parlayıp çiçeklenmesidir. İyar Babil Dilinde Airah veya Arû kelimesinden gelir. Bunun anlamı çiçek açan erik, badem, kiraz gibi meyve ağacıdır (Blossom). İyar ayının birinci günü aynı zamanda her iki Süleyman Mabedi’nin de inşaatına başlandığı gün olarak geçer (Ezra Kitabı 3:8) İlginç bir tesadüftür ki İsrail Devleti’nin kuruluşu da bu aya denk gelir. Batı dillerinde kullanılan May ise Latince Maius kelimesinden gelir ve Yunan mitolojisinin bir tanrıçası olan Maia'ya atıfta bulunur. Maia bitkilerin büyümesini ve mahsul vermesini sağlayan bereket tanrıçasıdır.
İyar Ayı sembolizması ve Yunan Tanrıçası Maia
3) İyar’ı takip eden ay Sivan’dır. Bu ayın adı Babil Takviminde yer alan Yarah Simanu’dan (Simanu Ayı) alınmıştı. Yahudiler’in Babil sürgününe kadar, bu ayın adı Tevrat’ta üçüncü ay olarak geçerdi. Simanu ise Akad dilinde mevsim zamanı demektir. Sivan Ayı, Şavuot Bayramına kadar Omer sayılan aydır. Bu ayın yani 3. ayın 3. gününde, Tanrı Musa’ya 3 gün sonra verilecek Tevrat için, halkın etrafına kendilerini ayıracak bir sınır koymalarını ve tefekküre girerek kendilerini hazırlamalarını emretti. Talmud’ta ise şöyle yorumlanır: “Aaron ve Miryam’dan sonraki 3. çocuk Moşe ile 3. bir ulus ortaya çıkacak ve 3 katmanlı bir hale gelecektir. Bunlar Koenler, Leviler ve İsraillilerdir. Bu katmanlar aynı zamanda Tevrat, Peygamberler ve Yazılar’dır (Tora, Neviim ve Ketuvim) yani Tanah. Bet Amikdaş’ın ziyaret edilmesi gereken üç hac zamanı olan Pesah, Şavuot ve Sukot Bayramları da 3 Regalim (Ayaklar) olarak geçer. Moşe’nin konduğu sepet içerisinde Nil sularında bulunduğu tarih de Şavuot’a denk gelen 7 Sivan olarak bilinir. Sivan ayının adına Purim’de okunan Megilat Ester’de rastlanır. Türkçede bu ayın haziran olması ise Süryanice’den gelir, ‘sıcak’ manasındadır. Yani Akadca’daki Simanu gibi mevsim değişimi ile ilgilidir. Yabancı dillerdeki June ise biraz farklı olarak, Roma’nın doğum, üreme ve çoğalma ile ilgili Tanrısı olan Juno’dan gelmektedir.
Fransız ressam Charles-Antoine Coypel’in Jupiter & Juno on Mount Ida tablosu ve Sivan Ayı sembolizması
4) Sivan’dan sonra, Türkçede de benzer şekilde telaffuz edilen ay Tamuz’dur. Bu ayın adı Asur ve Sümer dilinde bir Mezopotomya Tanrısı ve aynı zamanda çoban olan Dumuzi’den gelir. Dumuzi’nin kız kardeşi, Geshtinanna da Mezopotamya’nın bir tanrıçasıydı ve toprağın bereketi ve aydınlık ile ilintiliydi. Geshtinanna yılın yarısını yeraltı dünyasına inerek geçirmek zorundaydı. Karanlığa işaret eden bu döngü, Dumuzi’nin kız kardeşinin yasını tutmaya başladığı zaman, yani günlerin kısalmaya başladığı dönem olan temmuz ayına denk gelir. Bu ayın, Tevrat’a göre de karanlığın başladığı zamanı gösteren sembolik anlamı vardır. On Emir tabletlerini almak üzere Sina Dağı’na çıkan Musa’yı bekleyen halk, galeyana gelip Altın Buzağı günahını işlediği tarih bu aya denk düşer ve 17 Tamuz tarihinde de Bet Amikdaş’ın yıkımına giden Yeruşalayim’in kuşatılması başlamıştır. Miladi takvimdeki July adı ise Roma imparatoru Julius Caesar (Jül Sezar)’ın adından gelir. MÖ 44 yılında ölen Sezar, ölümünden sonra adının ilelebet hatırlanması için bu aya kendi adını verdirtmiştir.
Berlin Müzesinde bulunan MÖ 1500 civarı Asurlu çoban Dumuzi kabartması, Jül Sezar ve Tamuz Ayı sembolizması
5)Takip eden 5. ay Av ayıdır. Bu ay Yahudi Tarihindeki en kederli aydır. 17 Tamuz süreci ile başlayan Yeruşalayim’in kuşatması sonunda Bet Amikdaş’ın yıkımı gerçekleşmiştir. Üstelik her iki Bet Amikdaş’ın da yıkımı bu ayda olmuştur. Bu derin keder sürecinde her türlü kutlama, sevinç, düğün yapılması uygun değildir. Bu derin keder durumunun üstesinden gelebilmek için teselli edici bir güç olarak bir babanın varlığına ihtiyaç duyulur ve ayın adı buradan gelir. Av İbranice ‘baba’ demektir. Dini vesilelerle bu ayın adı anıldığında ise önüne Menahem eki konulması adettendir. Menahem Av teselli edici baba demektir.
Av ayının Miladi takvimdeki karşılığı August veya Türkçede ağustos ayı. Bu ayın adı da July ayına benzer şekilde Roma İmparatorluğundan gelir. Bu ay Roma Krallığı ve Cumhuriyeti tarafından kullanılan Roma takviminin altıncı ayı idi ve Latince adı bu manadaki Sextilus idi. MÖ 8'de bu ay, ilk Roma İmparatoru Augustus Caesar'ın onuruna seçildi. Julius Caesar'ın torunu Gaius Octavius, Sezar'ın suikastından sonra MÖ 44'te Gaius Julius Caesar Octavianus adını aldı. MÖ 31'de imparatorluğun kontrolünü ele geçirerek Marcus Antonius ve Kleopatra'yı yendi ve 4 yıl sonra İmparator seçilerek kendisine Augustus fahri unvanı verildi. Benzer şekilde şanını yaşatmak için de Augustus adı bu aya verildi.
Av ayının bize anlattıkları ve İmparator Augustus
6) Takip eden ay Elul veya Türkçe adıyla eylül. Türkçe ve İbranice aynı şekilde anılması kelime kökünün Akad ve Babil dillerinden gelmesindendir. Sivan ayında da olduğu gibi Babil dilinde Yarah Elulu hasat ayı demektir. Eylül her ne kadar hasata başlanan bir ay olsa da, İbranicede bu isim başka karşılıklar da bulur. Aynı dil kökünden gelen Aramice’de ise Elul aramak demektir. Elul ayına girilmesi ile beraber Yahudiler için Selihotlar, sabahları çalınan şofarlar ile tövbe ve kefaret ayı başlar. Bu ayı takip eden Roş Aşana ve onu takip eden Kipur günü ile zirveye ulaşır. Dolayısı ile bu ayın günleri kefaret günlerine yaklaşılırken, Tanrı yolunda kutsiyeti aramak ve tefekkür ile geçirilen günlerdir. Hahamlara göre ise Elul ayı adının İbranicede farklı bir karşılığı daha vardır. Aramak ile geçirilen bu günlere dayanarak Şir Aşirim Mezmurlarında yer alan en meşhur şarkılardan biri 6:3 bölümündeki Ani Ledodi Vedodi Li (Ben sevgilime ve sevgilim bana) başlığı ile bilinen şarkıdır. Burada bahsedilen romantik aşk değil, Tanrı’ya olan sevginin arayışıdır. Bu arayışı ifade eden kelimenin baş harfleri bir araya geldiğinde İbranice Elul adını buluruz. (Alef, Lamed, Vav, Lamed)
Miladi takvimde karşılığı olan September ise gene Romalılar’a dayanır. Yukarıda bahsettiğim üzere ağustos ayı takvimin başlangıcına göre olan 6. Ay Sextilius idi. Bunu takip eden ay, yedinci ay manasında September’dir. Sept Latince 7 demektir. (Şabat’ın da 7. Gün olması gibi SBT).
Elul ayı ile özdeşleşen selihot duaları, şofarlar ve Başak Burcu
Buraya kadar olan aylar zirai takvimin başlangıcı itibarıyla olanlardı. Bundan sonraki dini ve manevi takvimin başlangıcı itibarıyla olanları bundan sonraki ikinci bölümde ele alacağım.