“Sana ışık tutanlara sırtını dönersen, göreceğin tek şey kendi karanlığındır.” Descartes Küçük bir çocukken hatırası mübarek olsun annem tarafından sevmediğim bazı kıyafetleri giymeye zorlandığımı hatırlarım. Sevdiğim kıyafetler için zaman zaman kavga ederdim. Her hareketimde beni tırmalayan ve tenime batan elbiseleri hâlâ hatırlarım. Tek savunmam giysiyi vaktinden önce yıpratmaktı. Büyüyünce ailem bana ne giyip ne giyemeyeceğimi söylemeyi bırakır bırakmaz, toplum bunu yapmaya başladı.
İnsanoğlu üç oda ve bir salonu olan evlerde yaşar.
İnsan yaşamının görünen üç boyutu ve varsayılan bir boyutundan söz ediyorum. Bu odaları, ‘zihinsel, duygusal, fiziksel’ ve salonu da ‘ruhsal’ yetiler olarak tanımlayabiliriz.
Evimizin odaları şayet dağınık ise misafirlerin bunu görmesini istemeyiz. O zaman odaların kapılarını kapatıp onları salonda ağırlamaya çalışırız. Şayet orası da dağınık ise arkadaşımızı ya evin dışında ya da bahçede karşılamaya çalışırız.
Farkına varmadığımız şey ise gizlemeye çalıştığımız bu dağınıklığın (eksiklerimiz) aslında daha fazla dikkat çektiğidir. Şimdi bir kolumu sahip olduğum kusurlarım olarak düşünün ve başkaları tarafından bilinmesini istemediğim içim arkama saklıyorum. Lütfen şimdi bu sahneyi zihninizde canlandırın ve yapısal olarak en çok dikkatinizi çeken şeyin ne olduğunu söyleyin. Evet, aslında gizlemeye çalıştığım en çok göze batandır.
Söz konusu kavramları tek tek incelemek buraya sığmayacak kadar detaylı olduğu için bugünkü buluşmamızda sadece evimizin bir odasına odaklanacağız.
Duygular
Adem ve Hava başlangıçta birbirlerini ‘ruh’ (Öz) olarak gördüler. Cennet bahçesinden kovulunca ‘kıyafet’ kavramı doğdu.
Cumartesi gecesi dışarıya çıktığınızda gerçek ve derin bir ilişki yaşayabileceğiniz biriyle tanışmayı umut edersiniz. Kim olduğunuz için sizi takdir edecek biri. İşte giydiğimiz giysiler bunlardır.
Tevrat – Mısır’dan Çıkış Kitabı 28:2’de bu giysilerden şöyle söz eder: “Ağabeyin Aaron’a İhtişam (Kavod) ve Görkem (Tiferet) için kutsal giysiler yap. (veasita).”
Bu sözler Kohen (rahip) giysilerinin amacını açıklar. Tevrat, Tanrı’nın imajında (Betzelem Elokim) yaratılmış olan insanın giymekte olduğu giysilerin onur ve şanını temsil ettiğini öğretiyor. Çünkü kıyafetler sadece örtmez aynı zamanda içsel benliği açığa vururlar.
“LeKavod ulTiferet/ İhtişam ve Görkem için” İhtişam (Onur) anlamında ‘kavod’, yalnızca Tanrı’ya atfedilmişti. Tiferet sözcüğünün ise Tevrat’ta karşımıza çıktığı ilk yer burasıdır. Bu iki kelimenin temelde aynı anlama geldiğini düşünebilirsiniz, ama aslında öyle değiller.
‘İhtişam’, (Kavod) Tanrı tarafından verilen niteliklerimizi; doğuştan gelen güçlerimizi ve yeteneklerimizi ifade eder. Bunlar Elokim’in giysileridir. (Betzelem Elokim).
‘Görkem’ (Tiferet) ise onlarla ne yaptığımızı ifade eder. Bu nitelikler Kutsal Kitap’ta Baş Kâhinin giydiği ‘altın’dan giysiler olarak tasvir edilir. Bunlar da Hashem’in Giysileridir (Demut Hashem).
Kutsal Kitap’ın söz ettiği bu giysiler nelerdir?
Gerçek şu ki; birçok kişinin kim olduğu konusunda kafası karışıktır. Aslında hepimiz yaşamda değişik maskeler (giysiler) takmaktayız.
Aktörler çok eski zamanlardan bu yana tiyatro maskeleri kullanır. Klasik tiyatro maskeleri gülen maske ve ağlayan maskedir ama bunlardan çok daha yaygın olanlar, normal insan davranışının maskeleridir.
Bu maskeler, hayat sahnesinde oynadığımız rollerin sembolleridir. Rollerimiz zaman zaman değişse de maskelerimizi neredeyse hiç çıkarmayız. İnsanoğlu asla tümüyle çıplak kalmaya cesaret edemez.
Bizler hayatın gelişim etaplarından geçtikçe, maskelerimiz de değişir. Yetişkin olduğumuz zaman iş yerinde profesyonel çalışan maskesini takarız, evdeyse ebeveyn ve eş rollerini üstlenir, o rollerin maskelerini kullanırız. Ben çekici bir genç kadınım. Ben ciddi bir insanım. İş seyahatine çıkıyorum. Ne yapacaksak ona uygun şekilde giyiniriz.
Sosyal becerileri yüksek olan birinin çeşitli insanlardan oluşan bir grubun içinde nasıl davrandığını izlemek, çok yetenekli bir aktörün saniyelik rol değişimlerinden geçmesini izlemek gibidir.
Bu maske takma davranışı, doğduğumuz andan itibaren öğrenmeye başladığımız bir olgudur. Çocuklar daha konuşmayı bile öğrenmeden rol yapmayı öğrenir, örneğin acı çektikleri için değil de dikkat çekmek için ağlarlar.
Sosyal baskılar bizi kibar olmaya zorlar. Sosyal bir hayatı sürdürebilmek ve yıkıcı olmayan bir insan olabilmek için, maskelere ihtiyacımız var. Birine bir şeyi sert, ters ve fazla açıkça söyleyerek ölümüne bile neden olabilirsiniz.
Oysa aynı bilgi farklı bir formatta, yumuşatılarak ve dayanılabilir hale getirilerek verilirse, çok daha farklı bir etkisi olur. Başka bir deyişle maskelerimiz birden fazla işlevi yerine getirmektedir ve tüm maskeleri çıkarmak tehlikeli olabilir.
Ancak bu maskeler gerçek ‘ben’i yansıtıyor mu?
Ben kimim sorusunun cevabı yüzyıllardır insanlığı meşgul etmiştir.
İhanetin, İhtişam ve Görkem’i yaratması
Kabın içi pis ise ne diye dışını yıkar durursun?
Yüce Tanrı, Bene-Yisrael Ulusunun bir ‘Koenler Krallığı’ (Şemot 19:6) olmasını istediğine göre Baş Kâhin olarak temsil görevi için bir an kendinizi Aaron’un yerine koyun.
Genellikle eylemlerimiz, inançlarımız ve düşüncelerimizden kaynaklanır. (tutumun davranışı yönlendirmesi) Ancak Tevrat bize tersinin de aynı derecede doğru olduğunu söyler.
Kutsal Giysiler doğuştan gelen kraliyet doğasına ulaşmak için araçlardır. Hepimiz Tanrı (Aşem) tarafından verilen niteliklere, benzersiz güçlere ve yeteneklere sahibiz. Ama orada olduklarını bilmedikçe, onlardan yararlanamayız. Bu nedenle sabah uyandığımızda söylenen ilk dualardan biri giysilerle ilgili olan ‘Malbish Arumim’dir. Birçok insan bu duanın tekstil imalatı olan giysilerle ilgili olduğunu düşünür. Oysa spritüal bedenimize giydirmiş olduğumuz ‘Ruhsal Elbiseler /Neşama’ şeklimiz ile ilgilidir.
Kim olduğumuzu, büyük resimde yer alan hangi parça olduğumuzu (misyonumuzu) bilmeden potansiyelimizi gerçekleştirmeye başlayamayız.
Or HaChaim, toplam sekiz giysi olduğunu ve dördünün Aşem'in Görkemini ve diğer dördünün de İhtişamını yansıttığını açıklar.
Bana verdiği ilham, altın olan giysilerin aklın saflığı koltuğunda ve beyaz keten giysilerin de duyguların gerilimleri tahtında olduğudur.
Tora’nın kullanmış olduğu ifade dikkatiniz çekti mi? Giysileri dik denmiyor; yap (VeAsita) deniyor. Çünkü bu giysiler dikilemez, insan tarafından yapılırlar.
‘İhanet’ anlamına gelen ‘bagad’ sözcüğüyle aynı harfleri içeren İbranice ‘giysi’ sözcüğü ‘beged’dir.
Tarihin başlangıcından bu yana ihanet ile giysi iç içe geçmiştir. Kutsal Kitap (Tora) bize, Âdem ve Havva'nın, Tanrı’ya (Aşem’e), kendilerine ve masumiyetlerine ihanet ettikleri Bilgi Ağacı günahından sonra giysilerin gerekli hale geldiğini söyler. Çünkü giyim yalnızca suçluluk ve ihanetle bağlantılıydı. Âdem ve Hava’nın çıplaklığını örtmek için bu giysileri kullanır.
Yakov, babasını aldatıp kutsamayı almak için, Tamar, Yehudah'ı aldatarak soy üretmek için ve nihayet Yosef'in kardeşleri ve Potifar’ın karısı ihanet için meşhur çok renkli harmaniyeyi kullanır.
İlk kez giysiye olumlu bir nitelik atfedilir. Bu kıyafetler ‘İhtişamlı ve Görkemli’ olarak tanımlanıyor. Elbise giymek bir ihanet şekli olabilir. Şöyle ki, giysinin amacı, iç çekirdeği gizlemek ve dış cepheyi tasvir etmektir.
Mesela zengin bir fakir gibi giyinebilir. Üzgün olan bir kişi kutlama kıyafetleri giyebilir. Böylece kişi kendi gerçeğine ihanet eder ve içsel duyguları ile tutarsız bir dış imaj yansıtır. Maske giyer.
Beden gibi ruhun da ‘giysileri’ vardır. Yahudi Kadim Bilgeliği ruhun içsel bir ‘kişiliğe’ (Duygusal ve entelektüel bileşimi) ve aynı zamanda ‘giysilere’ (eylem, konuşma, düşünme) sahip olduğunu öğretir. Ancak bunlar ruhun kendisi değildir.
Nasıl ki, dış giysiler kişinin ruh halini ve duygularını etkileme gücüne sahipse nefsin elbiseleri için de bu geçerlidir. Kişi kendini acımasız hissedebilir, ancak nazik bir davranışta bulunarak nezaket kisvesine bürünebilir.
Başlangıçta, bu eylem içsel duygulara ihanet olsa da zamanla bu ihanet tamamlanmaya yol açar. Çünkü dışsal eylemler, iç duyguyu yaratır (Harekete geçirir/ e-motion).
Bu aynı zamanda Tanrı’nın (Aşem’in) neden Kâhinlerin (Kohenlerin) ruhsal durumuna odaklanmak yerine dış giysileri ile ilgilendiği sorusunun yanıtıdır.
Çünkü giysiler, düşünceyi, konuşmayı ve eylemi, (ruhun giysileri) temsil ederler. Hashem’e yaklaşırken saf ve güzel giysiler (olumlu eylemler) giymemiz gerekir; başlangıçta içsel duygularımıza ihanet olsa bile bu güzel giysiler, zamanla ruhumuza tamamlanma getirecektir.
Baş Kahin (Kohen HaGadol) yılda bir gün Kefaret Günü’nde (Yom Kipur) Kutsalların Kutsalı’na (Kodeş HaKodaşim) girerdi. Tanrı’nın (Aşem'in) varlığının ifşa edildiği dünyadaki en kutsal yere… Böyle bir olay için Kâhinin (Aaron’un) en güzel altın elbiselerini giymesi gerektiğini düşünürüz. Ancak sadece beyaz ketenden giysileri ile girmesine izin vardı.
Bu garip gelmiyor mu?
Cahil, alim, zengin, fakir hiçbirimiz arasında fark yoktur. Her Yahudi'nin içinde ruhani bir Kutsal Tapınak vardır.
Bu kişisel Tapınağımızda bazen bir insanı ilgilendiren hizmetler için (Avoda) altın giysiler bazen de ruhsal gerçekliğimizin hizmetleri için keten giysiler giymemiz gerekebilir.
Amaç, hem fiziksel niteliklerimizi hem de tinsel yeteneklerimizi Yüce Tanrı’nın bu dünyadaki varlığını ortaya çıkarmak için kullanmaktır.
Bir alim sadece ders çalışıp dua etmemelidir elinden geldiği şekilde başkalarına da yardımcı olmalıdır. Veya zengin adam sadece hayır kurumlarına cömert bağışlarda bulunmamalıdır. Potansiyel olarak ruhuna kazınmış olan kutsal doğasını (Netsisot/Kıvılcım) açığa çıkarmak için kendisini geliştirmelidir.
Çünkü bu kıvılcım her insanın Kutsalların Kutsalı olan içsel sığınağında var olan ve yok edilemez İlahi bağlantı parçasıdır. Bu seviyede hepimiz doğuştan eşitiz.
Bu nedenle Baş Kâhin senede bir kez Kefaret Günü Yücelerin Yücesi’nin huzuruna çıkacağı zaman sadece beyaz keten giysilerin saf ve basit doğasını kuşanmak zorundaydı. Çünkü gerçek ilişki sadece bu şekilde mümkün olabilir.
Peki ya siz, kendi İhtişam ve Görkem elbiselerinizi yapmaya hazır mısınız?
‘İyi bir salata nasıl yapılır?’ konu başlığı ile sohbetimiz devam edecek…