Jacques Audiard´ın iki ödüllü başyapıtı bir müzikal-avantür filmi.
Özenle hazırlanmış koreografisiyle, coşkulu müzikleriyle, usta işi mizanseniyle, şaşırtıcı ve baş döndürücü olmayı başaran bu film Jüri Ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu Ödüllerinin sahibi oldu. ‘Emilia Perez’ Fransız sinemasında ‘Şerburg Şemsiyeleri’nden günümüze, 60 yılın en başarılı müzikali.
Cannes Film Festivali’ne yedi kez katılan, aralarında Altın Palmiye’nin de bulunduğu ödüller alan Jacques Audiard’ın ‘Emilia Perez’i 77. Festival’in en kaliteli filmiydi. Michel Audiard’ın baba mesleğini seçen oğlu Jacques’dan, 2009’daki ‘Yeraltı Peygamberi / Le Prophéte’ten hak ettiği Altın Palmiye esirgenmiş, jüri filmi ikincilik ödülü sayılan Jüri Büyük Ödülü’ne kaydırmıştı. 15 yıl aradan sonra Greta Gerwig başkanlığındaki jüri aynı şeyi yaparak, filme alışılmışın dışında iki ödül birden vererek adeta vicdanlarını rahatlattı: Jüri Ödülü ve dört kadın oyuncu arasında paylaştırılan En İyi Kadın Oyuncu Ödülü.
Görsel - işitsel şölen
Müzikal, macera, komedi gibi türler arasında nefis geçişlerle dolaşan ‘Emilia Perez’, Audiard’ın konusu ağırlıkla Meksika’da geçen, İspanyol dilinde çevrilen bir başyapıt. Ünlü bir Meksikalı uyuşturucu karteli baronunun kimliğini değiştirme çabası etrafında dönen konusuyla, film müzikal komedinin ve polisiye türlerinin hakkını veriyor. Popüler müzikleri Güney Amerika müziğiyle harmanlamasıyla, özenle hazırlanmış koreografisiyle, dans sahneleriyle, baş döndüren, feminist, şaşırtıcı ve çok katmanlı bir film olan ‘Emilia Perez’ Jacques Audiard’ın en başarıları arasına giriyor. Jacques Démy’nin ‘Şerburg Şemsiyeleri / Les Parapluis de Cherbourg’dan günümüze, 60 yılda ‘Emilia Perez’in Fransız sinemasının en başarılı müzikali olduğunu iddia ediyorum.
Film, Meksika’daki kayıp insanların akıbeti, geçmişinden kopmanın imkânsızlığı, kefaret, kabullenme, aile birliği gibi çok önemli konularda ilginç mesajlar veriyor. Türler arasında dolaşmaktan hoşlanan bir yönetmen olduğunu kariyeriyle kanıtlayan 1952 Paris doğumlu J.Audiard, öğretmen olmak gayesiyle Sorbonne’da edebiyat ve felsefe okudu, ama tahsilini tamamlayamadı. Sinemanın içinde büyüdüğü için, Roman Polanski’nin ‘Kiracı’sı gibi birçok filmde yönetmen yardımcısı olarak çalıştı. Biriktirdiği paralarla ilk filmi, Jean-Louis Trintignant ve Mathieu Kassovitz’in oynadığı kasvetli yol filmi ‘Regarde Les Hommes Tomber’yi (1994) yaptı. Üç César Ödüllü bu filmden iki yıl sonra Cannes’da kendisine En İyi Senaryo Ödülü’nü getiren ‘Un Héro Tres Discret’yi çevirdi. Günümüzde Audiard’a Fransız sinemasının Jean-Pierre Melville ve Henri Georges Clouzot’nun mirasçısı gözüyle bakılıyor.
Boris Razon’un kitabından uyarlanan ‘Emilia Perez’in senaryosunu J.Audiard, ‘Dheepan’, ‘Un Prophéte’, ‘De Rouille et D’os’ ve ‘The Sisters Brothers’ gibi filmlerin ardından beşinci kez bir araya geldiği Thomas Bidegain ile birlikte yazdı. Meksikalı melez avukat Rita Moro Castro (Zoe Saldana) çalıştığı avukatlık bürosunda kendisine sürekli verilen kanun dışı olayların savunmasını hazırlama görevinden yorgun düşmüştür. Vasıflı ama sömürülen Rita, adalete hizmet etmekten çok, suça ilişkin işleri aklama konusunda yeteneğini boşa harcamaktadır. Karısını öldüren ünlü bir adamı, ‘maktul intihar etmiştir’ savunmasıyla beraat ettirip, medyanın ilgi odağı olması, azılı kartel patronu Juan Del Monte’nin (Karla Sofia Gascon) dikkatini çeker. Del Monte’yi kadına çevirecek yetenekli ve ağzı sıkı bir cerrah bulması karşılığında, Rita’nın 2 milyon dolarlık beklenmedik teklifle hayatı değişir.
Del Monte’nin işinden emekli olunca işlediği cinayetlerin soruşturmalarından kurtulacak, sonsuza kadar ortadan kaybolacak, yeni kimliğiyle tehlikeden uzak, huzurlu bir hayat sürmesini sağlayacak kimlik değiştirme işi için Rita önce Singapur’a gider. Bulduğu cerrah kendisine uygun gelmeyince soluğu Tel Aviv’de alır. Doktor Waseman (Mark İvanir) hormon tedavisi gören Del Monte’yi sarışın afet Emilia Perez’e dönüştürür. Emilia kaçakların sığınma ülkesi İsviçre’nin huzurlu şehri Lozan’a taşınır. Dört yıl sonra Londra’da Rita ile buluşan Emilia, kendisinden özlediği çocuklarını yanına getirmesini ister.
Çocuklarına uzakta yaşayan bir teyze olarak tanıtılan Emilia yıllar sonra izini kaybettirdiği Meksika’ya dönüp, vicdanını rahatlatmak için hayır işlerine soyunur. Uyuşturucu kartelleri savaşında ölen, toplu mezarlara gömülen sayısız kayıp insanın ailelerine yardım eden, kaçırılan, ortadan kaybolan gençlerin ailelerine destek olan bir kuruluşun başına geçer. Orada tanıştığı acılı anne Epifana (Adriana Paz) ile yakınlaşır; eşcinsel ilişkileriyle ikili mutlu bir döneme girer. Eski kocasının kendisini bir kadınla aldattığını öğrenen Jesse (Selena Gomez) yakışıklı Gustavo’nun (Edgar Ramirez) metresi olur. Rita kahramanlarımızı düştükleri zor durumlardan kurtarmaya devam eder; film adam kaçırma, mafyanın araya girmesi ve şantaj teşebbüsleriyle çılgın temposunu sürdürür.
Melville ve Clouzot’nun mirasçısı
‘Emilia Perez’, eşcinsellik, fırsatçılık, suç dünyası, adaletsizlik, sevgisizlik, yalnızlık, ihanet, dayanışma gibi birçok önemli temanın hakkını veren bir film. ‘Annette’, ‘Peter Von Kant’ gibi filmlerden hatırladığımız aktör-besteci Clément Ducol’un müzik partisyonunu hazırladığı, ‘Ratatouille’, ‘Corsage’ ile tanınan şarkıcı Camille’in sözlerini yazdığı müzik, Audiard’ın mizansenine katkı veriyor. Bu çılgın müziğin eşliğindeki dans sahneleri, profesyonel şarkıcı Selena Gomez ve şaşırtıcı Zoe Saldana’nın kendi sesinden söylediği şarkılar, ‘Emilia Perez’i görsel ve işitsel bir şölen yapıyor. Jacques Audiard ile evvelce ‘Les Olympiades, 13. District’ filminde çalışan, Léa Mysius’un ‘Ava’ ve ‘Les 5 Diables’ filmlerinin görüntü yönetmeni Paul Guilhaume’un, 10 milyonluk gökdelensiz metropol Mexico City’nin havadan çekilmiş gece manzaraları çok başarılı.
Filmde müthiş bir casting çalışmasıyla uyumlu ve mükemmel bir oyuncu kadrosu oluşturulmuş. Cannes’ın En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü paylaşan dört aktristen başlayalım. Mesleğinde başarılı ama duygusal hayatı olmayan Rita Moro Castro rolünde, Dominikli bir baba, Puerto Ricolu bir annenin kızı olan New Jersey doğumlu, esmer güzeli Zoe Saldana (46) filmde oyun kabiliyetinin yanı sıra, söylediği şarkılardaki güzel sesi ve danslarıyla da büyülüyor. İtalyan kökenli anne ve Meksikalı babanın kızı, Texas doğumlu oyuncu-şarkıcı Selena Gomez (32) filmde, Juan Del Monte iken Emilia Perez’e dönüşen uyuşturucu baronunun karısı Jesse rolünü oynuyor. TV dizileriyle tanınan Gomez altı müzikal filmde yer aldı.
Kapanış Galasında aldıkları ödül için üç arkadaşını temsil eden İspanyol trans aktris, Del Monte ve Emilia Perez’i canlandıran Karla Sofia Gascon (52) yaptığı uzun teşekkür konuşmasıyla 77. Festival’e damgasını vuran aktris oldu. 2018’e kadar Carlos Gascon adıyla TV serilerinde ve filmlerde oynayan, geçirdiği başarılı ameliyat sonrası adını Karla Sofia olarak değiştiren aktris, konuşmasında trans bireylere sürdürülen eziyetin ve ayrımcılığın son verilmesi çağrısında bulundu. Mexico City doğumlu Adriana Paz (44) Sam Mendes’in James Bond filmi ‘Spectre’ ve ‘Las Horas Muertes’ ile tanınan ünlü bir Meksikalı aktris. Dört çiçeğin yanındaki böcek olarak duran filmin tek ünlü aktörü Edgar Ramirez (47) Jesse’nin sevgilisi Gustavo’yu canlandırıyor. Venezüellalı aktör, Olivier Assayas’ın mini dizisi ‘Carlos’ta terörist İlich Ramirez Sanchez’e hayat vermişti. ‘Wasp Network’ta ABD’ye sığınan Kübalı pilotu oynayan Edgar Ramirez, Steven Soderberg’in ‘Che’sinde ve Kathryn Bigelow’un ‘Zero Dark Thirty’ filminde yer almıştı.
Filmin başarılı senaryo yazarı-yönetmeni Jacques Audiard ile bitireceğim. En büyük uluslararası başarısı, 2015’te Altın Palmiye kazandığı ‘Dheepan’, Sri Linka iç savaşından kaçıp Paris banliyösünde hayata tutunma savaşı veren bir göçmenin hikâyesiydi. Marion Cotillard’ın şaşılası performansıyla unutulmaz kıldığı ‘Pas ve Kemik / De Rouille et D’os’ (2012) ve bir önceki filmi ‘Les Olympiades, Paris 13th District’ (2021) Cannes Festivali’nin ana yarışmasında yer aldı. ‘Emilia Perez’, iyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış, görkemli koreografisi ve müzikleriyle görsel ve işitsel bir şölen başyapıtı olarak akıllarda kalacak.