100 yıl sonra Ernst Toller ve eseri Türkiye'de özgürlüğüne kavuşuyor!

Bu hafta Münih Film Akademisi mezunu, oyuncu ve çevirmen Ediz Tolgahan Karabağ´ı ağırlıyoruz. Alman asıllı Yahudi yazar Ernst Toller´in hapisten çıktıktan sonra kaleme aldığı ilk tiyatro oyunu olan ´Hayda, E Biz Yaşıyormuşuz´u Türkçeye çeviren Karabağ; 97 yıl sonra bile güncel olan bu eserin ülkemizde yayınlanmasını sağladı. Kendisiyle Toller´in yaşamını ve eserlerini konuştuk.

TUNA SAYLAĞ Söyleşi
12 Haziran 2024 Çarşamba

Almanya’da doğup büyüyen Ediz Tolgahan Karabağ, Münih Film Akademisi’nden mezun olduktan sonra Türk Tiyatrosunu daha iyi anlamak için Türkiye'de tiyatro eğitimini tamamladı. Daha sonra Almanya, Avusturya ve İsviçre'de, Almanca ve Türkçe Meisner tekniği üzerine eğitimler verdi. Halen Türkiye'de bulunma nedenini, bu oyunculuk tekniği üzerine eğitim vermek ve çevirdiği eserleri sahneye taşımak olduğunu söyleyen Karabağ için ‘geliştirirken gelişmek’ çok önemli.

Toller'in 1927’de hapisten çıktıktan sonra yazdığı ilk tiyatro oyunu olan ‘Hayda, E Biz Yaşıyormuşuz’u Türkçeye kazandırdınız. Kitap yakında yayınlanacak. Yazarın bu eserini çevirmeye nasıl karar verdiniz? Oyunun konusundan söz eder misiniz?

Öncelikle çeviriye başlama nedenim Türkiye'deki tercümelerin kötü olmasından kaynaklanıyor. Hocam Hilmi Zafer Şahin’e danıştım. O da bana Alman Dışavurumcu eserleri çevirmemi önerdi. Bu sayede Ernst Toller'le tanışmış oldum. Sadece onu değil; Walter Hasenclever, Georg Kaiser ve daha birçok yazarı tanıma fırsatı buldum ama beni en çok etkileyen Toller oldu. Toller her ne kadar sadece Dışavurumcu olarak bilinse de, ‘Hayda, E Biz Yaşıyormuşuz’, Neue Sachlichkeit akımına ait bir eserdir.  
Oyun, sosyalist bir Cumhuriyetin yıkılışından sonra, oradaki insanların değişimini ele alıyor. Ama bir karakter var ki, o ideolojisine sadık kalarak değişime karşı direnmekte. Karakterin ismini şimdilik paylaşmayayım. Onu bulmayı okurlara bırakıyorum. Oyun, 97 yıl sonra bile güncelliğini koruyor. Bunun nedeni sanat değil halen dünyada güdülen siyasettir. Bugünkü siyaseti, ülkemizde veya başka bir yerde, Ernst Toller, 97 yıl önce çok güzel anlatmış.

Kitap, Toller’in Türkiye’de basılacak ilk eseri olacak. Bunca yabancı yazarın yer bulduğu Türk yayın dünyasına bu kadar gecikmeyle girmesinin nedeni nedir sizce?

Ülkemizde ve dünyada bir moda var tiyatroda. Yeni yazarlar keşfetmektense, eski yazarları kastediyorum, modayı takip edip bilindik isimlerin oyunlarını sahneliyorlar. Keşfedilecek birçok oyun yazarı var hâlbuki; Ernst Toller gibi mesela… Bir şey daha var inandığım; bir yazarın oyununu çevirmek için onu iyi anlamak, yazılarını okumak gerekiyor. İki insanın birbiriyle anlaşması gibidir bu. Biz Ernst Toller'le iyi anlaştık diyelim.

Toller, 20. yüzyıl başlarının ünlü bir edebiyatçısı; yazarlığı, edebi tarzı, seçtiği konular ve kaleme aldığı diğer eserleri hakkında neler söylersiniz?

Ernst Toller ilk olarak Dışavurumcu akımın içinde yer aldı. Daha sonra birçok Alman yazar gibi bu akımın etkisinden uzaklaştı ve Neue Sachlichkeit akımına geçti. I. Dünya Savaşı’na katıldıktan sonra cephede yaşadıklarından dolayı savaş karşıtı oldu. Kitapları için seçtiği konular, birebir yaşadığı dönemler, aklında ve gönlünde yer alan insanlarla ilintili oldu. Birçok eserinde savaşın manasızlığını işlemiş, ne kadar gereksiz olduğunu vurgulamıştı.

Hukuk öğrenimini yarıda bırakıp gönüllü olarak savaşa katılacak kadar milliyetçi bir genç olan yazar, nasıl oldu da sonradan sol görüşü benimsedi?

Unutmamak gerekir ki, bu hiç vurgulanmaz, yaklaşık 100 bin Yahudi, I. Dünya Savaşında yer aldı. Bunlardan on bini gönüllü olarak Alman ordusuna katıldı. 12 bini hayatını kaybetti. O dönemde Alman milliyetçiliği, Yahudiler arasında çok yaygındı. Bu dönemde Ernst Toller savaşın acımasız yüzünü gördü. Toller, savaşa şeref ve onur için katılmıştı ama ne şerefe rastladı ne de onura. Milliyetçi görüşü savaşta bitti ama hemen sosyalist olmadı. Önce savaş karşıtı oldu. 1918 Rusya Devriminden etkilendi. 1918’de sosyalist Kurt Eisner'le tanıştı. O, Toller için bir baba figürüydü, böylece sosyalist olmaya karar verdi. Sosyalizmi seçme nedeninde insanları ayırt etmeme inancı da yatıyordu. Bu inancın temeli onun için dünya savaşıydı.

Toller, aynı zamanda önemli bir siyasi kişilik. I. Dünya Savaş’ına gönüllü katılmış, hapse düşmüş, fikirleri için sürekli mücadele eden sol görüşlü bir entelektüel. Politik görüşleri hayatını, mesleğini nasıl etkiledi?

Siyasi görüşleri, Ernst’in hem hayatını hem de mesleğini etkilemiş ve yolunu çizmişti. Savaş esnasında ölüleri, yaralıları gördü ve bir milliyetçi olarak insan hayatının önemini kavradı, bu öğretiyle de milliyetçiliği bıraktı. Bu acı tecrübe hep onunla yaşadı. Travmalarını tetikledi. Savaş sonrasında, bir daha insan öldürmemek için yemin etti.

Sol görüşleri de onda çok acı hatıralar bıraktı. Lakin bu süreçte değerli insanlarla yoldaş oldu. Onların birçoğunu suikastlar sonucunda kaybetti. Bütün bunlar, bir yazar olarak tanınmasını ve sesinin duyulmasını sağladı. Bu durum onu tatmin etmiş, bir yazar olarak eserlerinin anlaşılması ve yayılmasıyla mutlu olmuştu. Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin yıkılışından sonra hapis yattığında, oyunları yayınlanmaya ve sahnelenmeye başlamıştı. Siyasi görüşü yüzünden cezalandırılırken, eserleri halk ve sanatçılar tarafından ödüllendiriliyordu. Bu, onun hapiste diri kalmasını sağladı.

1919 Nisan’ında Toller, Almanya’da çok kısa süren ama oldukça ses getiren bir harekete imza atarak Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'ni kurdu. Bu olay nasıl gelişti?

Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin kurulması, Bavyera Bağımsız Cumhuriyeti'nin Yahudi lideri, sosyalist Eisner'in öldürülmesine bir tepkiydi. Eisner, seçimleri kaybettikten sonra başkanlık görevinden çekileceği gün, annesi Yahudi olan Arco auf Valley Kontu Anton tarafından öldürüldü. Cinayetin nedeni kontun ırkçı Thule cemiyetinde kabul görülme isteğiydi. Annesi Yahudi olmasına rağmen kont bir Yahudi düşmanıydı. Halk, Eisner’i seviyordu ve Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin kurulmasını destekliyordu. Cumhuriyet, iki ay sonra 7 Nisan’da, Ernst Niekisch önderliğinde kuruldu. İkinci adam ise Ernst Toller'di. Gel görelim ki, Eugen Levine önderliğindeki Almanya Komünist Partisi, 14 Nisan'da bir darbe yaparak Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'ni ele geçirdi. Toller tutuklandı. Daha sonra Levine’yi ikna ederek serbest bırakıldı. 
Komünistler başa gelince halk desteğini geri çekti. Hatta bazı sosyal demokratlar, Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin yıkılması için düşmanla işbirliği yaptı. Ve ne kadar manidardır ki, Bavyera Sovyet Cumhuriyeti'nin yıkılacağı 1 Mayıs’da belli oldu. Sonra ise bir kıyım yaşandı. Sosyalist ve komünistler acımasızca öldürüldü. Toller bir ay sonra yakalandı. Şansı vardı, daha önce yakalansaydı ya linç ya idam edilecekti. Eugen Levine idam edildi. Gustav Landauer ise tutuklandıktan sonra öldürüldü. Bu arada bu bölümde saydığım isimlerin hepsi Yahudi’ydi.

İspanya'daki iç savaşın, Avrupa’da gerçekleşecek daha büyük bir harbin provası olduğunu iddia eden ve dünyayı Nazizm’in tehlikeleri konusunda uyarmaya çalışan Toller, Joseph Goebbels tarafından Nazi Almanya’sının 'bir numaralı siyasi düşmanı' ilan edildi. Bu dönemden sonra Toller’ın yaşamı nasıl şekillendi?

1933’ün 8 Şubat günü Toller, şans eseri bir konuşma için İsviçre’de bulunuyordu. O gün Almanya'da, yazar için tutuklama emri verildi. Almanya'ya geri dönemedi ve sürgün hayatı başlamış oldu. 23 Ağustos’ta, Alman vatandaşlığından çıkarıldı ve mal varlığına el konuldu. Nazilerin bu hamlesi Toller'e yeni bir kapı açtı; çok ünlü oldu ve dünyayı dolaştı. Oyunları birçok dile çevrildi, ülkeler genelinde önemli yerlerde sahnelendi. Yine, bir yandan bir şeyler kaybederken diğer yandan bir şeyler kazanmaya başlamıştı. Ailesi onun gibi şanslı değildi. Abisi ve ablası Almanya'da kalmışlardı. Toplama kampına götürüldüler ve ondan sonra da izlerini kaybetti. Toller, İspanya’nın Faşizmle savaşması için elli milyon dolar toplamıştı ama Franco İspanya’yı tamamen ele geçirdiğinde paraya da el kondu. Dayanıklı bir insandı ama artık çok yorulmuştu ve bir süre sonra da New York’tan ölüm geldi. İntihar sözcüğünü yakıştıramadığım için ölüm sözcüğünü kullandım.
“Yasaklar her şeyden önce kelimelere yöneliktir” derler. Bu söylem, 1933 Nazi Almanya’sında Freud, Einstein, Mann, Marx, Rosa Luxemburg, Zweig, Bloch ve daha birçok edebiyatçının kitapları, siyasi görüşleri ya da salt Yahudi olduklarından dolayı yakılarak, teyit edildi. Ernst Toller da bu değerlerden biriydi. Sizce, baskıcı rejimler neden sansürü ve kitap yakmayı destekliyor?

Sansür ve kitap yakmak, binlerce yıldır baskın güçler tarafından hep kullanılmıştır. Mantığı şu: "Bizler dünyamıza iyi gelecek bir yol çizdik onun için eski olan her şeyi yok ediyoruz." Bu güç sahipleri, kendilerine karşı olanlara, yazdıkları kitaplara ve sanat eserlerine karşı koyabileceklerini kanıtlıyordu. Nazilerin kitapları yaktığı akşamı ise şöyle yorumluyorum: “Hava karanlık ve yazdığınız sayfalar, özenle seçtiğiniz sözler ve fikirleriniz yanıyor olacak bu akşam.  Lakin bu karanlığı aydınlatan sizin kitaplarınız değil. Bizim yaktığımız ateştir geceyi aydınlatan.

Kitap, İkinci Adam Yayınları’ndan 15 Temmuz’da piyasaya çıkıyor? Bu tarihin özelliği nedir?

15.07.1924 tarihinde Ernst Toller, hapisten çıkarak özgürlüğüne kavuştu. 100 yıl sonra da Türkiye'de, eseriyle beraber özgürlüğüne kavuşmasını istedim. Yaşasaydı bence çok hoşuna giderdi.

Hâlihazırda oyunun sahnelenmesiyle ilgili bir projeniz var mı?

Yok, ama maddi destek bulduğum anda her şey hazır. Bir sonraki adımım bu olsun istiyorum. Sahnelemek için teklif gelirse buna seve seve açığız. Aslında bir okulda bunu yapmak isterim. 

Başka çeviriler yapmayı düşünüyor musunuz?

Kurt Eisner’in yazdığı bir tiyatro oyununu çevirmek istiyorum. Repertuarımda ise hazır oyunlar var. Ernst Toller'in, Walter Hasenclever'in ve Arthur Schnitzler’in. Bunların da önümüzdeki yıllarda yayınlanmasını isterim.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün