2023-2024 sezonuna girdiğimizde NBA tarihinin en büyük rekabetinin iki takımı Los Angeles Lakers ve Boston Celtics´in toplam şampiyonluk sayısında eşitlik vardı. Son senelerde hayal kırıklıkları yaşayan Boston için bu eşitliği bozma hayaliyle çıkılan bu yolculuk mutlu sonla bitti. Finalde Dallas Mavericks´i 4-1 ile rahatça geçen Celtics, dünyanın en iyi liginde zirveye ulaştı. Bu yazımda bu şampiyonluğa giden yolda döşenen taşlar ve bu taşların zamanla nasıl oturduğunu anlatmak istiyorum.
Roma’nın bir günde kurulmadığı gibi, bu Boston takımı da bir senede kurulmadı. İki genç yıldızın (Jayson Tatum ve Jaylen Brown) etrafında kurulan bu ekip, bunu yaparken temelleri takasla değil, draft ile seçtiği iki oyuncuyla yapmış oldu. Günümüzün süper yıldız kovalayan kültürüne ters olarak seçilen bu yol, zaten başlı başına büyük bir başkaldırı. Bunun yanında bu gençler parladıktan sonra onları Boston’da tutabilmek de ayrı başarı.
Hem Tatum hem de Brown birebirde rakip eksiltebilen, şut atabilen ve gerektiğinde takım arkadaşlarına yaratabilen oyuncular oldukları için onları tamamlayacak parçaların da çeşitlilik arz etmesi sağlanabilirdi. Ancak doğru parçaların kaynaşması birkaç sene süren bir süreç oldu.
Bu arada Tatum ve Brown’ın olgunlaşması, tabir-i caizse “ligin tozunu yutması” da zaman aldı tabii. Örneğin, son üç seneye de ligin favorisi olarak girmesine rağmen Boston, play-off kavgasında yıldızlarının kaybolmasıyla elenmişti. Özellikle geçen sezon Miami’ye kaybettiği seriden sonra çokça eleştiri alan Tatum’un arkasında duran kulüp, çizdiği yola duyduğu inancını tekrardan kanıtlamış oldu.
Genç ve dinamik ikilisini sadece oyun olarak değil, tecrübe ve olgunluk tarafında da destekleyecek oyunculara ihtiyaç vardı. Al Horford gibi play-off emektarı oyuncusunu kısa bir aradan sonra tekrardan kadroya katan Yeşil-Beyazlılar, şampiyonluk kazanmayı bilen bir oyuncuyu da geçtiğimiz yaz transfer etti. Giannis Antetokounmpo ile beraber Milwaukee Bucks’ı 50 küsur sene sonra şampiyonluğa taşıyan Jrue Holiday, Boston’ın tıkandığı yerlerde ağırlığını koyması için takıma eklendi. Son olarak beş oyuncusu da modern basketbola uygun olarak şut atabilen bir rotasyona kavuşabilmek amacıyla Letonyalı uzun Kristaps Porzingis’i kadrosuna katan Celtics, ligi kasıp kavurmaya hazır hale gelmişti.
Bu sezona geldiğimizde Boston’ın doğuda liderliği alacağından çok az şüphe vardı. Kaldı ki 64 galibiyetle sadece Doğu Konferansının değil, bütün ligin en iyi derecesini elde ederek play-off’lar boyunca ev sahibi avantajına sahip olmayı garantiledi.
Play-off yolculuğu ise beklenenden çok daha rahat geçti. İlk turda sakatlıklarla boğuşan Miami Heat’i 4-1, ikinci turda Cleveland’ı da aynı şekilde 4-1 ile arkasında bırakan Celtics, Doğu finalinde Indiana’yı süpürdü. Ha takıldı ha takılacaklar derken finale kazasız belasız gelen Boston, Batı’da dağları devire devire gelen Dallas’la eşleşince son bir “acaba” dedirtir mi derken yazının başında dediğim gibi bu seriyi de rahat geçti ve şampiyonluğa uzandı.
Bu sporu epik hikayeleri, son saniyeleri için seven bizler için çok heyecanlı bir yolculuk olmasa da hazırlığın, planlamanın ve maalesef bizim spor kültürümüzde pek de olmayan sabrın nasıl selamet getireceğini görmüş olduk.