Bu kez ülkesinden kaçıp festivale katılabilen Mohammad Rasoulof, ülkesindeki rejimi eleştiren filmiyle 77. Festival´e damgasını vurdu. Hapishanedeyken tasarlanan bir projenin ürünü film, inandırıcı bir dille yazılan senaryosuyla, insancıl ve etkileyici mesajlarıyla, 168 dakikalık uzunluğuna rağmen düşmeyen temposuyla ilgiyle izlendi. 2200 kişi filmi 15 dakika alkışladı.
Rasoulof´un ´KUTSAL İNCİRİN TOHUMU´na Özel Ödül
Mohammad Rasoulof, Jafar Panahi ile birlikte ülkelerinde sanatçılara baskı uygulayan rejime, yasaklamalara, engellemelere, mahkûmiyetlere rağmen, filmler üretmek ve dünya kamuoyunu etkileme çabasını inatla devam ettiren grubun önderlerinden. Bu idealist ve cesur yönetmenler, çoğu zaman gizli çektikleri filmleri ülkelerinden kaçırarak soktukları uluslararası yarışmalarda ödüller alarak, ticari başarılar kazanarak çabalarının karşılığını alıyorlar. 2020’de ‘Şeytan Yok / There is No Evil’ ile Berlin’de Altın Ayı kazanan Rasoulof, iki kez hapse atılmasına rağmen İran’daki diktatörlük rejimini eleştirmeyi sürdürüyor. Bu yıl Cannes’da duygu yüklü bir teşekkür konuşması yapan İranlı yönetmen, ödülünü yasaklı oldukları için yurt dışına çıkamayan iki oyuncusuna ve teknisyenlerine ithaf etti: “Kabus yaşayan ülkemde, İran halkı esir alınmıştır. İran İslam Cumhuriyeti’nin halkına bu şekilde davranmasına izin vermeyiniz” talebinde bulundu.
“Kadın, Yaşam, Özgürlük, Kahrolsun Teokrasi” Rasoulof geçen yıl Cannes’daki jüri üyeliği için ülkesinden çıkamamıştı. Bu yıl festivalin ana seçkisine yer alan ‘Kutsal İncirin Tohumu / The Seed of the Sacred Fig’i takdim edebilmek için ülkesinden, Türkiye üzerinden kaçmayı başardı. Filmin dünya prömiyeri galasında bulundum. 2200 kişinin 15 dakika ayakta alkışladığı film herkesi etkiledi. Kendisine mikrofon uzatılan Rasoulof, filmin projesinin hapisteyken oluşturduğunu, elindeki iki fotoğrafın yasaklı oldukları için İran’da hapis hayatı yaşayan oyuncularının fotoğrafları olduğunu söyledi. İranlı yönetmen geçmiş yıllarda, ‘An Integrity Man’ (2017), ‘The Manuscripts Don’t Burn’ (2013) ve ‘Au Revoir’ (2011) gibi filmlerini Cannes Festivallerine gizlice göndermişti.
İran’daki rejimin, devrim mahkemelerinin yaşattıklarına ayna tutan ‘Kutsal İncirin Tohumu’, birbirlerini seven entelektüel seviyeleri yüksek dört kişilik bir ailenin, yaşatılan olağanüstü katı uygulamalar, kanlı olaylar yüzünden birbirlerine düştüklerini, mazbut bir babanın karısına ve iki kızına düşman kesilebilecek hale geldiğini gözlere seriyor. Gerçekçi ve inandırıcı bir dille yazılan bir senaryoya dayanan film Rasoulof’un etkileyici ve ustalıklı mizanseniyle, 168 dakikalık uzunluğuna rağmen düşmeyen temposuyla ilgiyle izlendi. Rasoulof, Eylül 2022’de gözaltındayken öldürülen 22 yaşındaki İranlı Kürt Mahza Amini’ye karşı işlenen insanlık suçunu protesto eden gruba dâhildi. Amini başörtüsünde sorun bulunduğu için tutuklanmıştı. Rasoulof başörtüsü protesto yürüyüşlerini filminin merkezine koyuyor.
Mohammad Rasoulof, hükümetin protestoculara uyguladığı şiddeti eleştiren açıklamalar yapması nedeniyle Temmuz 2022’de tutuklandı. Sağlık sorunları nedeniyle Şubat 2023’te geçici olarak serbest bırakıldı. Daha sonra affedildi ve ‘rejim karşıtı propaganda’ suçlamasıyla bir yıl hapis cezasına ve iki yıl İran’dan ayrılmaktan men cezasına çarptırıldı. Mayıs 2024’te avukatı yönetmenin sekiz yıl hapis cezasının yanı sıra kırbaçlama, para cezası ve mülküne el konulmasıyla cezalandırıldığını duyurdu. Rasoulof İran’dan kaçışını, ‘yorucu, uzun ve karmaşık’ olarak nitelendirdi. Sınır köyleri arasında yürüyerek bir Alman konsolosluğunun bulunduğu kasabaya ulaşıp 24 Mayıs’ta Cannes’a gelmeyi başardı. Kırmızı halıda İran’dan ayrılmayı başaramayan iki başrol oyuncusu Soheida Golestani ve Misagh Zarek’in fotoğraflarını göstererek yürüdü.
Cannes Film Festivali Direktörü Thierry Frémaux Rasoulof’u ağırlarken, “Dünyada sanatını icra ederken şiddete ve kısıtlamalara maruz kalan tüm sanatçılara desteğini teyit etmek” istediğini belirtti. “Sizi filminizle ağırlamaktan çok etkilendik. Sevincimiz özgürlüğüne düşkün tüm İranlıların sevinci olacaktır” dedi. Film Tahran’daki İran Devrim Mahkemesi’ne soruşturma hâkimi olarak atanan dürüst avukat İman (Missagh Zareh), karısı Najmeh (Soheila Golestani), iki kızı Sana (Setareh Maleki) ve Sadaf’a (Niousga Akhshi) odaklanıyor. Terfi eden İman, delilleri değerlendirmeden idam cezası kararlarını onaylamasının beklendiğini görür; yakınlarından ve ailesinden bilgi saklaması istenir. Devletin, ailesini ve kendisini koruması için verdiği silahı İman evde saklayamaz.
Ülke çapındaki siyasi protestolar yoğunlaştıkça hayatı güvensizlik ve paranoyaya dönüşür. Karısı ve kızları, zorunlu başörtüsüne karşı düzenlenen bir gösteride, yüzünden şarapnel parçalarıyla yaralanan, bir gözünü kaybeden Sadaf’ın sınıf arkadaşı Rezvan’a (Mahsa Rostami) evlerinde yaptıkları ilk yardımı İman’dan gizli tutarlar. Taşradan üniversite tahsili için Tahran’a gelen, kampüste kalan genç kızı hastaneye götüremezler; zira orada anında tevkif edilecektir. İman silahının gizemli bir şekilde ortadan kaybolmasıyla, ailesinden birinin silahı alıp kendisine yalan söylendiğine inanarak şüphelenmeye başlar. Toplumsal kuralların çökmesiyle, İman aile bağlarını zorlayan acımasız radikal önlemler alır.
Günümüz İran’ının fotoğrafı film
Zimmetli bir silahı kaybetme suçunun üç yıl hapis cezası olması, İman’ı Tahran’dan kaçıp çocukluğunu geçirdiği taşra evine sığınmasına yol açar. Burada yaşananlar dört kişilik aileyi birbirine düşürür. Rasoulof, içinden çıkılmaz gibi görünen kargaşayı zekice yazılmış bir finalle çözer. İran otoritelerinin kadın düşmanlığını ve teokrasisini eleştiren, yüksek tempolu bir siyasi ve aile içi drama olarak, ‘Kutsal İncirin Tohumu’, kadınların başörtüsü takmayı reddettiklerinde dövülüp, yaralanıp, öldürülebileceğini gözler önüne seriyor. Film, geçen yıl kadınların Tahran’ın kanlı sokaklarında ‘Kadın, Yaşam, Özgürlük. Kahrolsun Teokrasi’ sloganlarının atıldığını hatırlatıyor. Filmde İman kızlarını asi feminist görüşleri nedeniyle azarladığında onlardan “Sen de onlardan birine dönüştün” cevabını alıyor.
Basın toplantısında Mohammad Rasoulof filmi için şöyle dedi: “Bir filmi yaratmak işbirliğine dayalı bir süreçtir. Ben de çekim sürecinin sakin ve keyifli geçtiği o şanslı gruba mensubum. Korkulu ve kaygılı bir atmosferde gizlice ve izinsiz çekim yaptığımızda bile, korkuya mizah ve iyimserlikle tepki vermeye çalıştık.” İranlı yönetmen, geçen ay ülkesinde idam cezasına çarptırılan rap sanatçısı Toomaj Salahi’nin infaz edilmemesi için çaba gösterilmesini istedi. Filmde evlerde kimsenin resmi görüşü nakleden, gerçeklere değinmeyen TV istasyonlarını izlemediğini; herkesin internetten, sosyal medyadan gelen videolarla gerçeklere ulaştığını görüyoruz. Gizlice çekilen ev baskınları, tutuklamalar, işkence görüntüleri sosyal medyada paylaşılır.
1973 Şiraz doğumlu yönetmen, senaryo yazarı, kurgucu, yapımcı Mohammad Rasoulof’un en büyük uluslararası başarısı 2020’de Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazanan ‘Şeytan Yoktur / There is No Evil’. Kendisi yasaklı olduğundan Berlin’e gidemeyince ödülü oyuncusu ve kızı olan Baran Rasoulof almış, Tahran havaalanında babasına teslim etmişti. Ekümenik Jüri’nin de En İyi Film Ödülü’nü alan ‘Şeytan Yok’ ahlaki güç ve ölüm cezası gibi temalar üzerinden dört bölümden oluşuyor. ‘Hoşça Kal / Au Revoir’ (2011), Rasoulof’un yaptığı gibi, Tahran’da yaşayan ve İran’dan ayrılmak için vize almaya çalışan genç bir avukatın öyküsünü anlatır. Yaşaması için iki şık vardır: ya zalimlerin yanında yer alırsın ya da masum kalarak eziyete katlanırsın. Film, Cannes Festivali’nin Belirli Bir Bakış Bölümü’nün En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanmıştı.
Yine Cannes’ın aynı bölümünün En İyi Film Ödülü’nü kazanan ‘İnatçı Bir Adam / A Man of Integrity’ (2017) İran’daki yozlaşma ve adaletsizlik üzerine bir filmdi: Ya mazlumsun ya da hayatta kalmak için zalime katlanmak zorundasın. Cannes’dan FİPRESCİ Ödüllü ‘El Yazmaları Yanmaz / Manuscripts Don’t Burn’, 1966’da bir otobüs dolusu İranlı yazarı öldürmeye yönelik bir girişimi anlatır. Bu yıl Cannes’da Greta Gerwig’in başkanlığındaki, Ebru Ceylan’ın da üyelik yaptığı jüri ‘Kutsal İncirin Tohumu’ filmini ‘Özel Ödül / Prix Spécial’ ile taçlandırdı. Yönetmenin bir önceki filmi ‘Kasıtlı Suç / Jenayet-e Amdi’, bir siyasi tutsağın aile üyeleri ve hücre arkadaşlarıyla yaptığı görüşmeleri, tedavisinin gecikmesinin ölümüne yol açabileceğini anlatan bir belgeseldi.