Fütüristik NY ütopyası

´Megalopolis´ 77. Cannes Festivali´nin en büyük düş kırklığı oldu.

Viktor APALAÇİ Sanat
3 Temmuz 2024 Çarşamba

Festivalin ağır toplarından, Coppola’nın 20 yıllık rüyasını gerçekleştirmek için 120 milyon dolar harcadığı bilimkurgu filmi beğenilmedi. Sinema tarihinde bir ilke imza atan sürprizine ve görkemli oyuncu kadrosuna rağmen film beklentilere cevap veremedi.

85 yaşındaki efsane yönetmen Francis Ford Coppola ‘Kıyamet / Apocalyps Now’ filminden 45 yıl sonra Cannes’a ‘Megalopolis’ ile döndü. Bu son derece iddialı bilimkurgu filminin Cannes Festivali’nin ana yarışmasına katılmasını kabullenmekle Coppola büyük bir risk aldı. Ya ‘Konuşma / The Conversation’ (1974) ve ‘Apocalyps Now’ (1979) ile kazandığı iki Altın Palmiye Ödülü’ne bir yenisini katarak Cannes tarihinin ‘ilk 3 Altın Palmiyeli Yönetmeni’ olacak ya da ödül listesine giremeyerek bir fiyaskoya sebep olacaktı. Nitekim ikinci şık gerçekleşti. Fiyasko demesek de ‘Megalopolis’ten memnun kalan pek olmadı. Eleştirmenler çoğunlukla filmi yerden yere vurdu.

Politik hırslar, deha, karmaşık aşk öyküsü

Coppola’nın senaryosunu yazdığı, yönettiği ve yapımcılığını üstlendiği epik film ‘Megalopolis’ Cannes’da yarışacak filmler arasında ilan edilen ilk ağır top oldu. Film yıkıcı bir felaketin ardından New York’u bir ütopya olarak yeniden inşa etmek isteyen iki mimarın giriştiği mücadeleyi anlatıyor. İdealist, yenilikçi mimar Cesar Catilina’nın (Adam Driver) projesine tek karşı çıkan, sevgilisi Julia Cicero’nun (Nathalie Emmannuel) babası, NY’un mimar valisi Frank Cicero’dur (Giancarlo Esposito). Hırslı Cesar’ın projesini gerçekleştirmesi, valinin planlarıyla çeliştiği için pek de kolay olmayacağı belli oluyor.

Coppola’nın 1980’lerden beri düşlediği rüya projesi için, mülklerini ipotek ettirerek harcadığı 120 milyon dolarlık bütçe ve ünlülerden oluşan kalabalık oyuncu kadrosuna rağmen ‘Megalopolis’ beklentileri karşılayan bir film olmadı. Politik hırslar, deha ve karmaşık bir aşk hikâyesi çevresinde şekillenen film hakkında Coppola, “Hepimizin bildiği Cecil B. De Mille ya da Ben Hur tarzında destansı bir film olacak” diye söz etmişti. Yetenekli Cesar ve Cicero güç çekişmesine odaklanan konu, ekonomik krizle boğuşan New York sokaklarına taşınıyor. Şehre New Rome adını verdiğini belirten Coppola, ekolojik bozulma, kötü şehir planlaması ve eşitlik gibi konulara dikkati çekmeyi hedefliyor.

Coppola fütüristik bir New York yaratma rüyasını, Roma İmparatorluğunun çöküşü paralelliği içinde anlatıyor. ABD’nin büyük buhran yılı 1929’da yazılan, Casanova’dan Lola Mopntez’e 12 tarihi kişiliğin portresini çizen gazeteci William Bolitho’nun ‘Tanrıya Karşı 12 Kişi’ romanını okumak, Francis Ford Coppola için ‘Megolopolis’ projesinin başlama vuruşu olmuş. Coppola, antik Roma tarihi üzerindeki bilimkurgu filminde metaforlar kullanarak, NY’un çirkin politikacı valisi Cicero ile yeni Roma inşa etmek isteyen Cesar ile paralellik kurarak, tarihten beslenen bir film yapmak istemiş. Film bir gökdelenin çatısından NY’a bakan mimar Cesar ile şehrin kudretli valisi Cicero’yu tanıtmakla başlıyor. “Halkın rüyalarını süsleyen şehri inşa edeceğim, her bireyin evinde şahsi bir bahçesi olacak” iddiasını taşıyan Cesar’ın iddiasının, Cicero bir ütopya olduğunu söyler.

Megalopolis’ ile Francis Ford Coppola sinema tarihinde bir ilke imza atıyor: Filmin ortalarına doğru ekranın önünde beliren biri, ekrandaki mimar Cesar’a sorular sorar. Verilen cevaplar üzerine sorulan yeni sorularla söyleşi, sinema salonu perdesi önündeki görevli ile ekrandaki aktör arasında geçer. Woody Allen 1985 tarihli ‘Kahire’nin Mor Gülü / The Purple Rose of Cairo’ filmiyle benzer bir yenilik getirmişti; ancak filmin akışına müdahale eden kişi ekranın içinde kalıyordu. Vizyona girdiğinde filmin her seansında, kuliste bekletilen bir kişinin sahnenin başlamasından önce ekranın önüne çıkıp filmdeki oyuncuyla karşılıklı söyleşi yapmaları sorununun nasıl çözüleceği bir muamma.

Filmleri 14 Oscar adaylığı alan, 5 Oscar, 5 Altın Küre ödülü sahibi Francis Ford Coppola, ‘Baba / The Godfather’ trilojisinin yaratıcısı ve George Lucas’ın ‘Yıldız Savaşları / Star Wars’ serisinin senaryo yazarlarından biri. Bu hasletleri kendisini, Martin Scorsese, Brian de Palma gibi yönetmenlerle Yeni Hollywood akımının son temsilcilerinden biri yapıyor. Son filminin kahramanı Cesar, tıpkı kendi gibi, rüyalarını gerçekleştirmek için her şeyini kaybetme riskine katlanan, yepyeni bir şehir inşa etme ütopyasını hayata geçirmeye azimli ihtiraslı bir mimar. Filmin baş kadın kahramanı Julia Cicero, kendisini hayranı olduğu NY’un yozlaşmış babası ile inandığı, taparca sevdiği Cesar’ın ölümcül rekabetinin içinde bulur.

Sinemanın dev yaratıcılarından biri

Francis Ford Coppola’nın ‘Megalopolis’ten önceki dört Cannes durağının ilkinde, 1967’de Michelangelo Antonioni’nin ‘Blow-up’ ile Altın Palmiye kazandığı ana yarışmaya You’re a Big Boy Now’ ile katılmıştı. İkinci durağı 1974’te Konuşma / The Conversation’ ile Altın Palmiye Ödülü’nü kendisi almıştı. Üçüncü durakta aynı başarıyı tekrarlayarak, Kıyamet / Apocalyps Now’ ile Volker Schlöndorff’un ‘Teneke Trampet / The Tin Drum’uyla Altın Palmiye’yi paylaşmıştı. Dördüncü durakta ise Mike Leigh’e Sırlar ve Yalanlar / Secrets and Lies’ filmi için jüri başkanı sıfatıyla Altın Palmiye Ödülü’nü takdim etmişti.    

Filmin sitesi, “Siyasi hırs, deha ve çelişkilerle dolu bu destansı hikâyede Roma’nın kaderi kendi sosyal sorunlarını çözemeyen modern bir dünyayı rahatsız ediyor” açıklamasını yapıyor. Coppola ise Roma’nın filmine nasıl ilham verdiğini şöyle anlattı: “Antik Roma’yı ne sıklıkla düşünüyorum? Oldukça fazla, çünkü Roma Cumhuriyeti, ülkem Amerika’ya ve kurumlarına örnek teşkil etti, ‘Megalopolis’e ilham kaynağı oldu. Roma’ya hayranlığım, siyasi partiler arasındaki mücadeleye dayanıyor; bu mücadele sırasında, Cumhuriyet’in çıkarları, siyasi partilerin servetlerini, otoritelerini kurma amaçlarını benimseyen birkaç güçlü adamın hırslarına yenildi. Bu amaçlara ulaşmak için silahlı kuvvetlere güvenmek, zaten çöküşe doğru sendeleyen bir anayasaya son darbeyi indirmek.”

Coppola filminin teknik kadrosunu uluslararası sanatçılardan seçti. Genç Rumen görüntü yönetmeni Mihai Malaimare Jr. (49) ile ilk kez çalıştı. Filmde küçük bir rolde izlediğimiz genç Grace Vanderwaal (20) ile Arjantinli besteci Osvaldo Golijov’a (64) müzik partisyonunu teslim etti. Filmin kurgusunu, ‘Baba 3’te çalıştığı Robert Shafer, Kanadalı Cam McLauchlin (46) ve vatandaşı Glen Scantlebury (69) müştereken yaptı. Filmin görkemli oyuncu kadrosunda, son yıllarda prestijli yönetmenlerin gözdesi, 2014 Venedik En İyi Erkek Oyuncu Ödülü sahibi, iki kez Oscar adayı Adam Driver (46) öne çıkıyor. Sevgilisi Julia rolünde İngiliz aktris Nathalie Emmanuel (35) ilk kez elde ettiği başrol şansını iyi kullanıyor. Kopenhag doğumlu deneyimli Amerikalı aktör Giancarlo Esposito (66) filmin kötü adamı Vali Cicero’da, eşi Constance’da Talia Shire (68) çok başarılı. Filmin yan rollerindeki Dustin Hoffman, Shia LaBeouf, Jon Voight, Laurence Fishburne, Jason Schwartzman gibi Hollywood devlerinin, son yılların en parlak figüran kadrosunu oluşturduklarını iddia etmek mümkün.

Yazımı Francis Ford Coppola’nın kariyerinden kısaca bahsederek bitireceğim. 1939’da Michigan’da doğdu, NY’un bir banliyösünde İtalyan-Amerikalı ailede büyüdü. Babası besteci ve müzisyen, annesi oyuncuydu. Üniversite tahsilinden sonra UCLA’da film yapımcılığı yüksek lisansı yaptı. İlk uzun metrajlı filmi ‘Dementia’dan (1963) yedi yıl sonra ilk önemli ödülünü ‘Patton’ (En İyi Senaryo) ile kazandı. 1972’deki, Mario Puzo ile birlikte En İyi Senaryo Ödülünü kazandıkları The Godfather’ tarihin en çok hasılat yapan filmlerinden biri oldu. Altın Palmiyeli ‘Konuşma / The Conversation’ (1974) Oscar’a üç dalda aday gösterildi. Aynı yıl ‘Baba 2’yi, 1979’da Joseph Conrad’ın Karanlığın Kalbinden’ romanından esinlendiği Kıyamet / Apocalyps Now’ Altın Palmiye ve iki Oscar Ödülü kazandı. 1986’da oğlu Gio’yu bir kazada kaybedince hayatının en büyük dramlarından birini yaşadı. Dört yıl sonra ‘Baba’ serisinin son filmini yaptı. İki çocuğunun sinemada parlak kariyerleri oldu. Çocuk yaşta ‘Baba’da oynattığı Sofia Coppola Bir Konuşabilse / Lost in Translation’ (2004) ile En İyi Orijinal Senaryo Oscar’ı kazandı. Oğlu Roman senaryo yazarı ve yönetmen oldu. Yedi yaş küçük kız kardeşi Talia Shire’a ‘Baba’ serisi ve son filmi ‘Megalopolis’in aralarında bulunduğu birçok filminde rol verdi. Yeğeni Nicolas Cage’in kariyerinde yükselmesinde katkıda bulundu. Coppola, 60 yıllık eşi, senaryo yazarı, yönetmen Eleanor’u bu yıl kaybetti.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün