•Gazze´de neler olduğunu anlamak giderek zorlaşıyor. Bay Netanyahu´nun daha önce yaptığı açıklamalara baktığımızda, İsrail güçlerine Gazze´deki Hamas mevcudiyetini ortadan kaldırıp, rehineleri kurtarmalarının emredildiğine inandırılmıştık. Müdahale bu amaçlar gerçekleştirilinceye kadar devam edecekti. Hatta, Bay Netanyahu bazı askeri liderlerin Hamas´ın haritadan silinmesinin olanaksız olduğu, bu amaçta ısrar etmenin rehineleri kurtarmayı da olanaksızlaştırdığı türünden uyarılarına da kayıtsız kalmıştı. Sonuçta, ordu ile arasındaki görüş farklarının belirginleştiği, ve hükümetin öngördüğü iyi düşünülmemiş hedef nedeniyle ordu saflarında da memnuniyetsizliğin arttığı ifade ediliyor oldu. Bunlara ilaveten, İsrail ordusu pek de alışkın olmadığı oranda kayıp vermekteydi. İLTER TURAN – www.ekonomim.com
Jean-Marie Le Pen, İsrail'in Gazze'ye yönelik 2008-2009'daki saldırılarını değerlendirirken; Gazze'yi "insanların kendilerini savunma imkanlarından mahrum bırakıldığı bir toplama kampı" olarak nitelemişti. Le Pen'in kızı Marine Le Pen'in 2011'de RN'nin liderliğini devralmasıyla aşırı sağcılar, İsrail konusunda söylem değişikliğine gitti.
Marine Le Pen, 29 Mayıs 2023'te konuk olduğu LCI kanalında, babası Jean-Marie Le Pen'in Yahudi toplumuyla son derece zor ilişkilere sahip olduğunu belirtti. Le Pen, "RN, tarih boyunca Yahudi devletinin kurulmasından yanaydı" ifadesini kullanarak, partilerinin her zaman siyonist olduğunu ileri sürdü.
Ortadoğu'daki gerilimin tırmanmasından bu yana Fransa'da işlenen Yahudi karşıtı suçların sayısı önemli ölçüde arttı. Şimdi de on iki yaşındaki bir kız çocuğunun tecavüze ve antisemit saldırıya uğraması infial yarattı. Hal böyleyken, Yahudi düşmanlığına karşı tavır almak da bir seçim kampanyası konusuna dönüştü. Yeni sol ittifak NFP'nin İsrail'i eleştiren temsilcilerini antisemitizmle suçlayanlar var. Avrupa basını endişe içinde.
https://www.eurotopics.net/tr/321954/fransa-daki-secimlerde-antisemitizmin-rolue-ne
Ülkedeki Yahudilerin dini alandaki durum ve şartlarına ilişkin bilgi veren İranlı Milletvekili, şu anda Tahran'da toplam 26 sinagog olduğunu ancak 13'ünün faaliyet gösterdiğini söyledi.
Tahran'daki sinagogların yarısının kapalı olmasının sebeplerine ilişkin Necefabadi, "Bunların kapalı olmasının sebeplerinden biri Yahudilerin İran'daki nüfusunun azalması. Diğer neden ise Yahudi toplumunun daha önce yaşadıkları bölgelerden ayrılmaları. Mesela Yahudi toplumu daha önce Tahran'ın güney bölgelerinde yaşarken şu anda gelir oranları eskiye nazaran daha da arttığı için kuzey bölgelerinde yaşamayı tercih ediyorlar." bilgisini paylaştı.
Özgür Özel:
Hamas gecenin bir yarısı, zeplinlerle günahsız insanların üzerine bomba yağdırdı.
Bu meselenin orada başladığını görmek lazım
Bunu diyince “vay efendim sen Hamas’a terörist diyorsun”
Yaptığı terör eylemi kardeşim
Uyuyan Yahudilerin üzerine bomba yağdırdı
https://x.com/gundem7x24/status/1807018366999068701
Kafam bunlarla meşgulken asıl bomba Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi.
Daha önce “Hamas Anadolu’nun ileri hat savunmasıdır” diyen Erdoğan şimdi İsrail’e karşı cepheyi genişletiyor ve “Lübnan’nın arkasındayız” diyor.
"İleri müdafaa savunması" cümlesini anlamamıştım.
Bunu da anlamadım.
Ama aklımda beni çok düşündüren bir soru vardı:
Biz Lübnan devletinin ve halkının mı arkasındayız?
Yoksa İran kontrolündeki Lübnan Hizbullahı'nın mı?
Çünkü İsrail’e karşı saldırıları devlet olarak Lüban değil, Hizbullah örgütü yapıyor.
Bu durumda Hamas'tan sonra Hizbullah da mı Kuvayı Milliye oldu?
Yani bu durumda Hizbullah da mı bir nevi “Kuvayı Milliye" oluyor?
Bütün bunları alt alta yazınca aklıma şu soru geliyor:
Son üç gün içindeki bu gelişmelere bakınca aklıma şu soru takılıyor:
Acaba Ankara, rasyonel düşünme kabiliyetini kaybediyor mu?
Ekonomik popülizm aracı kalmayınca tekrar Rabia politikasına mı dönüldü?
Aklıma gelen ihtimal şu; acaba popülizm konusunda elde tek ekonomik kurşun kalmadı, popülizm yapacak bir tek araç bulunamıyor da…
Bundan 10 yıl önce Suriye iç savaşı başlarken şunu yazmıştım:
“Yapmayın, bu Cihadcılara kapıları açmayın. Yoksa sınırımız Peşaver’e döner.”
Aynen öyle olmadı mı…
Orta Doğu'nun Paris'i Cihadcılar yüzünden battı
Şimdi de aynı şeyi söylüyorum.
Zavallı Lübnan daha çok Hizbullahçıların yol açtığı iç savaş yüzünden Orta Doğu’nun en zavallı, en yoksul, en biçare ülkesi haline geldi.
Şimdi İran Hizbullahı’na destek vererek onun arkasında durarak cesaretlendirmeyin.
İsrail’in karşısına atmayın.
Eğer samimi olarak oraları Anadolu’nun ileri savunma hattı olarak görüyorsanız; bilin ki Suriye’de çuvallayan politika, orada da tekrarlanır ve neticede Anadolu’ya göç duvarı yıkılır.
Bilelim ki, bunun sonucu Anadolu’da bir milyon göçmen daha olabilir.
Lütfen, Türkiye'nin adını Hizbullah ile yan yana telaffuz etmeyin
Suriye politikası çöktü.
Mısır’a karşı Rabia politikası çöktü.
Suudi Arabistan, Körfez ülkelerindeki İhvan politikası çöktü.
Yani şimdi sıra Lübnan’a mı geldi…
Hizbullah’ın elindeki İran füzelerinden başka hiçbir şeyi kalmadı o zavallı ülkenin.
Darmadağın olmasına yol açacak son fıskeyi de biz vurmayalım.
Bakın daha geçen Perşembe günü Lahey Savaş Suçları Mahkemesi, Mali’nin İslami Cihad yanlısı bir yöneticisini insanlığa karşı işlenmiş bir suçtan mahkum etti.
Türkiye’nin adını Lübnan’da İran Hizbullah’ı ile yan yana telafuz etmeyin.
Gazze’de neler olduğunu anlamak giderek zorlaşıyor. Bay Netanyahu’nun daha önce yaptığı açıklamalara baktığımızda, İsrail güçlerine Gazze’deki Hamas mevcudiyetini ortadan kaldırıp, rehineleri kurtarmalarının emredildiğine inandırılmıştık. Müdahale bu amaçlar gerçekleştirilinceye kadar devam edecekti. Hatta, Bay Netanyahu bazı askeri liderlerin Hamas’ın haritadan silinmesinin olanaksız olduğu, bu amaçta ısrar etmenin rehineleri kurtarmayı da olanaksızlaştırdığı türünden uyarılarına da kayıtsız kalmıştı. Sonuçta, ordu ile arasındaki görüş farklarının belirginleştiği, ve hükümetin öngördüğü iyi düşünülmemiş hedef nedeniyle ordu saflarında da memnuniyetsizliğin arttığı ifade ediliyor oldu. Bunlara ilaveten, İsrail ordusu pek de alışkın olmadığı oranda kayıp vermekteydi.
Şimdi yeni bir durum ortaya çıkmış bulunuyor. Netanyahu, İsrail ordusunun Gazze’deki, özellikle İsrail güçlerinden kaçanların son sığınak olarak gördükleri Mısır sınırındaki görevini sonlandırmaya yaklaştığını ilan etti. Ordu şimdi Kuzey’e doğru ilerleyerek Hizbullah ile mücadele edecekmiş. Netanyahu’ya göre Hizbullah İsrail için büyük bir güvenlik tehlikesi oluşturmaktadır, arada sırada İsrail güçlerine dostane olmayan ateş bile açmıştır. Aslında herkes Hizbullah’ın Lübnan hükümetinin de denetlemekte aciz kaldığı, İran’ın beslediği ve denetlediği bağımsız bir güç olduğunu biliyor. Fakat karşımızdaki soru, Hizbullah’ın halihazırda İsrail’e saldırıp saldırmadığıdır. Bu sorunun yanıtı “hayır”dır. O zaman Bay Netanyahu’nun askerini neden Kuzey’e gönderdiğini sormak lazımdır.
Bu soruyu yanıtlamak için belki original soruya dönerek Bay Netanyahu’nun neden İsrail ordusuna 35000 civarı Gazzelinin öldüğü, şehirlerin, hastanelerin, evlerin, enerji merkezlerinin, okulların ve benzerlerinin yıkıldığı tam bir işgal için emir verdiğini sormak lazımdır. 1200 İsraillinin öldürüldüğü ve yüzlercesinin esir alındığı Hamas eylemine bir cevap verilmesi gerektiği tartışılmaz. Ancak, Bay Netanyahu bu olayı fırsat bilerek aynı olayın tekerrür etmesini önleyecek önlemler almak yerine, Gazze’yi yakıp yıkmayı tercih etmiştir. Aslında, karşılaştığı eyleme verdiği cevap bazı intikam unsurlarını da kapsayabilirdi. Ama giriştiği yıkım, karşı tarafta intikam alma duygularını sadece güçlendirmiş, birlikte yaşamayı teşvik etmek yerine muhtemelen Hamas ve benzerlerine yönelen desteği arttırmıştır.
Yapılan genel değerlendirme, Bay Netanyahu’nun aslında İsrailliler veya Filistinlilerle ilgilenmediği, sadece görevde kalabilmekle ilgilendiği merkezindedir. Böylece yargıdan kurtulacak, yolsuzluktan yargılanmayacaktır. Okuyucuya konuyu hatırlatmak babında belirtelim, kendisi pahalı hediyeler kabul etmekle, bir gazetenin tirajını arttırmak için bir diğerini baskı altına almakla ve devletin getirdiği düzenlemelere müdahale ederek Bezeq isimli iletişim şirketine menfaat sağlamakla suçlanmaktadır. Bu eylemlerin her biri yasal olarak yolsuzluk tanımına girmekte ve yapanın cezalandırılması öngörülmektedir. Kamuoyu Netanyahu’nun suçlu bulunacağınsa inanmış görünüyordu. Hatta, Gazze çatışmaları başlamadan hemen önce Netanyahu yasalarda değişiklik yapıp, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin gücünü zayıflatma ve mahkemeyi kendi yandaşlarıyla doldurma yoluna gitmişti. Gazze olayı patlak verdiği sırada, yaptığı değişikliklere karşı güçlü kitle hareketleri sürmekteydi fakat olaylar hukuk tartışmasını gündemden uzaklaştırdı.
https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/hizbullaha-yonelmek-buyuk-catisma-kapisini-acabilir/751803
Seçimde İsrailliler açısından cevaplanması gereken dört temel soru var. (1) HAMAS ne olacak? (2) İç göç sorunu ne olacak? (3) Rehineler ne olacak? (4) Bu maliyetlere kim katlanacak? Savaş koalisyonu HAMAS’ın yok edilmesi için savaşa devam edilmesini istiyor. Tüm dünyanın karşı olması savaş koalisyonu için önemli değil, zira onlara göre bu bir hayatta kalma savaşı ve HAMAS kendi kuruluş bildirgesinde de ifade ettiği üzere İsrail’in ortadan kaldırılması için hareket ediyor. HAMAS’ın 7 Ekim sonrasında saldırıların aynı biçimde devam edeceğini açıklaması ile savaş koalisyonuna destek verdiğini söylemek de mümkün. Kaldı ki savaş koalisyonunun anlayışı da “mutlak zafere kadar savaşa devam” olarak özetlenebilir. Bu noktada bunun bir slogandan öteye gitmediğini, iç kamuoyunu bayrak etrafında toplamak için kullanıldığını söylemek yanlış olmaz. Zira uluslararası camiada İsrail’in temel destekçisi olarak görülen ABD’de savaşın Netanyahu’nun bahsettiği “mutlak zaferle” sonuçlanamayacağı ifade ediliyor. Barış koalisyonu da HAMAS veya diğer örgütlerle bir anlaşmanın olacağını düşünmüyor, ancak savaşla bu yapıların yok edilemeyeceğini veya bastırılamayacağını tespit ediyor. Bu yapının temel anlayışı bir an önce Filistinli Araplarla ayrılmak ve karşıda uluslararası hukukun öznesi bir yapı ile muhatap olmak. ABD ile ilişkilerin getirildiği noktanın İsrail için varoluşsal bir tehdit olduğunu düşünen barış koalisyonu, Filistinli Arapların ve hatta HAMAS’ın ABD kamuoyunda artan desteğinden endişe ediyor.
https://www.uikpanorama.com/blog/2024/06/25/israil-byilmaz/
İsrail’in saldırılarda öldürdüğü Hizbullah mensuplarının bir kısmı çok önemli isimler elbette ancak Hizbullah da İsrail’in askeri ekipmanına ciddi zararlar veriyor.
Eğer Netanyahu Gazze’de istediği sonuca kısmen de olsa ulaşsaydı muhtemelen sinirlerine daha rahat hakim olacak ve Lübnan sınırı alternatif olmaktan çıkacaktı. Ancak içinde bulunduğu durum hiç de kolay değil ve bir hareketlenme başlatmak zorunda. Bunun da Lübnan tarafında olacağını düşünüyor olabilir.
Fakat kendisine karşı ciddi uyarılar da var. Eski Başbakanlardan Ehud Barak ve diğer eski/yeni önde gelen yöneticiler ve/veya güvenlik bürokrasisinde yer alan isimler Netanyahu’nun saldırısının hezimet ile sonuçlanma olasılığı olduğunu belirtiyorlar.
Netanyahu da cesaret edemiyor belli ki. Hizbullah yönetimi de bunun farkında.
Bu süreç ile ilgili dikkat çeken bir başka nokta da şu: Hasan Nasrallah özellikle bu gibi süreçlerde ironik, sarkastik bir üslup takınırdı ancak son açıklamaları çok sertti. Kendilerine saldırılması durumunda “Kırmızı çizgilerinin olmayacağını, kural tanımayacaklarını” belirtti. Bu da saldırı olursa topyekün bir savaşa girileceğini gösteriyor.
Saldırı olursa derken iki taraf var. Hangisi saldıracak? Hizbullah saldırmaz. Bugüne kadar yaptıkları mütekabiliyet esasına göre İsrail’e cevap vermekten ibaretti. Şimdi de aynısını bekliyorlar ancak her seferinde “sıfır noktasına” yaklaşmakta olduklarını da görüyorlar ve hazırlıklarını buna göre yapmış durumdalar.
Her şey Netanyahu’ya bağlı. Hizbullah savaşa hazır. Netanyahu saldırırsa savaş olur, saldırmazsa olmaz. Netanyahu’nun saldırıp saldırmayacağı ise Gazze savaşında atılacak son adımlara, iç siyasi çekişmelere, ateşkes konusunda adım atılıp atılmayacağına bağlı.
https://yeniarayis.com/musaozugurlu/israil-lubnan-savasi-ihtimali-netanyahuya-bagli/
Hizbullah ile olası bir savaş söz konusu olduğunda İsrail'in kendisine birkaç soru sorması gerekiyor:
1) Yeterli mühimmatı var mı?
2) Askerleri hazırlıklı mı?
3) Yeterli önleyiciye sahip mi?
4) Cephanesi bittiğinde malzeme almaya devam etmesini sağlayacak bir ABD desteğine sahip mi?
Eğer bunların hepsi "evet" ise, sorulması gereken bir başka kritik soru daha var: İsrail'in aynı zamanda İran'ın nükleer tesislerine de saldırmayı düşünmesi gerekir mi?
Açıklayacağım: Hizbullah İran'ın en güçlü vekili ve rejimin en büyük başarısı. Gücü ve özellikle de füze cephaneliği iki hedefe ulaşmak için yaratıldı: İsrail'i İran'ın nükleer programına saldırmaktan caydırmak ve İsrail'i Lübnan sınırı boyunca tıkanmış, zayıflamış ve dikkati dağılmış halde tutmak (Ekim ayından bu yana olduğu gibi).
İsrail şimdi Hizbullah'a karşı geniş çaplı bir saldırı başlatırsa, savaş Hizbullah'ın önemli ölçüde zayıflamasıyla sona erecek, ancak yok edilmeyecek ve yeniden silahlanma ve yeniden inşa etme kapasitesine sahip olacaktır.
Ayrıca İsrail uzun zamandır İran'ın nükleer tesislerine yapılacak bir saldırının kesinlikle Hizbullah'la da bir savaş anlamına geleceğini varsaymaktadır.
Bu nedenle, eğer İran'a karşı bir saldırı öngörülebilir bir gelecekte söz konusu değilse, o zaman Hizbullah'a şimdi saldırmak doğru bir hamle olmayabilir çünkü bu İsrail'in gelecekte tekrar savaşmak zorunda kalabileceği bir savaştır (başka hiçbir ülkenin İran'ı askeri olarak karşısına almayacağı varsayımına dayanarak ki bu talihsiz bir gerçektir).
Başka bir deyişle, eğer İran daha büyük bir tehditse - ki öyle - o zaman İsrail'in İran'a saldırması gerektiğinde Hizbullah'ı beklemesi gerektiği söylenebilir. İran'ı durdurmanın diplomatik bir yolu olduğunu ummaya devam etsek de - örneğin yaptırımların geri çekilmesi - bunun muhtemelen işe yaramayacağını ve İsrail'in güç kullanması gerekeceğini kabul etmeliyiz. Bu durumda, bundan sonra ne yapacağını ciddi bir şekilde düşünmesi gerekir."
https://x.com/TulinDaloglu/status/1807131570802659589
İsrail'le topyekun bir savaşa hazır olduklarını söyleyen Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, ayrıca Lübnan’a olası bir saldırıda İsrail uçaklarına üslerini açması halinde Kıbrıs Cumhuriyeti’ni hedef alacakları uyarısında bulundu.
Nasrallah, İsrail'in askerî tatbikatlarında Kıbrıs'ı kullandığını vurguladı ve Lübnan'a bir operasyon olasılığında Kıbrıs'taki havaalanlarının ve üslerinin kullanılması planladığına dair duyumlar aldığını belirtti. Böyle bir durumda, "Kıbrıs'ı savaşın bir tarafı olacağını" söyleyen Nasrallah, buna göre tutum sergileyeceklerini söyledi.
Bir AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti 'nin Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ise İsrail ve Hizbullah arasında taraf tutmadıklarını söyledi.
https://aposto.com/s/6679ec219fa36a0007b9620b
https://www.youtube.com/live/-mX1EPcx1ac
https://harici.com.tr/wsj-biden-yonetimi-gazzede-savas-surerken-kuzeydeki-sorunu-asmayi-umuyor/
İşçi Partisi ve Meretz, Yair Golan liderliğindeki "Demokratlar" adlı tek bir partide birleşme konusunda anlaştılar. Partiler artık ayrı parti kurumlarıyla ortak bir listede yer almak yerine tamamen birleşiyor. Her iki listenin üyeleriyle ön seçim yapacaklar.
Golan: "İsrail en zor saatini yaşıyor ve artık karar verme zamanı. Ciddi güvenlik tehditleri ve hayatımızın hassas dokusunun baltalanması cesur adımlar gerektiriyor... Halka en iyi şekilde hizmet edecek bir çerçeve inşa ettik. Erken seçime ve devletin kuruluşundan bu yana en kötü hükümetin değiştirilmesine giden yol."
https://x.com/LahavHarkov/status/1807463715421274496
Bugün Varşova'dan Israel'e doğru havalanan El Al uçağı, yolculardan birinin sağlık durumu nedeniyle Antalya'ya acil iniş yaptı. Uçaktaki yolcuların uçaktan ayrılmalarına izin verilmiyor.
El Al Türkiye'nin uçağa yakıt ikmali yapmayı reddettiğini iddia ediyor. Sırf bunun için uçağın Israel'e varmadan başka bir havalanına iniş yapması değerlendiriliyor.
Uçağa yakıt vermemek nedir?
Yakında Türkiye hava sahasından uçuşlara da mı yasak gelecek?
Türkiye Israel'in yeni İran'ı mı olacak anlamadım..
https://x.com/gbehiri/status/1807416284096737512
Antalya’ya acil iniş yapan El Al uçağının yakıt ikmali talebinin reddedilmesinin ardından uçak Rodos’ta yakıt ikmali yapıp İsrail’e gidecek.
https://x.com/karelvalansi/status/1807475839052763217
Türkiye, “Filistin Davası”nda elinden geleni yaptı, yapıyor.
Ancak, Filistin sorunu ne sadece Türkiye’nin ne de sadece Müslümanların sorunudur.
Söz konusu sorun, topyekûn insanlığın sorunu ve sorumluluğundadır.
Bu süreç aslında, “İsrail’in de İsrail’e karşı” olduğunu gösterdi.
https://x.com/remzzicetin/status/1804621054372896790
Israel Yüksek Mahkemesi oybirliğiyle devletin, askerlik yaşı gelen yeşiva(dini öğretim kurumları) öğrencilerini askere alması gerektiğine ve askere gitmeyen öğrencileri barındıran yeşivaların bütçelerinin kesilmesine hükmetti. Şu an sıra askere gitmesi gereken yeşiva öğrencilerine askerlik celbi göndermesi gereken ordu ve Savunma Bakanlığı'nda. Hükümetteki ultra ortodoks partiler bu karara tepki olarak hükümeti dağıtabilir, ufukta bir erken seçim olabilir.
https://x.com/gbehiri/status/1805515249065299983
Tam 6 yıl önce bugün Tel Aviv’de. Haaretz’in manşeti Türkiye seçimleri. “Türkler başkanını ve ülkelerinin kimliğini seçiyor”. Sonradan alışageldiğimiz üzere köprüden önceki son çıkış.
https://x.com/FeritBelder/status/1805210732553785711
Almanya vatandaşlığı kanununda kriterler arasında Yahudi düşmanlığı ve İsrail'in var olma hakkına dair sorular olması çok yerinde olmuş. Tavsiyem arkadaş edinirken, sevgili olurken sorun Yahudilere düşman mı, Hamas taraftarı mı, İsrail'in yok olması gerektiğini mi düşünüyor. Bunlara dair bir şey sezerseniz o insanla iletişimi kesin. Başınıza ilerde neler gelebileceğinin garantisi yok yani.
https://x.com/DLeilaErtug/status/1805983663135268888
“Hamas tarafından İsrail halkına karşı işlenen vahşetin kayıtsız şartsız kınanması ve rehinelerin Hamas tarafından derhal serbest bırakılması gerektiği konusunda mutabık kalınmıştır. Derhal serbest bırakılmalıdır.
“Hamas terörü bölge genelinde sayısız masum insana tarifsiz acılar yaşatmıştır. Hamas’ın terörist saldırılarının sokaklarımızda alkışlanmasına ve hatta görmezden gelinmesine izin vermeyeceğiz.”
Bu ifadeler, Almanya’nın Düsseldorf şehrinde 16 Ekim 2023’de yapılan bir “diyalog toplantısı” ardından yayınlanan basın bildirisinden aynen alındı. Almanca orijinalini merak edenler bu bağlantıdan okuyabilir. Zaten Türkçe tercümesine de yer verilmemiş, nedenini yazıyı okuyunca tahmin edebilirsiniz.
Basın bildirisi şu ifadelerle son bulmuş:
“Hep birlikte Hamas’ın dünya çapındaki Yahudi kurumlarına saldırı çağrısını mümkün olan en güçlü şekilde kınıyoruz. Antisemitizmin hiçbir türünün Kuzey Ren-Vestfalya’da yeri yoktur. Bu ruhla diyalog içinde olmaya devam edeceğiz.”
https://yetkinreport.com/2024/06/30/diyanet-isleri-ve-hamas-turkiyede-baska-almanyada-baska-mi/
Bazı Yahudi asıllı Fransızlar Fransa’daki seçimlerde aşırı sağcıların başarısını sevinçle kutluyorlar.Ama unuttukları
bir konu var.Irkçı,doğası gereği kendinden başka herkese karşı ırkçıdır.Bugün müslümanlara ama yarın kuvvetle ihtimal Yahudilere karşı ırkçılıklarını gösterirler.
Not düşmüş olayım.
https://x.com/basyazar/status/1807487662921834543
Kuzguncukta yazar Sevim Burak’ın 1031-1975 yılları arasında yaşadığı ev
https://x.com/onderkayaistan1/status/1756676599615795228/photo/3
Bu seride, İzmir Yahudileri başta olmak üzere Türkiye Yahudileri’nin kültürel ve toplumsal tarihine, dillerine, dini pratiklerine, ritüellerine, mutfaklarına ve müziklerine ışık tutan değerli uzmanları konuk ediyoruz.
Amacımız, bu alanlarda bilgi ve deneyimlerini paylaşan değerli isimleri sizlerin de tanımasını sağlamak.
İlk beş bölümde sırasıyla Rıfat Bali, Dr. Siren Bora, Dr. Merve Şule Çaycı, Rachel Amado Bortnick ve Nisya İşman Allovi’yi ağırladık.
https://izmirjcc.org/soylesiler
https://www.k24kitap.org/rifat-baliden-bilanco-zamani-4690
Sefarad Macera Kampında harika bir hafta! 100'den fazla çocuk (kendi) Sefarad ve #Ladino tarihi ve kültürü hakkında daha fazla şey öğreniyor. Kampçılar "ke haber?" sorusuna nasıl yanıt vereceklerini, birisi hapşırdığında (bivas) ne diyeceklerini, "bavajadas" (saçma) diye bağırarak etrafta koşuşturmalarını ve çok daha fazlasını biliyorlar!
https://x.com/LadinoLinguist/status/1807467746864558457
Richard Samet "Kinky" Friedman 1944 yılında Chicago, Illinois'de Rus-Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve Teksas'ta büyüdü. Friedman, 2006 yılında Cumhuriyetçi Rick Perry'ye karşı Teksas valiliğine aday olduğu başarısız siyasi kariyer girişimine bir gönderme olarak "My Governor Is a Jewish Cowboy" (Benim Valim Yahudi Bir Kovboy) şarkısından sonra kendisinden "Yahudi kovboy" olarak bahsedilmiştir.
https://artigercek.com/kultur-sanat/country-muzigin-yahudi-kovboyu-kinky-friedman-vefat-etti-309361h