Nazi rejiminden kaçan Yahudi bilim insanları Berlin´de anıldı.
Alman Türk Toplumu derneği DTG`nin düzenlediği etkinlikte Türkiye`de Yahudi yaşamı tarihsel boyutlarıyla irdelendi. Moderatörlüğünü Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Milletvekili Macit Karaahmetoğlu`nun yaptığı toplantıya teolog Andreas Laqueur konuk olarak katıldı. Berlin`in tanınmış hukukçularından Dr. Martin Manzel`ın açılış konuşmasını yaptığı toplantıda Dr. Hayriye Yerlikaya Manzel, Yahudi şair Mascha Kaleko`nun “Bu sokağın adı Bleibtreu“ adlı şiirini okudu. Şiir Nazi dönemi Almanyasında Berlin`de yaşanan dramı gözler önüne seriyor.
Karaahmetoğlu: Alman Yahudileri Alman toplumuna ciddi katkılar sağladı
Toplantının düzenlenmesine emeği geçen Sosyal Demokrat Parti SPD Federal Milletvekili Macit Karaahmetoğlu tarihsel Türk Yahudi ilişkilerine değindi. Nazi dönemi öncesinde Yahudilerin yaşamını da vurgulayan Karaahmetoğlu, Alman Yahudilerin kendilerini Alman hissettiğini, topluma entegre olduğunu ve pek çok alanda Alman toplumuna katkı sağladığını kaydetti.
Üç kuşak Türkiye`de
Toplantının konuğu teolog Andreas Laqueur Türkiye`de yaşadığı deneyimleri paylaştı. Diplomat olan babasının Türkiye görevi sırasında edindiği tecrübeleri anlatan Laqueur, Türkiye`nin önemli kırılma noktalarına değindi. 5 yaşında babasının görevinden dolayı Ankara`ya gelen Laqueur, 1959-1968 yılları arasında 14 yaşına kadar Türkiye`de yaşadı. Laqueur, çocukluk ve ergenlik dönemini geçirdiği Türkiye`nin kişiliğinde önemli etkiler yaptığını vurguladı. Dedesi tıp doktoru August Laqueur`in de 1935 yılında Almanya`da Nazi rejiminden kaçarak Türkiye`ye sığındığına değinen Andreas Laqueur, o dönem Heimatlos (Haymatloz) Vatansızlar olarak nitelenen pek çok Yahudi kökenli bilim insanının Atatürk`ün vizyonu sayesinde Türkiye`de yaşama şansı bulduğuna değindi.
Sinsi tehlikeyi göremedik
Andreas Laqueur, Hitler iktidara geldiğinde dedesinin pek çok Yahudi gibi ilk etapta gelen tehlikeyi göremediğini sonrasında Yahudi toplumunun bunun bedelini çok acı şekilde ödediğini vurguladı. Dedesinin 1935 yılında Atatürk`ün çağdaş ve aydın bakış açısı sayesinde Türkiye`ye geldiğini ve babasının da bu dönem Türkiye`de önemli deneyimler kazandığını kaydetti. O dönem Ankara Üniversitesi`nin pek çok bölümde Yahudi kökenli Alman bilim insanlarının görev yaptığına değinen Laqueur, bu bilim insanlarının Türk toplumuna önemli katkılar sağladığını vurguladı. Gelen Yahudi akademisyenlerin Türkçe ders verecek düzeyde dile hakim olmasının zorunluğunu hatırlatan Laqueur, o dönem pek çok Yahudi akademisyen hızlı bir şekilde Türkçe öğrenerek bunu başardı, dedi. Yahudi bilim insanlarının bozkırda yeni gelişmekte olan bir başkente geldiğini vurgulayan Laqueur, dedesinin de uzun yıllar Numune Hastanesi`nde görev yaptığına değindi. Babasının da Almanya`da Yahudi kökeninden dolayı Hukuk eğitimini yarıda bırakıp 22 yaşında Türkiye`ye sığındığına değinen Laqueuer, savaş sonrasında babasının Türkiye`de Alman Büyükelçiliğinde diplomat olarak görev yaptığını ifade etti. Laqueuer, dedesi Doktor August Laqueur`in Numune hastanesinden emekli olduktan sonra da ölümüne kadar Türkiye`de yaşadığını belirtti.