Yapay zekâ çağında kütüphane kavramını yeniden düşünmek

Yaklaşık bir sene önce babamdan devraldığım kütüphaneyi anlatmak ve kütüphanelerin toplumumuzun gelişiminde oynadığı role kısaca değinmek için bir yazı yazmıştım. O günden bugüne yapay zekâyı kullanarak elektronik kayıtları daha çok tarar ve kullanır oldum. Bu sayede karşımda birden fazla konuyu derinlemesine konuşabildiğim, bilmediğim alanları sorup hızla cevap alabildiğim bir arkadaşa sahip oldum. Bu arkadaşım ne bir suratı var ne kokar ne de kalbi atar. Bu değişiklik neticesinde bilgiye ulaşımımı bir daha gözden geçirip bazı düşüncelerimi ve sorularımı güncellemem gerektiğini anladım.

Asım ŞENGÖR Kültür
10 Temmuz 2024 Çarşamba

Günümüzün önemli problemlerinden biri maalesef bilgi yoğunluğu içinde boğulup, sorduğumuz sorulara güvenilir bilgi temelli cevaplar bulamamak. Ancak daha da önemli kısmı güvenilir cevabı bulduğumuzda bunu anlamanın da ciddi derecede zor olmasıdır. Bunun için sanırım mümkün olduğu kadar çok bilgiyi son derecede kısa sürede tarayıp, karşılaştırıp, analiz edip bir karara varmamız gerekir. Yapay zekâ daha şimdiden gösterdiği performansla insanların bu konudaki ihtiyacını gidermek için en iyi seçeneği olduğunu gösteriyor. Tabii henüz emekleme aşamasında olan bu teknolojiyi kullananlar, ne kadar çok konuda hata yaptığını ve problemlere gebe olduğunu söyleyecektir. Ancak hızla gelişen bu teknolojiyi istesek de istemesek de hayatımıza hızla uyarlamak zorundayız. Bunu yapmamız gereken alanlardan biri de kütüphanelerimiz.

Google Books’un yaptığı bir araştırmaya göre bugüne kadar yaklaşık 129 milyon kitap basılmış (ancak unutmamak lazım ki bilgi kaynakları kitaplarla sınırlı değil). Dünyanın en büyük kütüphanesi Library of Congress’de 32 milyon katalog içinde kayda alınmış kitap, 61 milyon adetten fazla el yazması/taslak var. Şayet bir gün elektronik kopyası olmayan tüm kitapların elektronik kopyaları yaratılabilirse, dünyadaki tüm kitapları tek bir analiz merkezinde toplayıp analiz etmenin hayallerini yapay zekâ sayesinde kurabilir hale geldik. Bunun çok küçük çaplı bir deneyini geçenlerde ben evimde yapabildim: Biyolojinin genetik dalının ortaya çıkışı esnasında yayınlanan klasik kitapların (bulabildiklerimin) PDF kopyalarını chatGPT’ye yükleyip onları analiz etmesini istedim. Daha sonra hangi bilim insanının hangi konseptleri ortaya attığını, bu modelleri birbirleriyle karşılaştırdığımızda hangilerinde nelerin eksik olduğunu bana aşırı hızlı bir şekilde iletebildi. Halbuki kendim yaptığımda bu aylarımı almış, ayrıca İngilizce dışında Almanca ve Fransızca bilmemi de gerektirmişti. Günümüzün yaşam koşulları maalesef bir yarışı andırdığı için, yapay zekâ gibi teknolojik sıçramalardan faydalanamayan insan ve toplumlar, hayalini kurdukları refah seviyelerine ulaşamayacak.

Bu sebepten ötürü bugün kütüphanelerimizi düşünürken sadece bilgiyi saklamayı değil, bilgiyi en ulaşılır ve yorumlanabilir formatta saklamayı da düşünmek zorundayız. Bu bağlamda Google Books gibi şirketlerin, elektronik kopyası olmayan kitapların taranması ve onların elektronik ortamda yapay zekânın erişimine açık hale gelmesi çok önemlidir.

Bununla beraber tarih boyunca Türk milleti gibi alfabesini değiştirmiş kültürler için de yazılı kayıtlarının elektronik ortamlara aktarılması geçmişimize ulaşımımız açısından çok büyük bir önem taşır. Mesela 2020 yılında yayınlanan bir çalışma ile MIT mensubu araştırmacılar makine öğrenimini kullanarak, kaybolan Lineer B ve Ugaritçe dillerini mevcut sistemlerden daha iyi çözebildiklerini göstermişler. Bugün Osmanlıca okumak isteyen ama okuyamayan bir sürü meraklı ileride bu tarz teknolojiler sayesinde geçmişin derinliklilerine rahatça ulaşabilecek, dedelerinin mezar taşını okuyamayanlar rahata erecekler. Yapay zekâ sayesinde bugün kütüphanelerimiz daha hızlı genişliyor ve AI Archaeology diye popüler isim kazanan yeni alanlar ortaya çıkıyor.

Ancak yapay zekânın gelişimiyle beraber şu sorunun cevabı belki daha da değişir hale geliyor: Bundan sonra kitaplarımızı, yazılarımızı ve başka tür görsellerimizi sadece elektronik olarak mı saklayacağız? Yoksa birçok ürünün fizikî kopyalarını da üretmeye devam edecek miyiz? Elektronik depolamanın en güçlü karşı argümanı elektronik depolama tekniklerinin hassasiyetidir. Günümüzde meydana gelebilecek bir güneş fırtınası manyetik ve elektronik sistemlere ciddi hasar verebilecek güçtedir. Ancak bu durumun da çaresi vardır. Mesela Faraday Kafesleri elektronik aletleri güneş fırtınalarına karşı koruyabilir. Bu çözüm daha da pratik hale getirildikçe, fizikî kopyalardan elektronik kopyalara geçiş artacaktır ve bu kaçınılmaz.

Tamamen elektronik ortama geçiş özellikle dergi gibi belirli zamanla yayınlanan yayınlar için geçerlidir. Mesela bilimsel makaleler çok fazla dergi tarafından yayınlanır ve araştırmacılar kendi yazılarında bazen bir cümle yazabilmek için birden fazla makaleden ve yazıdan yararlanmak zorundadır. Elektronik ortamın bize sunduğu bu pratiklikten faydalanmamak artık mümkün değildir. Özellikle yapay zekâ kullanımı sayesinde daha hızlı analiz yapılabiliyor ve bilgiye ulaşılıyor.

Bugün ülkemizde Millet Kütüphanesi tüm vatandaşlara ücretsiz olarak birçok bilimsel dergiye ulaşım imkânı vermekte. Bu muhteşem hizmeti hem daha çok dergiyi kapsayacak şekilde geliştirmelerini hem de arama motoruna yapay zekâyı entegre ederek daha verimli aramaların yapılmasına imkân sağlamlarını gönülden çok isterim. Bu sayede kısıtlı imkânlar içinde araştırma yapan insanlar daha hızlı yol alabilecekler.

Son olarak bireysel ev kütüphanelerimize gelince, burada hibrid (karma) modelin kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Halen kitap ve kitaplık görmek kanaatimce evin havasına çok olumlu etki etmektedir ve çocukları okumaya teşvik etmektedir. Kitapların her biri bilgi kaynağı olduğu kadar fontundan basım malzemesine, cildinin şeklinden kapağındaki tasarıma kadar da birer sanat eseri olduğunu düşünüyorum. 2019’da yayınlanan bir makaleye göre, evdeki kitap sayısı çocukların akademik başarısıyla doğru orantı gösteriyor.

Lakin günümüzün vazgeçilmezi olan tabletlerin her birinin birer kütüphane olduğunu unutmamak lazım. Elinizdeki tabletle okuyacağınız kitabı okurken hem sözlükten bilmediğiniz kelimelere bakmak hem de aynı anda bahsi geçen konuları internetten veya başka kaynaklardan edindiğiniz bilgilerle karşılaştırarak okumak daha zenginleştirici olacaktır. Buna yapay zekâyı da eklersek çok hızlıca daha önce yapılmamış analizleri öğrenmek mümkün olacaktır.

Dolayısıyla ileride basılı kitapların tamamen antikaya dönüştüğü ve elektronik okumanın normal hale geldiği bir dünya kaçınılmazdır. Ancak içimdeki romantik çocuk fizikî kütüphanelerin korunmasını arzu ediyor…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün