İyi bir salata nasıl yapılır?

Her aşçı temel malzemeleri kullanır, ama bunları farklı oranlarda birleştirerek farklı lezzetlerde yemek üretir. Anne ve babaların yetiştirdiği çocuklar da böyledir. Salatanın kabı sizsiniz, kabın içine konan temel malzemeler yaradılışınızdır ve nihayet aşçının hünerini göstererek malzemelerin üstüne gezdirdiği soslar ise yaşamınıza kattıklarınızdır.

Moşe PASENSYA Kavram
10 Temmuz 2024 Çarşamba

Aralık 1941’de Pearl Harbour saldırısından sonra 20. yüzyılın en büyük Amerikan antropoloğu Rudt Benedicti, Japon toplumunun, günlük yaşamı, adetleri, geleneklere yansıyan davranış biçimi ve karakterlerinin tahlili için görevlendirilir. Sonuçta kültürel antropolojide çığır açmış kurucu metinlerinden biri olan ‘Krizantem ve Kılıç’ eseri ortaya çıkar.

Kitabın temel görüşlerinden biri ‘Utanç Kültürleri’ ile ‘Suçluluk Kültürleri’ arasındaki farktır. Utanç Kültüründe en yüksek değer onurdur. Suçluluk Kültüründe ise dürüstlük.

Suçluluk vicdanımızın bizden talep ettiklerine karşılık veremediğimizden dolayı kötü hissetmektir. Utanç dış güdümlü, suçluluk içgüdülüdür.

Utanç Kültürü genelde görseldir. Diğer insanların gözünde nasıl göründüğümüzle ilgilidir. Suçluluk Kültürü ise kulak kültürüdür ve içseldir. Bu tezatlığı aklımızda tutarak ilk günahın hikâyesini inceleyebiliriz.

Yılan, kadına şöyle der; Tanrı bundan yediğin gün gözlerinin açılacağını ve iyi ve kötüyü bilen Tanrı gibi olacağını biliyor. Gerçekten de olay bu şekilde meydana gelir. İkisinin de gözleri açılır ve çıplak olduklarının farkına varırlar.

Kutsal Kitap ağacın görünüşüne vurgu yapar; Kadın ağacın yemek için iyi olduğunu, gözler için arzulanır olduğunu ve ağacın akıl kazanmak için iyi bir yol olduğunu görür.

Hikâyedeki kilit duygu utançtır. Meyveyi yemeden önce çift çıplaktı ve utanmıyorlardı. Meyveyi yedikten sonra utanç hissettiler ve saklanmaya çalıştılar. Ancak Yahudilik, Tanrı’nın duyulduğuna ama görülmediğine inanır.

İlk insanlar Bahçe’de günün rüzgârıyla dolaşan Tanrı’nın sesini duydular. Tanrı’ya cevap veren Adam Bahçede Senin sesini duydum ve çıplak olduğum için korktum bu sebeple saklandım” der.

Çiftin yaptığı bilinçli hatta gülünç ironiye dikkat edin. Bahçede Tanrı’nın sesini duydular ve saklandılar. Ancak bir sesten saklanamazsınız; saklanmak görünmemeye çalışmak demektir. Bu utançla hemen sezgisel olarak verilen tepkidir.

Ancak Tora utanç değil suçluluk kültürünün en üstün örneğidir ve saklanarak suçluluktan kaçamazsınız. Suçluluğun görünüşle hiçbir alakası yoktur tamamen vicdan ile; Tanrı’nın insanın kalbindeki sesiyle ilgilidir.

Hepimiz harika olmak istiyoruz. Hiç kimse içtenlikle “Vasat olmak istiyorum” diye düşünmez. Ancak her insan farklıdır ve işin püf noktası, kişisel büyüklüğün kendi yönünü keşfetmektir.

Her insanın, bir ağacı meydana getiren unsurlar kullanılarak yaratıldığını düşünüyorum. Her birey için farklı bir unsur baskındır ve bu büyük ölçüde güçlü ve zayıf yönlerinizi belirler.

Şahsi ‘öğenizi’ belirlemek, kendi büyüklüğünüzü elde etmek için yapmanız gereken ruhsal gelişim alanını ortaya çıkarmaya yardımcı olacaktır.

 

Ben kimim?

İçsel yolculuk yapmayı, somon balıkları gibi akarsuyun kaynağına doğru akıntıya karşı yüzmeye benzetebiliriz. 

İçsel yolculuğun önünde yaradılışımızdan gelen doğal tek bir engel vardır; o da kendi görünen (olumsuz) kişiliğimizdir. Işık kişinin kendi karanlık yüzüyle yüzleşebildiği ölçüde ortaya çıkar, bu yüzden kendin olmak cesaret ister.  

İbranice mida - ölçü anlamına gelir ve midot - karakter kelimesinin köküdür.  Tanrı’nın Misafirleri olarak tanımlanan bu duygusal ölçüler insanın kabını yani karakterini oluşturmaktadır.

Gündelik yaşamımızda hepimizin başına mutlaka bir şeyler geliyor. Ya durumu unutursunuz görmezden gelirsiniz. Görmezden gelince durum normalleşir ve tutsaklığa devam edersiniz.

Veya o anda bir şeyler fark edersiniz; üstünde düşünürsünüz onu sorgularsınız ve o zaman farkındalık başlar. Şayet farkındalık olmaz ise kendi hapishanenizin dışına çıkamazsınız.

Bazılarımız ‘kıskancız’ bizden iyisine tahammül edemeyiz. Bazen ‘bencil’ oluruz. Dünyanın kendi etrafımızda dönmesini isteriz. Bazılarımız ‘tembeldir’, bunca yıl sonra konfor alanından çıkıp kendi ile yüzleşme cesaretini bulamaz.

Maskesini takar ve bu rolde çok başarılı olur. Herkes tarafından sevilen sahte gülüşlerle ilgi toplayan ancak içi boş bir adam…

 

Maskeyi çıkarıp kendiniz olabilir misiniz?

Bu yolculuğun yaş, bilgi dağarcığı veya zekâ derecesiyle hiç ilgisi yoktur. Çünkü bütün cevaplar insanın kendi içinde gizlidir.

Derler ki; insan, mürşid-i hakiki (yol gösterici) eliyle manevi aşı yapılmadığı sürece, tatlı meyve vermeyen bir ağaç gibidir. Böyle bir kişinin durumu, canı üzüm istediğinde erik ağacına çıkan veya ceviz istediğinde erik arayan kişi gibidir. Meyve tohumunun filizlenip ürün verir hale gelebilmesi için önce toprağa gömülmesi gerekir.

Havva, Bilgi Ağacı’nın (Etz Ha-Daat) meyvesini ısırdı ve tüm insanlık sonsuza dek değişti.

 

Kök – Mizaç (Temperament)

İncele beni, Ey Allah, ve yüreğimi tanı, dene beni, ve düşüncelerimi bil. Ve kötü yolda mıyım diye gör ve beni ebediyete götür.” (Mezmur 139:23-24) 

Bir ağacın kökü, hayatının başlangıcında bulunur. Tanrı tarafından verilen (biyolojik) Tohum ile birlikte meydana gelir.

Kişinin mizacı yani kökü ağacın temeli ve özüdür. Değiştirilemez. Huy – yaradılış – tabiat – fıtrat olarak adlandırılır. Ailenin iki çocuğundan biri baskın diğeri pasif (çekingen) olabiliyor. Bu da gösteriyor ki ana unsur kişinin kendi öz yapısıdır. Doğuştan gelen bu temel eğilime mizaç deniyor.

Mizaç, dıştan hemen görülebilir çünkü kişinin tutumunu yansıtır. Biyolojik temelli kısmı- öğrenilmeyen bu duygusal durum kendini asabi - ağırkanlı - iyimser - melankoli - uyuşuk - ilgisiz gibi farklı modlarda gösterebilir.

Yeni bir şeye adapte olma - hiperaktivite - içedönüklük - soğukkanlı - yeni bir yemeğe verilen tepki - anksiyetenin attığı ter (avuç içi terlemesi) şeklinde duygusal yoğunluğa neden olur.

 

Gövde – Karakter (Caractere)

“AŞEM tüm yapmacık dudakları koparsın, küstahça ifade edilen dilleri.” (Mezmur 12:4)

Gövde, bir ağacın bagajına benzetilebilir. Çevre koşulları ağacın bu alanını etkiler ve şekillendirir. Bu nedenle birçok farklı yöne gidebilir.

Çiftçi düzenli bakımını yapıp toprağını çapaladığında, zamanında yağmurunu ve güneş ışığını aldığında nasıl muhteşem bir şekilde (olumlu yönde) büyüyebilirse bir fırtına tarafından yerinden sökülmesi de mümkündür.

Bireyin karakteri bir ağacın gövdesi ile aynı nitelikleri paylaşır.

Ebeveyn (anne veya baba) devamlı uyarır. Oynadığınız bir oyunu, giyeceğiniz gömleği, arkadaşınızı tasvip eder veya etmez.  Aile (edep) - okul (öğretim - eğitim) - arkadaş çevresi (duyarlılık) mizacınızı olumlu veya olumsuz yönde şekillendirir ve karaktere dönüştürür.

Sanılanın aksine karakter özellikleri (duygular) doğuştan gelme değil kişinin tercihleri; seçimidir. Öğrenilmiş davranıştır. Kader değildir.

Karakter özellikleri tamamen inanca dayanır. Değer yargıları bu inanç prensibine göre şekillenir. Örf - adet - yalan söyleme - vicdanın sesi - tevazu - direnç - bencillik bireyin sahip olduğu inancın yansımalarıdır. Zayıf tarafı ise herkesi memnun etmeye çalışmak, başkasından onay beklemek şeklinde görülebilir.

Olumlu karakter özellikleri, Tanrı’nın misafirleri olarak adlandırılan duyguların onarılması ile kazanılabilir. Yetzira Âlemi’nde yapılan bu düzeltmeye ‘Tikkun’ denir.

Mevlana, bireyde devamlı hareket halinde olan bu değişken duygu durumunu şöyle özetler. “Her sabah beni başka bir ben karşılar.” 

 

Yapraklar – Kişilik (Personality)

Tanrı adamı Kendi görüntüsünde yarattı. Onu Tanrı’nın görüntüsünde yarattı.” (Bereşit 1:27)

Yapraklar, bir ağacın eşsiz güzelliğini yansıtır. Yapraklarının şekli, sıklığı, büyüklüğü, rengi o ağacın görüntüsünü emsalsiz kılar. Yaşam ve sağlığının dışa dönük ifadesidir.

Kişilik, bir ağacın yapraklarına benzer. Kişinin eşsizliğini yansıtır ve tamamen özneldir. Şahsiyet - benlik veya maske olarak isimlendirilebilir. Başkalarının bizi nasıl görmesini istediğimiz şeydir.

Maske kavramını net olarak ilk işe giren çalışanlarda görülebilir. Mesai saatlerini aşan çalışmalarla ben çalışkanım, görevinden fazlasını üstlenerek ben sorumluluk sahibiyim mesajı verilmeye çalışılır.

Bu sosyal maskelerimiz başkasına sunduğumuz ‘sahte ben’liktir. Birey dıştan çok güçlü görünebilir ama içinde mücadele (kaos) olabilir. Bireyin kendine özgü yaşam tarzıdır.

Düşünme - duyuş ile kökleşmiş ve içselleştirilmiş davranış biçimidir. Kısaca toplumda oynadığımız roldür. Dışa dönük - nazik - ilgili - samimi - güvenilir - paylaşımcı gibi şekillere bürünebilen maskelerdir.

Anda kalmak (yargılamamak) - rafine olmak - manevi (spirtuel) bir yaşamın tohumlarını atabilmek - kalpte başkalarına yer açmak - mana arayışı (büyük resimdeki yerinizi bulmak) yüksek değeri olan maskelerdir. Uzun süre (bir ömür boyu) bu maskeleri takabilirsek sonunda kişiliğimize dönüşebilir.

 

Meyve – Ben’lik (Ego)

“Bakın şu egosu şişmiş kişiye, dürüstlükten yoksundur. Ama doğru kişi sadakatiyle yaşayacaktır.” (Habakkuk 2:4-6)

Meyve, içinde taşıdığı tohum ile ağacın özünü de kendinde barındırır. Tüm ağacın küçük bir kopyasıdır. Meyve aynı zamanda kökü de içinde taşır.

Benlik, bir ağacın nihai tezahürü olan meyveye benzer.

Ego, nefs veya ejderha olarak da bilinir. Benlik ile kişilik iç içe olmakla birlikte, benlik kişilikten farklıdır. Benlik, insanın kendi kişiliğine ilişkin kanılarının toplamı, insanın kendisini tanıma ve değerlendirme biçimidir. Kişinin iç varlığıdır.

Ben neyim? Kapasitem nedir? Amacım nedir? Zeki mi akıllı mıyım? Statü, saygınlık, çözüm üretebilme becerim?

Bunlar içimizde bizi denetleyen, gözetleyen, yargılayan, değerlendiren ve bunların sonucunda nasıl davranmamız gerektiğini belirleyen içsel güçtür. Kişilik sahte - benlik ise gerçek yüzümüzdür. İlki dışsal diğeri içseldir.

Gözlerimizi Yaratılış’ın ve Tanrı’nın harikalarına açabilmeliyiz. ‘Bilen’ adam olmaktan ‘öğrenen’ adam olmaya, ‘reaktif’ olmaktan ‘reflective’ olmaya ‘responsive’ olmaya doğru evrimleşmeliyiz (Prof. Dr. Mehmet Zihni SUNGUR).

EGO’nun (benlik) rakibi vicdandır. İnsan ideal benliğe ne kadar uygun hareket ederse, o derece sosyal yaşamında huzurlu olacak ve kendisine olan saygısını, güvenini arttıracaktır.

Moşe, Mısırlı bir prens mi? Midyanlı bir çoban mı? Yoksa gerçeği görebilen bir Yahudi miydi?

Hepimiz Moşe’den ilham alabilmeliyiz.

Ebeveyni ona ‘Moşe’ ismini taktı. Çevresi (Yahudi Halkı) onu ‘peygamber’ olarak kabul etti. Ancak o kendi çabası ile rabenu (Moşe Rabenu), ‘öğretmenimiz’ ismini elde etti. 

İlk ismimizi ebeveynlerimiz hediye eder. İkincisi çevremiz tarafından verilir. Ancak en kıymetlisi kendi çabamız ile elde ettiğimiz isimdir.

Çünkü Yahudi ruhu (kimliği) budur.

Her birimizin içinde bir Sonsuzluk Ustası yatar. Biz O’nu uyandırana kadar...

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün