Beni tanıyanlar yaz tatillerini Yunan Adalarında geçirmeyi sevdiğimi bilir. Cruise´a ise farklı bir sempatim ve ilgim vardır. İstanbul Galata Port´tan cruise ile Yunan Aadaları turu başladığını öğrenince hemen araştırmaya koyuldum. Rotamız, İstanbul hareketli, Mykonos, Girit, Bodrum, Santorini ve Atina´dan oluşan bir haftalık bir gezi idi.
Kasım ayında cruise için erken rezervasyon ve satışlar başlayınca, haziran ayı için yerimi ayırttım. Bu destinasyonu isteyen birkaç arkadaşıma da haber verdim. 12 kişilik ufak bir gezi grubu oluşturduk. Rotamız, İstanbul hareketli, Mykonos, Girit, Bodrum, Santorini ve Atina’dan oluşan bir haftalık bir gezi idi. Kışın soğuk aylarını, içimi ısıtan YouTube’daki Yunan adaları vloglarını izleyerek geçirdim. Arada notlar alıyor kafamda gezi programını oluşturmaya çalışıyordum. Girit ve Atina büyük şehirler olduğundan rehberli turlar ayarlamak gerekirdi. Mykonos ve Santorini’yi ise kendi başımıza gezebileceğimi düşündüm. Grubumuzdan bir arkadaş Girit’te bir Türk rehberin bizlere yardımcı olabileceğini söyleyince hemen kendisiyle irtibata geçtim. İsteklerimizi yerine getirebileceğini söyleyince çok sevindim. Bu sefer Atina’da bir tanıdığı olup olmadığını sorduğumda Atina turu için de Türk rehberli bir program oluşturduk. Günler, haftaları ve ayları sürüklerken hareket zamanı gelmeden buluşarak gezinin programını ve akışını şekillendirdik.
Nihayet heyecan dolu günlerin sonuna, hareket gününe gelmiştik. Galata Port’a sabah hep birlikte kiraladığımız bir Van ile yol aldık. Check-in, pasaport ve gümrük işlemleri çabuk bitti. Saat 12 gibi gemiye bindik. O andan itibaren gezimiz başlamış oldu. Keyfimize diyecek yoktu. Güverteye çıkıp Galata Port’u ve İstanbul’u izlemeye koyulduk. Buraya gemiler yanaştığında ‘inşallah bir gün biz de binip seyahate çıkarız’ diye düşünürken işte bu gemilerin birinde İstanbul’u bu kez gözlerimiz açık dinliyorduk. Öğlen saatleri olduğundan açık büfe restorandan bir şeyler alıp karnımızı doyurduk. Yemek sonrası gemiyi keşfe çıktık. Akşam alacart yemek iki oturum halinde yapılıyordu: 19.00’da ve 21.30’da. Daha önceki cruise deneyimlerimizden ikinci oturumun bizler için daha uygun olduğunu bildiğimizden rezervasyonumuzu teyit için lokanta şefine gidip masalarımızı ayarladım.
Daha sonra yapılan anons üzerine acil toplanma yerinde bilgilendirildik. Saat 4’e doğru valizlerimiz kamaralarımıza bırakılmıştı. Odaya yerleşip hareket saatinde güverteye çıkıp İstanbul’dan ayrılışımızı izledik.
Akşam 7 gibi odalarımıza dağılıp biraz dinlenip duş sonrası her akşam farklı bir gösteri yapılan adeta Broadway tadındaki şovu izlemek için tiyatro salonuna geldik. Gösteri sonrası adeta bir düğün daveti tarzında sunum yapılan salonda keyifli bir yemek yedik. Menü çok zengindi. Yemek sonrası güverteye çıkıp biraz sohbet edip kamaralarımıza istirahate çekildik.
Şık ve zengin bir ada: Mykonos
Turumuzun ilk durağı Mykonos’du. Sabah yaptığımız zengin açık büfe kahvaltı sonrası, havuz başında vakit geçirip güneşlendik. Saat 15.00 gibi gemi limana yanaşmayıp motorlarla bizleri sahile bıraktı. Adanın merkezi Hora’dan başlayarak ilk önce labirent gibi daracık sokaklardan geçerek Little Venice ve oradan Yeldeğirmenleri’nin bulunduğu meydana geldik. Fotoğraf molasından sonra ara sokaklara attık kendimizi. Yorulunca sokaklardaki kafelerin birinde oturup Frape, fredo, bagel, dondurma gibi atıştırmalıklarla açlığımızı bastırıp damaklarımızı şenlendirdik. Gezinerek dönüş yoluna geçtik. Mykonos, mağazaları, kafeleri, evleri, sokakları ile bildiğimiz Yunan adalarından farklı şık ve zengin bir ada olduğunu her hali ile hatırlattı.
Ada dönüşü klasik gemi içi faaliyetleri olarak önce barda bir içki ile tiyatro salonundaki gösteri vaktini bekleyip, sonrasında akşam yemeğimizi birlikte yedikten sonra farklı salonlardaki eğlencelere katılıp geceyi sonlandırdık.
Yunanistan’ın en büyük adası: Girit
Bir sonraki gün kahvaltı sonrası Girit’e yanaştık. Şehrin merkezi Kandiye’de İstanbul’dan ayarladığımız rehberimiz, araçla bizleri bekliyordu. İlk durağımız iki saatten fazla mesafedeki Hanya şehri oldu. Girit tarihte Venedik Krallığının etkisinde kaldığından burada da Venedik Meydanı vardı. Bu meydanı gezip fotoğrafladıktan sonra çarşının içinden geçip Hanya’daki antik Etz Hayyim Sinagoguna yöneldik. 1904 yılında Yanya’dan gelen Romaniyot Yahudilerinin kurduğu sinagogun tarihçesini bizleri bekleyen sinagog görevlisinin güzel ve akıcı anlatımı ile dinledik. Tevrat rulolarının konduğu dolap (Ehal) duaların okunduğu kürsü (Teva) ve arınma havuzu (Mikve) ile küçük ancak çok etkileyici bir sinagogdu. Sinagog ziyareti sonrası Hanya sokaklarını, önemli kilise ve camilerini dışarıdan görüp fotoğrafladık. Ermeni mimar tarafından yapılan cami günümüzde hâlâ ayakta ve çok etkileyiciydi. Eski kapalı çarşının ise şu an üstü açık ve restore edilmeyi bekliyor. Öğlen yemeğimizi fazla vakit kaybetmemek için ayak üstü trafiğe kapalı cadde üzerindeki bir falafelcide yedik. Bazılarımız bir fırından çıkan sıcacık envai çeşit börekleri tercih etti. Ayaküstü yediğimiz bu yiyecekleri çok beğenmiştik. Yemek sonrası Kandiye’ye dönüşe geçtik. Gemiye dönmeden Kandiye şehir merkezinde gezinip bir kahve molası verme şansını da yarattık. Kandiye’ye varır varmaz rehberimizin tavsiyesi üzerine özellikle kremalı börek Bougatsa Cream yemek ve bir şeyler içmek için sahili kesen trafiğe kapalı alandaki bir kafede oturduk. Börek gerçekten damak çatlatan lezzetindeydi. Rehberimizden öğrendiğimiz Yunanlılara özgü frape yerine espressodan yapılan ve soğuk içilen fredo sipariş verdik. Girit’te tanıştığımız ve kendisi ile gezmekten memnun kaldığımız rehberimiz Papatya Hanım bizlere limana kadar refakat etti. Yunanistan’ın en büyük, Avrupa’nın ise beşinci büyük adası Girit’i gezip görmekten mutlu olmuştuk.
Bodrum’da denizin tadını çıkarttık
Çarşamba günü Bodrum’a yanaştık. Üç çift Bodrum’a inmeye karar verdiler. Biz dahil diğer üç çift geminin tadını çıkarmak istedik. Öğlen yemek sonrası gemideki Türk rehber yanaştığımız limanın hemen yanı başındaki plajın çok güzel olduğunu söyleyince keşfe çıkmaya karar verdik. Ücretsiz şezlong ve şemsiyesi olan bu belediye plajı harikaydı. İki saatten fazla denizin içinde kalıp klasik cam gibi suyu olan Bodrum’un tadını çıkardık. Tüm ekip akşam üstü saatlerinde geminin açık güvertesinde buluştuk. Her akşam olduğu gibi önce canlı DJ performansının bulunduğu barda Happy Hour yapıp, şov izledikten sonra da akşam yemeğine geçtik.
Mavi kubbeli bembeyaz evleriyle Santorini
Ertesi sabah Yunan adalarının diğer bir fantastik adası Santorini’ye yanaşmıştık. Yine botlarla sahile geldik. Önce teleferikle Fira köyüne ulaştık. İlk olarak Oia köyüne gitmeye karar verdik; daha sonra dönüşe geçmeden Fira’yı gezeriz dedik. Fira’nın merkezinde Oia köyüne gidecek özel tur araçları çığırtkanlar tarafından pazarlanıyor. Biri ile anlaşıp araca yerleştik. Yol ortasında harika manzara görüntüsü veren bir noktada durup fotoğraflar çektik. Yaklaşık yarım saat sonra Oia köyüne vardık. Yıllarca Yunan adalarının tanıtıldığı o mavi kubbeli bembeyaz gelin gibi evleri ile Santorini bize hoşgeldiniz der gibi karşımıza çıktı. Köyün daracık sokaklarında kalabalıktan adım adım yürüyebiliyorduk. Kah fotoğraflar çekerek kah şık mağazaları gezerek yolumuza devam ettik. Mykonos’tan sonra burası da çok şık ve güzel görünüyordu. Evlilik yıldönümü gibi özel günleri kutlamak için ideal bir ada. Belirtilen saatte tekrar aracın park yerinde buluşup Fira’ya geri döndük. Karnımız acıkmış biraz da yorulmuştuk. Öğlen saatlerinde birkaç meze ile uzo içmek hem keyfimizi taçlandırdı hem de yorgunluğumuzu aldı. Veranda adlı restoranın balkonunda keyifli bir yemek yedikten sonra Fira’nın daracık sokaklarındaki hediyelik eşya dükkanlarını gezip teleferik hareket noktasına geldik buradan aşağı indikten sonra bizleri bekleyen botlarla gemiye döndük.
Dolu dolu Atina’yı yaşadık
Cuma günü sabahtan Pire Limanına yanaştık. Sabah saatlerinde Atina’nın sinagoguna ziyaretle başladı gezimiz. Karşılıklı iki farklı sinagog ve cemaat yönetim binasının olduğu sokak, tüm dünyada olduğu gibi güvenlik kontrolündeydi. Genç bir yetkili sinagogları gezdirip bilgiler verdi. Daha sonra sinagogun arka bahçesinde yapılan Holokost’u Anma köşesindeki anlamlı yapıtlar önünde 2. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan’da yaşananlar hakkında bilgiler aktardı. Buradan ayrılıp yol üstünde bizleri bekleyen rehberimizi aldık. İstanbul’dan biletlerimizi ayırttığımız ve saatli randevumuzu yaptığımız Acropolis’e yöneldik. Hava aşırı sıcak ve nemli idi. Atina’nın en yüksek noktasına kurulan Antik Yunan tapınağı Acropolis’e tırmanmak bir hayli terletti. Acropol dönüşü yürüyerek Plaka bölgesine geldik. Plaka çok turistik, dükkanların, kafelerin, lokantaların çokça bulunduğu bir bölge. Rehberimizin tavsiyesi üzerine bu cadde üstündeki bir restorana girdik. Yunan spesiyaliteleri Grek salat, Tzaziki, karamelize soğan eşliğinde fava, yaprak dolma, içi peynirle doldurulmuş kabak mücver topları, sağanaki, kapnisto isli uskumru ve tabiki bu mezeler eşlik etmesi için Yunan rakısı Uzo sipariş ettik. Yemek sonrası önce Plaka sokaklarında gezinerek Syntagma Meydanı’nda bulunan Parlamento binasına yöneldik. Meçhul asker anıtı önünde askerlerin nöbet değişimini ilgiyle izledik. Yürüyerek bu kez Atina’nın en meşhur trafiğe kapalı caddesi Ermou’ya geldik. Birçok marka mağazaların bulunduğu, cafe ve restoranları olan bu cadde bizim İstiklal Caddesini andırıyordu. Caddenin sonunda Monasturaki Meydanına geldik. Burada biraz alışveriş zamanı verdik. Alışveriş istemeyenler dinlenmek için caddenin köşesindeki bir pasaj içinde bulunan 360 kafede oturduk. Kafe pasajın üçüncü katında Akropolis manzaralıydı. Hareket saatinde tüm grup belirlenen yerde hazırdı. Pire’ye dönmeden maraton yarışlarının varış noktasındaki tamamı mermerden inşa edilmiş 60 bin kişilik stadyumda inip birkaç fotoğraf çektik.
Pire yolu üzerinde Lidl Market’te mola verip, Yunan spesiyaliteleri olan peynirleri, tuzlu balıkları alıp Atina turumuzu noktaladık. Rehberimiz Yorgo’dan çok memnun kalmış, bu turu İstanbul’dan organize etmekle çok isabetli bir iş yapmanın keyfi ile gemiye döndük. Cuma akşamı Şabat yemeği öncesi masamızda birlikte Kiduş söyleyip amotsi duasını yaptıktan sonra yemeğimize başladık.
Gezimizin son günü cumartesi seyir halinde tam gün gemide geçti. Acelemiz olmadığından o sabah kahvaltımızı aheste aheste yaptık. Kahvaltı sonrası günün keyfini çıkardık. Zaman zaman havuz başında, zaman zaman kamaralarımızda dinlendik. Akşamüstü adalardan aldığımız votka ve meyve suları ile kendimize içki hazırlayıp, Çanakkale Boğazından girişimizi izledik. Bir taraftan demleniyor diğer taraftan geminin güvertesinde Derviş adlı gösteriyi izliyorduk. Akşamına yemekte bir arkadaşımızın doğum gününü kutladık. Grup uyumlu, gemi güzel, rota harika, adalar derseniz fevkaladenin fevkinde idi. Nice seyahatlere temennileri ile gezimizi sonlandırdık.
Bir Tutkudur Seyahat…