WEB´DEN SEÇMELER

•İsrailliler ise her geçen gün büyük insani kayıpların ortasında net bir stratejilerinin olmadığından şikayet ediyorlar. Netanyahu, hem kaçırılanların ailelerinden gördüğü toplumsal basınç, hem de güvenlik bürokrasisinin bir şekilde savaş sonrası aşamaya geçme isteği arasında yolunu arıyor. ABD ve AB gibi ülkeler ise sahada herhangi bir ağırlık oluşturamadılar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken´in bölge turları da ortaya herhangi bir işler plan çıkaramadı. GÖKHAN ÇINKARA – www.kriterdergi.com

İzak BARON Diğer
24 Temmuz 2024 Çarşamba

Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • GAZZE’DE POLİTİK SÜREÇ BAŞLAYABİLİR Mİ? – Gökhan Çınkara

7 Ekim sonrası İsrailli yetkililerin temel tezleri HAMAS’ın Gazze’de politik ve askeri güç ağlarını ortadan kaldırmak olarak hedeflendi. Fakat zaman geçtikçe bunun kolay bir süreç olmadığı taraflarca anlaşıldı. HAMAS sadece bir siyasi yapılanma değil aslında toplumsal örgütlenme biçimi olarak görülürse geleceği daha iyi anlaşılır. Müslüman Kardeşler’in 1946’dan itibaren Gazze’de örgütlü olması, HAMAS’a imkan tanıdı. Başlarda silahlı bir mücadeleden ziyade toplumsal dönüşümü hedefleyen bu yapı, süreç içerisinde silahlı mücadeleyi merkeze alan bir strateji benimsemiştir. Gazzelilerin toplumsal yaşamının örgütlenmesinden doğan ve özellikle camilerde yeşeren bu hareket, gün geçtikçe toplumsal hayatın eğitim, sağlık ve inanç gibi alanlarına hakim kurumsal çerçeveler oluşturdu. Savaş sonrası HAMAS olmadan bir politik yapı tesisi, bu tarihsel izlek göz önüne alındığından çok mümkün görünmüyor.

Peki ne olabilir? HAMAS’ın ismi olmadan fakat HAMAS’ın da içinde olacağı bir iktidar yapısı inşa edilebilir. Çünkü günün sonunda Gazze’de istikrarlı bir yapının olması, bu tür bir anlaşmayı ortaya koyanlar için önemlidir. Rıza devşirmek için yerli halkın öyle ya da böyle HAMAS’ın oluşturduğu sistem içerisinde olması, onların tasfiyesine yol açarsa bir ölçüde bir iç savaşın varlığından söz edebiliriz. Bunun önüne geçmek için FKÖ’nün merkezde olduğu ama diğer Filistinli yapıların da bir şekilde temsil edildiği bir sistemin kurulması zorunluluk arz ediyor.

İsrailliler ise her geçen gün büyük insani kayıpların ortasında net bir stratejilerinin olmadığından şikayet ediyorlar. Netanyahu, hem kaçırılanların ailelerinden gördüğü toplumsal basınç, hem de güvenlik bürokrasisinin bir şekilde savaş sonrası aşamaya geçme isteği arasında yolunu arıyor. ABD ve AB gibi ülkeler ise sahada herhangi bir ağırlık oluşturamadılar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in bölge turları da ortaya herhangi bir işler plan çıkaramadı.

ABD seçimleri yaklaşırken ve ülke iç siyaseti her geçen gün belirsiz ve büyük olaylara açık hale gelirken aktörlerin dikkatleri Ortadoğu’dan farklı konulara yoğunlaşıyor. Görünen o ki seçimlere girilen süreçte askeri hareketliliğin ivmesi kaybolsa da somut ve işleyen bir politik sürece Gazze’de geçilmesinin zor olduğu. Bu da 2025’i beklemek gerektiğinin ve yeni başkanın yeni ekibiyle yol alınacağını imliyor. Sorun aslında Filistin’in bölgesel ve küresel aktörlere bağımlı bir konu olarak yıllarca kodlanması. Bu da süreçlerin eninde sonunda ABD gibi aktörlerin masaya oturmasını zorunlu kılıyor.

https://kriterdergi.com/dis-politika/gazzede-politik-surec-baslayabilir-mi

 

  • “KAÇINILMAZ” SAVAŞA DOĞRU HİZBULLAH VE İSRAİL – Mustafa Yetim

Hizbullah’ın roket ve füze kapasitesinin İsrail’in Demir Kubbe hava savunmasını halihazırda yıprattığını ve paylaştığı 9 dakikalık istihbarı video ile İsrail’in en hassas hedeflerini izlediğini dikkate aldığımızda, muhtemel Kuzey savaşının İsrail’e maliyetinin oldukça ağır olacağı açıktır. Roket ve füze kapasitesinin İsrail’in tüm yerleşim yerlerini savaş alanına dönüştürme riski ve Hizbullah’ın istihbarı anlamda da bölgenin en etkili istihbarat ülkelerinden olan İsrail’i tehdit edecek boyuta gelmesi, muhtemel Kuzey savaşının, engellenemediği takdirde, geleneksel Arap-İsrail çatışmalarının bir hayli ötesine geçeceği söylenebilir. Dolayısı ile karadan karaya, havadan karaya gibi çok çeşitli füze kapasitesi ve günlük bin 500 roket fırlatma gücüne sahip Hizbullah’ın bazı iddialara göre 800 kilometre civarında füze menziline sahip olması, olası savaşın karşılıklı yıkıcılığını daha net göstermektedir. Tanksavarlar, uçak ve gemisavarlar ile dron kapasitesinin yanı sıra Hizbullah liderinin açıklamalarına göre 100 bin civarında eğitimli milis kapasitesi de söz konusudur. Bu durum İsrail’in karşısında devlet dışı aktör olmasına rağmen olası Hizbullah-İsrail savaşını literatürdeki şekli ile “informal” ya da “yeni” savaşlar şeklinde değil geleneksel yani devlet-devlet temelinde gerçekleşecek bir düzleme taşımaktadır.

İsrail tarafında ise ABD-Batı güçlü siyasi desteğinin yanı sıra askeri teknolojik imkanları ve İsrail’in var olan yüksek askeri-istihbarı kapasitesi ve Batı ile ittifak ilişki biçimini ıskalama, yanlış yorumları beraberinde getirebilir. Dolayısı ile her ne kadar İsrail açısından olası Kuzey savaşı oldukça yıpratıcı ve çok daha “çetin” olsa da bu savaşın Hizbullah ve özellikle Lübnan tarafına yıkımının, geçmiş yıllardaki Lübnan iç savaşı ve İsrail işgali hatıralarını da dikkate aldığımızda fazlası ile korkutucu olduğu aşikardır. Bu durumun farkında olan belirli küresel ve bölgesel aktörler, son dönemde olası Kuzey Savaşı’nı engelleme yönünde ve bu işi asıl dinamitleyen Gazze işgalini sonlandırma yönünde diplomatik çabaları fazlası ile yoğunlaştırmıştır. Bu bağlamda yeniden HAMAS-İsrail arasında barış ve işgali sonlandırma temasları belirli noktaya ulaşmıştır. Dolayısı ile Gazze’de barış ihtimali, İsrail’de iktidarın değişme durumu ve bölgesel-küresel siyasetin sınırlandırıcı etkisi, olası Kuzey Savaşı aktörlerini durdurma ve yeniden geleneksele dönme uygun zeminini oluşturabilir. Sonuç olarak halihazırda sistemik faktörlerin sınırlandırıcı etkisini karşılıklı olarak Hizbullah ve İsrail’in yeterince okuyamadığı ve tırmanma ile nihayetinde topyekün savaşa “eğilimli” oldukları söylenebilir. Diğer taraftan savaşın Hizbullah lideri Hasan Nasrullah’ın son demeçlerinden de anlaşıldığı üzere Güney Kıbrıs gibi farklı Batılı aktörleri tehdit etme durumu ve Ortadoğu’dan başka bölgelere yayılma riski, sistemik aktörleri ve düzeyleri olası savaşın engellenmesi noktasında daha da fazla hareketlendirmiştir. Dolayısı ile eğer patlak verecekse karşılıklı demeçlere yansıdığı şekli ile “kaçınılmaz” olan Kuzey Savaşı’nın sistem gerekliliklerinden ziyade aktör tercihlerinin sonucu olarak gelişeceği ve karşılıklı olarak “rasyonel” olmayan bir yönelime evrilebileceği söylenebilir.

https://kriterdergi.com/dis-politika/kacinilmaz-savasa-dogru-hizbullah-ve-israil

 

  • ORTADOĞU’NUN KÂBUS SENARYOSU: İSRAİL-HİZBULLAH GERİLİMİNİN SAHA GÖZLEMLERİ – Emre Karaca

“Çevremizde bize saldırma kapasitesine sahip başka bir ülke bulunmuyor.”

Bu tespit 1984’te yazılan bir kitaptan alıntı. 1982’de dönemin İsrail Başbakanı Menahem Begin’in ağzından kurulmuş bir cümle. Günümüzdeki tablo da bu çıkarsamayla paralel. İsrail askeri güçleri, Gazze’yi yerle bir ediyor. Batı Şeria’da yeni yerleşim yerleri yapılmaya devam ediyor. Hizbullah’a yönelik en üst düzeyde verilen mesaj oldukça tehditkar: “Lübnan’ı taş devrine döndürürüz.” Başka bir yazının da konusu olabilecek gerçekliği, bir kez daha vurgulayarak başlayabiliriz: Bölgedeki Arap rejimleri, en güçlü oldukları dönemlerde bile İsrail’i gemleyemedi. 1956 Süveyş savaşı, 1967'deki Altı Gün savaşı, 1973 Yom Kippur Savaşı ve 1982 Lübnan işgali... Bütün bu süreçlerin sonunda kaybeden ve mülteci kamplarında sona eren hikayenin özneleri bir şekilde hep Filistinliler oldu. Filistinli lider Yaser Arafat 1982’de Beyrut’ta İsrail güçlerine 88 gün direnen yapının liderliğini yaptıktan 1 sene sonra kendini Suriye rejiminin kuşatması altında bulmuştu (Trablus-Lübnan’da).

En başta alıntı yaptığım ve bölgedeki denklemi harika anlatan bu kitabın yazarı ise David Hirst, eserin adı da anlamlı Silah ve Zeytin Dalı. İsrail’in Lübnan sınırındaki Yukarı Celile bölgesinde, bu kitapta okuduğum günümüzle paralel giden tarihsel süreci düşünüyorum. Yazar Hirst, kitabı yazdığında henüz Hizbullah bölgede kök salmamıştı. Aktörler değişse de bölge dinamikleri çatışma zemininin yok olmasına izin vermiyor.

https://kriterdergi.com/dis-politika/ortadogunun-kbus-senaryosu-israil-hizbullah-geriliminin-saha-gozlemleri

 

  • İSRAİL, HİZBULLAH SAVAŞINA HAZIRLANIYOR – WSJ

https://harici.com.tr/israil-hizbullah-savasina-hazirlaniyor/

 

  • İSRAİL'İN SAVAŞ SONRASI GAZZE STRATEJİSİ VE DAHASI - TOPTALK - Dr. Hay Eytan Cohen Yanarocak

https://www.youtube.com/watch?v=RPkaTLKyR8Q

 

  • AMİRA HASS İLE SÖYLEŞİ: FİLİSTİN HAYATTA KALABİLİR Mİ? – Catalyst

https://sendika.org/2024/07/amira-hass-ile-soylesi-filistin-hayatta-kalabilir-mi-catalyst-707674

 

  • Cemil Okumuş@cemilokumus_94

Şimdi bir bakalım: Hamas İsrail'deki bir müzik festivaline saldırıp binlerce kişiyi katletti ve yüzlercesini de rehin aldı. İsrail de topraklarındaki sivil insanlara saldıran Hamas'a misilleme yaptı. Hamas rehinleri bırakıp teslim olduğu takdirde her şey güzellikle çözülecekti.

Ancak Hamas, elbette güzellik değil, problem istiyordu. Bu yüzden rehinleri serbest bırakmadıkları gibi sert bir misilleme geleceğini bildikleri halde kendi sivil halklarını kendilerine canlı kalkan yaptılar.

İsrail sadece Hamas'la değil, kendisini yok etmek isteyen Yemen'le de uğraşmak zorunda kaldığı halde uzun bir süre problemi büyütmemek için Yemen'e karşılık vermedi. Fakat elbette kendilerini yok etmek isteyen bir ülkeye sonsuza dek tepkisiz kalamazlardı.

"Allah kim size saldırırsa siz de ona saldırın" diyormuş. İsrail'in kuruluşundan beri İsrail'e saldıranlar Müslüman ülkelerdi. İsrail hiçbir zaman toprak elde etmek amacıyla bir yere saldırmadı. İsrail'in tek istediği, kendi haline bırakılmaktı.

Ama barbarlıkla yönetilen tüm o İslam ülkeleri, kendi insanlarının özgürlük ve refahını sağlamaktansa İsrail'i yok etmeye saplantılı oldukları için bu saplantının bedelini de maalesef kendi halkları ödedi.

İsrail size saldırmadı. Siz İsrail'e saldırdınız ve İsrail de size hak ettiğiniz cevabı verdi. Sizin yedi ceddiniz gelse İsrail'e bir şey yapamaz. Zamanında o komik bıyıklı adam da Yahudileri yok etmeye çalışmıştı. Bugün bir mezarı bile yok. Sizin sonunuz da onunla aynı olacak.

https://x.com/cemilokumus_94/status/1814778734156915123

 

  • TÜRKİYE’NİN HAMAS’LA DİYALOĞU GAZZE’DE YAŞANANLARI SONLANDIRABİLECEK Mİ? - Yıldız Yazıcıoğlu

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tuğçe Ceylan Ersoy, Türkiye’nin Gazze için arabuluculuk girişimleriyle ilgili, İran’ın Hamas üzerindeki etkisini sınırlandırma ihtimaline dikkat çekti.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ersoy, Gazze’de yaşanan tabloyu durdurmak için ABD’nin ve Mısır ile Katar’ın aracı aktörler olduğunu kaydetti. Türkiye’nin ise Gazze’deki sivilleri kurtarmak ve insani krizi önlemek için çabalarını arttırdığını belirten Ersoy, Dışişleri Bakanı Fidan’ın Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükrü ile geçtiğimiz Nisan ayındaki görüşmesinde, Gazze'deki insani felaketi durdurmak için birlikte hareket etme çağrısı yaptığını anımsattı.

Türkiye’nin ABD’yle de görüşmelerinde, Gazze'deki insani duruma dikkat çektiğini kaydeden Ersoy, Türkiye’nin Gazze’deki çatışmaya son verilmesinin hem İsrail hem de Filistinliler’in çıkarına olduğunu ABD’ye vurguladığını belirtti.

Ersoy, “Ana aracı aktörler ABD’yle Katar ve Mısır olsa da çatışmalar durduktan sonra Gazze’nin yeniden inşası ve buradaki insani durumun düzeltilmesi noktasında, Türkiye'nin önemli bir aktör olduğunu söylememiz gerekiyor. Dolayısıyla Türkiye'nin denklemde etkili bir rol üstlenmiş olacağını söyleyebiliriz. Şimdi Türkiye'nin çatışmaları durdurmakta katkısı bulunur mu? Şüphesiz sürdürülmekte olan girişimlerden birisi. İsrail’in de bir noktada artık bu çatışmaları sonlandırmak istediğini, bu şekilde deklare etmiyor olsa da söylemek mümkün. Her ne kadar içeride İsrail Hükümeti’nin aşırı sağcı temsilcileri, herhangi bir taviz verilmeden ve çatışmaları sürdürerek rehine sözleşmesini sonlandırmayı talep ediyor olsalar bile özellikle orduda çatışmayı sonlandırma isteği olduğunu söylemek mümkün. ABD’nin ise Hamas'la ilişki ve iletişim kurmakta olan Türkiye’nin girişimlerini önemli gördüğünü düşünüyorum. Peki Türkiye-İsrail ilişkilerinin kötüleşmiş olması buna engel olur mu? Bu noktada, İsrail açısından Hamas üzerinde Türkiye etkisini İran etkisine tercih edilebilir olduğu ya da olması gerektiğini hatırlamak gerekiyor. Çünkü Hamas üzerinde İran’ın yapıcı olmayan bir etkisi var, İsrail'in onaylamadığı bir etkisi var. Oysa Türkiye hem iki devletli çözümü destekliyor hem İran'ın göreli bölgedeki yayılmacı ajandasının dışında bir aktör olarak kendini konumlandırıyor. Yani meseleyi aslında İran'ın ele aldığı gibi almıyor. Tam aksine Türkiye'nin Hamas'la olan bu iletişimi aslında bölgesel istikrara katkı sağlayabilecektir” dedi.

https://d33vxfhewnqf4z.cloudfront.net/a/turkiye-nin-hamas-la-diyalogu-gazze-deki-yasananlari-sonlandirabilecek-mi/7703600.html

 

  • Cemil Okumuş@cemilokumus_94

İsrail karşıtlığı, genel trendin peşinden giden pek çok insan için erdem sinyalciliği yaparak ne kadar "iyi" insan olduklarını kanıtlamaya çalışmanın ve ahlaki üstünlük duygusu yaşamanın iyi bir yolu. Mesele hakkındaki basit gerçekleri öğrenmek için çaba sarf etmiyorlar.

Zira doğruyu bilip genel trendin karşısında olmaktansa popüler yanlışları tekrarlayarak "ben iyinin tarafındayım" düşüncesiyle vicdani tatmin ve ahlaki üstünlük duygusu yaşamak, çoğunluğa dahil olmanın konforunu hissetmek daha kolay.

Böyle olunca modern İsrail devletinden önce bölgede Filistin diye bir devletin hiç var olmadığını, bugün İsrail ve Filistin'in bulunduğu bölgenin tarihsel süreçte tamamen Arap yerleşimlerinden de oluşmadığını, bu bölge Britanya hakimiyetindeyken Britanya tarafından Avrupalı Yahudilerin buraya getirildiğini, yani Britanya'nın kendi toprakları içerisindeki bir bölgeye Yahudileri yerleştirdiğini, bazı toprakların da satın alındığını, dolayısıyla burada bir işgal durumu olmadığını, toprak anlaşmazlığı çıktığında BM'nin bölgeyi Yahudiler ve Araplar arasında bölüştürdüğünü, Yahudilerin bölüşümü kabul edip kendilerine verilen bölgede İsrail'i kurduğunu, fakat İsrail'in etrafındaki tüm Arap ülkelerinin İsrail'i yok etmek için ona saldırdığını, İsrail'in bu savunma savaşından galip çıkıp meşru bir savunma savaşının sonunda başlangıçta kendisine verilen topraktan daha fazlasına sahip olduğunu, hiçbir zaman toprak kazanmak amacıyla bir yere saldırmadığını, İsrail'in en başından beri iki devletli çözümden yana olduğunu, İsrail'in Filistin'e tam 5 kez iki devletli çözümü önerdiğini, fakat bunların hep Filistin tarafından reddedildiğini, İsrail'in 2005 yılında Gazze'den tamamen çekilerek Filistin'e Gazze üzerinde tam hakimiyet verdiğini, "apartheid" dedikleri İsrail'in 2 milyon Müslüman vatandaşının olduğunu, (nüfusun %20'si) Müslüman vatandaşların Yahudilerle tamamen eşit haklara sahip olduğunu, üstelik askerlikten muaf olduklarını, Arapça'nın İbranice'yle birlikte İsrail'in resmi dili olduğunu ya görmüyor  ya da gördükleri halde ajandalarına aykırı olduğu için gözlerini kapatıyorlar. İsrail-Filistin meselesinde çözüm çok basit: Filistin, İsrail'i yok etme fantezisinden vazgeçerek iki devletli çözümü kabul edecek ve şu an kontrol ettiği topraklarda meşru bir devlet olacak.

Artık BM'nin 1947'de önerdiği sınırlara dönülemez. Zira İsrail başlangıçta zaten o bölüştürmeyi kabul etti; fakat etrafındaki ülkelerin İsrail'i yok etmek için ona saldırmalarının ardından meşru bir savunma savaşının sonucunda topraklarını genişleterek şu anki haline geldi.

Sonuç olarak İsrail meşru bir ülkedir. Hiçbir zaman toprak elde etmek için bir yere saldırmamış, hiç kimseyi yok etme amacı gütmemiştir. Şu ana kadar girdiği tüm savaşlar ve düzenlediği tüm operasyonlar, kendisine yönelik saldırılara karşı, varlığını korumaya yöneliktir.

İsrail sadece kendi haline bırakılmak istemektedir ve Müslüman ülkeler İsrail'i yok etme fantezilerinden vazgeçtikleri an her şey çözülecektir.

https://x.com/cemilokumus_94/status/1815032986913366151

 

  • ivo molinas@basyazar

Trump’ın yeni başkan yardımcısı adayı JD Vance’ın Hamas’la ilgili düşünceleri:

"Savaşı Hamas başlattı ve şimdi Filistinli sivillerin arkasına saklanıyorlar. Dolayısıyla, eğer son 40 yılın derslerini öğrenmek istiyorsanız, en önemli şey, yaşayabilir bir askeri örgüt olarak Hamas'ı yenmemiz gerektiğidir. Hamas'ın ideolojisini hiçbir zaman yenemeyeceksiniz ancak bu komutanların ve askeri eğitimli son taburların kökünü kazıyabilirsiniz ve bence İsraillilere bunu yapmaları için yetki vermelisiniz."

https://x.com/basyazar/status/1813154665116143977

 

  • İŞÇİ PARTİSİ KABİNESİNDE YAHUDİ LOBİ GÖLGESİ – Faruk Eskioğlu

Basında eşinin Yahudi olması ve sinangoğa bağlılığı yazılıp çizilirken Starmer’in asıl İsrail lobisinden bağış kabul ettiği iddiaları savaş karşıtlarını kaygılandırmaya yetti. Declassified UK, İsrail yanlısı lobicilerin İşçi Partisi’nin Starmer de dahil 25 kabine üyesinden 13’üne parlamentoya ilk seçildiklerinden bu yana bağışta bulunduğunu öne sürdü. İngiltere ulusal basını ise Noam Chomsky’yi haklı çıkarırcasına rüzgara karşı durmak yerine arkasına almayı tercih etti ve bu flaş haberi görmedi, soldaki gazete Morning Star dışında.

Declassified UK’e göre; bağış alanlar listesinde Başbakan Starmer, yardımcısı Angela Rayner, Şansölye Rachel Reeves, Dışişleri Bakanı David Lammy ve İçişleri Bakanı Yvette Cooper yer alıyor. Birleşik Krallık ticaret bakanı olarak İsrail’e silah ihracatını denetleyecek olan Jonathan Reynolds ile sorumlulukları artık ulusal güvenliği de içeren İşçi Partisi’nin seçim beyni Pat McFadden da listede adı geçenler arasındaydı. Bazı bağışların, milletvekillerini bölgeye “bilgi toplama” amacıyla götüren lobi grubu İsrail İşçi Dostları’nca (LFI) dağıtılıyordu.

https://acikgazete.com/isci-partisi-kabinesinde-yahudi-lobi-golgesi/

 

  • Tulin DALOGLU 💫🦋@TulinDaloglu

"SON DAKİKA: İsrail Knesset'i iki devletli çözüme karşı çıkan bir kararı kabul etti. Knesset'in 68 üyesi (Benny Gantz ve partisi dahil) lehte oy kullandı. Knesset'in sadece 9 üyesi karşı oy kullandı. Knesset tarihte ilk kez böyle bir kararı kabul ediyor."

Soru: ABD ve İsrail ilişkileri, bu kararı nasıl idare edecek?

7 Ekim sonrası yaşananlar gibi Washington, kayıtsız şartsız desteğe devam mı edecek?

Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında bu konuda fark olmayacak ise, buradan nereye gidilecek?

İbrahimi Antlaşmasının genişlemesi ve Suudi Arabistan'ın bu vagona katılması bu aşamada hâlâ mümkün mü?

Terbiyemi bozmak istemiyorum ama barış kelimesinin varlığına bile düşman siyasi aktörlerden yıldım diyerek cümlenin daha isabetlisini kendi içinizden söylemeniz için sizlere bırakıyorum.

 

https://x.com/TulinDaloglu/status/1813793428171272353

 

  • Ira Tzourou-(Հերա Ցուրու)@IraTzourou

Mekân Çorum

Malum Siyonistler tatilleri için Çorum'u tercih ediyorlar

 

https://x.com/IraTzourou/status/1815130817292558439

 

  • Melike Karaosmanoğlu@DritaEsadi2

Siyonizme büyük darbe Çorum'dan gelmiş :) Yorumlarda Çorum'da ne işi var siyonistlerin diyenler olmuş.

Sürekli şu kadar milyon gizli Yahudi var, binlerce Siyonist Türkiye'den Gazze'ye savaşa gitti gibi yalan haberler yapılırsa Çorumlu da etrafında gizli Siyonist olduğuna inanır.

 https://x.com/DritaEsadi2/status/1814977704296317079

 

  • Humans of Judaism@HumansOfJudaism

Havada kaçırma olayını başarılı bir şekilde önleyen tek pilot olarak havacılık tarihine geçen emekli El Al pilotu Yüzbaşı Uri Bar-Lev, bu Cuma günü İsrail'de 93. yaş gününü kutlayacak.

Kaptan Bar-Lev, 1948'de İsrail'in Bağımsızlık Savaşı sırasında genç bir pilot olarak İsrail'in ulusal havayoluna katılmadan önce orduya uçtu. 6 Eylül 1970'te, iki hava korsanının mürettebatı ve yolcuları tehdit etmesi üzerine Tel Aviv'den Amsterdam üzerinden New York'a giden El Al 219 sefer sayılı uçuşa pilotluk yaptı.

Olağanüstü beceri ve cesaret sergileyen Kaptan Bar-Lev, İkinci Dünya Savaşı'ndaki "Split S" savaş hareketine benzer bir manevra gerçekleştirerek kaçırma olayını etkili bir şekilde önledi. Uçağın irtifasını düşürmek ve olası patlama etkisini en aza indirmek için bir dalış başlattı. Ani iniş, korsanları hazırlıksız yakalayarak yerlerini kaybetmelerine neden oldu.

Bir hava polisi, korsanlardan birini hızla etkisiz hale getirirken, diğeri hava basıncındaki dramatik değişim nedeniyle bilincini kaybetti. Bar-Lev'in kahramanca eylemleri gemidekilerin hayatını kurtardı ve olası bir felaketi önledi.

Geçen hafta, bu fotoğrafta görüldüğü gibi tarihi uçuştan bir yolcuyla yeniden bir araya geldi (Kaptan Bar-Lev sağda). “Amit, 1970 yılında El Al uçağımda 9 yaşında bir yolcuydu. 54 yıl sonra yeniden bir araya geldik. İyi yaşanmış hayatlar en iyi intikamdır.”

 

https://x.com/HumansOfJudaism/status/1813227403767877810

 

  • Ferit Belder@FeritBelder

Her seçim anketi, İsrail’de meşru koalisyon çemberinin sağcı doğasını tekrar gösteriyor. Sağ, yeni sağ, yepyeni sağ, aşırı sağ diye gidiyor kategoriler. Yepyeni sağ ise yeni sağ  ile bir önceki yeni sağ ve eski bir sağın birleşimi. Yeni olan tek şey aşırı sağın bu çembere girmesi

 

https://x.com/FeritBelder/status/1814981492805627976

 

  • İSRAİL’DE ZORUNLU ASKERLİK: HAREDİLER VE HİLONİLERİN ÇATIŞMASI – Şule Özkan

https://www.aa.com.tr/tr/ayrimcilikhatti/ayrimcilik/israil-de-zorunlu-askerlik-harediler-ve-hilonilerin-catismasi/1820913

 

  • Humans of Judaism@HumansOfJudaism

103 yaşındaki Ágnes Keleti, dünyanın yaşayan en yaşlı Olimpiyat altın madalyalı sporcusu. Olimpiyatlara göre Keleti, Macaristan'ın en büyük jimnastikçisi olarak kabul ediliyor. O bir dünya şampiyonu, Holokost'tan sağ kurtulan ve beş kez Olimpiyat altın madalyası sahibi. Keleti, 9 Ocak 1921'de Budapeşte'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Jimnastiğe olan ilgisi 2. Dünya Savaşı'ndan önce başladı ve 16 yaşına geldiğinde jimnastikte Macaristan Ulusal Şampiyonu oldu.

Kariyeri hızla yükselirken, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudi olduğu için jimnastik kulübünden atıldığında aniden askıya alındı. Keleti'nin babası Auschwitz'de öldürüldü. O ve ailesinin geri kalanı sonuçta Holokost kahramanı Raoul Wallenberg tarafından kurtarıldı.

Savaşın ardından Keleti jimnastik kariyerine devam etti ve 1946'da düzensiz paralel barlarda ilk Macaristan şampiyonluğunu kazandı. 1954 yılında aynı kategoride dünya şampiyonu oldu. Keleti, 5'i altın olmak üzere 10 Olimpiyat madalyası kazandı. 1957'de İsrail'e taşındı ve aynı yıl Maccabiah Oyunlarında yarıştı. Bugün Budapeşte'de yaşıyor ve dünyanın yaşayan en yaşlı Olimpiyat şampiyonu olmaya devam ediyor.

 

https://x.com/HumansOfJudaism/status/1814841210294440000

 

  • F. Esen ESEN🇵🇸@fatmaesen0

Bu hafta @BatuhanPrmksz  başkanlığında Cohen'in "Osmanlılaşmak" adlı kitabını tartışıyoruz. Campos'a göre kitap çok daha sistematik bir şekilde, daha çeşitli kaynaklara dayanarak ve farklı temaları ele alarak hepimizin bildiği "Sefarad Yahudileri Osmanlı'ya her zaman sadık kaldı" söylemini inceliyor. Kitabin ana argümanı, Sefarad Yahudilerinin Osmanlı devletine baglılıgını bir duygu tarihi olarak değil, bir süreç ve proje tarihi olarak anlamak. Bu proje, on dokuzuncu yüzyılda, karmaşık bir dizi yeni sosyo-politik ve yasal gerçekliğe yanıt olarak doğdu ve Osmanlı-Yahudi tarihinin önceki anlatılarından esinlendi. Bu anlatı Osmanlı Yahudileri icin 19. yüzyıl Osmanlı dindaslarını model Osmanlı yurttaşlığına dönüştürme çabalarının merkezinde yer aldı. Ancak aynı anlatı, Osmanlı otoriteleri ile Yahudi toplulukları arasındaki çok katmanlı, karmaşık ve sürekli değişen dinamiği de gizledi. Kısaca, Cohen, Osmanlı-Yahudi ilişkisi hikayesini bir mit olarak gösteriyor ve bu mitin nasıl ortaya çıktığını ve hangi şekillerde kullanıldığını iki savaş, icat edilmiş bir tatil, 1893 fuari ve Mehmet Reşad’in gezisi üzerinden anlatıyor. Mumkun olursa Dina Danon'un Izmir Yahudileri ile beraber tartisacagiz. Kitabin Turkce cevirisi Alfa'dan 2017'de basildi. Ilgililere!

 

https://x.com/fatmaesen0/status/1813599984840851888

 

  • Kitap Kokusu@dipnotski

20. yüzyılın başında İzmir, çok canlı bir Sefarad Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapmıştı.

Dina Danon, daha önce ele alınmamış Ladino arşiv belgelerinden faydalanarak bu Yahudi topluluğunu anlatıyor.

❛Osmanlı Dönemi İzmir Yahudileri❜ @monografiyayin

 

https://x.com/dipnotski/status/1814253854097064383

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün