Tsitsit mitsvası, Toranın ´yap´ şeklindeki pozitif emirlerinden biridir. Bu emir, Şelah Leha peraşasında yer alan ve Şema´nın üçüncü paragrafını oluşturan pasukta yer alır. Emir “Ve giysilerinin köşelerine tsitsit yapsınlar” şeklindedir.
Her Yahudi erkeğinin kendisi için tsitsit yapması gerekir. Ancak Talmud’a göre, tsitsitin bir Bene Yisrael tarafından ve mitsva kavanasıyla yapılmış olması yeterlidir. Böyle yapılmış tsitsitleri takan kişi, bu mitsvayı yerine getirmiş olur. Bir kıyafete tsitsit takma gerekliliği için, dört köşesi olması lazımdır. Dörtten az köşeli ise tsitsite gerek yoktur, dörtten fazla köşesi varsa dört tanesine bağlanması yeterlidir. Buradaki dört rakamı, tsitsitlerin bizi dört yönden sarmalamasını ve tüm mitsvaları hatırlatmasını simgeler. Ayrıca Şema ana cümlesinin son kelimesi olan ‘Ehad’ın son harfi olan diğer harflerden büyük yazılan daletin, gematriyası dörttür; bu dört yöne de vurgu yapar. Tsitsit mitsvasının bulunduğu Şema pasuğu da ‘Mısır çıkışı’ vurgusuyla sona erer ki, Tanrı’nın bu kurtarışı da dört aşamada gerçekleşmiştir. Tsitsit kelimesi ‘tomurcuklanma’ anlamına gelir ve ‘saçak, püskül’ manasında kullanılır. Yahudi erkeğinin giysinin köşesinden tomurcuklar gibi saçaklar sarkması gerekir. Aynı zamanda kelime kökeninde ‘etsits/ bakış’ anlamı da vardır ki, tsitsitlere bakıldığında Tora'nın tüm misvaları hatırlanmalıdır. Tsitsitin tüm mitsvaları hatırlatması gematriya ile de açıklanmaktadır. Tsitsitin gematriyası 600’dür. Tsitsit sekiz özel ipliğe beş kez düğüm atılması, aralarına da ilmikler atılması şeklinde yapılır. Burada 600+8+5=613 sayısı ortaya çıkmaktadır ki, bu da Tora’daki toplam emirlerin sayısıdır. Beş düğüm Tora’nın beş kitabına karşılık gelir. Aslında burada hem düğümler hem de iplikler çift şeklindedir. Beş çift düğüm 10 eder, 10 Emir olarak yine kökleri bu 10 ana emre bağlanan tüm Tora emirlerine atıfta bulunur. Pasukta ‘petil tehelet/ gök mavisi renkte özel bir iplikten’ söz edilir. Buradaki ‘petil’in ifade ettiği iplik, ‘iki iplikten bükülü’ manası içerir. Tsitsiti oluşturan her bir ipliğin de çift katlı olması uygundur. ‘Tehelet’in ifade ettiği gök mavisi renk ise, Tora’nın verildiği zamanlarda var olan ‘hilazon’ adlı bir deniz canlısından elde edilen özel bir mavi renktir. Tehelet mavisi deniz rengini, o da gökyüzü rengini ve o da Tanrı’nın Onursal Tahtı’nın rengini anımsatır. ‘Tehelet’ kelimesinin kökünde bulunan ‘hol/ bütün’ sözcüğü de onun bütün mitsvaların hatırlatıcısı olmasını simgeler. Normalde ipliklerden en az biri bu renkte olmalıdır, ancak sonradan bu deniz canlısının tam olarak hangisi olduğuna dair bilgi kaybolunca, rengin de tam olarak hangi tonda olduğunda bir belirsizlik oluşmuş ve artık tüm renkleri bünyesinde barındıran ve yansıtan beyaz renk tercih edilmektedir. O mavi rengin anısına bazı talitlerde benzer mavi çizgiler konulur. Ancak tam tersi olarak, bu tam bilinmeyen rengi kullanmak yerine, talitte siyah çizgileri tercih edenler de vardır. Nitekim siyah renk, tefilindeki gibi tüm renkleri içinde tutan, ama yansıtmayan bir renktir. Talitin dört köşesine tsitsit için dört iplik geçirilir. Bu ipliklerin biri diğerinden daha uzun olmalıdır ki, onunla ilmikler atılacaktır. Bu şekilde her köşeden sekizer iplik sarkıyor olarak gözükür. Beş çift düğümün arasında kalan dört bölgeye ilmikler Aşem’in dört harfli isimle karşılık gelecek şekilde sarılır. Y= 10+ H=5+ V= 6+ H = 5 =26 sayısı Aşem’in isim gematriyasıdır. Bir başka ilmik atma metodu da ‘Aşem Ehad’ olaraktır. Bu durumda 7-8-11 ve 13 olmak üzere toplam 39 ilmik atılır. 7+8+11= 26 yine Aşem’in isim gematriyasıdır. 13 ise ‘Ehad/tek’ kelimesinin gematriyasıdır. Bu yöntemle hem Tanrı’nın tekliği vurgulanmakta, hem de Şabat’ta yasak olan melaha sayısı da olan 39 sayısıyla Şabat'la bir bağlantı kurulmaktadır. Nitekim tsitsit mitsvasının geçtiği pasuk, casus günahının ardından ve Şabat'ta odun toplayan adam olayının hemen akabinde yer alır. Ayrıca Korah peraşasının da öncesindedir. Bu bakımdan, Tanrı’yı kızdıran üç olayın arasına bir kurtarıcı gibi girmiştir. Nitekim bir şeyin üç kez art arda tekrarlanması onu kalıcı hale getirebilirdi. Korah olayında da, Moşe’ye karşı gelirken kullanılan argümanlardan biri, Şema’nın ilk pasuğunu içeren ‘mezuza’ iken, diğeri ise Şema’nın üçüncü pasuğunda yer alan ‘tsitsit’ ile ilgiliydi. Tsitsit mitsvasını içeren bu Şema pasuğu, 10 Emir’den ilki ile de bağlantılı olan Tanrı’nın ‘Bene Yisrael’i Mısır'dan çıkaran Tanrı’ olması ifadesi ile son bulur. Her gün hatırlanması gereken ‘Eser zehirot/ 10 hatıra’dan biri de Mısır çıkışını hatırlamaktır ki, her gün Şema’nın bu pasuğunu okuyarak bu mitsvayı yerine getiririz. Bu bakımdan pasukta yer alan tsitsitleri, Şabat dâhil her gün takarak bunu da anmış oluyoruz.
Esav Yaakov'u öptü mü?
Tora’da Yaakov ve Esav yıllar sonra karşılaştıklarında, Esav’ın onu kucaklayıp öptüğü ve ikisinin ağladığı yazılıdır. Bu durum normal gibi gözükse de, Tora’daki bir özel yazılım bize farklı bir mesaj verir. Esav’ın Yaakov'u öpmesini ifade eden ‘vayişakeu/ve onu öptü’ sözcüğünün tüm harflerinin üzerinde sıra dışı şekilde birer nokta vardır. Bu ibare, kelimenin farklı bir şekilde okunması gerektiğini ifade eder. Nitekim kelimeyi ‘vayişheu/ ve onu ısırdı’ olarak da okuyabiliriz. Esav aslında hırsından Yaakov'u boynundan ısırmıştır, ancak midraşa göre mucizevi şekilde Yaakov'un boynu sertleşmiştir. Bu yüzden Yaakov bu ısırmadan dolayı acı çekerken, Esav’ın da dişleri acımış ve ikisi de ağlamışlardır. Bu bağlantıyı gematriayla da açıklayabiliriz. ‘Vayişakeu/ve onu öptü’ kelimesinin gematriası 427 olup ‘lenoşheu/ısırmak’ fiilininki ile aynıdır.
Bunları biliyor musunuz?
* Moşe’nin ısrarlı ve güçlü dualarının Tanrı katında çıkmış cezaları yarı yarıya düşürebildiğini. Bunlardan birinin, Aaron’un dört oğluna da ölüm cezası çıkmasına rağmen, sonunda sadece ikisinin (Nadav ve Abiu) ölmesi ve Moşe’nin ölmeden önceki istekleri olan ‘Yarden’i geçip İsrael'e girmek’ ve ‘tüm ülkeyi görmek’ten biri olarak, Tanrı’nın İsrael'i bir vizyonla boydan boya Moşe’ye gösterdiğini.
* İlk doğan erkek çocukların (behor) mirasta çift hak sahibi olmalarının bir göstergesinin, ismin kendinde saklı olduğunu. Befor kelimesini oluşturan üç harf olan bet, kaf ve reş’in hepsinin iki sayısını vurgulayan harfler olduğunu. Bet: 2x1= 2, Kaf: 2x10 = 20 ve Reş: 2x100 = 200.
* Avraam'a ziyarete gelen üç melekten Mihael'in görevinin, Avraam'ın Sara’dan bir oğlu olacağını haber vermek olduğunu ve görevini tamamlayıp geri döndüğünü. Gavriel’in görevinin, Sedom’u yok etmek olduğunu ve Avraam’ın yanından bu görev için yoluna devam ettiğini. Rafael’in görevinin ise, aslında Avraam’ın beritini iyileştirmek olduğunu. Ama Rafael gelmeden, Tanrı’nın kendisinin Avraam’ı ziyarete geldiği ve zaten şifalanmış olduğunu; yeni görev olarak, Lot’u yıkımdan kurtarmak için Gavriel’le beraber Sedom’a doğru yola devam ettiğini. Nitekim her meleğin dünyaya bir görev için gönderildiğini.
* Yehuda’nın, Yosef'in satılmasının ardından, onun teke kanına bulanmış pelerinini Yaakov'a getirip ona ‘lütfen tanımaya çalış’ dediğini. Bu davranışı ile babasına, oğlunun öldüğünü ima edip yasa boğduğu için Yehuda’nın da iki oğlunu kaybettiğini. Kanlı pelerinle ‘lütfen tanımaya çalış’ şeklindeki kandırmacasına karşılık, ileride gelini Tamar’ın da tebdili kıyafetle Yehuda’yı kandırıp onunla birlikte olup Maşiah soyunu yürütme olanağını elde ettikten sonra, yargılanması sırasında Yehuda’nın onunla beraber olmak için emaneten verdiği eşyaları gösterip ‘Lütfen bunları tanımaya çalış’ dediğini.
* Minhanın, Yahudilikte günlük yapılan üç tefilanın ikincisi olduğunu ve öğleden sonra duası olarak da geçtiğini. Bet Amikdaş'ta yapılan minha korbanının karşılığı olarak yapıldığını. Bu duanın temsilcisinin Yitshak olduğunu. Bereşit kitabında Yitshak’ın, Rivka ile karşılaşmaları öncesinde akşamüstü kırda düşünceye dalmak için çıktığının belirtildiğini. Minhanın, ‘menuha/rahatlama’ kelimesiyle de bağlantılı olduğunu. Burada güneşin rahatlamasının, öğlen en üst seviyeye ulaşan güneşin aşağı doğru yönlenerek bir rahatlama olmasının ifade edildiğini. Aynı zamanda minhanın, kendinden daha yüksek düzeyde birine verilen hediye manasını da içerdiğini. Bu dua ile, adeta Aşem’e övgüler ve şükranlarımızla bir hediye verilmesinin işaret edildiğini. Minha vaktinin, öğlen günün tam ortası olan ‘hatsot’ vaktinden 30 dakika sonra başladığını ve güneş batana kadar devam ettiğini. Minha vakti içinde yargı zamanının da başladığını. Yargının yıldız çıkışından sonra yoğunlaşıp gece yarısına kadar devam ettiğini. Minhanın günün son ve birçok görüşe göre en önemli tefilası olduğunu. Hatta Şabat minhasının da, haftanın son ve en önemli tefilası sayıldığını. Çünkü Şabat minhasında yargı olmadığını. Nitekim Moşe Rabenu’nun öldüğü zamanın Şabat minha vakti olduğunu.
* Zohar’a göre Maaarat Amahbela’da atalarımızın ve annelerimizin yatış şeklinin, bir uçta Adem'le başlayıp diğer uçta Yitshak’la bitecek şekilde olduğunu. Her atamızın karısıyla yan yana gömüldüğünü. Her atamızın diğer yanında başka bir ata, her annemizin diğer yanında da başka bir anne olacak biçimde konumlandıklarını. Sıralamanın şöyle olduğunu; Adem- Havva, Sara-Avraam, Yaakov-Lea, Rivka-Yitshak...
* Teşa BeAv’da 137. mezmuru okumak adet olduğunu. Bu mezmurun, David’in kehanetsel bir mizmoru olup, daha I. Bet Amikdaş kurulmamışken, onun ve kurulacak II. Bet Amikdaş’ın yıkılacağını ve Bene Yisrael'in sürgüne çıkacağını öngördüğünü. Mizmorda önce Babil sürgününden, sonra da Edom soyundan gelecek Romalıların, ikinci Bet Amikdaş’ı yıkacaklarından bahsedildiğini. Ancak hiçbir zaman Yeruşalayim’in unutulmayacağının da vurgulandığını.
* Tora’da yer alan Şema’nın ilk pasuğunda, ‘onlara oğullarını öğret’ şeklinde yapılan vurguda kullanılan kelimenin ‘veşinantam’ olduğunu. Bu kelimenin, ‘şanan/ keskinleştirmek’ kökünden gelip bilgiyi keskinleşene kadar iyice öğretmek manasını taşıdığını. Bununla ilgili Gemara Hagiga’da ilginç bir bilgi bulunduğunu. Buna göre, bir konuyu 100 kere öğrenenle 101 kere öğrenen arasında fark olduğunu. Bir şeyi 101 kere öğrenenin onu artık unutmayacağını. Nitekim ‘şahah/ unutma’ kelimesi ile ‘zahar/ hatırlama’ kelimesi arasındaki gematriya farkı da 101'dir.
* Bir ağacın meyvesinin yenebilmesi için, ağacın dikiminden üç yıl geçmiş olması gerektiğini. Bu süreden önce normalde bir meyvenin yenmesinin yasak olduğunu (orla). Ancak, eğer ağaç o yıl Tu BeAv’dan (15 Av) önce dikilmişse, Roş Aşana’ya kadar olan 45 günün tam bir yıl gibi kabul edilip sonraki iki yılın beklenmesinin yeterli olduğunu. Ağaç Tu BeAv’la Roş Aşana arasında dikilmişse, meyvelerinin üç yıl sonra Tişri ayında yenebileceğini.
Bu Tora sözcükleri, rahmetli sevgili babam Mordehay (Marko) Ennekavi Ben Roşa’nın ruhunun yükselmesi içindir
Sorularınız ve görüşleriniz için [email protected]