•OLİMPİYAT kıyafetleri tartışmasını Vakko tartışmasına dönüştürenler var. Vakko´nun diniyle İsrail´in yaptığı gaddarlıklar arasında paralellikler kurmak, Yahudi düşmanlığı yapmaktan başka bir şey değildir. Bakış açımızı bir kez daha ortaya koyalım: Soykırımcı katil olanlar, Yahudiler değildir. Soykırımcı katil olanlar, başta Netanyahu olmak üzere İsrail´i yönetenler ve onlara destek verenlerdir. Ayrıca Vakko... On yıllardır bu topraklarda faaliyet gösteren başarılı şirketlerimizdenbiridir. Bu toprağın şirketidir. Sonuna kadar yerlidir. Sonuna kadar millidir. oAHMET HAKAN - HÜRRİYET
Yahudi İnsandan İnsan Yahudi’ye program serisinin beşinci yayını, Hüseyin Özel ve Burak Tatari’nin sunduğu “Aklın Kötümserliği, İradenin İyimserliği” başlığıyla gerçekleştirildi.
Programda, Metin Sarfati’nin klasik iktisat bilimine getirdiği özgün yaklaşım ve özgürlük meselesi derinlemesine incelendi. Sarfati’nin modernite ve aydınlanmanın insanlığı getirdiği nokta ile gelecekteki felaketler üzerine geliştirdiği eleştirel bakış açısı tartışıldı.
Harris’in yardımcısı Dean Lieberman, başkan yardımcısının kendisini Biden’ın gururla söylediği gibi bir Siyonist olarak görüp görmediği sorulduğunda doğrudan bir cevap vermedi:
“Başkan yardımcısı, Yahudi halkı için güvenli, demokratik bir anavatan olan İsrail’in güçlü ve uzun süreli bir destekçisi olmuştur. İran ve Hamas ve Hizbullah gibi İran destekli milisler de dahil olmak üzere kendisini tehditlere karşı savunabilmesini her zaman sağlayacaktır. Bir kişi İsrail hükümetinin belirli politikalarını eleştirirken İsrail devletini ve İsrail halkını güçlü bir şekilde desteklemeye devam edebilir. İsrail’e verilen bu destek Başkan Yardımcısının Filistin halkının özgürlüğü, onuru ve kendi kaderini tayin hakkını hak ettiğine dair güçlü görüşüyle hiçbir şekilde çelişmez.”
…
Harris’in İsrail konusundaki fikirlerinde Yahudi olan eşi üvey kızı modellik yapan Ella Emhoff de etkili. Emhoff, 7 Ekim’den bu yana Filistin yanlısı aktivizmiyle dikkat çekiyor.
Babası gibi Yahudi olan Ella Emhoff, Gazze’ye yardım kampanyalarını destekliyor, barış ve ateşkes mesajları veriyor.
Doug Emhoff, ise katıldığı Zoom yayınında biraz İbranice de konuştu ve kendisini dinleyen İsrail yanlısı Yahudilerden oluşan 1,700 kişiye söz verdi:
“Bir Yahudi gibi açık bir şekilde yaşamaya devam edeceğim ve belki de Beyaz Saray’da, başkan yardımcısının konutunda olduğu gibi bir mezuzah olacak.”
2014'te Harris ile evlenen avukat Doug Emhoff, ABD'ye göç eden Polonya Yahudisi bir ailenin torunu. Emhoff, eşi Harris'in 2021'de Beyaz Saray'a adım atmasıyla aktif avukatlığı bırakarak ülkede artış gösterdiğini söylediği antisemitizm konusuna odaklandı ve Yahudi topluluğuyla etkileşimi arttı.
Emhoff'un Beyaz Saray tarafından kullanılan ünvanı, başkan yardımcısının eşi anlamında kullanılan "Second Gentleman".
ABD basını, Harris'in kazanması halinde Emhoff'un, hem ilk "First Gentleman" (başkanın eşi) hem de ilk Yahudi başkan eşi olacağını yazdı.
İngiltere merkezli yayın yapan Jewish Chronicle'a göre Emhoff, Başkan Biden'a "antisemitizm" konusunda gayriresmi danışmanlık yapıyor.
Geçen yıl Gazze Şeridi'ndeki savaştan önce bile Emhoff, bir başkan yardımcısı ya da başkanın ilk Yahudi eşi olarak rolünü kullanarak Beyaz Saray'da Yahudi liderleri bir araya getirmek ve yönetimin antisemitizme karşı çabalarını yönlendirmeye yardımcı olmak gibi girişimlerde bulundu. Emhoff bu görevinde Kongre ile koordinasyonu sağlamış ve antisemit görüşleri desteklemekle suçlanan eski Başkan Donald Trump ve Nick Fuentes gibi müttefiklerine karşı saldırıya geçti.
Emhoff ayrıca Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e düzenlediği saldırının ardından Amerikan Yahudi toplumuna destek verdi. Harris'in Biden yönetiminin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu en yüksek sesle eleştiren isimlerinden biri olarak ortaya çıkmasıyla bu pozisyon daha da çarpıcı hale geldi. Harris, Gazze'de sivil kayıpların arttığı bir dönemde İsrail'in askeri operasyonlarını kamuoyu önünde geri püskürttü.
Beyaz Saray ulusal güvenlik yetkilileri uzun zamandır Biden ve Harris'in Orta Doğu'daki durum ve İsrail-Hamas savaşı konusunda tam bir fikir birliği içinde olduklarını vurguluyor. Ancak Harris, Beyaz Saray'daki kapalı kapılar ardında yapılan toplantılarda Filistinlilerin önde gelen seslerinden biri olarak ortaya çıktı. Başkanlığa adaylığını koyarken Harris'in Biden ile arasındaki politika farklılıklarını dikkatli bir şekilde ele alması gerekecek; bir yandan Biden'ın yaklaşımını desteklemeye devam ederken diğer yandan da kampanya sürecinde neye inandığını ve Oval Ofis'te duruma nasıl yaklaşacağını net bir şekilde ortaya koyması gerekecek.
Biden'ın yardımcıları, dış politika konusunda yeni bir ilgi altında olduğunun farkındaymış gibi görünerek, Netanyahu Kongre'de bir konuşma yaparken başkan yardımcısının orada bulunmamasının İsrail'i küçümseme ya da ona bir mesaj verme amacı taşımadığını açıkça belirttiler. Bölgesel diplomasinin hassas doğası nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir yardımcı, “24 Temmuz'da Indianapolis'e seyahati İsrail'le ilgili pozisyonunda bir değişiklik olarak yorumlanmamalı. Bu, seyahat planlarını teyit eden basit bir açıklama” dedi. Normalde, başkan yardımcısı olarak aynı zamanda Senato başkanlığı görevini de yürüten Harris, yabancı bir liderin ziyareti sırasında Kongre'nin ortak oturumuna başkanlık ederdi.
Reuven'in Gazze'de yaşanan insanlık dramında ön saflarda yer aldığı bilinirken İsrail devletine yakın bir sosyal medya hesabı Amichai Reuven için şunları söylüyor: "Teğmen Amichai Reuven'in yanlış yola sapan risk altındaki bir genç olduğunu ancak hayatını değiştirmeyi başardığını, Paraşütçüler Tugayı'nda seçkin bir subay olduğunu ve aynı zamanda Ekim ayındaki (Aksa Tufanı sonrası İsrail ordusunun başlattığı operasyon kastediliyor) özverili eyleminin ardından büyük bir kahraman olduğunu öğrendim."
Bir başka hesapta ise şöyle bir yorum var: "7 Ekim'de Teğmen Amichai Reuven'in arabası yoktu, bu yüzden üniformasını giydi ve halkını savunmak için Gazze'nin ön saflarına doğru sekiz mil koştu."
Bu arada, ABD’deki üniversite kampuslarında Netanyahu’ya karşı sesini yükselten, Filistinlilerin haklarını savunan seslerin ve onların ifade özgürlüğünü savunan kesimlerin bu lobiden gördükleri sert karşılık, Amerikan demokrasisinin pek alışık olmadığımız bir yönünü gözlerimizin önümüze sermiştir.
Üniversitelere yapılan bağışların kesilmesinden ya da kesme tehditlerinden, ülkenin prestijli üniversitelerinde rektörlerin yerlerinden edilmelerine kadar devreye sokulabilen yaptırımlar, Musevi lobisinin ‘sert gücü’nü gösteren sarsıcı örneklerdir.
Bu yönüyle bakıldığında, bütün potansiyel risklerine rağmen ABD toplumunda hatırı sayılır kesimlerin yine de Netanyahu’nun politikalarına karşı itirazlarını dile getirmekte oluşları, bir farkındalığın uç verdiğinin, bir dokunulmazlık örtüsünün artık kalkmakta olduğunun da göstergesidir.
Böyle de olsa Cumhuriyetçilere kıyasla Netanyahu’ya karşı daha mesafeli bir çizgide duran Biden yönetimi de kendisini frenlemekte, sivil ölümleri durdurmakta çok yetersiz kalmıştır. Biden yönetimi, aynı zamanda Gazze’de yürütülen askeri harekâtın silah tedarikçisi olmak gibi ağır bir vebali de taşıyor omuzlarında.
Sonuçta Beyaz Saray’da kim oturursa otursun, İsrail’i durduracak ağırlığı koyamadığı ölçüde, dökülen bütün kanın, işlenen savaş suçlarının sorumluluğunu da yüklenmektedir. Bu çerçevede savaşın durmasını sağlayacak siyasi bir çözümün bulunamamasının da ana failidir.
ABD’nin sağlamakta olduğu büyük destekle İsrail’in elini serbest bırakmaya devam ettiği sürece, Filistin sorununda iki devletli bir çözümün önünün açılmayacağı, Ortadoğu’ya barışın gelmeyeceğini söylemeye gerek yok.
İsrail 1948’de kuruluşunu ilan ettiğinde onu ilk tanıyan ülke Sovyetler Birliği olmuştu. ABD’nin resmen tanıması biraz zaman almıştı çünkü petrol zengini Arap ülkeleri o zaman hala önce Filistinlileri koruyacak garantiler istiyorlardı. Sonunda ABD Başkanı Harry Truman’ın şu sözlerle kestirip attığı biliniyor:
“Kusura bakmayın beyler. Siyonizmin başarısı için sabırsızlıkla bekleyen yüzbinlerce (seçmene) yanıt vermek zorundayım; seçim bölgemde yüzbinlerce Arap bulunmuyor.”
Ama artık konu sadece seçim bölgesindeki Yahudi seçmen sayısıyla sınırlı değil. Daha çok İsrail lobisinin adaylara verdiği kampanya desteğiyle ilgili. Siyaset-para ilişkisini araştıran “Open Secrets–Açık Sırlar” sitesinde 1990’dan bu yana hangi İsrail-yanlısı siyasetçinin ne kadar -kayıt altında- kampanya bağışı aldığının listesi var; ilk sırada Biden bulunuyor.
Netanyahu kuşkusuz bu listelerden ve daha fazlasından bilgi sahibi.
Seçim öncesi kampanya bağışı peşindeki Cumhuriyetçisi, Demokratı büyün siyasetçiler İsrail lobisine kendilerini beğendirme yarışı içinde görünüyor.
Netanyahu o nedenle ABD Kongresinde “Dükkânın sahibi” havasıyla Filistinlilere karşı daha fazla para ve silah talep edebiliyor.
Netanyahu’ya ülkesi İsrail’de dokunulabiliyor. İsrail sisteminin Filistinlilere zulmü hariç denebilirse kendi içinde işleyen demokratik yapısı var. Başbakan hakkında dava açılabiliyor, yargılanıp hapsedilebiliyor. Hatta Netanyahu’nun bu amaçla yargı sistemini değiştirme girişimi halkın tepkisinden dönmüştü. Hamas’ın 7 Ekim saldırısı gerekçesiyle başlayan ve bugüne dek sadece Gazze’de 40 bine yakın Filistinlinin öldürülmesine yol açan Gazze saldırısının devamı, bir bakıma Netanyahu’nun yargılanması sürecini de geciktiriyor.
Ama Netanyahu’nun ABD’de dokunulmazlığı var. ABD Başkanları yerden yere vurulabiliyor, yargılanıyor, Biden gibi neredeyse arkasından teneke çalınarak yıldırılabiliyor, ama Sağ-Siyonist saldırganlığın yaşayan simgesi Netanyahu dokunulmazlık kalkanına sahip.
Ana akım Amerikan medyası en fazla -ABD ve bazı AB ülkeleri tarafından verilen- bombalar altındaki Filistin halkına sağlanan “insani yardımın” ulaştırılmasındaki sıkıntılar nedeniyle eleştirebiliyor. Ötesine geçen gazetecilerin Amerikan gazetelerinden, televizyonlarından anında atıldığını biliyorsunuz.
Netanyahu İsrail’deki ırkçı-şeriatçı sağ-Siyonizmin lideri. Onun ABD politikasında gördüğü dokunulamaz itibar, sadece ABD siyasetindeki çürümenin değil, küresel dengelerin savaşların yayılmasına ne kadar elverişli bir zemine sürüklendiğinin göstergesi adeta.
Netanyahu üç güvenlik meselesine odaklanıyor. Birincisi Gazzeli sivillerin sığındıkları güney Gazze’den çoğunun esas evi olan kuzeydeki Gazze kentine dönmesi. Netanyahu silahlı Hamas mensuplarının yeniden kuzeye akışını önlemek için bir teftiş sistemi bulmaya çalışıyor ancak İsrail ordusu hareket halindeki on binlerce insan içinden birkaç yüz Hamas militanını ayıklamanın imkansız olacağını biliyor. Neticede militanlar da kuzeye dönecek (birçoğu döndü bile) ve ordu bu kişilerle sonradan ilgilenilmesi gerektiğine inanıyor.
İkinci mesele Gazze-Mısır sınırının kontrolü. Hamas inşa ettiği tüneller ve kaçakçılık rotalarıyla çok sayıda silahı buradan Gazze’ye sokuyor. Bir kaynağa göre İsrail ordusu çoğu tüneli tespit ve imha ettiğine, ayrıca İsrail ve Mısır’ın şu anda yer üstünden kimsenin geçmemesini sağlayabileceğine inanıyor. Hatta zaman içinde kalıcı bariyer inşası da mümkün. Son mesele ise Mısır’dan Gazze’ye açılan Refah sınır kapısı. İsrail’e göre Hamas bir daha kesinlikle buranın kontrolünü ele almamalı. Bu yüzden İsrail Hamas dışı Filistinliler ve birtakım uluslararası ortaklarla birlikte sınır kapısındaki teftişleri denetlemek istiyor.
Konuştuğum İsrailli ve Amerikalı güvenlik yetkililerine göre bu meselelerden hiçbiri anlaşmayı bozacak nitelikte değil – tabii Netanyahu anlaşmadan çıkmak için bunlardan birini alevlendirmezse. Öte yandan İsrailli tüm üst düzey askeri ve istihbarat yetkililerinin anlaşmayı desteklediği biliniyor.
Bazı şerhleri olsa da Hamas da şu an anlaşmayı istiyor gibi. Çünkü sonrasına dair hiçbir planı olmadan ve Filistinli sivillere hiçbir koruma sağlamadan başlattığı savaştan ötürü Hamas’ın Gazze’deki popülerliği giderek azalıyor (savaşın en çok gözden kaçan boyutu bu olabilir). Hamas lideri Yahya Sinvar’ın saklandığı yerden çıkması halinde onu öldürmek için kimin önce davranacağını bilemiyorum. İsrail ordusu da olabilir, Gazzeli siviller de.
Olası Hamas-İsrail ateşkesinin bir diğer büyük faydası ise Hizbullah ile İsrail arasında da ateşkes getirme ihtimali. Böylece Lübnan-İsrail sınırının iki tarafındaki on binlerce sivil evlerine dönebilecek. İsrail ve Hizbullah’ın hassas güdümlü roket kullanımının giderek artması sebebiyle Amerikalı savunma yetkilileri şu anda Orta Doğu için en büyük tehlikenin bu çatışmanın yayılması olduğunu düşünüyor.
Sıra geldi Netanyahu’nun ikinci büyük kararına. Biden’ın ekibi olası bir ABD-Suudi savunma ittifakı için gerekli her ayrıntıyı hazırladı. İttifaka İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesi de dahil edilecek. Ancak bunun için Netanyahu’nun iki devletli çözüm müzakerelerine başlamayı kabul etmesi gerekiyor. Suudiler Filistin devleti için net bir müddet koymuyor. Ama İsrail’in açık bir şekilde iki devletli çözümü amaçlayan ve karşılıklı güvenlik garantileri içeren inandırıcı, iyi niyetli müzakerelere başlamayı kabul etmesini talep ediyorlar.
Böyle bir müzakere Gazze ve Lübnan cephelerindeki ateşkesle birleşirse büyük bir diplomatik zafer olur. İran ve Hamas yalnız kalır. Yahudi devleti İsrail ile İslam’ın doğum yeri Arabistan arasındaki ilişkiler normalleşir. İsrail’in Gazze’deki barış gücü için Filistinli ve Arap askerleri görevlendirmesini mümkün kılar. Üstelik İran’a karşı Arap ortaklarıyla daha resmi bir bölgesel savunma ittifakı için İsrail’e zemin sunmuş olur.
En önemlisi, Gazze’deki savaş biter bitmez ve tüm taraflar hassas silah alma yarışına kimsenin gücünün yetmeyeceğini görür görmez uzun vadede Filistin devletine gidecek yolu açabilir.
Washington Enstitüsü Arap-İsrail İlişkileri Projesi Direktörü David Makovsky’nin bana söylediği gibi: “Netanyahu rehinelere karşı ateşkes anlaşmasını kabul ederek ve Sünni Arap devletlerinin İsrail’le savaşını bitirip İran’ı yalnızlaştıracak bölgesel bir ittifakı konsolide ederek hem İsrail’e hem de ortağı Başkan Biden’a zafer getirebilir.”
https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/buyuk-cagin-kucuk-adami-netanyahu-217736
Netanyahu ABD’de Kongreye hitap ederken #Trump’ı selamladı, Kudüs’ü tanıdığı ve İbrahim Anlaşmalarına ön ayak olduğu için. Buradan hareketle anlaşmalara atfen “bölgesel İbrahim İttifakı” çağrısı yaptı.
Kendisini protesto eden Amerikalıları Hamas’ı desteklemekle eleştirdi, “İran’ın kullanışlı aptalları (idiots) oldunuz” dedi.
İsrail’in Gazze’ye yerleşmeyeceğini ama orada İsrail’i yıkmaya çalışmayacak sivil bir yönetim olması gerektiğini söyledi.
Buradan bölgesel İbrahim ittifakından bahis açması önemli, bölgedeki ülkelere de mesaj yollamış oldu.
Şunu da söylemek yanlış olmaz: Netanyahu Knesset’te konuşma yapsa böyle kabul görmezdi.
Alkışlar kongreden, eleştiriler İsrailli muhalefetten. Yesh Atid lideri Yair Lapid, Bibi’nin konuşması için bir saat konuştu ama hiçbir şey söylemedi, rezalet” dedi.
Tabi İsrail’de de alkışlayanlar var. Dini Siyonist parti lideri Smotrich Bibi’nin “dehasından ve güçlü konuşmasından” bahsediyor ve ABD-İsrail ittifakını kutsuyor.
https://x.com/TugceErsoyTugce/status/1816192129858953477
https://www.youtube.com/live/LX-2FphcMXE
https://www.youtube.com/live/uvFpt4YpiCY
Şimdi bazı gerçeklere bakalım...
Günümüzde Ortadoğu’da Arap ülkeleri var,milyonlarca Arap yaşıyor.
Avuç içi kadar İsrail ne yazık ki onlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.
Çıkan her savaşın kaybedeni Filistin dahil Araplar oluyor. Bütün Araplar birbirleriyle kavgalı.
Çıkan her savaşı İsrail açık ara kazanıp Arap topraklarını ele geçirmeyi sürdürüyor.
Şimdi son savaşı utanarak izliyoruz... Aslında bu bir savaş değil, İsrail’in sivil halka karşı giriştiği katliamlar...
Ancak bizim iktidar bu konuda da pusulayı şaşırmış durumda.
Yandaş koro başta TRT ve ötekiler olmak üzere sürekli tek taraflı yayınlarla oy avcılığında.
Filistin’e övgüler düzülürken İsrail suçlanıyor.
İyi de kardeşim, bugüne kadar on binlerce insan can verdi. On binlercesi sakat kaldı.
Şu soruyu sormak hiçbirinin aklına gelmiyor:
Bu saldırıyı durup dururken aylar önce kim başlattı?
HAMAS değil mi?
Masum sivilleri kaçırıp esir etmedi mi?
https://www.sozcu.com.tr/biz-ve-filistin-p69044
https://www.bbc.com/turkce/articles/cp684k87w3lo
https://aposto.com/s/66a650aebcb650000716ab6e
https://www.bbc.com/turkce/articles/ck5g6p0ppxdo
BM Özel Raportörü F. Albanese, antisemit açıklamalarıyla tanınıyor fakat bu sefer çizgiyi açtı.
İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Hitler’e benzeten bir tweete ‘ben de tam bunu düşünüyordum’ yazdı.
Almanya’nın Tel Aviv Büyükelçisi, açıklamaları ‘kabul edilemez’ buluyor.
Zira bu Holokost’un göreceleştirmesi anlamına geliyor.
https://x.com/IpekMayaSaygin/status/1816889512309436445
Olimpiyatlardaki milli kıyafetleri beğenmeyenlerin sorumluluğu Vakko’ya çıkarmaları çok anlamsız ve yanlış. Sipariş ve brief veren kim???
https://x.com/umitnazliboyner/status/1817542343651643693
OLİMPİYAT kıyafetleri tartışmasını Vakko tartışmasına dönüştürenler var.
Vakko’nun diniyle İsrail’in yaptığı gaddarlıklar arasında paralellikler kurmak, Yahudi düşmanlığı yapmaktan başka bir şey değildir.
Bakış açımızı bir kez daha ortaya koyalım:
Soykırımcı katil olanlar, Yahudiler değildir.
Soykırımcı katil olanlar, başta Netanyahu olmak üzere İsrail’i yönetenler ve onlara destek verenlerdir.
Ayrıca Vakko...
On yıllardır bu topraklarda faaliyet gösteren başarılı şirketlerimizden biridir.
Bu toprağın şirketidir.
Sonuna kadar yerlidir. Sonuna kadar millidir.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/mankenlerde-durdugu-gibi-durmadi-42495756
Maya Goren ve Kfir Bibas 💔
Maya'nın öldürülen cesedi dün IDF tarafından bulundu. Kfir Gazze'de rehine olarak kalmaya devam ediyor.
https://x.com/AvivaKlompas/status/1816421626130362557
Şu ölen Arap çocukları için ağzını açıp tek kelime eden var mı ülkemizde? Filistin için aylardır ağlayanlar sus pus. Bunlar çocuk değil mi? İsrail'i eleştirenler Yahudi düşmanlığından dolayı eleştiriyor dediğimde kızanlar oldu. Alın size gerçek. Arapsanız İsrailliyseniz ölmeniz kimsenin umurunda değil. Nasıl bir Yahudi düşmanlığıdır? Bazen bir Yahudi olsam nasıl hissederdim diye düşünüyorum ve üzülüyorum.
https://x.com/DLeilaErtug/status/1817550797749551268
https://www.ekonomim.com/hafta/bella-hadidin-sucu-ne-haberi-757301
https://bianet.org/haber/medya-nefret-soyleminin-yayginlasmasinda-rol-oynuyor-297759
Bu, Paris'in ateşini taşıyan Holokost'tan sağ kurtulan Léon Lewkowicz #OlympicGames .
1930'da Polonya'nın Lodz kentinde doğan Leon, on yaşında Varşova gettosuna, on dört yaşında ise Auschwitz'e gönderildi.
Hayatta kalmayı başardı ve 1945'te yalnızca 32 kilo ağırlığıyla Fransa'ya geldi. Bir deri bir kemik ama kararlı bir halde, Œuvre de secours aux enfants (OSE) tarafından kabul edildi ve burada hayatta kalan arkadaşı ve atletik koç Maurice Brauch ile tanıştı. Maurice, Leon'a jimnastik ve halter öğreterek güç ve dayanıklılık aşıladı.
Leon, 19 yaşına geldiğinde Fransa'nın en güçlü adamı oldu ve 1955'te Fransız halter şampiyonu oldu, ancak vatandaşlık durumu nedeniyle Olimpiyatlara katılamamıştı.
Bugün, 94 yaşındaki Leon, Auschwitz'de öldürülen 4.000 Parisli çocuğun anısına Olimpiyat meşalesiyle Bir-Hakeim metro istasyonundan Vel d'Hiv Anıt Bahçesi'ne yürüdü.
https://x.com/AvivaKlompas/status/1816782211464462368
İsrail Olimpiyat takımının #PARIS2024 Oyunlarında #BringThemHome rozetlerini takmasına izin VERİLMEDİ.
Ancak bu elbette İsrailli yüzücülerin antrenman sırasında buna benzer kelime ve semboller 🎗️✡️ oluşturmasını engellemedi.
https://x.com/DahliaKurtz/status/1817008755231588586
İsimsiz bir sokak sanatçısı, Norveç'in Bergan kentinde Anne Frank'i Filistinli bir eşarpla resmetti.
İsrail'i Nazilerle karşılaştırmak ve Holokost kurbanını keffiyeh ile tasvir etmek, tarihin büyük bir çarpıtılmasıdır.
Bu tür eylemler gerçek bir eleştiri değil, Holokost anısını zayıflatan derinden antisemitik ve saldırgan yanlış beyanlardır.
https://x.com/eurojewcong/status/1816431121346814013
Dr. Duygu Atlas, İzmir doğumlu. Lisans eğitimini İzmir Ege Üniversitesi'nde Amerikan dili ve edebiyatı alanında tamamladı. Yüksek lisans ve doktorasını tarih alanında Tel Aviv Üniversitesi'nde yaptı ve 2019 yılında doktorasını tamamladı. Tez konusu, 'Türkiye’nin Yahudi azınlığı ve kimlik oluşumu: Erken Cumhuriyet döneminden 1990’ların sonlarına kadar.' Halen Tel Aviv'de yaşıyor. Akademik çalışmalarının yanı sıra kitap, belgesel ve dijital hikaye anlatımı gibi birçok proje yürütüyor.
Şimdilerde, kadınlarla sözlü tarih çalışmaları ve İsrail'deki Kürdistanlı Yahudiler üzerine yaptığı çalışmaları da yürütüyor.
https://www.youtube.com/watch?v=mVpTn_-jq8c