Ölüm gibi soğuk film

´KEFENLER´ otobiyografik özellikler taşıyan bir Cronenberg filmi. Filmde Cronenberg, insanların sevdiklerini kaybettiklerinde yenilikçi yazılımlar içeren özel kefenler içinde gömülerek, toprak içinde çürüme sürecini takip edebileceğini öngörüyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
7 Ağustos 2024 Çarşamba

Cannes Festivallerinin müdavimlerinden, Kanada sinemasının çizgi dışı yönetmenlerinden David Cronenberg, bu festivale yedinci gelişinde ‘Kefenler / The Shrouds’da, insanların sevdiklerini kaybettiklerinde yenilikçi yazılımlar içeren özel ‘kefenler’ içinde gömülerek, toprak içindeki çürüme sürecini takip edebileceklerini öngörüyor. Kefenler aracılığıyla ölmüşlerimizle temas kurabileceğimiz fantezisiyle, Cronenberg’in geleceğimize yönelik çok ciddi kaygılar taşıdığı belli oluyor. Filmin otobiyografik özellikler taşıdığı, 81 yaşındaki yönetmenin yedi yıl önce, 38 yıl evli kaldığı, kanserden kaybettiği eşi Carolyn’in ölümünün travmasını atlatamamasıyla izah edilebilir. Kanadalı yönetmenin yas sürecinde senaryo yazılımına kişisel endişelerinin ve ruh halinin yansıması son derece normal karşılanabilir.

Ölmüşlerimizle teması sürdürmek

David Cronenberg’in nazik, özenli, mizah dolu, dengeli bir insan kişiliği var. Ancak filmografisi travmalardan, sağlıksız koşullardan korkmayan, kuşkusuz acı çeken, işkence görmüş bir beyne sahip olduğuna tanıklık ediyor. Kanadalı yönetmenin politik doğruculuğu umursamadığı da bir gerçek. Yeni filmi ‘Kefenler’de bedenin dönüşümüyle ilgili takıntılarını, teknolojik gelişmelerin varoluşumuz üzerindeki etkisi ve seks gibi en sevdiği temaları işlemeyi sürdürüyor. Filminin başkahramanı Karsh (Vincent Cassel) 50’li yaşlarda başarılı bir iş adamıdır. Karısının ölümünden beri teselli bulamayan Karsh, yaşayanların sevdikleriyle kefenler içinde bağlantı kurmasını sağlayan devrimci bir sistemi, GraveTech’i icat eder. Bir gece karısınınki de dâhil olmak üzere birkaç mezar tahrip edilir. Karsh suçluları bulmak için harekete geçer.

Filmde eşi Becea’yı da, ikiz kardeşi Terry’yi de Diane Kruger canlandırıyor. Kır saçları ve her daim koyu elbiseleriyle, Vincent Cassel’in canlandırdığı Karsh, kefenler içindeki ölülerle bağlantı kurmak için geliştirdiği cihazın, mezar taşı üzerinde kaydettiği görüntülerin izlenebileceği teknolojiye çok güveniyor. Acılı koca, Becea’nın arkasında bıraktığı boşluk yüzünden, kendisiyle toprağın altında olmayı tercih ettiğini söylüyor. Ancak Becea’nınkinin de bulunduğu bazı mezarların kimliği belirlenemeyen gizemli kişiler tarafından yıkılmasıyla konu kafa karıştırıcı hale geliyor. Karanlıkların efendisi Karsh, gözü gibi baktığı mezarların tahrip edilmesiyle kurduğu kontrol ağının devreden çıkmasının acısını yaşıyor.

Karısı Becea’nın hayaletinin rüyalarına girdiği bir dönemde, baldızı Terry kendisiyle yakınlaşıyor. Filmde anlatılan ölüm kadar soğuk, zehirli hikâyenin nereye gideceğini anlamaya çalışırken, David Cronenberg’in (merak uyandırmasına rağmen) paranoyasından etkilenemiyoruz. ‘Kefenler’ ile otobiyografik, içe dönük, kişisel, gizemli, hüzünlü bir konuyu işleyen Cronenberg’in ‘ölüm’ü merkezine aldığı filmin başarılı olduğunu söylemek güç. Nitekim film için Greta Gerwig başkanlığındaki jüri heyeti de aynı paralelde düşünüp ‘Kefenler’i ödül listesinin dışında tuttu.

Krash’ın Becea’nın ikiz kız kardeşi Terry ile ilişki kurup yatağını paylaşması ‘baldız baldan tatlıdır’ ironisini akla getiriyor. Kanadalı yönetmenin vatandaşı görüntü yönetmeni Douglas Koch’un desteği ile çektiği son derece başarılı sevişme sahneleri filmin ender hasletleri arasında. Cronenberg - Koch ikilisi bir önceki filmleri, son derece vasat bilimkurgu Müstakbel Suçlar / Crimes of the Future’da birlikte çalışmıştı. Cannes’daki basın toplantısında Cronenberg, bir dizi olarak düşündüğü ‘Kefenler’ projesini iki saatlik bir film olarak hayata geçirmeyi tercih ettiğini açıkladı. Ancak bu çabasının seyircinin kafa karışıklıklarına cevap veren bir çalışma olduğunu iddia etmek güç. Vincent Cassel ve Diane Kruger’in muhteşem performanslarına rağmen, belirsizliklerle dolu film nitekim Cannes’da ilgi görmedi. Aynen iki yıl önce kimseyi tatmin etmeyen, festivalden eli boş dönen Müstakbel Suçlar’da olduğu gibi…

Baldız baldan tatlıdır

Karısının yattığı bir mezarlıkta bir lokanta açacak kadar mezarlığa düşkün kahramanımızı canlandıran Vincent Cassel filmin 119 dakikalık süresinde ekrandan hiç eksik olmuyor. Fransız aktör Kanadalı yönetmenle evvelce ‘Şark Vaatleri / Eastern Promises’ (2017) ve Tehlikeli İlişki / A Dangerous Method’ (2011) filmlerinde birlikte çalışmıştı. Vincent Cassel’in (48) Mesrine’ filminin birinci ve ikinci bölümleriyle kazanılmış iki En İyi Erkek Oyuncu César Ödülü var. Diane Kruger (48), Agnieszka Holland’ın Beethoven’i Anlamak / Copying Beethoven’ ve Quentin Tarantino’nun Soysuzlar Çetesi / İnglourius Basterds’ filmlerinde oynamış, Fatih Akın’ın 2017 tarihli filmi Paramparça / Aus dem Nichts’ ile Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı. Kefenler’in yan karakterlerinden birini Guy Pearce (47) canlandırıyor. İngiliz aktör, Christopher Nolan’ın sonundan başlayarak başa dönen unutulmaz filmi Akıl Defteri / Memento’daki (2000) görkemli kompozisyonuyla akıllarda kalan bir karakter oyuncusu.

Yazımı David Cronenberg’in filmografisinde bir gezinti yaparak bitireceğim. Korkunun Kralı ve Kan Baronu olarak adlandırılan Kanadalı yönetmen 1943’te Toronto, Ontario’da, gazeteci bir baba ve piyanist bir annenin oğlu olarak doğdu. Küçük yaşta edebiyat ve müziğe yatkınlık gösterdikten sonra Toronto Üniversitesi Edebiyat Bölümünden mezun oldu. Bağımsız film yapımcılığı ve Kanada televizyon programlarında deneysel bir stajın ardından Shivers’ ve ‘Rabid’ adlı kanlı, modern vampir varyasyonlarıyla korku türüne yakınlığını gösterdi. Otobiyografik The Brood’, televizyonun tehlikelerini eleştiren Videodrome’ gibi filmleriyle popülerlik kazandıktan sonra Sinek / The Fly’ ile 1986’da makyaj dalında Oscar Ödülü’nün sahibi oldu. ‘Çıplak Şölen / Naked Lunch’ (1991) ile uluslararası eleştirmenlerin beğenisini kazandıktan sonra, kışkırtıcı ‘Çarpışma / Crash’ (1996) ile ilk kez katıldığı Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Gizemli drama Örümcek / Spider’ ve başarılı aksiyon filmi Şiddetin Tarihçesi / A History of Violence’ ile Cannes Festivali’nin ödül listesine giremedi. Rus mafyasına şoförlük yapan gizemli bir adamın öyküsü Şark Vaatleri / Eastern Promises’dan sonra, seks, şiddet, toplumsal korkular ve paranoya gibi temaların hakkını veren Cosmopolis’ (2014) ile Cannes’da beğeni kazandı. David Cronenberg ‘eXistenZ’ ile 1999 Berlin Film Festivali’nin Artistik Katkı Gümüş Ayı Ödülü’nün sahibi oldu. Aynı yıl Jüri Başkanlığı yaptığı Cannes Film Festivali’nde ‘Rosetta’ filmiyle Dardenne Kardeşlere Altın Palmiye Ödülü’nü takdim etti. 2014’te aynı festivalde beğeni kazanan ‘Maps of Stars’ filmiyle Julianne Moore’u En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nün sahibi yaptı. ‘Müstakbel Suçlar / Crimes of the Future’ çok uzak olmayan bir gelecekte, insanlığın biyolojik yapısının (doğal ya da cerrahi olarak) değiştirildiği bir zaman diliminde geçer. Son filmi Kefenler / The Shrouds’ ile Cronenberg, insani çelişkilerin ve kendine has özellikli temalarının psikolojik araştırılmasına soyundu.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün