Genco Erkal´ımız altmış yedi senedir topladığı alkışları beraberinde götürerek dünyadaki yolculuğunu tamamladı… İnanması hakikaten güç; Dostlar Tiyatrosu´nun doludizgin giden bu elli beş senelik süvarisi olmadan ilk kez bir tiyatro sezonu göreceğim! Gerek İstanbul gerek Anadolu gerekse Trakya seyircisi o kadar aşinaydı ki ismine; Genco Erkal´sızlığa alışması epey zor olacak…
Türk Tiyatrosu’nun en komple tiyatrocularından biriydi… Oyunculuktan, yönetmenlikten, dramaturgluktan, çevirmenlikten, yazarlıktan, dekorculuktan, ışıkçılıktan ve daha nicesinden anlardı... Bir patrondu patron olmasına da işçi gibi çalışan patronlar var ya işte onlardandı… 1978’den itibaren neredeyse tek başına sırtladı tiyatroyu ve bu kırk altı sene boyunca bana mısın demeden üretti… Belki dostları, birlikte yol yürüdükleri azaldı ama ürettikleri, gösterdikleri arttı…
1957’de Genç Oyuncular’la başlar tiyatro hayatı… Atila Alpöge’nin beyni olduğu bu amatör topluluk nice profesyonel tiyatromuzun yapamadığını yaparak efsaneleşen bir truptur... Eugéne Ionesco başta olmak üzere birçok öncü yazarın piyesiyle memleketimiz seyircisini tanıştırması şöyle dursun; ortaoyunundan, halk masallarına nice yerli ve kadim türden hareketle vücuda getirdiği oyunlarla bir tarzın öncüsü olur. Kimi, kurucusu Atila Ağabey gibi amatör kalmayı yeğler; kimiyse Mehmet Akan, Çetin İpekkaya, Ani İpekkaya, Arif Erkin ve tabii Genco Erkal gibi tiyatroyu profesyonel manada kendilerine meslek olarak seçer.
Profesyonelliğe giden yol
Genco Erkal 1959’da topluluğun şartlarını delmek suretiyle Kenter Tiyatrosu’na girer ve burada Çöl Faresi isimli piyesle profesyonel olur. Evet, şartları delmek dedim zira Genç Oyuncular’ın şartlarından biri amatör kalmaktır çünkü amatörlük bir bakıma daha fazla bağımsızlıktır. Genco Erkal’ın bu atağının ardı sıra diğer birkaç Genç Oyuncu da profesyonelliği tercih edince topluluk dağılır…
Asaf Çiğiltepe tarafından şimdiki Sıraserviler’de bulunan bir binanın en üst katında kurulan Arena Tiyatrosu, Genco Erkal’ın hayatında çok mühim bir yer işgal eder. Bu tiyatro kendinden sonra kurulan Ankara Sanat Tiyatrosu, Halk Oyuncuları, Ankara Birlik Sahnesi benzeri birçok ilerici ve devrimci tiyatronun öncüsüdür. Sahibi milliyetçi romanlarıyla meşhur Abdullah Ziya Kozanoğlu olmasına rağmen Arena Tiyatrosu’nda oynanan piyesler geleceğin Türk Tiyatrosuna ışık tutar ve sol duyuşu kuvvetli bir tiyatro damarının beslenmesine haleflik eder.
Genco Erkal’ın bu tiyatroda oynadığı ‘Aslan Asker Şwayk’ ve birkaç sene sonra Ankara Sanat Tiyatrosu’nda canlandırdığı ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ isimli piyesler geri kalan ömrünün tiyatro yaşantısının seyrini de belirler. Genç Oyuncular’dan aldığı yerli tandanslı tiyatro eğitimini ve Arena Tiyatrosu, Ankara Sanat Tiyatrosu ve Kenter Tiyatrosu’ndan aldığı evrensel tiyatro birikimini bir potada eritip sunma ihtiyacını duyar. İşte Dostlar Tiyatrosu’nun doğuşu bu günlere rastlar…
Dostlar Tiyatrosu’nun aşağı yukarı ilk on senesi tam manasıyla bir tiyatro ihtilâlidir. İlk defa Nazilerin, Yahudilere karşı uyguladığı soykırımın vahameti 1972’de Dostlar Tiyatrosu’nun sahnelediği ‘Rosenbergler Ölmemeli’ adlı piyesle Türk seyircisine gösterilir. Ayla Algan’ın misafir oyuncu olarak yer aldığı yapım fevkalade bir alaka uyandırır.
Dostlar Tiyatrosu kısa zamanda ‘Alpagut Olayı’, ‘Şili’de Av’, ‘Abdülcanbaz’ gibi oyunlarıyla janrının en başarılı tiyatrosuna dönüşür…
Dönüşme sırası Genco Erkal’a gelmiştir… Kolektifliğin yıldız sistemine karşı koyuşuna tavır almanın zamanının geldiğine inanır... Bir şiir okuduğu 1977’nin kanlı 1 Mayıs’ı, bu arzusu uğruna harekete geçmesini tetikleyen hadise olur. O güne gelindiğinde Dostlar Tiyatrosu kurslarında yeni oyuncu adayları yetiştiren hatta işçi kolu bile bulunan bir tiyatro müessesesiyken Genco Erkal birden tiyatroyu kapatma kararı alır ve ortaklarını dağıtır.
Çok değil birkaç ay sonra AKM’de yeniden Dostlar Tiyatrosu ismi altında bu sefer tek başına sahne alacağı zaman artık Genco Erkal ismi Dostlar Tiyatrosu’nun önündedir... Bundan sonraki kırk beş sene de hep öyle olacaktır…
Evet, ideolojik inanışı sebebiyle reklam filmlerinde asla boy göstermez… Ana akımın sineması Yeşilçam’a sırt çevirir fakat Koç Holding’ten gelen ödülü kabul eder… Kapitalist teşebbüslerin sponsorluğunda oynamayı da reddetmez…
AK Parti iktidarıyla birlikte CHP muhalefeti çizgisinde sanatını şekillendiren bir tiyatrocuya dönüşür… Aslında Türkiye İşçi Partili, vaktiyle CHP’ye de mesafeli olan Genco Erkal son çeyrek asırda CHP’li belediyelerde oynar ve saffını iyice belli eder. O eski devrimci Genco Erkal değildir artık…
Genco Erkal’ı, Kenter Tiyatrosu’nu kiraladığı zamanki sezonu açtığı ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ isimli oyundaki haliyle hatırlıyorum… O gece oyunu seyretmeye Gülriz Sururi de gelmişti. Oyun bitiminde kendisini bekleyen Gülriz Sururi’ye ustalara layık olacak kadar saygılı ve nahif bir tavır takınışı vardı ki zihnimden çıkmaz…
Sonra Yıldız Kenter’i hastalığı boyunca devamlı ziyaret edişi, saygı sunuşu…
Türkçenin en revnaklı kalemi Yusuf Ziya Ortaç, Aziz Nesin için, “O, mizahta bir satırbaşı değil bölüm başıdır!” demiştir... Bu sözü Genco Erkal’a uyarlayıp şöyle söylemek mümkün, “Genco Erkal, tiyatromuzda bir satırbaşı değil bir bölüm başıdır!” Böylelikle ölümüyle de bir bölüm kapanmış oldu…
Çok meşhur bir oyunu vardı, ‘Merhaba’ isminde… Senelerce bu oyunun ismiyle seyircilerine selam verdi… Seyircileri ise ona, bu oyuna karşılık merhaba demek yerine vefatından sonra, “Allahaısmarladık” demeyi tercih etti… Cenazesindeki kalabalıktan da anlaşılacağı gibi…