Laurent Mignon
Yidiş’in Osmanlı yönetimindeki Filistin eyaletinde 16. yüzyıl kadar erken bir tarihte konuşulduğuna dair kanıtlar vardır. Dahası, Kutsal Topraklar’da yaşayan Aşkenaz topluluğu, o dönemde bölgede hâkim dil Arapçadan alınan pek çok kelime ve deyimle kendine özgü bir Yidiş lehçesi geliştirmişti. 1966 yılında, o zamanlar New York Şehir Üniversitesi Brooklyn Koleji’nde İbranice doçenti olan Mordecai Kossover (1908-1969), Arabic Elements in Palestinian Yiddish: The Old Ashkenazic Jewish Community in Palestine, its History and its Language (Filistin Yidiş’indeki Arapça Unsurlar: Filistin’deki Eski Aşkenaz Yahudi Cemaati, Tarihi ve Dili) başlığıyla Eski Yişuv’da Yiddiş’in tarihine dair önemli bir çalışma yayınlamıştı.
Kossover’ın İsrail’de basılan çalışması, 1947 yılında John Hopkins Üniversitesi’nde hazırladığı ve başarılı bir şekilde savunduğu doktora tezine dayanıyordu. Kitabının temelini oluşturan araştırmayı 1927-1937 yılları arasında çoğunlukla Yeruşalayim’de olmak üzere bölgede geçirdiği on yıllık bir süre boyunca yapmıştı. Çalışması yayınlandığında neredeyse tamamen yok olmuş bir dili ve topluluğun varlığını belgeleyip bugünlerde sıklıkla unutulan tarihî bir gerçeğe ışık tutuyordu. Kossover bunun farkındaydı. Kitabının önsözünde gelişmelere dair şunları yazıyor:
“Siyasi olaylar köklü bir değişime yol açtı: Yeruşalayim’in Eski Şehri’ndeki Aşkenaz Yahudi cemaati yok oldu. Kuruluşu Birleşmiş Milletler tarafından onaylanmış olan yeni İsrail Devleti’ne karşı beş Arap devletiyle birlikte giriştiği savaşta Transürdün Arap Lejyonu, Mayıs 1948’de Yahudi mahallesini yok etti. Eski sinagoglar yakıldı, Yahudilerin evleri, okulları ve kurumları yerle bir edildi ve cemaat Eski Yeruşalayim’in kapılarının dışında dağıtıldı. Güçlü, kuvvetli erkekler (daha sonra serbest bırakılmak üzere) esir alındı. Böylece, Eski Yeruşalayim’de üç yüz yıldır kesintisiz varlığını sürdüren bir Yahudi topluluğunun varlığı trajik bir şekilde sona erdi” (s.VII).
Diller arasındaki alışverişlerle, özellikle de Türkî ve Yahudi dilleri arasındaki temaslarla ilgilenen okuyucular için bu kitap gerçek bir hazine sandığıdır. Elbette Kossover’ın odakladığı konu, yerel Arap lehçesinin Aşkenaz Yahudileri tarafından konuşulan Yidiş üzerindeki etkisiydi. Doğal olarak, araştırmacının üstünde durduğu kelimelerin bazıları Türkçede de kullanılan Arapça kelimelerdir. Bununla birlikte Filistin Arapçası, Osmanlı hakimiyetinin bir sonucu olarak pek çok Türkçe kökenli kelimeyi bünyesinde barındırıyor. Bu kelimeler sadece devletin idaresi ya da orduyla ilgili değil, bir kısmı günlük hayatla da ilgili. Bu kelime ve deyimlerin bazıları Yiddiş diline girmiş olması, Kutsal Topraklar’daki çeşitli cemaatler arasındaki alışverişin, hatta belki de yakınlığın bir göstergesidir.
Şimdi Kossover’ın incelediği bazı örneklere birlikte bakalım. Beleşçi veya fırsat düşkünü kimse için Türkçede kullanılan İtalyanca kökenli ‘avantacı’ sözcüğü, Eski Yişuv’un Yidiş’inde de kullanılıyordu, bu örnekte olduğu gibi: “Du binst şeyn eynmol en avantacı!”, yani “sen tam avantacının tekisin!” (s.151). Farsçadan Türkçeye, Türkçeden Arapçaya geçen ‘tembel’ sözcüğü Yidiş’te ‘salak’ anlamını kazanmıştır: “Oy iz dos e tembel! / Vay, bu da ne salaktır!” (s.160). ‘Kalabalık’ kelimesi de Eski Yishuv’un Yidiş’ine girmiştir, ancak aşağıdaki örnekte olduğu gibi kargaşa anlamını da almıştır: “Es iz e gantzer kalabalık”, yani “tam bir kargaşa var orada” (s.167). Ama Kossover bu terimin Ukrayna ve Volhinya’daki Yidiş lehçelerinde de bulunduğunu ve muhtemelen Ukraynaca’dan Yidiş’e geçtiğini belirtmektedir. Benzer bir durum, Doğu Avrupa’daki bazı Yidiş lehçelerine girmiş, Slav dillerinde var olan ‘kırbaç’ kelimesi için de gözlemlenebilir. Ancak Eski Yişuv’un Yidiş’inde kelimenin benimsenmesine sebep olan muhtemelen Arapça veya Türkçe ile temastır: “Mit kurbaçes hobn zey im tseharget“, yani “kırbaçlarla onu fena dövdüler” (s.170).
Bu bağlamda Ladino hakkında da bir iki şey söylemek lazım. Doğal olarak, Yeruşalayim’de yaşayan Aşkenazların Ladino konuşan Sefarad topluluğuyla da düzenli temasları vardı. Böylece Ladino da Türkçe kelimelerin Yidiş’e aktarımında bir araç olmuştur. Kossover’ın verdiği örnekler arasında, ilginç bir şekilde hamam kültürüyle ilgili olan bazıları bulunmakta. Dolayısıyla Yidiş’in bu varyantında sabunla ilgili ‘kalıp’ gibi ve Türkçede yaygın olarak kullanılan ancak Farsça kökenli bir kelime olan ‘peştamal’ gibi kelimelerle karşılaşmak mümkündür. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Yidiş’e Türkçe ve Ladino’daki anlamıyla giren ‘paça’ kelimesi gibi yemek kültürü ile ilgili kelimeler de var.
Ancak beklenmedik dilsel bağlantıları keşfetmenin verdiği hazzın ve bu alışverişlerin bugünlerde verdiği tesellinin ötesinde, Palestinian Yiddish başlıklı kitabın Kossover için farklı bir anlamı olduğunu unutmamak gerekir. Bu onun için sıradan bir bilimsel çalışma değildi. Önsözde, Yahudilikle ilgili Şoa sonrası yayınlanan her bilimsel kitabın özel bir önemi olduğunu vurguluyor. Kossover, kız kardeşi Etl ve erkek kardeşi Şimon’un yanı sıra memleketi Vilnius’taki birçok akrabasını kaybetmiştir. Polonya’nın Wolbrom şehrinde doğmuş olan eşi de Naziler ve yandaşları tarafından öldürülen birçok aile üyesini kaybetmiştir. Kossover ayrıca Avrupa’da milyonlarca sıradan insanla birlikte çalışmalarından yararlandığı birçok bilim insanının Naziler tarafından katledildiğini vurguluyor. Güzel çalışmasını “onların kutsal hatıraları unutulmasın” diye hazırladı. Bu da kitabı yeniden keşfetmek için başlıca sebebimiz olmalı.
Not:
Yiddish Book Center’in sanal kütüphanesinde Kossover’in çalışması yüklenebilir: https://www.yiddishbookcenter.org/collections/yiddish-books/spb-nybc218910/kosover-mordecai-palestinian-yiddish
Kaynak:
Mordecai Kossover, Palestinian Yiddish: The Old Ashkenazic Jewish Community in Palestine, its History and its Language, Yeruşalayim: Rubin Mass Publisher, 1967.