Serebrennikov ´LİMONOV: THE BALLAD´ ile düş kırıklığı yaşattı
Modern Rus sinemasının kışkırtıcı yönetmeni, her filmiyle olay yaratan Kirill Serebrennikov, son 40 yılın baş belası, önemli, rahatsız edici figürü Edouard Limonov’un (Rusçada da limon) çizgi dışı hayatına ‘Limonov: The Ballad’da gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Züppe serseri, sıra dışı bir şair olan, 2020 yılında 77 yaşında ölen Limonov’un hayatının son 40 yılının sinemaya çok uygun düşen bir öyküsü var. 80’li yıllarda Paris’te yaşayan, 20 yıllık bir aradan sonra ülkesine dönen Limonov hakkında, usta bir yazar ve senarist olan Emmanuel Carriere, genişletilmiş araştırması sonrasında yazdığı kitabı senaryo yazılımına katkı verdi.
Çok satan kitabın yazarı Carriere ve yönetmen Kirill Serebrennikov dışında, senaryo yazılımına ünlü Polonyalı yönetmen - senarist Pawel Pawlikowski (67) ve Türkiye ilgili filmler yapan Ben Hopkins (37) de katkı verdi. Pawlikowski 2018 Cannes Film Festivali’nde ‘Soğuk Savaş / Cold War’ filmiyle En İyi Mizansen Ödülü’nü kazanmıştı. Hong Kong doğumlu İngiliz yönetmen ve senaryo yazarı Ben Hopkins ‘Uses For a Dead Sheep’ adlı belgeseliyle Caligari Film Ödülü’nü kazanmıştı. ‘Limonov: The Ballad’, devrimci bir militan, bir haydut, bir yeraltı yazarı, Manhattan’da bir milyonerin uşağı, ama aynı zamanda yetenekli bir şair, güzel kadınların aşığı, bir savaş kışkırtıcısı, kendini beğenmiş radikal bir roman yazarı, bir politikacı, Rusya Ulusal Bolşevik Partisi’nin kurucusu Edouard Limonov’un hayat hikâyesi. 20. yüzyılın ikinci yarısında Rusya, Avrupa ve Amerika’ya yapılan bir yolculuğun öyküsünü anlatıyor.
Kötü şöhretli bir Rus figürü
Kirill Serebrennikov da tıpkı kahramanı Edouard Limonov gibi Putin ile sorunlar yaşadı. Haziran 2020’de kendisini ev hapsinde buldu, ülkeyi terk etmesini engelleyen uydurma suçlamalarla üç yıl ertelenmiş hapis cezasına çarptırıldı. Yurt dışında festivallerde gösterilen filmlere katılması engellendi. Şubat 2022’de Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edilmesiyle Berlin’e yerleşti. 10 milyon Euro’luk bütçesiyle ‘Limonov: The Ballad’ Serebrennikov’un kariyerinin en büyük bütçeli filmi oldu. Edouard Limonov’un hayatı, bir kükürt izi gibi, 20. yüzyılın ikinci yarısında Moskova’nın çalkantılı sokaklarından Sibirya’nın hapishanelerinin kalbine uzanan bir yolculuk.
Edouard Limonov siyasi ve cinsel yaşantı yelpazesinin tüm renklerini anlatan düzinelerce otobiyografik kitap yazdı: Moskova’ya dönüşünde kurduğu Ulusal Bolşevik Parti etrafında toplanan sayısız taraftarı peşine taktı. Filmin Rusya’daki çekimleri Ukrayna Savaşı nedeniyle aksamış, çekimlere altı ay ara verilmişti. Kaderin cilvesi, filmin merkezindeki Edouard Limonov savaş taraftarı bir politikacıydı. Serebnrennikov kahramanı hakkında, “Edouard Limonov’un karizmatik olduğu kadar kendisinden nefret edilebilecek bir kişiliği var. Kendisini canlandıran Ben Whishaw’a karizmasının kendine zarar veren karakterinden bahsettim. İngiliz oyuncu canlandırdığı karakterin filmin geçtiği üç şehirde geçirdiği fiziksel değişimi gözler önüne sermede çok başarılı. Limonov dikkati çekme arzusu konusunda benim tam tersim. O her daim ilgi odağı olma peşinde, ben ise filmlerimin arkasında kendimi gizlemekten yanayım. Emmanuel Carriere’in romanı Limonov’un 2000 yılına kadar yaşadıklarıyla sınırlı” dedi.
Bazı gereksiz sekanslar içeren, ilgiyi sürekli ayakta tutmayı beceremeyen bu 2 saat 20 dakikalık otobiyografik filmin izlenmesi yorucu olabiliyor ve Rus yönetmenin eski başarılarının gölgesinde kaldığını hissettiriyor. Cannes’daki basın toplantısında Kirill Serebrennikov, sahneye koydukları oyun yüzünden bir yıldır hapis yatan iki kadın tiyatro sanatçısının hakkını korudu. Tiyatro kökenli Serebrennikov, eski öğrencileri Evguénia Berkovitch ve Svetlana Petriitchouk’nun masumiyetlerine inandığını anlattı. Bu iki tiyatro sanatçısının yedi yıl hapse mahkûm edilebileceğini de vurguladı.
Limonov’un karşı konulmaz düşüşü
Kirill Serebrennikov’un özgeçmişini hatırlatırken rejime muhalefet etmekten yaşadığı sıkıntılara değinmek istiyorum. 1969 Rostov-na-Donu doğumlu sinema ve tiyatro yönetmeni, senaryo yazarı ve aktör Serebrennikov, sinemadaki ilk çıkışını 2008’de Locarno Film Festivali’nde üç ödül kazanan ‘Yuri’nin Günü / Yuriev Den’ ile yaptı. Bir annenin kayıp oğlunu aramasını anlatan bu filmden sonra, Serebrennikov partnerlerinin birbirlerinin sevgilisi olduğunu öğrenen iki yabancının yaşadığı romantizmin öyküsü ‘İhanet / Betrayal’ ile dikkati çekti. 2016’da Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünün olay filmi ‘Öğrenci / Le Disciple’ François Chalais Ödülü’nü kazandı. Filmde çağdaş Rusya’da bir lise öğrencisi, dünyanın kötülüğün eline geçtiği savıyla etrafındaki yetişkinlerin ahlak ve inançlarına meydan okuyordu.
2018 tarihli ‘Yaz / L’été’ 1980’lerin bir Rus rock müziği starının öyküsüydü. Brejnev ve Stalin Rusya’sındaki rock müziği tarihini anlatan ‘Yaz’ 60’lı ve 70’li yıllarda Berlin Duvarı’nın ardında yaşayan Doğu Almanya’nın bu müziğe hayranlığına da değiniyordu. Festival jürisi filme En İyi Film Müziği Ödülü’nü vermişti. ‘Petrov Grip Oldu / Petrovy v Grippe’ ile 2021’de Cannes Film Festivali’ne üçüncü kez katılan Serebrennikov, bu kez ana yarışmanın Teknik Ödülü’nün sahibi olmuştu. Bu kasvetli film, Sovyet sonrası Rusya’sında yaşayan bir çizgi roman sanatçısının ve ailesinin hayatına odaklanıyordu. Bence Rus yönetmenin kariyerindeki en parlak film ‘Çaykovski’nin Karısı / Zhena Chaikovskogo’nun 2022 Cannes Film Festivali ödül listesine alınmaması büyük bir haksızlıktı. 19. yüzyıl Rusya’sında geçen film, tüm zamanların en ünlü Rus bestecisi Pyotr Çaykovski ile eşi Antonina Milinkova arasındaki çalkantılı ilişkiye ışık tutuyordu. Eşcinsel bestekârın Antonina ile serveti yüzünden evlenen, paragöz, bencil ve duygusuz bir insan olduğunu iddia eden senaryosuyla Serebrennikov tartışmalara sebebiyet vermişti. ‘Yaz’ ve ‘Petrov Grip Oldu’ filmlerinde olduğu gibi yurt dışına çıkması yasaklanan Serebrennikov, ‘Çaykovski’nin Karısı’ için de Cannes Film Festivali’ne gelemedi. Film ekibi ve festival katılımcıları Putin rejimini protesto etti.
‘Limonov: The Ballad’ filmiyle bitirecek olursak, başrol oyuncusu Ben Whishaw En İyi Erkek Oyuncu kategorisinin favorisi olarak gösteriliyordu. Ödül şaşırtıcı biçimde, Yorgos Lanthimos’un kimseyi tatmin etmeyen ‘Merhamet Hikâyeleri / Kinds of Kindness’ın aktörü Jesse Plumons’a gitti. Birçok eleştirmen tarafından genç neslin en iyi oyuncularından biri olarak gösterilen Benjamin John Whishaw 1980’de Clifton’da doğdu. İngiliz aktör Yorgos Lanthimos’un ‘The Lobster’ (2015), Sam Mendes’in James Bond filmi ‘Skyfall’ (2012), Tom Tykwer’in ‘Koku: Bir Katilin Hikâyesi / Perfum’ (2006) ve ‘Bulut Atlası / Cloud Atlas’ (2012) adlı iki filminde oynadı. Üç Bafta ve bir Sundance ödülü sahibi Ben Whishaw ‘Limonov’daki görkemli performansıyla filmin bütün yükünü omuzlarında taşıyor.