Hayat, biz planlar yaparken akıp giden bir zamandan ibaretse ve olacak olan zaten yaşanacaksa, neden kabullenerek tadını çıkarmak yerine savaşmayı, inatlaşmayı seçiyoruz?
Doğamız gereği bir şeyleri hemen oldurmaya çalışırız. Özlemle beklediğimiz bir olaya, duruma ya da kişiye, kısacası bizi mutlu edecek anlara hemen kavuşma arzusu gibi zor bir durumla karşı karşıya kaldığımızda da o durumdan hemen çıkmayı arzularız. Ancak, tüm bu bekleyişte bir şeyi unuturuz; hayatın kendi ritmini…
‘Zeytin Ağacı’nı izlerken bir cümle gerçekten beni çok etkiledi. “Bazen iyileşmek için öyle yoğun bir istek duyuyoruz ki, o acının bize ne anlattığını duymuyoruz.” Tabii ki de iyi olalım, sağlıklı olalım, huzurlu olalım. Ancak hayatta değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu düşünecek olursak, hoşnut olmadığımız durumlar, olaylarla karşı karşıya kalıyoruz. O an geldiğinde, mevcut olan ile ne yapacağımızı bilemesek de, başa çıkamayacağımızı düşünsek de olana sahip çıkmayı deneyimleyebiliriz.
Mevcut durum karşısında ne yapacağımıza panikle karar vermeden önce nasıl yapabileceğimizi düşünebiliriz. Gerçekten şefkatle yaklaşmak, ihtiyacımızı anlamak için ne yapabiliriz? Sevdiğimiz insanlara cömertçe akıttığımız sevgi, anlayış, empati ve şefkati, konu kendimize geldiğinde neden bu kadar cimri davranıyoruz?
Hoşumuza giden ya da gitmeyen bir olayla karşılaştığımız zaman onu ne kadar ‘farkındayız?’ Bu farkındalıkla ne yapıyoruz? Ne kadar kapsayabiliyoruz? Kendimize, “Evet, şu an olan bu, peki bu bana nasıl hissettiriyor? Bedenimde bu hissi nasıl ve nerede duyumsuyorum?” gibi sorular sormak sürece yardımcı olabilir.
Hissetmek istemediğimiz bir acı, bizi yoran bir öfke ya da yetersiz hissettiren kıskançlık ile karşı karşıya kaldığımız zaman onu yok saymak, geçiştirmek yerine gerçekten o hisle kalırsak ne olur? Var olan hissi kabul etmek, sinir sistemini rahatlatır ve artık tanımlanan o duygu bir tehdit değildir, bize zarar veremez. Tanıdık bir köpeğin saldırmayacağını biliriz ama ilk defa karşılaştığımız bir köpek karşısında tedirgin olmamız doğaldır, çünkü köpeğin tepkilerini öngöremeyiz ve henüz sonucu deneyimlemememize rağmen sonsuz olasılıklar içerisinde bize tanıdık deneyimlerden yola çıkarak kafamızda binbir senaryo oluştururuz.
Travma, sinir sistemine çok hızlı, çok ani, çok fazla gelen olaylar sonucu ortaya çıkar. Farkına varmasak bile psikolojimizin yanı sıra bedenimizde de iz bırakır. Zihin, alışık olmadığı, bilmediği her şeyi tehdit, kaos olarak görür. Zihni sakinleştirmek bizim elimizde. Gerçekten bir tehdit var mı? Sinir sistemi nasıl tepki gösteriyor? Sempatik sinir sistemi kaç ve savaş modunda çalışırken, parasempatik sinir sistemi olaylara daha sakin, objektif bakmamıza alan açar çünkü o anda tehlike yoktur. Kendini koruması, savunması gereken bir durum olmadığında, beden kendini bırakır, sinir sistemi sakinler ve biz de sakinleşiriz, bu sayede sağlıklı seçimler yapmamız daha mümkün ve kolay bir hale gelir. Anda ve güvende olduğumuzu bize hatırlatan en değerli anahtarlardan biri Nefestir.
Sinir sistemini dengelemeye, zihni sakinleştirmeye yardımcı olabilecek iki nefes tekniği için ister rahat bir bağdaşta, ister bir sandalyede ayaklar yerde olacak şekilde rahat bir oturma pozisyonuna gelin, sırtınızı dik tutun ve omuzlarınızı gevşetin.
4-7-8 Nefes Tekniği
Nasıl uygulayabilirim? Burnunuzdan dört saniye boyunca derin bir nefes alın, nefesi yedi saniye tutun, ardından sekiz saniye boyunca ağzınızdan yavaşça verin. Bedeninizde, zihninizde bir gevşeme hissedene kadar tekrar edebilirsiniz.
Nadi Shodhana (Alternatif Burun Nefesi)
Nasıl uygulayabilirim? Sağ elinizin baş parmağı, serçe parmağı ve yüzük parmağını kullanarak burun deliklerinizi kapatmak için bir pozisyon oluşturun. İşaret parmağınızı ve orta parmağınızı ise alnınıza dokundurarak destekleyebilirsiniz. Alternatif olarak, sağ elinizin baş parmağını ve yüzük parmağını kullanarak burun deliklerinizi kapatabilirsiniz.
Sağ burun deliğinizi baş parmağınızla kapatın ve sol burun deliğinizden derin bir nefes alın. Sol burun deliğinizi kapatarak sağ burun deliğinizden yavaşça verin. Bir sonraki nefesi alırken tekrar sağ burun deliğinizden nefes alın ve sol burun deliğinizi açarak nefesinizi yavaşça verin. Bu adımları bir döngü olarak tekrarlayın. Minimum üç tur tekrar edin.
Öneriler:
• Nefes alırken ve verirken rahat, dengeli ve yavaş bir tempo tutturmaya çalışın. Bırakın beden, nefes sizi yönlendirsin.
• Yeni başlıyorsanız, başlangıçta kısa süreli uygulamalar yaparak zamanla süreyi artırabilirsiniz.
• Herhangi bir sağlık sorununuz ( yüksek tansiyon, panik atak, solunum problemleri vb) ile lütfen doktorunuza danışın.