Bir fotoğraf karesiyle gülümsemenin heykeli yapılabilir mi? Fotoğrafçı, poz verenin hislerini ölümsüz anılara dönüştürebilir mi? ´Duygunun yaşandığı anda´ fotoğrafı çeken ile fotoğrafı çekilen arasında karşı konulmaz bir bağ kurulabilir mi? Hepsinin cevabı, mesleğinde son zamanların revaçtaki isimlerinden Betty Arditi´nin fotoğraf yolculuğunda…
Adınızın markalaşma hikâyesini paylaşır mısınız? Her fotoğrafınız imzanız niteliğinde midir?
Hikâyemin ilk çıkış kaynağı; hep bir şey yaratma isteği, insanoğlunun ortaya çıkarttığı tasarıma ve güzelliğe tutkun olma, içimde olan enerjiyi, heyecanı yansıtma çabası… İşte böyle başladı fotoğrafçılık yolculuğum.
Reklamcılık mezunuyum, sonrasında Mars Entertainment Group’ta uzun süre marka yöneticiliği görevinde çalıştım. Yeni kararların alındığı dönemler vardır; işte öyle bir zamanda, çok doğru bir yolda yürümeyi seçtiğimi düşünüyorum. Fotoğraf eğitimi kararını da böyle aldım. Zevkle, keyifle, heyecanla fotoğraf çekmeye başladım. Fotoğrafların, hayatımızın akışında kalıcı izler bırakan kanıt ve belgeleri içeren bir sanat dalı olduğuna inanıyorum. Bu inançla, tutkuyla, azim ve sabırla devam ediyorum yoluma…
Fotoğraflarınızda güçlü duyguların ve hikâyelerin hissedildiği bir yaklaşımı benimsiyorsunuz. Denklanşöre basmadan önce bunları gerçekleştirmek için hangi adımları atıyorsunuz?
Özel davetler ağırlıklı çalışıyorum. Marka ve ürün çekimleri yaptığım, kurumsal alanlarda da çalıştığım oluyor ama ağırlıklı olarak özel davetlerdeyiz. Düğünler, bar-mitzva ve bat-mitzvalar, vaftizler, doğum günleri, özel yaş kutlamaları, partiler gibi çok çeşitlilik gösteren bir ortamdayım. Böylelikle çok farklı şeyler görerek hem ruhumu hem de gözümü besliyorum. Ayrıca farklı ambiyansları yaşayarak, birçok insan tanımaktan da keyif alıyorum. Davetin başlangıcında kurulan mekân, buranın detayları, yaratıcı çözümler, eğlenceyi arttırıcı görseller, birlikte çalıştığım ekibin enerjisi, hepsi bir bütün. Ve davet sahibinin enerjisi de çok önemli, bütün başrol onlarda... Benim için mutlaka çekilmesi gereken an, duygunun yaşandığı saniyelerdir. Mutluluk, gülümseme veya hüzün ve yaşadığımız hissi de unutturmamak. Fotoğraf, anı ve duyguyu sonsuzlaştırıyor.
Moda ve sanat çekimleri, düğün gibi farklı alanlarda fotoğraf çekimleri yapıyorsunuz. Bu süreçte dikkat ettiğiniz önemli unsurlar nelerdir?
Çekim öncesinde iletişimin çok önemli olduğuna inanıyorum, karşılıklı ne istendiğini öğrenmek, iyice anlamak ve birlikte hayal etmek çok önemli. Düğün veya özel davetlerde ise, çiftlerin birbirlerine sıcaklığı ve samimiyetleri çekim sürecinde ortaya çıkıyor, fotoğrafa da o yansıyor. Benim için en önemli şey işin duygusu. Bir annenin veya babanın sarılması, bir öpücük fotoğrafın tüm enerjisini değiştiriyor. Sanırım herkesin görmekten hoşlandığı şey de bu: sevgi.
‘Yaratan ve İlham Veren Kadınlar’ projesinin 2024 yılında dördüncüsünü gerçekleştirdiniz ve çok değerli isimlerle çalıştınız. Bu proje ile yaratıcılığını ve hayatın farklı alanlarındaki sorumluluklarını yerine getiren kadınları fotoğraflıyorsunuz. Bu projenin devamı gelecek mi?
‘Yaratan ve İlham Veren Kadınlar’ fotoğraf sergisinin en büyük amacı, kız çocuklarına ve de kendi kızlarıma, geleceklerine yönelik cesaret vermek, bir kadının neler yapabileceğini gösterebilmek ve “Sen de yapabilirsin, sen de yaratabilirsin” demek. Hedefimiz düzenli olarak bu projenin devamını sağlamak, farklı alanlarda konusunun lideri olmuş kadınları parlatmak, onurlandırmak ve seneler içinde de sayılarının artmasını sağlamak, yenilerine ilham olmak. Bu projenin devamlılığında tabii hayallerim de var. Umarım varmak istediğim noktaya gelirim.
Fotoğraflarınızı daha geniş bir kitleyle buluşturabileceğiniz bir sergi açmak ister miydiniz?
Çok isterim tabii… Birkaç senedir de planlıyorum ama bir türlü iş yoğunluğumdan dolayı konsantre olamadım. Sanırım bu sene yapacağız. Düşündüğüm birkaç şey var. Yakın zamanda oturup planlama yapmak istiyorum.
Sizce beğenilen bir fotoğraf çekiminin altın kuralları nelerdir? Bu konuda verebileceğiniz püf noktaları var mı?
Sanata bakış açışı, ucu çok açık bir yapıya sahip. Bir altın kuralı olduğuna inanmıyorum açıkçası. Bazen bir sanatçının işlerine baktığımda, aslında olması gereken netliğin bile kaçtığı fotoğraflar görürüm. Fakat fotoğrafın geneline baktığınızda hissi o kadar güzeldir ki... Sanırım, fotoğraf anını yakaladığınızda, size birkaç saniye sonrasını yani donmuş olan o karenin devamlılığını hayal ettirebiliyorsa, güzel bir duygu uyandırıp etkileyici oluyor. Dolayısıyla, bu kişiden kişiye değişen bir şey.
Bir kişiyle özel bir çekim görüşmesine gittiğiniz zaman, önceden bir araştırma yapıyor musunuz?
Kesinlikle ön araştırma yapıyorum. Görsel olarak neleri sever, daha önceki röportajlarında nasıl çekilmiş ve farklı olarak biz ne yapabiliriz diye düşünüyorum. Beğendiği ve sevdiği renkleri, tarzını anlamaya çalışıyorum. Ayrıca kısa da olsa işi ve ailesi hakkında bilgi edinmeye çalışıyorum. Bundan sonraki aşamada ise çekim sırasında iletişimin çok önemli olduğuna inanıyorum. Aradaki iletişim ne kadar iyi gelişirse, kamera karşısındaki rahatlığı ve güven ilişkisi de o kadar gelişiyor. Sonuçlar o zaman iki tarafı da heyecanlandırıyor.
En çok hangi fotoğraf sanatçılarından ilham alıyorsunuz?
Birçok yabancı fotoğrafçıyı takip ediyorum ve çok sayıda fotoğraf inceliyorum. Aslında gözüme güzel gelen her şeyden ilham alıyorum. Her duygudan; hüzünlü, neşeli, mutluluk içeren her an benim için çok kıymetli.
Teknolojinin ve sosyal medyanın fotoğrafçılık üzerindeki etkileri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sosyal medya bana ifade özgürlüğü tanıyor, fotoğrafları kendi seçtiğim gibi yayınlama hakkı da veriyor. Benim için harika bir mecra tabii. Hem benim vitrinim hem de kendimi ifade ettiğim bir alan. Ayrıca dünyanın neresinde olduğu fark etmeksizin fotoğraf sanatçılarını takip etme konforu sağlıyor. Hatta fotoğrafçı olmasalar bile bambaşka bakış açılarına sahip, vizyonu olan hesapları keşfetme fırsatını sağlıyor.