1917 Selanik yangınının gerçekleri aydınlandı!

´Elveda Selanik – 1917 Yangını´ kitabı, şimdiye kadar apaçık incelenmemiş ve yazılmamış ayrıntılı bilgileri içerdiği için Türkiye yazınında bir ilki simgelemekte. 18 Ağustos 1917´de başlayan yangın, ´Balkanlar´ın Kudüs´ü´ olarak isimlendirilen ve kozmopolit bir şehir olan Selanik´teki tüm Türk, Yahudi ve Avdeti nüfusu yok etti.

Sanat
28 Ağustos 2024 Çarşamba
Yaşar Aksoy

‘Elvada Selanik – 1917 Yangını’ kitabım üzerine…

Yunan Krallığının Selanik’i ele geçmesinden üç yıl sonra, 18 Ağustos 1917’de başlayan Selanik Yangını, 32 saat sürerek Osmanlı Türklerinin, şehrin diğer baskın nüfusu olan Yahudi ve Avdetilerin (Dönmeler) mahallelerini yok etti.

Bir milyon metrekarelik alanda 9500 ticari mekân, mesken ve ibadethane kül oldu. Bu, takriben şehrin yüzde 32’sine tekabül ediyordu. Yangından üç gün sonra apar topar gündeme getirilen yeni imar planı, geniş bulvar ve yeşil alanları önerdiği için, yangında mağdur olanlar tapularının karşılığını bulamadı.

Böylece yangın öncesi şehirdeki nüfusu yüzde 15-20 civarında olan Rum-Yunan nüfusu, zaman içinde yüzde 99’a ulaştı.

Türkiye ve Selanik’teki derin araştırmalarımız ve eski Selaniklilerle yaptığımız sözlü tarih çalışmaları sonucunda, 1917 yangının içyüzünü, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ‘Elveda Selanik – 1917 Yangını’ isimli kitabımızda aydınlattık.

Kitap kapağı

Kitap, 2. Abdülhamit, Jön Türkler, İttihatçılık, Türkçülük, Meşrutiyet Devrimi, Atatürk’ün aile şeceresi, ilk Osmanlı sosyalistleri, ilk 1 Mayıs Bayramı, Yahudilik, Dönmelik (Sebatayizm), Masonluk, Yunan Milliyetçiliği, Balkan Savaşı, Selanik’in işgali, şehrin sadece Türk, Yahudi ve Avdeti nüfusunu yok eden 1917 Yangını, Büyük Mübadele üzerine objektif, orijinal belge ve bilgileri kapsıyor.

Böylece, kozmopolit Selanik’in Yahudi, Türk ve Dönme ahalisi için Yunan siyasi rejimi tarafından uygulanan üstü örtülü soykırım belgeleniyor. Ayrıca, İttihatçı liderler Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa’nın ülkeden kaçışı ve Ermeni kurşunlarıyla öldürülmesi, Büyük Mübadele üzerine apaçık yazılmamış ayrıntılı bilgiler de sergilenmekte.

 

Araştırmacı Yaşar Aksoy, Selanik arşivlerini inceledi

YAHUDİLER TOPUN AĞZINDAYDI

1911’de ‘Vive le Sultan!’ pankartı ile Osmanlı Sultanını karşılayan Selanik Yahudi toplumu, 1912’de şehrin Yunan Krallığına geçmesine sessiz kalmıştı. Yazar Julia Cohen’e göre bu olay, belki de uçuruma doğru giden ilk adımdı.

1913 Bükreş Antlaşması ile Selanik, Yunanistan’a resmen katıldıktan hemen sonra, Yahudi cemaatini şehri terk etmeye ikna etmek için, tehdit dâhil pek çok adım atıldı. Yahudiler her şeye rağmen göç etmeye niyetli olmadıklarından Türklerle beraber, Yunanlı yetkililerin uzun zaman önceden planladıkları kundaklama eylemiyle karşı karşıya kaldı. Selanik’in fethi, Yunanistan için ideolojik bir zaferdi. Bu zaferi yüksek sesle kutlamamaları, Yahudi toplumunun medyada Türk-sever olarak yaftalanmasına sebep oldu.

Atatürk’ün evi

Makedonia gazetesi, 27 Ekim 1912 tarihinde aşağıdaki paragrafı yayınladı:

Sevgili Yahudi vatandaşlarımız, çıkarları uğruna milli emellerimizi sabote etmeye ve Yunan kardeşlerimizin gelişinden duyduğumuz neşeyi baltalamaya çalışmışlardır. Bu çıkarlar uğruna sergiledikleri tutum, mağlup tarafı destekledikleri izlenimi vermiştir.”

Ardından Yahudi mağaza ve evlerine saldırı, yağmalar, ticaretlerinin engellenmesi ve Yahudi linçleri başladı. Türkler gibi Yahudiler de artık topun ağzındaydı.

Selanik’te yaşlı bir Yahudi

BALKAN BOZGUNU ÇÖKÜŞÜ HIZLANDIRDI

Balkan Savaşı’nda Osmanlı, Selanik eyaletini tümüyle, Manastır, Kosova, İşkodra, Yanya, Cezair-i Bahr-ı Sefid (Akdeniz Adaları) eyaletlerini, Batı Trakya’yı ve Girit eyaletini de kaybedince Rumeli’den tamamen çekilmiş oldu. Müslüman Türk katliamı korkunç boyutlarda idi. On binlerce mülteci göç yollarında perişan biçimde İstanbul’a varmaya çalışıyordu. Tüm kültürel miras yok olmaya terk edilmişti. İmparatorluk, altı yıl sonra, I. Dünya Savaşı sonunda, ölüm fermanını Mondros Mütarekesiyle imzalayacaktı.

DÜNYA SAVAŞININ TAM GÖBEĞİNDEKİ ŞEHİR

1917’nin ağustos ayında, I. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürüyor ve Balkanlar, savaşın en ateşli bölgesini temsil ediyordu. Çok sayıda farklı ülke mensubunun yaşadığı Selanik, birçok çıkarın çatıştığı bir alan haline gelmişti. Şehrin nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan Türkler, Yahudiler ve Dönmeler geçmişin kültürüne bağlı kalarak başlarına geleceklerden habersiz yaşıyordu.

Kozmopolit Selanik’in panoraması

SELANİK’TE ETNİK TEMİZLİK

Yunan sosyalist yazar Elias Petropulos’a göre Selanik, 1917’de hâlâ bir Türk kenti sayılabilirdi. Nüfusun yarısına yakınını oluşturan Hispanofon kökenli Yahudiler, oran olarak Türklerden sonra geliyordu. Yunan-Rumlar ise, nüfusun yüzde 20’si kadardı.

Şehir, 18 Ağustos 1917’de başlayan müthiş yangın felaketiyle cehenneme dönüştü. Yangın, Yukarı Kent’in kuzeybatı köşesinde, limanın üstündeki tepede başladı ve yayıldı.

Aynı gün, öğleden sonra saat üç civarında, Varhari Kapısı civarındaki Ayios Dimitrios Caddesi (Mithad Paşa Caddesi) ile Olimbiu Sokağı’nın köşesindeki küçük bir evde, bir kadının patlıcanları kızarttığı ocağın ters dönmesi ya da başka bir şehir efsanesine göre, Vardhardi Sokağı’nda, bir evdeki gaz lambasının devrilmesiyle çıktığı iddia edilen yangın, hızı saatte 60 kilometreye ulaşan ‘Vardar Rüzgârı’nın da etkisiyle süratle yayılarak şehri Doğu-Batı ekseninde ikiye ayıran geniş Egnetia (Vardar) Caddesine ulaştı ve küle çevirdi. Şehir, ahşap ev cennetiydi; küçük, dar ve çıkmaz sokaklar, yangın söndürme araçlarına geçit vermiyordu.

Yanan ahşap binalardan fırlayan tahta parçaları, caddeyi aşarak karşı yakaya ulaştı. Alevler, şehrin merkezi konumundaki Rum ve Frenk mahallesine de yayılarak Kordon’a yani sahil bandına ulaştı. Akşam, rüzgâr yön değiştirerek sahilin doğu kısmına, Beyaz Kule ve Saint Sophie bölgesine ilerledi.

Ertesi gün bu kez denizden esmeye başlayan meltem, Hermes Sokağı’nın ve Egnetia Caddesi’nin ötesindeki Ayios Dimitrios Bazilikasına ve Konaki’ye kadar olan bölgeyi küle çevirdi. Akropol ise kurtulmuştu. Halk, evinden ne kurtarabildiyse Selanik’in doğusundaki Müslüman ve Yahudi kabristanlarına kaçarak toplanmaya başlamıştı. Tümüyle bir komplo izlenimi veren ve ‘Bir azınlık yok etme harekâtı’ olarak nitelendirilen bu yangın konusunda, Elias Petropoulos gibi vicdan sahibi, ilerici Yunan yazarlar hakkaniyetli yayınlar yaptı, ama hakikat daima saklı kaldı. Yunan devleti yangın esnasında kılını bile kıpırdatmadı.

ÇATIR ÇATIR YANARAK KÜL OLAN MAHALLELER

Şehir merkezi ve kıyı bandındaki geleneksel Türk ve Yahudi mahallelerini kapsayan 120 hektar alan kül oldu. Fransız dergisi İncendie de Salonique’e göre yangından, 50 bin Yahudi, 12.500 Müslüman, 10 bin Ortodoks ve sayısı tespit edilemeyen miktarda Dönme ahalisi olmak üzere 75 bin kişi zarar gördü. Nedense yangın Rum mahallesine sıçramadı ve tek bir Yunan evi yanmadı.

Şehre geleneksel kimliğini veren birçok önemli yapı yok oldu. Bunların arasında Selanik Belediye Binası, Vilayet Konağı, Selanik Merkez Postanesi, Osmanlı Bankası ve Belçika Konsolosluğu binaları vardı. Ayrıca Yahudi Tarihi arşivlerinin bulunduğu Hahambaşılık Binası, Alliance İsraelite Okulu, Papayorgiu Kütüphanesi, Bizans’tan kalma en eski tapınak Ayios Demetrios Kilisesi, Rum ve Yahudi okulları, mağazalar, oteller, sinemalar, pastane ve gazinolar başta olmak üzere Saatli Cami dâhil, 11 büyük cami, irili ufaklı birçok mescit, 16 sinagog, 4.096 mağaza ve matbaa yok oldu.

Bu büyük felaket, şehri ‘Helenleştirmek’ için pusuda bekleyen Venizelos Hükümeti için büyük bir fırsat yarattı. Yangının kül ettiği büyük alanda, modern bir şehir yaratmaya yönelik yeni imar planlaması haritaları bir anda ortaya çıktı.

YANGIN SONRASI DEVAM EDEN POGROMLAR

Selanik Yangınından sonra kıyım, kovalama ve mübadele süreçleri sonucunda Türkler bölgeden temizlendi. Ancak 1931 – 1943 yılları arasında Yahudilere sistemli bir pogrom uygulandı. 1943’te ise Nazi Almanya’sı ve Alman yanlısı Yunan rejimi ortaklığı ile trenlere bindirilerek toplama kamplarına ve gaz odalarına gönderildiler. Böylece Selanik Holokost’u gerçekleşti.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra, bir zamanlar ‘Balkanların Kudüs’ü olarak adlandırılan Selanik’te çok küçük bir cemaatten başka hiçbir şey kalmadı. Bu küçük cemaat ve Yahudi olmayan anti-faşistler, her yıl soykırım kurbanlarını anmak için Selanik’in eski tren garında etkinlik düzenliyorlar.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün