Tanrı'nın ilahi adalet göstergelerinden biri

Lot´un, zamanında Avraam´a yaptığı iyilik nedir ve neden onun hatırasına Lot´un soyundan olan Moavlılara saldırmak yasaktır da, korku salmak değildir?

Hessi ENNEKAVİ Kavram
4 Eylül 2024 Çarşamba

Moşe, Bene Yisrael’e Moavlılarla savaşmamalarını, çünkü onların yaşadıkları bölgeyi Tanrı’nın Lot’un soyuna verdiğini belirtmişti. Moav, Lot’un kendi kızıyla enest ilişkisi sonucu doğan çocuğunun ismidir. Moavlılar, ataları Lot’un, zamanında amcası Avraam’a yaptığı bir iyiliğin hatırasına bu şekilde ödüllendirmiştir. Ancak Raşi, Bene Yisrael’in Moavlılara karşı savaş açmaları yasak olmakla beraber, onlara kin besleyip onları korkutmalarına izin verildiğini belirtir. Nitekim Moav Kralı Balak’ın, Bene Yisrael’e zarar vermeye çalışmasının ve onları lanetlemesi için Bilam’la anlaşmasının sebebi, Bene Yisrael’in Moavlılara verdiği korkudur. Peki, Lot’un, zamanında Avraam’a yaptığı iyilik nedir ve neden onun hatırasına Lot’un soyundan olan Moavlılara saldırmak yasaktır da, korku salmak değildir? Avraam, karısı Sara’yı alıp doğduğu topraklardan yola çıktığında, Sara’nın kardeşi olan Lot da onlarla gelmiştir. Daha sonra kıtlık yüzünden Avraam karısı Sara ile Mısır’a indiğinde, yanlarında yine Lot vardı. Avraam, kötü karakterli Mısırlıların çok güzel bir kadın olan Sara yüzünden kendisini öldürüp sonra Sara’ya zarar vermelerinden korkuyordu. Bu nedenle Mısırlılara, Sara’nın kardeşi olduğunu söylemişti. Avraam’la bazı anlaşmazlıkları olan ve maddiyatçı biri olan Lot, Avraam’ın bu sırrını korumuş ve onları ele vermemişti. Ele verseydi, Avraam bu güzel kadının kocası olmasından dolayı Mısır adetlerine göre öldürülecekti. Bu durumda, hem o ana kadar çocuksuz olan Avraam’ın mirası Lot’a kalacaktı, hem de Sara’nın gerçek kardeşi olarak Paro’nun vereceği tüm hediyeleri de Lot’un kendisi alacaktı. Ama bunu yapmadı. Bu nedenle Avraam soyunun da Lot soyuna savaş açması yasaklandı. Fakat Lot’un iyiliği sadece yüzeyseldi. Avraam’ın korkularını bilmesine rağmen, onu yatıştırma çabası göstermemiş, ona manevi bir destek vermeye çalışmamıştı. Bu nedenle de Lot’un soyuna korku vermek yasak olmamıştır. İşte bu durum, Tanrı’nın ilahi adalet göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Eha ve Tanrı’nın öfkesine olumlu açıdan bakmak

Tişa BeAv’da, 1. Bet Amikdaş’ın yıkılışına şahit olan Yermiya Peygamber’in yazmış olduğu ‘Eha/ Ağıt’ kitabını okuruz. Eha kitabının sonunda Yermiya Tanrı’ya haykırır, ‘Ey Tanrı! Bizi geri döndür ve döneceğiz. Bir zamanlar yaptığın gibi yaşantımızı yenile. Çünkü bizi tamamen reddettiysen, bize olan gazabın çok büyük’ demektir. Tanrı o dönemde Bene Yisrael’in yanlış davranışlara yönelmesi yüzünden adeta öfkelenmiş, ama yine de öfkesiyle Bene Yisrael’i yok etmek yerine, kendi evi olan Bet Amikdaş’ı yıkmıştı. Aslında Yermiya, bu felaketin içindeki olumlu yönü fark etmişti. Tanrı, Bene Yisrael’e çok öfkelendiğini göstermek adına, onlara büyük acı verecek şekilde Bet Amikdaş’ın yıkılışına izin vermişti. Ama Bene Yisrael’in, bu süreçte kayıplar vermesine ve Babil sürgününe çıkmasına rağmen, asla yok olmasına izin vermemişti. Yaratılışta Adem ve Havva yasak meyveyi yediklerinde Tanrı onlara da kızmış, çeşitli cezaların yanı sıra cennetten de kovmuştu. Ama onlarla ilgilenmeye devam etmiş, onları deri kıyafetlerle giydirmişti. Ancak bu günahı işlemelerine sebep olan yılanı terk etmiş ve adeta ‘ne hali varsa görsün’ demişti. Bu, yılan için çok daha büyük bir cezaydı aslında. Günlük hayatımızda dahi, ‘insan sevdiğine daha çok kızar’ misali, bir anne babanın, çocuğuna ne kadar kızarsa kızsın, onu cezalandırdığını ama asla terk etmediğini ve sonunda bir şekilde affettiğini görürüz. Ancak, diyelim evdeki bir hizmetçiye kızılsa, onu kapının önüne koyup ilişki sonlandırılabilir. Yermiya da, Tanrı’nın kızgınlığını ve Bene Yisrael’e verdiği cezayı görüp O’nun hala Bene Yisrael’i sevdiği ve terk etmediği sonucuna varmış ve halkını tekrar kendine döndürmesi ve onlara teşuva şansı vermesi için yalvarmıştır.

Napolyon ve Tişa BeAv

Napolyon bir gün heyetiyle şehirden geçerken feryat ve ağlama sesleri duymuş. Hemen yaverini göndermiş ve “Git bak bakalım ne oluyor” demiş. Yaveri bakıp geri dönmüş ve “Efendim, Yahudiler mabetleri yıkıldığı için ağlayıp feryat ediyor” demiş. Napolyon “Çabuk git sor, kimmiş o mabetlerini yıkan, söylesinler de dersini vereyim” demiş. Yaveri tekrar gidip dönmüş ve “Efendim neredeyse 2000 sene önce Yeruşalayim’de yıkılan mabetlerine ağlıyorlarmış” demiş. Bunun üzerine Napolyon hayranlıkla “İşte bu halkın binlerce yıldır yok olmamasının sebebi bu. Mabetlerinin yasını bu kadar tutabilen başka bir halk var mı? Bu halkı ileride ülkelerinde başarılı bir geleceğin de beklediğine eminim” demiş.

Bunları biliyor musunuz?

*Mişkan avlusunda bulunan ve Kohenlerin Mişkan’a girmeden el ve ayaklarını yıkadıkları su dolu kazanın (kiyor) bakırdan yapılmış olduğunu. Bu bakırların, sadece kadınların Mişkan yapımı için bağışladıklarını ve özellikle de bakır aynalarından oluştuğunu. Kadınların bu bakır aynaları Mısır'da iken, ağır kölelik altındaki kocalarına moral vermek için kendilerini güzelleştirmek amacıyla kullandıklarını. Kiyorun, altın buzağı günahını onarıcı etkisi olduğunu. Nitekim pasukta kiyordan, ‘yıkanma amaçlı’ şeklinde bahsedildiğini. Bu yıkanmanın, hem Kohenlerin el ve ayaklarını yıkaması, hem de Bene Yisrael'in altın buzağı günahı sonrası yıkanıp arınmasını simgelediğini. Altın buzağı günahına kadınlar katılmamış olduğundan, onların bağışladığı bakır ve bakır aynaların bu amaca özellikle uygun olduğunu.

 

*Yahudi takviminde, ay takvimini güneş takvimi ile bağdaştırmak için 19 senede 7 kez eklenen 13. ayın Veadar olarak seçilip hemen Adar'ın ertesine konulma sebebinin, Adar ayının hem bir kurtuluş ayı, hem de sevinç ayı olması vesilesiyle, sevincin uzatılıp artmasının sağlanması. Adar ayındaki Purim olaylarındaki kurtuluşun, takip eden Nisan ayındaki Mısır'dan çıkıştaki kurtuluşa bağlanması olduğunu.

*Şelomo Ameleh’in ölümünden sonra, parçalanan krallığın ikiye bölündüğünü. 10 kabilenin ayrılarak İsrael Krallığını kurduğunu. Yehuda ve Binyamin kabilelerinin de, Yeruşalayim başkent olarak Yehuda Krallığı olarak devam ettiklerini. Daha sonra İsrael Krallığı Asurlular tarafından yıkılınca, 10 kabilenin sürülüp kaybolmasına rağmen, Yehuda Krallığının ve onu oluşturan iki kabilenin varlıklarını sürdürdüklerini. Bu iki kabilenin İsrael’e girişten itibaren ilk lider olan kişilerde kendini gösterdiğini. Nitekim ilk iki ‘hakim’in Otniel (Yehuda kabilesi) ve Ehud (Binyamin kabilesi); ilk iki kralın da Şaul (Binyamin kabilesi) ve David (Yehuda kabilesi) olduğunu.

*10 Emir’in Tora’nın bütününü temsil etmesinin yanı sıra, Tanrı’nın adaletinin de bir simgesi olduğunu. Nitekim iki tablete yazılan emirlerin her tablette eşit, beşer tane olarak yer aldıklarını. İlk beş emrin insanın Tanrı’ya karşı, ikinci beş emrinse insanın insana karşı sorumluluklarını içerdiğini. Bunların hem sayıca eşit, hem de birbiriyle bağlantılı olduğunu. Tora’da 10 Emir’in hemen arkasından İbrani köle kurallarına ‘ve’ bağlacıyla bağlandığını. Bunun da, Tanrı’nın kulu olmayan birinin, bir şekilde insanların kölesi haline gelebileceğini ifade ettiğini. 10 Emir’in simgelediği Tora kurallarına uyarsa, ne birilerinin kölesi durumuna düşmeyeceğini, ne de ayrıca adalet uğruna yargılanmasına gerek kalmayacağını.

*Tanah’ta Yeşaya kitabında, tefilalarda da söylediğimiz ‘yotser or uvore hoşeh/ışığı oluşturan ve karanlığı yaratan’ cümlesi olduğunu. Burada ışık ve karanlıktan bahsederken iki ayrı yaratılış seviyesinin vurgulandığını. Işıktan bahsederken ‘yotser/oluşturan’ , karanlıktan bahsederken ise ‘bore/yaratan’ dendiğini. Karanlığın tamamen yoktan var edildiğini, ancak ışığın adeta şekillendirilerek oluşturulduğunu. Nitekim yaratılış metnine bakarsak önce karanlığın var olduğunu ve sonra ışığın ortaya çıktığını. Buradan da ışığın, aslında bir karışım gibi ilk baştaki karanlığın içinde gizli olduğunu ve zamanı gelince karanlıktan ayrılıp ortaya çıkarıldığını.

*Emori Kralı Sihon ve Başan Kralı Og’un dev ve baba tarafından kardeş olduklarını. Babalarının düşmüş meleklerden Şemahzael olduğunu. Şemahzael’in düştükten sonra bir kadınla ilişkiye girip ondan Og’un doğduğunu. Sonradan Noah’ın oğlu Ham’ın karısıyla da ilişkiye girip hamile bıraktığını. Noah ve ailesi gemiye bindiklerinde karısının hamileliğini fark eden Ham’ın, bu durumu örtmek için yasak olmasına rağmen gemide karısıyla ilişkiye girdiğini ve sonuçta Sihon’un doğduğunu. Gemiye son anda Og’un da geldiğini ve bu iki devin tufandan kurtulduklarını. Bu ikisinin ileride Emori ve Başan kralı olduklarını. Bene Yisrael’in, ülkelerinden İsrael topraklarına girmelerini engellemek için onlarla savaştıklarını ve savaşta öldürüldüklerini.

*Tora’da sadece iki pasukra ‘Maraşa/miras’ teriminin geçtiğini. Vaera peraşasında Tanrı’nın Yisrael ülkesini ‘miras’ olarak vereceğini belirttiğini. Vezot Aberaha peraşasında da Tora’nın Yaakov topluluğu için ‘miras’ olduğunun vurgulandığını. Buradan Bene Yisrael için miras niteliğinde olan iki şeyin ‘Tora’ ve ‘Yisrael ülkesi’ olduğunu ve Bene Yisrael’in ülkelerindeki devamlılığının Tora öğrenimini sürdürmelerine bağlı olduğunun anlaşıldığını.

*Tora kelimesinin kanun, yönerge ve öğreti anlamları olduğunu. Genel olarak yazılı Tora’yı ifade ettiğini. Nitekim Mişpatim peraşasında Tanrı’nın Moşe’ye “Sana yazdığım taş levhaları, öğretilmesi için Tora’yı ve emirlerini vereceğim” dediğinde, burada taş levhaların 10 Emir’i, Tora’nın yazılı Tora’yı ve Emir’in de sözlü Tora’yı ifade ettiğini. Aynı ifadede yer alan ‘öğretilmesi için/ leorotam’ kelimesinin hem Tora kelimesinin de kökeni olan ‘ora, leorot/ talimat vermek, öğretmek’ kavramını içerdiğini, hem de kelimeyi analiz edince baştaki lamed ve mem harflerinin gematriasının 30+40=70 olduğunu, bu iki harf arasındaki harflerin ‘Tora’ kelimesini oluşturduğunu. Bu şekilde Tora’nın 70 yüzü olduğu kavramının da ipucunun verildiğini. Tora’nın beş kitabında toplam 32 kez Tora kelimesinin geçtiğini. Bunların 11’inde Tora’nın ‘kanun veya kural’ anlamında kullanıldığını. 21’inde ise Tora’nın kendisi olan ‘öğreti kitabı’ manasını içerdiğini. 32’nin ‘Lev/ kalp’ kelimesinin gematriası olup adeta Tora’nın bir özeti gibi kabul edilen “Akranını kendin gibi sev” mitsvasındaki kalpten sevgiyi ifade ettiğini. Aynı zamanda Tora’nın ilk harfi ve son harfinin de yine ‘Lev/ kalp’ kelimesini oluşturduğunu.

Bu Tora sözcükleri, rahmetli sevgili babam Mordehay (Marko) Ennekavi Ben Roşa’nın ruhunun yükselmesi içindir

Sorularınız ve görüşleriniz için adresim [email protected]

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün