Yaşamın döngüsünde sürekli bir geçiş halindeyiz. Her mevsim değişikliğinde doğanın yenilenme süreci gibi biz de hayatın ritmine ayak uydurmaya çalışıyoruz.
Yavaş yavaş sonbaharın gelmesiyle ağaçlar yapraklarını dökmeye, hava serinlemeye başlıyor ve tabii ki tüm bu değişimlerin ruh halimizde, enerji durumumuzda, günlük rutinlerimizde etkileri oluyor.
Ayurveda’nın bedenimiz ile doğanın bir madalyonun iki yüzü gibi bir bütün olduğunu konuşmuştuk. Her birimizin evrenin mikro düzeyde yansıması olduğunu, evrende bulunan beş elementin (boşluk, hava, ateş, su, toprak) bedenlerimizde de mevcut olduğunu, dolayısıyla mevsim değişikliklerinden etkilenmemizin doğal bir süreç olduğunu biliyoruz. Bu bilinçle doğayla uyumlu bir şekilde beden, zihin ve ruh dengemizi korumaya özen göstererek bedenlerimizin bu değişime hazır hale gelmesine yardımcı oluyoruz.
Peki, günlük hayatımızda her an gerçekleşen geçişlerin ne kadar farkındayız?
Yazlıklardan evlerimize dönerken yazlıkları bir sonraki sezona kadar iyice kapadığımız, kışa hazır hale getirdiğimiz gibi günlük hayatımızda bir işi bitirip diğerine geçmeden önce beynimizdeki pencereleri kapatabiliyor muyuz?
Bedenimizi, bir sonraki aktiviteye nasıl hazırlarız? Geçişlerde kısacık boşluklar yaratıp, o boşluklara yerleşmeyi deneyimlemek nasıl mümkün olur?
Uzun bir araba yolcuğundan sonra hâlâ arabada olduğumuzu hissetmek, saat farkı olan bir ülkeye gittiğimizde mevcut saat dilimini yadırgamamız gibi bedenin mevcut duruma alışması zaman alabilir. Bedenin bir hafızası var ve bir durumdan diğerine geçtiğini anlayabilmesi, bir önceki deneyimi tamamladığını algılaması için ona zaman vermemiz gerekir.
Stresli bir iş gününden sonra eve geldiğinde rahatlayabiliyor musun? Yoksa tüm o stresi evine mi taşıyorsun? Çocuklarını uyuttuktan sonra kendine ayırdığın zamanda gerçekten kendinle ilgileniyor musun? Yoksa hâlâ onların bir sonraki günkü programlarını mı düşünüyorsun?
Geçiş süreçlerinde bedeni desteklemek, deneyimlediğimiz her şeyi özümsemek ve hayata taşımak için bazı pratikler yapabiliriz.
Nefes Çalışması: Her şey dik bir omurga ile burundan alınan ve verilen ritmik nefesle başlar. Aldığımız nefesle karın şişer ve verdiğimiz nefesle iner, bu da diyafram kasını aktive eder. Nefes verilen süre, alınan süreden ne kadar uzun olursa o kadar şifalı olur çünkü nefes verirken bizi sakinleştiren ve şifalandıran parasempatik sinir sistemi uyarılır. Nefesi doğru kullanarak fiziksel, zihinsel ve ruhsal bedenimize canlılık, neşe ve sağlığı davet edebiliriz.
Oryantasyon Çalışması: Nefes egzersizlerinin yanı sıra geçişler sırasında farkındalığını ve dikkatini o ana taşımak, etrafında olup biteni beş duyu organınla hissetmeye dikkatini getirmek. Bu çalışmayı bir nesneye bakarak ya da dokunarak, bir sesi dinlerken, kısacası duyularımızla etkileşime geçen şey ile bir bağ kurarak yapabiliriz.
Bedeni dinlemek, hissetmek: Geçiş sırasında bedenin verdiği sinyalleri dikkatle dinlemeye çalışmak. Bu sinyalleri fark ederek, gereken tedbirleri alabilmek için beden taraması yapabiliriz. Stresliyken beden nasıl? Rahatladığını nasıl anlıyorsun? Bedenine dokunduğun zaman ne hissediyorsun? Gerçekten ayakların yere sağlam basıyor mu? Kolların canlı mı yoksa sadece omuzlarından aşağı sarkan iki parça mı?
Yaşamın döngüsünün, günlük geçişlerin ve tüm bu süreçte bedenin tepkilerinin farkında olmak hayatın sürekli değişen ritmiyle uyumlu yaşamamızı sağlar. Bu ritim ile beraber hareket edebildiğimiz sürece kendimizi daha güvende, stabil ve dengede tutabiliriz.