“Bu dünyada kadın olmanın gereği, Var olmak istiyorsan yanman gerek. Yanarken peşinden gelenlerin yolunu aydınlatman, Kendini feda etmen gerek.” Kuşaklar boyunca tiyatroculara ilham olmuş, karanlık zamanlarda bize yol gösteren bir deniz feneridir Afife. Hayal dünyamızı kuşatan bu cesur figür, sahnelerimizde bir hayalet gibi gezinerek varlığını en derinlerde hissettirir. Afife bir başkaldırıdır! Kadınlara konulan yasaklara boyun eğmeyerek tüm benliğiyle sahnede olmayı arzulamış, buna cüret etmiş, bedelini de maalesef en ağırından ödemiş bir fedaidir Afife. Onun bize hediye ettiği ateş, oyunumuzun ışığıdır. Serdar Biliş
Zorlu PSM sezona, proje tasarımı Serdar Biliş ve Demet Evgar’a ait, Afife Tiyatro & Zorlu PSM yapımı yeni prodüksiyonu ‘Afife’ ile giriyor. Selin Cankı Ceylan’ın yazdığı, Serdar Biliş’in yönettiği ‘Afife’, bir belgesel ya da kurmaca belgesel oyun değil. 1920’de ilk kez erkek izleyicilerin de olduğu bir oyunda sahneye çıkarak “Müslüman kadını sahneye çıkamaz” tabusunu yıkan Afife Jale’nin yaşam öyküsünden ilham alınarak yaratılmış hayali bir kumpanyada yaşananların tamamen kurmaca öyküsü.
Ancak Afife, annesi Mehdiye, babası Hidayet, başta Mınakyan Efendi, Kınar Hanım, Eliza Binemeciyan olmak üzere dönemin ünlü Ermeni tiyatrocuları gerek kişi olarak gerekse verdikleri savaş olarak oyuna birebir yansıtılıyor. Maxim’de Atılgan Gümüş’ün başarıyla canlandırdığı Minyon Virjin bile, Adile Naşit’in anneannesi Kantocu Küçük Virjin’le, onun adını alarak Huysuz Virjin adıyla drag queen şovunu yıllarca sürdüren Seyfi Dursunoğlu’nun ustalıkla iç içe geçirildiği bir karakter.
1902’de doğan gerçek Afife Jale, Kız Sanayi Mektebini bitirdiğinde, Darülbedayi’nin sadece kadın seyircilerin izleyeceği oyunlarda rol alacak Müslüman kadınlar için açtığı sınavı kazanarak 1918’de kuruma kabul edilir. Beraber eğitim aldıkları arasında tüm kariyerini suflör olarak sürdüren, oyunda Afife’nin can dostu olarak karşımıza çıkan Refika Hanım da vardır. İşgal altındaki İstanbul’un özgürlüğe susamış genç kızı kişisel sınırlamalara karşı mücadele etmek ve halka açık gösterilerde sahneye çıkmak istese de, Darülbedayi yönetimi buna izin vermez. 1920’de, Kadıköy Apollon Tiyatrosunda sahnelenecek ‘Yamalar’ oyunun başoyuncusu Eliza Binemeciyan prömiyere 9 gün kala oyundan ayrılınca Afife, Jale adıyla sahneye çıkarak oyunun başkişisi Emel’i canlandırır. Kendi ifadesiyle “Hayatımda mesut olduğum ilk gece”nin ardından sahneye çıkmasını engellemeye çalışan kolluk kuvvetleriyle kovalamacalar, tiyatroya gizlice gelip gitmeler, gözaltına alınmalar başlar. 1921’de Şehremaneti’nin iki yazısıyla, Müslüman kadınların ve doğrudan Afife Jale’nin sahneye çıkması yasaklanır. Darülbedayi yönetimi karara itiraz etmeyince Afife feda edilmiş olur. Yasaklı döneminde dostlarıyla, ailesiyle bağları kopan, manevi çöküntüsüne ek olarak şiddetli baş ağrıları için kullandığı morfin yüzünden sorunlar yaşayan genç kadın 39 yaşında, küskün, unutulmuş ve yalnız olarak 1941’de yaşama veda eder…
Hemen belirteyim ki savaşta yaralıların acılarını dindirmek için geliştirilmiş morfin o dönemlerde günümüzün sıradan ağrı kesicileri gibi kullanılmaktaydı. Afife’nin dayanılmaz migren krizleri yüzünden aşırı morfin kullanımını klasik uyuşturucu bağımlılığıyla eşdeğer görmek yanlış olur.
Kadınların toplumda ikinci sınıf figürler olarak görülmesine, yasaklanmalarına karşı, henüz yeniyetme iken verdiği güçlü mücadeleyle, kadınlarımızın maalesef hâlâ kazanamadıkları özgürlük savaşının öncülerinden Afife Jale’yle ilgili oyun yapmayı Demet Evgar, 14 yıldır düşlüyormuş.
Düşün kurmaca bir üstünyapıma dönüşmesi sürpriz, ama, bence hoş ve amacına ulaşmış bir sürpriz. Öncelikle öykünün ve karakterlerin gerçek yaşamda yansımaları da olsa, kurgusal olmaları, öyküyü bireyselden evrensele götürüyor.
Format ne olursa olsun Afife’nin yaşamının iki tematik katmanı tiyatroya tutkusu ve kadın olarak özgürlük arayışıdır. Bu bağlamda ‘Afife’ hem kadın elinden çıkma, tiyatroya adanmış nefis bir aşk hikâyesi, hem de kadın haklarına ve işgal altındaki imparatorluktaki hürriyet özlemine ışık tutan bir öykü. Müthiş çarpıcı bir bölümde Komiser, kuytuda tek başına yakaladığı Afife’ye neden sahneye çıkmamasını istediğini anlatır. Kanımca bu kısacık sahne, ataerkil düzenin bağnaz ve özgüvensiz erkeğinin, günümüzde bile tutkuyla sevdiği ‘kadınını’ neden darp edebildiğine hatta öldürebildiğine ışık tutmaktadır.
Ciddi ve dramatik konuyu Tuluğ Tırpan’ın canlı icra edilen müziği, koro ve solo şarkılar kalabalık ‘ensemble’ kadronun dansları ve toplu hareket düzeni bir miktar yumuşatır. Bunu, kusur olarak gördüğümü söyleyemem. Aksine mesajının Zorlu PSM’nin hedef kitlesi olan, parlak ve görsel yönden etkileyici yapımlarına alışmış daha geniş seyirci gruplarına da ulaşmasını sağlayacağı kanısındayım. Dansları ve hareket düzenini çok başarılı bulduğumu, sahneyi biraz fazla uzatılmış bulsam da, dönemin alafranga eğlence merkezi Maxim’in ustalıkla canlandırıldığını belirtmek isterim.
Sahnelemenin görsel işitsel boyutuna sahne ve kostüm tasarımıyla Gamze Kuş’un ışık tasarımıyla Cem Yılmazer’in, ses tasarımıyla Ozan Yılmaz’ın, multimedya tasarım ve prodüksiyonuyla Illusionist’in büyük katkısı var.
Biliş’in olağanüstü cast’ının müthiş oyuncu yönetimine geçmeden önce, nerdeyse her biri çok sayıda karakteri canlandıran cast’ının başarılı Ermeni şivesine dikkat çekmek isterim. Çok dilli, çok dinli, çok kültürlü, kimsenin diğerini ötekileştirmediği bir İstanbul’da doğup büyüdüğümden, müziği ve tınıları hâlâ işitsel belleğimde taptaze olan Rum, Ermeni, Yahudi şivelerinin günümüz tiyatrocularınca kulak tırmalayıcı derecede yanlış kullanılmalarından hep rahatsız olmuşumdur. Afife’deyse, diyalekt koçlarının, Hangardz Tiyatro’dan Yeğya Akgün, Tara Demircioğlu ve Lara Narin olduğu, en gencinden en deneyimlisine tüm kadronun dozunda Ermeni şivesi kusursuz.
Serdar Biliş, hemen hepsi ustalıkla birkaç farklı rol üstlenen Demet Evgar, Tilbe Saran, Necip Memili, Bora Akkaş, İdil Sivritepe, Bedir Bedir, Atılgan Gümüş, Orkuncan İzan, Ekremcan Arslandağ, Öykü Su Okur, Bilge Çınar ve Basma Seiba’dan değişik tonlamalar içeren çok başarılı ekip oyunculuğu elde ediyor.
Afife, Demet Evgar ile can yoldaşı Refika İdil Sivritepe doğal ve dramatik bir oyunculuk sergiliyorlar. Her zaman çok iyi oyuncu olan Evgar, çok başarılı, parlak ve dokunaklı Afife yorumunda ustalıkla şarkı da söylüyor.
‘Ermeni tiyatrocuların’ tüm oyunculukları, dönemin tarzına uygun hafif abartılı fars tadında. Evgar da Eliza ve Viola olarak onlara uyuyor. Oyunculuk, beden dili ve şive olarak benzersiz bütünlüğe ulaşan bu grupta Mınakyan Necip Memili ile Civanyan Bedir Bedir öne çıkıyorlar. Her geldiğinde ışık tasarımı değişmişçesine sahneyi aydınlatan Tilbe Saran tüm ikincil karakterleri başarıyla canlandırıyor ama Kınar’a gelince durum farklı. Artık karşımızda ne yorumcu, ne oyuncu, ne de Tilbe var. Sadece dönüştüğü kanlı canlı, gerçek Kınar var!
Yetenekli bir komedyen olarak tanıdığımız Necip Memili, doğal ve gerçekçi Komiser yorumuyla dramatik rollerde de çok başarılı olabildiğini gösteriyor.
Sonuç olarak, hak etmediği şekilde harcanmış tutkulu bir tiyatrocunun yaşanmış trajik öyküsünden yola çıkarak, tiyatro geçmişimiz, erkek egemen bağnazlığımız, kadınlarımızı aşağılayarak ötekileştirişimiz üzerine düşünmemize yol açacak ciddi bir konuyu, başarılı bir görsel işitsel tonlamayla aktaran, çok emek sarf edilmiş etkileyici bir çalışma.
Kaçırmayın. 22 Eylül, 20 ve 21 Ekim ve sezon boyunca ZorluPSM Turkcell Sahnesinde.
Hepinize sağlıklı ve huzurlu yeni bir tiyatro sezon diliyorum.