Kaliforniya, Holokost kurtulanları ve mirasçılarının Nazilerin yağmaladıkları sanat eserlerini kurtarmalarına yardımcı olacak bir yasa çıkardı.
Yasa, tartışmalı bir Pissaro tablosunun İspanya’daki bir müzede kalmasına izin veren temyiz mahkemesi kararının ardından geldi. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, geçtiğimiz pazartesi, Holokost dönemi ve diğer siyasi zulüm dönemlerinde çalınan kişisel eşyaların yanında Naziler tarafından yağmalanan sanat eserlerinin iadesini hızlandırmayı amaçlayan bir yasa tasarısını imzaladı.
Yasa, bir Camille Pissaro eserinin, asıl sahiplerinin mirasçılarına iade edilmek yerine İspanya’da bir müzede kalmasına izin veren mahkeme kararına karşılık olarak çıkarıldı. 1897 tarihli ‘Öğleden Sonra Saint-Honoré Caddesi, Yağmurun Etkisi’ adlı tablo Nazilerden kaçma çabası içinde baskı altında tabloyu satan Yahudi çift Fritz ve Lilly Cassirer’e aitti.
Fransız Yahudi empresyonist Pissarro’nun tablosu şimdilerde Madrid’deki Ulusal Thyssen-Bornemisza Müzesi’nde sergilenmekte. Müze sadece İspanya’ya özgü bir mülkiyet hakkı olan ‘kim bulduysa onundur’ yasası uyarınca eserin sahibi olduğunu iddia etmişti.
Ocak ayında 9. Daire Temyiz Mahkemesi’ne davayı Kaliforniya Eyaleti yasalarına göre karara bağlaması talimatı verilmişti. Fakat mahkeme, Kaliforniya Eyaleti’ne göre karar verirken bile İspanya’nın hukuk sisteminin öncelikli olduğuna karar verdi. Bu karara göre de ‘Saint-Honoré Caddesi’ tablosu müzeye ait idi.
Los Angeles Holokost Müzesi’nde imzalanan yeni Kaliforniya yasası, yerel Holokost sanat eseri iadesi davalarında Kaliforniya yasalarının öncelikli olması gerektiğini açıklığa kavuşturuyor. Yasa Kaliforniyalıların ‘tanımlandığı şekliyle, siyasi zulüm sonucunda çalınan veya kaybolan sanat eserleri ya da kişisel eşyalar hakkında zarar tazminatı davası açmalarına veya bunları geri almalarına’ izin veriyor.
Yasaya göre “Sanat eserlerini geri alma davalarında Kaliforniya maddi hukuku uygulanacak” ve “sanat eserindeki hakları, yeri ve sahibi fiilen keşfedilmeden, gerçek sahibi mülkiyetten mahrum bırakılamaz.”
Bu yasa, Pissarro tablosunun mülkiyeti konusunda yıllardır süren anlaşmazlığı yeniden mahkemeye taşıyarak tablonun Cassirer’lerin torunlarına verilmesini sağlayabilir.
Fritz ve Lilly Cassirer’in torunu David Cassirer LA Times gazetesine ifadesinde, “Bir Holokost kurtulanı olarak, babamın hayatındaki en gururlu gün, 1947’de ABD vatandaşı olduğu gündü. Kaliforniya eyaleti halkının yağmalanan sanat eserlerinin gerçek sahiplerine iade edilmesini sağlamak için harekete geçmesinden çok mutlu ve minnettar olurdu” dedi.
İspanya, Holokost sırasında çalınan sanat eserlerinin iadesi için 1998’de hazırlanan Washington Prensipleri’nin ilk 44 uluslararası imzacısından biriydi. Dışişleri Bakanlığı’nın Holokost konularındaki özel danışmanı Stuart Eizenstadt, 2018 yılında İspanya’nın Washington Prensipleri’ne olan taahhüdünü yerine getirmeyen beş ülkeden biri olduğunu belirtmişti.
Son yıllarda New York şehrinde ve tüm dünyadaki yetkililer, Nazi zulmü sebebiyle baskı altında satılan sanat eserlerinin iadesi için yeniden çaba göstermeye başladı. Bu yılın başlarında, Washington Prensipleri’nin 25. yıldönümü dolayısıyla düzenlenen bir konferansta, 21 ülke sanat eserlerinin iadesinde yeni standartlar üzerinde anlaşmaya vardı.
Cassirer ailesini temsil eden avukat Sam Dubbin, Jewish Telegraphic Agency gazetesine yaptığı açıklamada, “İade etmek önemli, sadece insanlara mallarını geri vermek için değil, bu, Holokost gerçeklerini incelemenin ve bu gerçekleri kamuoyunun bilincinde tutmanın bir yolu olduğu için... Bu çalınmış bir mal.
Holokost dönemi olması bunu bin kat daha kötü yapıyor, yine de temel olarak bu çalınmış bir mal. Ve hiç kimse çalıntı bir malı elinde tutamamalıdır” dedi.Tablo İngiltere vizesi alabilmek için yok pahasına satılmıştı
Yağlıboya tablo, Alman Yahudi sanayici ve sanat koleksiyoncusu Julius Cassirer tarafından direkt olarak Camille Pissarro’dan satın alınmış ve oğlu Fritz ile eşi Lilly’ye miras bırakılmıştı. Lilly İngiltere’ye gidiş vizesi alabilmek için 1939 yılında tabloyu baskı altında o zamanki fiyatıyla yaklaşık 360 dolara satmak zorunda kalmıştı. Bu para da kendisinin erişmesine bile izin verilmeyen bir banka hesabına yatırılmıştı.
Tablo sonraki uzun yıllar boyunca dünyanın birçok yerini dolaşarak sonunda İsviçreli bir sanat koleksiyoncusu ve Alman çelik servetinin varisi olan Baron Heinrich Thyssen-Bornemisza’nın koleksiyonuna girmişti. Thyssen-Bornemisza 1993 yılında koleksiyonunu İspanya Krallığına satarak İspanya’da adına bir vakıf ve müze kurdurmuştu.
Thyssen Müzesi bu konuda herhangi bir yorumda bulunmak istemedi.
Çiftin tek varisi Claude Cassirer Pissarro tablosunun yerini öğrenince 2005 yılında geri verilmesi için dava açtı. Claude beş yıl sonra öldü ve şimdi onun oğlu David, kızı Ava’nın mirasçıları ve San Diego Yahudi Federasyonu dava ile ilgileniyor.
Kaliforniya valisi Newsom açıklamasında, “Holokost’tan kurtulanlar ve aileleri için, Naziler tarafından çalınmış olan sanat eserlerinin ve diğer kişisel eşyaların mülkiyetini geri alma mücadelesi, zaten hayal bile edilemeyecek şeyler yaşamış olan kişileri travmatize etmeye devam etmekte. Bu değerli ve duygusal eserlerin gerçek sahiplerine iade edilmesi hem ahlaki hem de kanuni bir zorunluluktur ve aileler için adaleti sağlamaya yardımcı olmak amacıyla Kaliforniya yasalarını güçlendirmekten gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.