“...Roş Aşana´nın anlamı da budur. Dürüst olmamız ve yanlış bir şey yaptığımızı kabul edip Tanrı´nın huzurunda hesap vermeye hazır olduğumuzu söylememiz gerekir, ardından da teşuva sürecine başlamalıyız.” (Rabi Warren Goldstein) Roş Aşana bu yıl 3 Ekim Perşembe ve 4 Ekim Cuma günleri kutlanıyor.
Şofar Sesi ile Anılma Günü/ Zihron Terua, Şofar Çalınma Günü/ Yom Terua, Yargı Günü/Yom Adin, Hatırlama Günü/ Yom AZikaron, Dünyanın Yaratıldığı Gün/ Yom Arat Olam gibi farklı isimlerle anılan Yılın Başı/ Roş Aşana yaklaştıkça evlerde bayram hazırlıklarının yanı sıra spiritüel hazırlıklar da hız kazanmaya başlar.
Roş Aşana bu yıl 3 Ekim Perşembe ve 4 Ekim Cuma günleri kutlanıyor.
Rabi Warren Goldstein, Roş Aşana ruhunu hissedebilmek için özenli bir içsel hazırlık yapmamızı, bu hazırlık sürecinde yoğunlaşmamız gereken noktaları şöyle anlatıyor: “Bilgelerimiz bize, her bayramın öncesinde hazırlanıp o bayramın dokusuna uygun bir ruh haline girmemiz gerektiğini öğretir. Ancak Roş Aşana gecesi sinagoga girip bir anda bize ilham gelmesini bekleyemeyiz. Önceden, hazırlanmalı, Roş Aşana’da ne yapmamız gerektiğini, duaların ne demek istediklerini inceleyerek bu günden ve sinagogda geçirdiğimiz zamandan maksimum anlam ve gücü almaya çalışmalıyız.”
Temellere dönmek
“Bu zamanlara uygun bir ruh haline girebilmek adına yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri, hayatımızı sadeleştirerek Yahudiliğin temel ve ana ilkelerine geri dönmektir. Talmud, yaşamımızın en güzel zamanının anne karnında olduğumuz zaman olduğunu söyler; çünkü orada, tüm ihtiyaçlarımız karşılanır. Güvenliğimiz, yiyecek ve içeceğimiz sağlanır ve her ihtiyacımız karşılanır. Ancak, Talmud'da (Nidda 30b ) anne rahmindeki fetüsün bir hesap defteri gibi katlanmış halde olduğunu ve başının üstünde bir mum yandığını söyler. Bu mum, bu süre zarfında fetüsün dünyayı bir uçtan diğer uca görmesini sağlar. Bir melek, fetüse Tora'nın tüm ilkelerini ve yasalarını öğretir; ancak fetüs dünyaya çıktığında melek fetüsün ağzına dokunur ve bebek öğrendiği tüm Tora bilgeliğini unutarak dünyaya gelir.
1600'lerde yaşamış büyük filozoflarımızdan biri olan Praglı Maharal bu Talmud bölümünü Roş Aşana ile Yom Kipur arasındaki Şabat Şuva/ Teşuva Şabatı'ndaki deraşasında alıntılar. Maharal bu bölümü, fetüsün insanın özünü temsil ettiğini söyleyerek yorumlar. Fetüsün bir hesap defteri gibi katlanmış olarak tanımlanması, bizim tüm eylemlerimizden sorumlu olduğumuzu ve bu eylemlerin ruhlarımıza ‘yazıldığını’ gösterir, çünkü bizler de birer kitap gibiyiz. Tanrı, eylemlerimizi uzaktaki bir kitaba yazmaz; onlar bize yazılır, çünkü eylemlerimiz bizi etkiler ve nihayetinde seçimlerimizden dolayı yargılanır ve sorumlu tutuluruz.”
Sorumluluk almak
“İnsan olmanın temel ilkelerinden biri, hesap verebilirlik ve sorumluluktur. Yaratılan ilk insanın en kötü şekilde tökezlediği alan da burasıdır. Adem ve Havva günah işlediklerinde sorumluluk almadılar. Adem eylemlerinden dolayı Havva'yı, Havva ise yılanı suçladı. Bu, insanlığımızın doğuşuydu ve sorumluluktan kaçınmak insan halinin bir parçası haline geldi.
Orta Çağ'ın güçlü yorumcularından biri olan Sforno, Adem'in sorumluluktan kaçması ile David Ameleh arasındaki zıtlığa dikkat çeker. Günah işlediğinde ve peygamber tarafından yanlışları konusunda kendisine yaklaşıldığında David Ameleh bunları hemen kabul eder. Roş Aşana’nın anlamı da budur. Dürüst olmamız ve yanlış bir şey yaptığımızı kabul edip Tanrı'nın huzurunda hesap vermeye hazır olduğumuzu söylememiz gerekir, ardından da teşuva sürecine başlamalıyız.
Roş Aşana Yargı Günü'dür, ancak aynı zamanda kefaret günü olan Yom Kipur’da zirveye ulaşan ve on gün süren teşuva sürecinin de başlangıcıdır. Yom Kipur’daki kefaret, teşuvamıza bağlıdır, bu da hesap verebilirliğimize ve eylemlerimizin sorumluluğunu almamıza bağlıdır.
Maharal, fetüsün ellerinin şakaklarına yakın olduğunu, bunun da insanın düşünmesi gerektiğini simgelediğini söyler. Duygular, insanın içindeki en güçlü kuvvettir, ancak bu duyguların üzerine çıkıp hayat ve bu dünyadaki amacımız hakkında net bir şekilde düşünmeliyiz.
Peygamber Yeremya ünlü bir imgesinde insanların bir süvari saldırısındaki atlarmış gibi davrandıklarını söyler. Bu atlar, neden saldırdıklarını düşünmezler; bu kendi zararlarına olsa bile bunu yapmaya itildikleri için bu şekilde (otomatiğe bağlanmış gibi) hareket ederler. Benzer şekilde, modern at yarışlarında da atlar neden bitiş çizgisine kadar koşmaları gerektiğini veya yarışı kazanma amacını bilmezler; sadece buna zorlandıkları için koşarlar. Peygamberin dediği gibi, bizim de hayatımızda- herkes bunu yapıyor- diye ileri atılıp körü körüne koşmamamız gerekir. Roş Aşana, bir an durup kendimize hayatımızın amacının ne olduğunu ve aslında bu amacı yerine getirip getirmediğimizi sormakla ilgilidir.
Maharal ayrıca fetüsün eğilmiş bir pozisyonda olduğunu, topuklarının altına sıkıştırmış şekilde Tanrı’nın otoritesi önünde boyun eğerek, eğilir gibi bir duruş sergilediğini açıklar. Roş Aşana dualarının önemli bir teması Tanrı'nın Krallığı'dır, çünkü Roş Aşana, Tanrı'nın Kral olduğu günün yıldönümüdür. Adem ve Havva'nın yaratılmasından önce, dünyada Tanrı'yı özgürce seçip Kral olarak kabul edebilecek hiçbir varlık yoktu. Bizler de Tanrı'yı Kral olarak tanıyarak, O’nun yaşamlarımız üzerindeki otoritesini kabul ediyor ve O’nun İradesine boyun eğiyoruz.”