“Bizim rüyamız ACB´de [İspanya Ligi] oynamak değil, bizim rüyamız Euroleague´de oynamak da değil. Bizim rüyamız NBA´de oynamak ve milyonlarca, yüz milyonlarca dolar kazanmak. Bize burada yaptıkları kabul edilemez.”
FIBA Kıtalararası Kupası final maçının bir molasında, takım arkadaşlarını motive etmek isteyen NBA G-League (Geliştirme Ligi) oyuncusu Juan Anderson-Toscano’nun ağzından dökülen bu sözler sosyal mecralarda viral oldu. Ancak bu sözler, Hollywood’a yakışır bir geri dönüşe vesile olmadı ve takımı maçı 15 farkla kaybetti. Rakip Euroleague’de bile yer almayan Unicaja Malaga’ydı. Peki, bu sözler niye olay oldu?
Bunun için maçın bir hafta öncesine gitmemiz gerekiyor. Turnuva öncesinde medyayla yapılan görüşmelerde molamızın kahramanı, NBA Geliştirme Ligi’nin dünyanın en iyi ikinci ligi olduğunu iddia etti. Bunun Malaga oyuncularını kızdıracağını bilen medya mensupları, bu iddiayı İspanyol takımdan Dylan Osetkowski’ye ilettiklerinde onun ‘nazik’ cevabı ortalık biraz kızıştırdı.
İki ekolün çarpışması
Turnuva finaline bu tatlı gerilimle çıkan iki takımın arasındaki farklar, maçın başından itibaren kendini göstermişti. Malaga çalışılmış setleri, organize savunmasıyla ön plana çıkarken, G-League United atletizm ve birebirde çözüm üretme odaklı bir oyuna sahipti. Yani anlayacağınız sahada iki takımdan öte, en üst seviyede olmasa bile iki basketbol ekolünün çarpışması vardı. Ve bu sebeple Juan Anderson-Toscano’nun sözleri turnuvanın ötesinde Avrupa basketboluna bir saygısızlık olarak algılanmış ve Malaga bunun ‘hesabını’ sormuş oldu.
Günümüzün ‘bitaraf olursan bertaraf olursun’ kültüründe Avrupa ve Amerika basketbol ekollerinden hangisi daha iyi tartışması süredursun, bence bu tür çekişmeler bu iki ekolün birbirinden öğrenmesi için bir kanal oluşturuyor. Zaten günümüz NBA’inde görülen Avrupalı etkisi göz önüne alınınca yakınsamanın engellenemeyeceği açık. Son altı senenin beşinde En Değerli Oyuncu ödülünün Avrupalı oyunculara gitmesi en önemli kanıtlardan biri. Özellikle takımın organizasyonunu üstlenen Jokic türü pivot tiplemesi, ligde neredeyse her takımın aradığı bir durum.
Amerikan ekolünün etkileri
Okyanusun öbür tarafında da Amerika ekolünün etkileri görülüyor son yıllarda. Obradovic gibi komutan koçlardan daha çok, oyuncu idaresi odaklı koçların ön plana çıktığı bir genç nesle geçiş var. Hatta minik bir Obradovic olarak anılan Fenerbahçe koçu Sarunas Jasikevicius’un bile geçtiğimiz sene yaşadığı dönüşüm tam da bu yönde. Barcelona’dayken takımı fazla sıktığı iddia edilen Litvanyalı koç, geçtiğimiz sezon oyuncuya çok daha özgürlük veren bir felsefeyle yönetti takımını. Oyuncuya özgürlük vermek demişken, 2020’li yılların en başarılı koçu Ergin Ataman’dan da bahsetmemek olmaz. Önce Anadolu Efes’te sonra da Panathinaikos'ta Avrupa Şampiyonluklarına koşan Ataman, özellikle oyun kurucularına verdiği özgürlüklerle nam saldı.
Gelecekte bu ekolün en üst seviyede çarpıştığı bir lig kurulur mu bilinmez ancak Ataman önderliğinde Panathinaikos’un NBA şampiyonuna da koz paylaşma çağrısı yapıyor olması, bu tartışmanın daha çok süreceğinin göstergesi. Ancak ekonomik olarak iki kıta arasında fark iyice açılırken, kültür çekişmesinin sürdürülebilirliği tartışılmalı. Avrupa’ya ekolünü kazandıran alt yapı kazançlarının daha A takımlara çıkmadan NBA’ye çekildiği bu iklimde her şeyin NBA’in devasalığının içinde kaybolması dikkat edilmesi bir tehdit. Bir basketbol sever olarak iki ekolün etkileşimine sonuna kadar varım ancak onları özgün kılan şeylerin tamamen kaybolmaması koşuluyla.