Hikâye anlatımı, hayatta kalma, dayanıklılık ve travma - Hiç söylenmemiş şarkılar

Liza CEMEL Zaman Makinesi
2 Ekim 2024 Çarşamba

Her gün koşturuyoruz.

Bizler için sayılar, kurallar, etiketler önemli. Bir şey yazmaya cesaret bulana kadar bile birinci yılı bekliyoruz. Dünyanın Güneş etrafındaki yörüngesinde bir tur yapması neden bazı olayları anmamız için bu kadar önemliydi?

Bize bir hedef ve limit koyuyor. Bazı yazılarda tıkanırım. Belki de söyleyecek sözlerimin olmamasından değil, çok fazla olup eksik söylemekten korktuğumdan. Yazdığım ekrana ya da not aldığım deftere uzun süre bakar, nereden başlayacağımı bilemem. Bu sefer olayları anlamaya veya anlatmaya çalışmayacağım. Hepimiz bir yıl boyunca bunu denedik.

Ben bu yazıyı ne travmayı yaşayan biri olarak ne de bir ruh sağlığı uzmanı olarak yazıyorum. Hayatta kalanları dikkatle dinleyen ve benimseyen; deneyimlere önem veren bir gözlemci olarak yazıyorum.

Ocak 2024’te 7 Ekim 2023 Katliamından kurtulan iki kişiyle tanışma fırsatı yakaladım. Geçirdiğimiz hafta sonundan sonra bazı konularda farkındalıklarım arttı. Kişilerin acılarına saygı duymak, onlara güvenmek, travmalarının önemini ve varlığını tanımak ve sadece karşımızdaki başka bir birey olduğu için nazik olmak ve onlara kucak açmak, insanlara iyi geliyor. Hikâyelerini kendi sözleriyle anlatmaları için alan sağlamak; neyi nasıl ne zaman paylaşacaklarını kendileri seçmeleri onlara sahiplik duygusu veriyor, acıyı başkalarını eğitebilecek, iyileştirebilecek veya ilham verebilecek bir şeye dönüştürmelerine olanak tanıyordu.

Bu kişiler neden ülke ülke gezip, acılarına yeniden üzerine kata kata anlatıyorlardı?

Öte yandan yazmanın ve anlatmanın iyileştirici gücü bir illüzyon muydu?

İnsanın ruhunda ve hayatında derin izler bırakan bu travmatik olayları, kırık bir zile veya bir hediye kutusuna benzetebiliriz.

Zil bir kez kırıldığında, artık aynı tınıyı vermeyecektir. Aynı hayatı yaşamayacak, aynı yerlere gitmeyecek, aynı şekilde uyumayacak ve aynı alışkanları olmayacaktır. Ancak çalmaya devam edecektir. Travma sonrası kişi de yeni bir ses ve kimlik geliştirebilir.

Dışarıdan ambalajlı ve parlak görünen bir hediye kutusu, heyecan veren; güllük güllistanlık hayatlara benzeyebilir. İçinin karmaşık, kaybolmuş ve karanlık olduğunu kimseye fark ettirmeden tüm varlığını öyle sürdürebilir. İlk bakışta çekici görünebilir, ancak açıldığında içindeki karmaşayı ve acıyı görmek mümkündür. Ancak zamanla, içindekileri anlamak ve onlarla başa çıkmak, kişisel bir keşif süreci başlatabilir.

Sekiz ay önce tanıştığım bu değerli insanların hikâyesini o zamandan beri yazmak istiyorum. Hayatımda daha önce hiç tanımadığım bu iki kişiye neden kendimi ilk andan yakın hissetmiştim? Neden rahat hissetmeleri ve kendilerini anlatmaya alanları olmaları neden benim için önemliydi?

Pür dikkat onları dinlerken, söylememeyi seçtikleri veya söyleyemedikleri detaylara da dikkatimi veriyordum. Paylaşılanlar kadar hissedilen ama paylaşılamayanların da gücünü, sessizlikle biraz olsun barışık olmayı o an daha iyi anladım. Kelimelerin çok ötesinde olan travma bir kez daha gerçek yüzünü göstermişti.

Son gecemizde, Yael ve Sharon’la ortak alanda karşılaştık. Bana çok ısındıklarını ve rehineleri anan bir kolye vermek istediklerini söylemişlerdi. Bende olduğunu söyleyince, bu sefer Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu’nun[1] bluzunu hediye etmişlerdi. Hafızanın bir başka dışavurumu da nesneler, anıları ve hisleri tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererler. Bizimle paylaşmak istedikleri nesnelerin de anlamı ve derinliği vardı.

Travma, onu yaşayanları susturmak isteyebilir. Her anlattığından bunu yeniden iliklerine kadar hisseden travma sonrası hayatta kalan kişi, nasıl bu süreçten beslenir ve iyileşir?

Travma onları silmeye çalışsa da kurtulanlar hikâyelerine tutunur ve bu hikâyeler ilk olaydan çok daha ötede büyümeye ve yankılanmaya devam ederler. Ölmeyi reddeden hikâyeler bir hayatta kalma yoludur. Hayatı kalanı da aşar, uluslararası; diller arası; ruhlar arası bir yolculuğa çıkar. Birbirini hiç tanımayan iki kişi aynı hikâyeyi duymuş, içselleştirmiş ve her biri düşünce yolculuğuna çıkmış ve bu yolculuk yoluyla çevresini de bu sürece dâhil etmiştir.

Kurtulanlar sadece olaydan sağ çıkmakla kalmaz, hikâyenin yaşamaya devam etmesini sağlayarak travmanın kendisinden daha büyük bir şey yaratarak ondan daha uzun süre hayatta kalırlar.

Müziği nasıl yeniden kendi safımıza alıp iyileştirici gücünden yararlanabiliriz?

“Pembe gökyüzü, en korkunç gökyüzüyle kaplanmıştı…” dedi Yael.

Nova Festivali, barışın sesinin müzikle birleştiği bir festivaldi ve öyle hatırlanmalıydı.

Genelde bize keyif, huzur, sükûnet, eğlence veren; bazen hüzünlendirip düşündüren müzik, bu sefer kıyametin başlangıcıyla özdeşleşmişti. O trajik günde kaybedilen hayatların, gelecekle paylaşmak istedikleri hikâyeler, asla gerçekleşmeyen şarkıları ve hayalleri vardı. Yarım kalan danslar, gülüşler ve sevişler.

Kurtulanların, ailelerin ve toplumun bu söylenmemiş şarkıları "söylemeye" devam ediyor; çalışmaları, aktivizmleri, adalet ve hafıza için devam eden mücadeleleri kaybettikleri ömürlere bedel.

Onları dinledikten sonra benim bir parçam değişti. Hiçbirimiz eskisi gibi olamayacaktık. Onlar ise, hepimiz yeni bir doku oluşturalım diye, yeniden açtılar yaralarını…Ruh, hafıza ve kimlik yenilenmek zorundaydı. Travmanın yıkıcı doğası beraberinde hayatta kalmanın dönüştürücü gücünü ortaya çıkardılar.

Ancak yeniden doğuş mümkün müdür?

Kıyamet sonrası anka kuşunun tek bir tüyünü alan her kurtulan, kaybedilenlerin anısını ve yükselmeye devam etme gücünü gösterir.

Onlar hafızanın bir katmanını temsil ederken, ben ise farklı bir katmanındaydım. Onlardan dinlediklerimi alıp, iletme rolü ve sorumluluğu bendeydi. Dinleyerek ve gözlemleyerek öğreneceğimiz çok şey var.

Bazen çekine çekine anlatılan, ağza bile alınmaya korkulan derecede trajedilerden bahsetmenin belleğimizde ve belleğimizin kültürle etkileşiminde nasıl etkiler bırakıyordu?

Toplumun kolektif gövdesinde de derin yaralar bırakan 7 Ekim ve onu izleyen bir yıl, beraberimizde taşıdığımız ve söndürülemeyen ışıklar eşliğinde ilerliyor, karanlıkta adım atmamızı sağlıyorlardı.

Kurtulanlar ve anlatanlar, hafıza dokuyucuları olarak tarih yazıyorlardı. En karanlık zamanlarda bile bireysel hikâyelerin rehberlik etme ve ilham verme gücü, bize de güç verir. Bu hikâyeler tarihte yankılanmaya devam edecektir.

Tarih biz zamanla oynamak istesek de yaşanmaya devam ediyor. Bazı sayfalar sonsuza dek koparıldı, ama geçmişlerinden, sevdiklerinden ve güvenlik duygusundan koparılan insanların hikâyeleri hâlâ yazılmaktadır.

Kaybettiğimiz ruhların anılarını onurlandırdığımız, hikâyelerini anlatmaktan vazgeçmediğimiz, toplumsal birliğe tutunduğumuz, müziğin iyileştirdiği, genç ruhlar yeşerttiği barış dolu günlere…


[1] En önemli misyonları arasında tüm rehineleri evlerine geri getirmek; sevdikleri rehin tutulan yüzlerce aileye tıbbi, duygusal ve psikolojik destek sağlamak ve Hamas'a karşı uluslararası cezai sorumluluğun tesis edilmesi ve eylemlerinin savaş suçu ve insanlığa karşı suç olarak tanımlanmasını sağlamak vardır.

7 Ekim 2023'ten 24 saatten kısa bir süre sonra kurulan Rehineler ve Kayıp Aileler Forumu, hiçbir siyasi bağlantısı olmayan, sivil, gönüllülük esaslı bir organizasyondur. Forumda, ailelerden güvenlik, yargı, iletişim, reklam, yaratıcı ve diplomatik sektörlerdeki üst düzey isimlere kadar binlerce gönüllü yer almaktadır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün