Her ne kadar Tora´da belirtilen mitsvaların kök ve sebepleri manevi olsa da, çoğunun fiziksel olarak sağlıksal vs faydaları da vardır. Bu mitsvalardan ikisi ´etle sütü birlikte pişirip yemek´ ve ´şaatnez; yün ve ketenin birlikte yer aldığı kumaşlarla örtünmek´tir.
Bugün artık et ve sütün birlikte yer aldığı çizburger gibi ürünlerin ciddi hazım sorunları yarattığı aşinadır. Bu bağlamda, süt ürünlerinin mide suları ve asitlerini nötralize edici özelliği vardır. Nitekim ülser tipi mide hastalıkları olanlara doktorlar bazı süt ürünleri önerir. Et ürünlerinin ise, sindirim için normalde çok daha fazla mide suyu ve asitlerine ihtiyacı vardır. İnsan önce süt ürünü tükettiğinde, mide suları nötralize olur. Daha sonra et yerse, yeni mide su ve asitleri oluşarak eti sorunsuzca sindirebilir. Ancak etli süt ürün aynı anda yenirse, et için üretilen özel mide suları da sütün sayesinde etkisiz hale gelecek ve sindirim gerektiği gibi yapılamayacaktır. Olaya manevi boyutta bakarsak, beyaz renkteki süt ‘Hesed/iyiliği’, kırmızı renkteki et ise ‘Gevura/yargıyı’ temsil eder. Ben İş Hay “Önden açığa çıkan Hesed; iyilik, sonra gelebilecek yargıları bastırabilir, ama önce yargılar ortaya çıkarsa, sonra Hesed gelse bile bu kez yargılar onu bastırabilir” demiştir. Buna benzer bir durum ‘şaatnez’de de vardır. Isıtma özelliğine sahip yün beyazdır, ‘Hesed/iyilik’ kökünden kaynaklanır. Soğutma özelliğine sahip keten ise kızıldır, ‘Gevura/yargı’ kökünden kaynaklanır. Keten sıcak iklimleri seven bir bitki iken, yün soğuk iklimlerle bağlantılıdır. Keten yazlık giysilerde ferahlatıcı özelliği ile kullanılırken, yün ise kışlık giysilerde ısıtıcı özelliği ile kullanılır. Bunları karıştırdığımızda, yani yargı ve iyiliği bir fiziksel ortamda bir araya getirmeye kalkınca, sorunlar ortaya çıkar. Nitekim Adem'in çocukları Kayin ketenden bir korban, Evel ise yünü kırkılmamış hayvandan korban getirdiğinde, Tanrı Evel'in korbanını kabul etmişti. Kayin bu durumu kıskanmış ve sonunda kardeşini öldürmüş, kırmızı kanını toprağa dökmüştü. Fiziksel boyutta da bugün dermatologlar, keteni ve yünü birlikte giymenin, tedavisi zor bir deri hastalığına sebep olduğunu belirtir. Bu hastalık, söz konusu elyafların çakışan soğutma ve ısıtma özelliklerinin deride yarattığı dengesizlikten kaynaklanır.
Şofarın çığlıkları
İnsanın çektiği acının derecesine göre bazı tepkileri vardır. Acı katlanılabilir bir seviyedeyse acısını sözlerle ifade edebilir, bazı şikâyet sözcükleri edebilir. Ancak acı dayanması zor bir hale gelirse, artık onu ifade etmeye sözcükler yeterli değildir. Acının derecesine göre ağlamalar, inlemeler, hıçkırıklar devreye girer. Önce ağlayarak haykırır insan ‘aaaah! aaaah!’ diye. İşte Şofar çalınırken ilk ses olan ‘Tekia’ bu düz ve uzun çığlığı temsil eder. Yahudi'nin ruhu Tanrı’dan uzaklaşmış ve acı çekmektedir. Acı daha da yükselince inlemeler başlar ‘Şevarim tue tue tue’ sesleri bu inlemeleri ifade eder. Ve artık acı da daha artınca, hıçkırıklar gelir; ‘Terua tu tu tu tu tu’, bu hıçkırıkları ifade eder. Şofar işte Bene Yisrael'in ruhunun Tanrı’dan uzaklaşmasından dolayı pişmanlığını ve çektiği acıları ifade eder. Şofarın çığlıkları acılı ruhu uyandırır ve teşuva yaptırarak tekrar Tanrı’ya yaklaşmasına yardım eder. Şofar sesiyle Bene Yisrael Aşem’i tekrar kralı ilan eder.
Arizal’dan Kipur’da bir segula
Kipur musaf duasında okunan Koanim bölümüyle ilgili Ari Akadoş’un bir segulası vardır; Birkat Koanim okunurken, her kelimede el parmaklarındaki boğumlarımızı sayıp son kelime olan ‘şalom'da da avuç içine dokunmak. Bu hareketin yıl boyunca elimizle yapacağımız eylemlere beraha vereceğini söyler Ari Akadoş. Bunu da şöyle açıklayabiliriz: Birkat Koanim’de üç cümleden oluşan 15 kelime vardır ki, Aşem’in YaH isminin gematriasıyla bağlantısıdır. Aynı zamanda üç cümlenin de ilk kelimeleri ‘Yud’ harfiyle başlar ve ikinci kelime olan Aşem’in (Y-H-V-H) son harfi ‘Hey’ olarak devam eder. İnsan elindeki parmaklarda da 14 boğum vardır. Avuç içi ile beraber 15 eder. Bu şekilde 15. kelime olan şalomda avuç içine dokunarak elimizle yapacağımız eylemlere berahayı çekmiş oluruz.
Roş Aşana ve Kipur’da beyaz
Roş Aşana ve Kipur’da beyaz giyinme âdeti vardır. Bu günler hem yargısal mahkeme günleridir, hem de bayramsal yönleri vardır. Beyaz renk giymek de hem mahkemede suçsuz, temiz olduğumuzun bir göstergesidir, hem de bu düşünceyle o günlerde bayram gibi sevinç duyabileceğimizi gösterir. Nitekim Kipur bir yandan senenin en hassas ve ağır orucunu içerirken, bir yandan da senin en mutlu günlerinden biridir. Çünkü Kipur günü, çöldeki neslin altın buzağı günahı affedilmiş ve onlara yeniden On Emir tabletleri verilmiştir. Beyaz, aynı zamanda melek gibi olmayı da simgeler ki, Kipur’da kendimizi melek seviyesinde görerek, Şema cümlesine meleklerin verdiği bir cevap olan ve normal günlerde sessiz söylenen “Baruh Şem Kevod…” cümlesini sesli söylüyoruz. Yine Kipur’da melekler gibi yiyip içmiyoruz ve normalde talitsiz yapılan arvit duasında beyaz talitlerimizi giyiyoruz. Beyaz aynı zamanda Kipur’da Kodeş Kodaşime girerken Kohen Gado’lun giydiği beyaz keten kıyafeti de simgeler.
Yaratılışın Elul ayında başlaması
Tanrı yaratılış için Elul ayını seçmiş ve 25 Elul’de yaratılışa başladıktan sonraki altıncı gün olan 1 Tişri’de insanı yaratmıştır. İnsanın yaratılması ve ilk günahı işlemesi ile yargı süreci de başlamıştır. Ama Tanrı’nın yaratılışa başlamak için seçtiği Elul ayı, aslında merhametin en üst boyutta olduğu bir dönemdir. Nitekim her günün, her dönemin, bayramın enerjisi daha yaratılıştan beri mevcuttur ve Elul ayı, bikurim mitsvasının, maaser mitsvasının, sadakaların yapıldığı en olumlu ve merhamet çekici dönemdir. Tora'nın ilk kelimesi olan ‘Bereşit/ başlangıçta’ kelimesi de, bir anlamda ‘be-reşit/ ilkler için’ olarak da algılanabilir. Tanrı adeta evreni ilkler için yaratmıştır. İlk meyvelerin ve ilk çocukların (behor) Tanrı’ya adanması ve böylece her şeyin yaratıcısının ve sahibinin Tanrı olduğunun kabul edilmesi, Tanrı’nın sevgi ve merhametini uyandırır ve günahla ilgili yargıyı yumuşatıcı etki yapar.
Bunları biliyor musunuz?
* 1 Elul’un, Moşe’nin ikinci 10 Emir tabletlerini almak için Sina Dağına çıktığı gün olduğunu. Bundan 40 gün sonra (10 Tişri’de) dağdan indiğini ve bu günün de, nesiller boyunca af günü olan Kipur olduğunu. İlk manevi ışığın, yaratılışın ilk günü olan 25 Elul’de yaratılıp sonra da saklandığını. Yaratılışın altıncı günü olan 1 Tişri’de ise insanın yaratıldığını ve aynı gün ilk günah gerçekleştiği için, bu Roş Aşana gününün ebedi bir yargılama günü olduğunu.
* Tanrı'nın aslında Bet Amikdaş’ın kurulduğu gün onu yıkmaya karar verdiğini. Bunu ifade eden Yermiyau Kitabı’nda, Tanrı’nın “Bu şehir benim için onu inşa ettiklerinden beri öfke kaynağı oldu” dediğini. Bunun sebebinin de, Şelomo’nun firavunun kızıyla düğününü Bet Amikdaş’ın açılış gününe denk getirmesi ve düğünün coşkusunun, Bet Amikdaş’ın açılış coşkusunu bile geçmiş olması olduğunu.
* Şemot’ta yer alan “Sana katilin sığınabileceği bir yer sağlayacağım” pasuğundaki kelimelerin baş harflerinin ‘Elul’ kelimesini oluşturduğunu. Bu manada teşuva yaparak özümüze döndüğümüz Elul ayının, yargı dönemi ‘yamim noraim’ öncesi bizim için bir sığınak oluşturduğunu.
* Elul ayının burcunun başak ‘virgo’ olduğunu. Virgonun, ‘virgin’ yani ‘saf, bakir’ anlamını verdiğini. Nitekim bu ayın enerjisinin, teşuva yaparak günahlarımızdan arınabilmemize ve saf olan özümüze dönmeye olanak sağladığını. Tişri ayının burcunun ise, terazi ‘libra’ olduğunu. Nitekim onun da enerjisinin yargı, denge ve adaleti sağladığını.
* Tora’da “Akranını gizlice öldüren lanetlidir” pasuğunda, gizlice öldürme teriminin ‘laşon ara’yı tanımladığını. Bu günahı ilk işleyenin yılan olduğunu ve bu yüzden lanetlendiğini. Birisi hakkında laşon ara konuşan kişinin, ona gizlice zarar verdiğini. Aynı zamana, akranını gizlice öldürmek teriminde ‘baseter/ gizlice’ kelimesinin gematriasının da 622 olup bunun da ‘laşon ara’nınkiyle eşit olduğunu.
* Ester’in, Mordehay ona sorumluluğunu hatırlatana kadar, düşük bir profil olarak yer aldığını ve risk almaktan kaçındığını. Ama sorumluluğunun farkına varır varmaz güçlenip hızla harekete geçerek risk aldığını ve sonunda büyük başarılara imza attığını. Bu tecrübeyi her Yahudi’nin bir hayat dersi olarak kabul etmesi gerektiğini.
Bu Tora sözcükleri, rahmetli sevgili babam Mordehay( Marko) Ennekavi Ben Roşa’nın ruhunun yükselmesi içindir
Sorularınız ve görüşleriniz için adresim; [email protected]