Eli Erdem Demiröz
7 Ekim 2023 saat 6.29’da Ortadoğu, Hamas’ın İsrail’e saldırısından sonra dönüşü olmayan yeni bir yola girdi. Bu yeni yolun nereye gideceği hakkında her ne kadar farklı fikirler olsa da tüm bu fikirlerin müşterek olduğu tek konu antisemitizmin global anlamda yükseleceğidir. Kaldı ki son bir senede yaşanan gelişmeler bunu da doğrular niteliktedir. Yakın zamanda İzmir Kemeraltı’nda bulunan Sinyora ve Algazi sinagoglarına saldırı düzenlenmesi, Türk Yahudi Toplumu’nun sosyal medya hesaplarına düzenli olarak hakaret ihtiva eden mesajlar atılması antisemitizmin gelmiş olduğu noktayı ne yazık ki gözler önüne sermektedir. Tüm bunların yanı sıra haber kanallarında düzenli olarak Yahudilik ile Kutsal Kitabımız Talmud ve Tora hakkında cinsel sapkınlıktan tutun satanizme kadar giden yorumların getirilmesi de Türk Yahudi Toplumunu endişeye düşürmektedir.
Tarih boyunca insanoğlu din savaşları adı altında birbirinin kanını dökmüştür. Bunun bedelini de hep masum insanlar kanlarıyla, mallarıyla ve canlarıyla ödemiştir. Günümüzde İran da Şii hilali kisvesinde başta Türkiye ve İsrail olmak üzere bölgenin güvenliğini tehlikeye atmaktadır. İran 21. yüzyılda bölgede yayılmacı bir politikayı uygulamaya çalışmaktadır. Ancak tarih bu kötü sahnelere şahit olduğu gibi uygarlığın parladığı, aydınlanmanın yaşandığı zamanlarda tüm dünyayı etkileyen büyük Yahudi alimi Moşe ben Maymon (Rambam) gibi bir filozofu yetiştirmiştir. Yine Rambam’ın oğlu Avraham ben Moşe Mısır Yahudi cemaatinin hahambaşılığını yapmış ve tasavvuf üzerinden Yahudi ve İslam inançlarının ortak noktalarını vurgulamıştır. Bakara suresinin tefsiri üzerine yazdığı Tefsir el-Bakara İslam alimlerince de değer atfedilen bir eserdir. Mişkat el-Envar (Nurların Kandili) isimli eserinde de yine Yahudi mistizmini ve İslam tasavvufunu bir araya getirmiş ve bu iki düşünce sistemiyle Tanrı’ya nasıl ulaşılabileceği yönündeki yöntem ve fikirlerini beyan etmiştir.
Yahudiliğe yapılan saldırılar ilginçtir ki inancımızın özüne yöneliktir ve kutsal kitabımız Tevrat’ın sözde tahrif olmasını merkeze almaktadır. Halbuki İslam dünyasında Tora’nın tahrif edilip edilmediği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. İbn Haldûn’a göre, kutsal metinlerin tahrifi değil, bu metinlere yapılan yorumların yanlış yönlendirilmesi söz konusudur. Mukaddime adlı eserinde Yahudilerin kutsal kitaplarına tahrif yaptıkları iddiasının ciddi âlimlerce kabul edilmediği ifade edilir; çünkü kutsal metinlere karşı duyulan saygı ve Tanrı’nın kendi metnini koruyacağı düşüncesi, bu tür müdahaleleri engeller. Diğer İslam âlimlerinden olan Makrîzî ve Şah Veliyyullah ed-Dihlevî ise, Yahudilerin asla Tora metninde değil, tercümelerinde ve yorumlarında farklılık gösterdiğini belirtir.
7 Ekim sadece İsrail’i ve komşu ülkeleri etkilemedi daha doğrusu tüm dünyayı içine alan bir kaosun içine sürükledi. Bir yanda Hamas tarafından kaçırılan rehineler için “Rehineleri Derhal Eve Getirin” sloganı söylenirken diğer yanda masum Arap siviller için sloganlar atılmakta. Ancak bu sloganlar söylenirken aralarında “Nehirden denize” gibi İsrail’in varlık hakkını hedef alan sloganlar da söylenmekte. Halbuki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da İsrail’in varlık hakkının tehdit edilmesine Türkiye’nin razı olmayacağını da eski bir konuşmasında belirtmiştir.
Umarım ki 7 Ekim ve sonrasında yaşanan süreç bölgeye barış ve huzuru bir an önce getirir. Hem Gazze’de tutulan esirler ivedilikle evlerine döner hem de yaşanan sivil ölümü de artık bir son bulur. Nitekim Talmud’un Taanit 22a bölümünde Rabbi Yohanan, Rabbi Elazar adına şöyle der: "Barışı dünyaya yaymak, Tora öğreniminden daha üstündür." Yine Avot d'Rabbi Natan 12:3’te "Barışı yaymak için çaba gösteren her kişi, Tanrı’nın yakınlığına ulaşır." buyurulur.