Almanya Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan 16 eyaletten biri olan Saksonya Anhalt (Almancası: Sachsen-Anhalt) geçtiğimiz 7 Ekim’de akılalmaz bir olaya şahitlik etmişti. Olayın gerçekleştiği kasaba: Zeitz. Kentin tüm tökezleme taşları yerinden sökülüyor.
Almanya’nın doğusunda bulunan bu eyaletin aynı zamanda en büyük kenti, 9 Ekim 2024’te 5. yıldönümünü kutlayan sinagog saldırının olduğu şehir Halle’den başkası değildir.
4 yıl önce “Tökezleme Taşları” hakkında ilk yazımı yazmıştım. Yazıda projenin doğuşunu, altındaki anlamı, toplum ve özellikle Şoa kurtulanları ve aileleri tarafından nasıl algılandığını ve bakış açısının nasıl kişiden kişiye değiştiğinden bahsetmiştim. Ondan kısa süre önce de ilk defa bir tökezleme taşına kendim tökezleyerek fark etmiştim varlığını.
Bir kere fark ettin mi her yerde görüyor insan zaten. Almanya’da olup da bunu es geçmek pek de mümkün değil.
Almanca Stolpersteine, Tökezleme Taşları, Holokost’un Yahudi, Sinti, Roman, engelli, karşıt, Afro-Alman, asosyal gibi diğer tüm kurbanlarını anan özelliği ile diğer anıtlardan ayrılıyor. Taşların üstündeki yazı, “Burada yaşadı” diyerek başlıyor ve ölen kişinin adı, doğum tarihi ve başından geçen cinayet, sınır dışı, kamp, intihar gibi son olayları da belirtiyor.
Projenin yaratıcısı Gunter Demnig, Talmud’dan alıntı yaparak: “Bir kişi yalnızca ismi unutulduğundan unutulur.” demişti.
Bir taş, Bir isim, Bir insan, demiştik.
Unutma, unutturma, demiştik.
Öldürülen, sürülen, evinden edilen, kurtulmayı başaran, kurtulamayan ve bu projeye dâhil edilen her isim ve her insan için vardı bir tökezleme taşı.
Almanya’da bas bas önemi vurgulanan “Erinnerungskultur”, yani Anma Kültürü tarihi kültürel mirasın farklı yollarıyla hatırlaması, topluma kazandırılmasıydı aslında.
Mezarlığı, evi, zaten kendileri de olmayan bu insanların taşları da böylesi bir günde söküldüğünde geriye ne kalıyordu?
Orada yaşadıklarına dair kanıtlardan öte, hikâyeleri ve anıları da yok edilmek isteniyordu.
Polis, olayın akabinde bu eylemin doğası gereği Yahudi karşıtı olduğunu varsayılabiliceğini belirtti (!) ve soruşturmayı sürdürüyor. Bu tökezleme taşlarının çalınmasının ilk seferi değil, fakar artan antisemitizm ve bu korkak eylemin Hamas’ın katliamının 1.yılında gerçekleştirilmesi de tesadüf olmasa gerek.
Orijinal sanatçıya göre, 100.000 taştan yaklaşık 900'ü bir noktada çalındı. Bu rakam 7 Ekim 2023'ten bu yana fırladı.
Savaşın toplum ve insan hayatındaki korkunç bedellerinin yanı sıra savaşın nefreti tetiklediği ve Yahudi yaşamına saldırıları ve vandalizmi arttırdığı da ortada.
Tarihi çalmak ve masum insanların anıtları tahrip etmek suç.
Hırsızların kurbanların anısını silmede başarılı olmamalarını sağlamak bizim sorumluluğumuzda. Önemli tarihi ortadan kaldırmada ve geçmiş ve şimdiki nefretin derslerini silmede asla başarılı olmamaları adına farkındalık yaratmak bugün yapabileceklerimizle alakalı.
Önce tökezleme taşları, anıları ve hayatları çalınan 10 kişi hakkında bilgi sahibi olalım.
Katledilen Yahudilerin anıtlarını da Şoa’dan bu yana Yahudilerinin en büyük katliamının yıldönümünde yok etmeye çalışmak ve çalmak, anılarına bir katliam daha yapmaktır.
Nefrete ve toplumsal kutuplaşmaya eğitim ile ışık tutalım!
Bir saatçi çifti. 1938'de Brüksel'e kaçtılar. Hermann, 1940'ta hastaneye giderken yolda öldürüldü. Lydia, Auschwitz'e sürüldü ve 1942'de öldürüldü.
Neusalz an der Oder'de doğdu ve Jacob Lewy ile evlendi. En son Zeitz'de dul olarak yaşadı ve savaşın başlamasından sonra Berlin'e taşındı. Kızlık soyadı Hesse olan Lewy, 1 Mart 1943'te Berlin'de Gerlachstrasse 19-21 toplanma kampında öldü. 988/1943 numaralı ölüm belgesine göre ölüm nedeninin kalp krizi olduğu belirtiliyor. Lewy’nin daha önceden Auschwitz'de öldürüldüğünün varsayıldığı, ancak sonradan bilindiği gibi daha önce Berlin’de öldüğü açıklanmaktadır.
Hristiyanlığa geçmesine rağmen Kasım Pogromu sırasında tutuklanmasının ardından Buchenwald'dan kaçtı. Belçika'da tekrar yakalandı ve 1942'de Auschwitz'e gönderilip öldürüldü.
Aile bir moda mağazası işletiyordu. 1940'ta Halle'ye kaçtı. Emma 1940'ta bir huzurevinde öldü. Bertha sürgün edildi ve Theresienstadt Gettosu'nda öldürüldü. Bertha'nın oğlu Siegfried Majdanek'e sürgün edildi ve 1942'de öldürüldü.
Gustav 1942'de Brandenburg Hapishanesi'ne sürgün edildi. Daha sonra Auschwitz'e sürgün edildi ve varışta öldürüldü. Hilda 1935'te tutuklandı ve hapsedildi. Kauen toplama kampına sürgün edildi ve öldürüldü. Kızları Ingeborg, 1942'de Auschwitz'e sürüldü ve 1943'te öldürüldü.
Ekim’in 19'unda bu olay vesilesiyle yerel bir şehir turu düzenlenecek ve yerinden sökülen tökezleme taşlarının yerleri ziyaret edilecektir.
Bilinmeyen kişilerin Zeitz'de 10 tökezleme bloğunu çalmasının ardından Burgenlandkreis bölgesi anıt plaketleri için bağış toplama kampanyası da başlattı. Sadece birkaç gün içinde Almanya'nın her yerinden neredeyse 18.000 Euro toplandı. Bu, daha fazla tökezleme taşının döşenebileceği anlamına gelir. Bilgi verenlere de 1000 Euro ödül teklif edildi.
Errol Morris: “İnsanlar arşivleri yakabilir; insanlar kanıtları yok edebilir, ama tarihin yok edilebilir olduğunu söylemek, tarihin öznel olduğunu söylemekten farklıdır.
Cehalet ve saygı yoksunluğunun bir kez daha tarihi gölgelediği ve kültürel mirasın devamlılığını tehdit ettiği bu dünyada, eğitimin ve öğrenmenin rolü büyük. Şoa/Holokost inkârı ve antisemitizm su yüzüne çıktıkça, tarihi koruma ve paylaşılan değerleri savunmanın önemi ön saflarda yer almaktadır.
Böyle zamanlarda öğretmek, önyargı ve yanlış bilginin karanlığına karşı bilgiyi kullanmak, geçmişin hikâyelerinin silinmemesini, çarpıtılmamasını veya unutulmamasını sağlamaktır. Bu yolla sadece geçmişten ve tarihten güç almayız, aynı zamanda her türlü nefretin yeniden canlanmasına karşı uyanık olacak bir neslin şekillenmesine yardımcı oluruz.
Kaynaklar: