Avrupa solu, antisemitizm ve ırkçılık

Perspektif
16 Ekim 2024 Çarşamba

Laurent Mignon

19. yüzyılın sonlarına doğru Almanya’da sosyalist hareketin önderlerinden August Bebel’in (1840-1913) büyük bir endişesi vardı; işçi sınıfında ve üniversite öğrencileri arasında yayılan antisemitizm.  Bu vahim meseleye dair, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin 1893’te Köln’de düzenlenen yıllık kongresinde Bebel, 28 Ekim tarihinde, ‘Sosyal Demokrasi ve Antisemitizm’ başlıklı konuşmayı vermişti1.

Delegeler tarafından sık sık alkışlanan konuşmasında Bebel, antisemitizmin tarihine genel bir bakış sunmuş ve antisemit hareketin sosyal yapısını incelemişti. Ayrıca antisemit düşünür ve politikacılar tarafından öne sürülen dinî, ekonomik, toplumsal ve ırkçı argümanları irdeleyip çürütmüştü. Bununla birlikte bugün hâlâ Yahudi düşmanlığı konusunda önde gelen kuramsal Marksist metinlerden sayılan ‘Sosyal Demokrasi ve Antisemitizm’, Karl Marx'ın (1818-1883) Yahudi Sorunu Üzerine (1843) başlıklı son derece sorunlu çalışmasının etkisinin altındaydı. Marx’ın denemesinde Yahudi düşmanlığına varan ikirciklik Bebel’de de vardı. Daha sonra Bebel, belli bir ölçüde, bu sorunun farkına vararak konuşmasının 1906’daki yeni baskısında bazı cümleleri yeniden formüle etmişti.

Bebel, işçi, köylü ve öğrencilerin kapitalizmin yol açtığı adaletsizliklere karşı duydukları öfkeyi̇, kafalarında kapitalistleri̇ cisimleştiren hayali̇ Yahudilere yöneldiklerini savunuyordu. Devrimci olma potansiyeli olan toplumsal grupların bu hatalı tutumunun eğitim yoluyla sosyalistler tarafından düzeltilmesi gerekiyordu. Düzeltildiği takdirde öfkeleri, adaletsiz ekonomik sisteme karşı devrimci bir öfkeye dönüştürülebilirdi. Bu değerlendirme Bebel’indi tabii. Marksist kuramcının kapitalizm eleştirisi benimsenmeyebilir, ama analizinde antisemitizmle mücadele açısından anlamlı bir nokta vardı: Sorunun kapitalizm olduğunu vurguluyordu, Yahudiler değil.

19. yüzyılın sonlarında bunu söylemesi dikkate değerdi. Bebel muhafazakâr bir siyasi hareket olarak antisemitizmin etkisine karşı koymaya çalışırken, sol antikapitalizmin içinde de Yahudiliği kapitalizm ve finans dünyasıyla özdeşleştiren antisemit yaklaşımların var olduğunun farkındaydı. Solda da ekonomik antisemitizmin ırkçı yakıştırmalarla iç içe geçmiş olduğunu biliyordu. Konuşmasıyla partisinin militanlarına da çekidüzen vermek istiyordu.

August Bebel, 7 Ekim 2023 sonrasında bütün Avrupa’da demokratik ve devrimci sollarında yaşanan gelişmeleri görseydi ne derdi? İsrail karşıtlığı adına solun ve ilericilerin birçok kesimi meydanlarda antisemit hareketlerle el ele yürümeleri hakkında ne düşünürdü? Çok acı tarihsel nedenlerden ötürü Almanya’da demokratik solun İsrail Devletine yönelik meşru eleştiri kisvesine bürünmüş antisemit argümanlara karşı uzun yıllar tavır gösterdiyse de, o da artık değişti ve Almanya solu da Avrupa’yı saran anti-Siyonist dalganın etkisi altına girmiştir.

Tıpkı sağda olduğu gibi solda da antisemitizmin çeşitli formları var. Batı dışındaki ülkelerde olduğu kadar olmasa da Avrupa radikal solunun bazı akımlarında ekonomik antisemitizmin izleri hâlâ görülmektedir. Ancak bugünlerde solda antisemit kinayeler daha çok Siyonizm karşıtlığı bağlamında yeni bir hayata kavuşmuştur. 2000'lerden ve yeni sol hareketin hegemonyasından bu yana – hoş da, ‘eski’, Sovyet yanlısı solun bir antisemitizm sorununun olmadığı anlamına gelmiyor bu – emperyalizm ve sömürgecilik karşıtlığı adına, İsrail bir çeşit ‘izdüşüm alanı’ haline geldi. Başka demokratik ülkelerden beklenmeyen davranışlar İsrail’den istemek yaygın. Yahudi halkının kendi kaderini tayin etme hakkı reddedilmektedir. Ayrıca antisemit stereotiplerin İsrail'e yansıtıldığı ve böylece İsrail'in bir çeşit ‘kolektif Yahudi’ olarak ötekileştirildiği, yani sözde ‘Yahudi özelliklerinin’ İsrail Devletine atfedildiği gözlemlenebilir. Örneğin Londra’dan Paris’e Filistin’i destekleyen gösterilerde İsrail'e yönelik ‘çocuk katili’ suçlaması, antisemit ‘ritüel cinayet’ iddialarını hatırlatmaktadır. ABD'de baskın bir İsrail lobisi olduğu iddiaları da ‘Yahudilerin dünya hakimiyeti’ konulu aşırı sağcı ve dinci propaganda iddialarının yeni bir versiyonu gibi görünüyor. BDS, yani Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar hareketinin, Yahudi işletmelerine yönelik Nazi boykotuyla ruhani ve entelektüel akrabalığını görmemek için ciddi derecede miyop olmalı. Nazilerden söz açılmışken, Şoa’nın İsrail tarafından araçsallaştırıldığı suçlamasının, Şoa’yı inkâr eden aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürdüğü ayrıca vurgulanmalı. Örnekler maalesef çoğaltılabilir. İsrail’e gelince sanki sol sağa dönüşmüş.

Mesele, Avrupa’da birçok sol hareketin içinde Nakba söyleminin Kutsal Topraklar’daki çatışmanın tarihine bakmak için tek geçerli anlatı olarak benimsenmiş olmasıdır. Bu söylemin karakteristik özelliklerinden biri, Filistinliler adına işlenen her türlü terör eyleminin İsrail Devleti’nin kuruluşuna meşru bir tepki olarak kabul edilmesidir. 7 Ekim’deki barbarlık da öyle değerlendiriliyor. Başka bir deyişle bu söylem Filistinlilerin her türlü ahlaki failliğini ve bireysel özerkliğini reddeder. Yani tek yönlü Nakba odağı, bir yandan Yahudilerin Avrupa ve Yakındoğu'da yaşadıklarına ve nihayetinde İsrail Devleti’nin kuruluşuna yol açan deneyimlere yer bırakmadığı için Yahudilerin tarihini yok sayıyor. Diğer yandan, ki bu da tarihin acı bir cilvesi olsa gerek, bu söylem Filistinlilerin ahlaki failliğini inkâr ederek onların insanlığını da inkâr ediyor.

Çelişkili görünen bu durumun nedenini anlamak için sol düşüncenin bir başka klasik metnini okumak faydalı olabilir. O da Frantz Fanon’un (1925-1961) yazmış olduğu, sömürgecilik karşıtı düşüncede etkili olan ‘Peau Noire, Masques Blancs / Siyah Deri, Beyaz Maskeler’, (1952) başlıklı kitap. Kitabında, Fanon, Antiller'den gelen felsefe profesörüyle yaptığı konuşmayı hatırlar ve hocasının ona her antisemitin mutlaka ırkçı olduğunu gösterdiğini yazar:

“İlk bakışta, antisemitin tutumunun negrofobunkine [siyahi düşmanı] benzemesi şaşırtıcı görünebilir. Antiller kökenli felsefe öğretmenim bir gün bana bunu hatırlattı: ‘Yahudiler hakkında kötü şeyler söylendiğini duyduğunuzda, dinleyin, sizden bahsediliyor.’ Ve ben [hocamın] evrensel anlamda haklı olduğunu, bunun benim kardeşimin kaderinden bedenen ve ruhen sorumlu olduğumu demek olduğunu düşünmüştüm. Ama artık anladım ki, basitçe söylemek istediği şey, her antisemitin mutlaka negrofob olduğuydu”2.

----

1 Eklerle birlikte metnin 1906 versiyonu buradan okunabilir: August Bebel, Ausgewählte Schriften und Reden, 3. cilt içinde “Sozialdemokratie und Antisemitismus”, haz. Anneliese Beske vb. (Münih vb: KG Saur, 1995), 363-398.

2 Frantz Fanon, Peau noire, masques blancs (Paris: Editions du Seuil, 1952), 98.  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün