“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•İsrailliler, ilk günlerde Hamas´ın 7 Ekim saldırısına ilişkin görüntüleri yayınlamaktan kaçındığı için örgütten ve taraftarlarından gelen tepki bu haberlerin yalan olduğu şeklindeydi. Fakat zamanla videolar yayınlanmaya başlayınca, Katar´da “itibardan tasarruf olmaz” şiarıyla beş yıldızlı hayattan taviz vermeyen Hamas liderlerinden dolar milyarderi Meşal, “savaşta bunlar oluyor” demek zorunda kaldı. Gazi Hamad da “sivil nüfus bölgenin parçası, sahada komplikasyon oluyor” diyerek “7 Ekim´de olanlar”ı kabul etti. Fakat yeni Aksa Tufanlarıyla İsrail´e saldıracaklarını, yani yine 10 aylık bebekleri rehin alıp savaş başlatacaklarını rahatlıkla söyleyebildi. Yine Hamas´ın konforlu Katar kadrosundan Halil el Hayya, Hamas militanlarının 7 Ekim´deki dehşet verici katliamını ve bazı naaşların Gazze sokaklarında tekbirler eşliğinde dolaştırılıp teşhir edilmesini önemsiz hata gösterebildi. KENAN ÇAMURCU – www.medyascope.tv

İzak BARON Diğer
16 Ekim 2024 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • 7 Ekim sonrası gerilen Türkiye-İsrail ilişkileri Türkiye’deki Yahudi toplumunu olumsuz etkiliyor – SERDAR CEBE

Tel Aviv’de yaşayan ekonomi, politika ve veri uzmanı Dr. Emre Akanak 7 Ekim saldırıları ve İsrail’in Gazze operasyonlarından sonra Türkiye’de artan Yahudi karşıtlığının, ülkeyi Yahudiler için yaşanacak bir yer olmaktan çıkardığı görüşünde.

Akanak, “Bu bölgede yaşananlar Türkiye’deki cemaati yakından etkiliyor. Çünkü burada Türkiye’deki cemaatin akrabaları yaşıyor. Hatta 7 Ekim’de onların da kayıpları oldu. Ama aynı zamanda şöyle bir durum var, İsrail’de askerlik yapan insanlara karşı Türk vatandaşlığından çıkarılma korkusu var. Tüm bunlar biraraya geldiğinde şöyle bir şey var, Türkiye’deki Yahudi cemaatinin özellikle genç neslin daha da azalacağı, artık Amerika Birleşik Devletleri gibi başka ülkelere gideceği kesin görünüyor” dedi.

Türk Yahudi Cemaati içindeki tedirginliğin iyice arttığına işaret eden Dr. Akanak, “Tedirginliğin olduğu çok büyük bir gerçek. En azından mesela bir çorap markası (Penti) sadece sahipleri Yahudi olduğu için boykot ediliyor ki İsrail ile hiçbir alakaları ve bağları yok. Bunları alt alta koyduğumuzda Türkiye giderek Yahudiler açısından yaşanacak bir yer haline gelmiyor. Ciddi bir antisemitizm dili var Türkiye’de.”

Türkiye’de yaşayan Yahudi cemaati de İsrail’in Gazze operasyonu ile ilişkilendirilmelerine karşı çıkıyor ve yüz yıllardır birlikte huzur için yaşadıklarını söylüyor; bununla birlikte, internet üzerinden yapılan Yahudi karşıtı nefret söylemlerinden korkuyorlar.

https://d33vxfhewnqf4z.cloudfront.net/a/ekim-7-sonrasi-gerilen-turkiye-israil-iliskileri-turkiye-yahudi-toplumunu-olumsuz-etkiliyor-/7816572.html

 

  • Nesim Bencoya: Netanyahu’nun politikalarından sorumlu tutulamayız – TUĞÇE YILMAZ

“O gün orada değildik, bize gönderilen bir fotoğrafla olaydan haberdar olduk. Birisi gelip iki kapıya da kırmızı boyayla kanlı el işaretleri çizmiş ve bir de rakamla ‘5.60’ yazmış. Ne anlama geldiğini bilmiyorum, belki bir kod. Birisi bana Kur'an'dan bir ayetin bir kısmı olabileceğini söyledi; ama araştırmadım.

 

“Olay 7 Ekim'in yıldönümünde gerçekleşti. Tabii ki protesto edilmesi gereken şeyler var ve herkesin de protesto hakkı var; ama Türkiye'deki Yahudileri Netanyahu’nun politikalarından sorumlu tutmak ya da bu tür nefret eylemlerine maruz bırakmak son derece yanlış ve kötü sonuçlar doğurabilir. Elbette birinin kafası atmış ve bu işi öyle de yapmış olabilir.”

https://bianet.org/haber/nesim-bencoya-netanyahunun-politikalarindan-sorumlu-tutulamayiz-300581

 

  • Osman Elbek@osmanelbek

“İsrail, Türkiye’ye saldıracak” hikayesi gerçek değil ama İzmir’in Kemeraltı Çarşısı’ndaki iki sinagoga 7 Ekim’de düzenlenen antisemit saldırı tümüyle gerçek…

“Kanlı El” işaretleri ve “5.60”.

https://x.com/osmanelbek/status/1844309136210788744

 

  • “7 Ekim’de olanlar” Müslüman vicdanda neden ahlakî kriz yaratamadı? - KENAN ÇAMURCU

Hamas’ın Gazze lideri Yahya Sinvar’ın, örgütün Katar kadrosundan bile gizleyerek 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği eyleme cevaben Netanyahu’nun Gazze’yi haritadan silecek askerî harekâtı başlatmasının yıldönümüydü. Bir haber kanalında uluslararası siyaset akademisyeni unvanıyla konuşan şahıs, Hamas militanlarının Gazze’ye sınır İsrail köylerinde gerçekleştirdiği masif kıyım, kırım ve katliam için “7 Ekim’de olanlar” tabirini kullanmayı tercih etti. Buna mukabil konuşması boyunca İsrail-Hamas savaşının takdimi için Yahudiler aleyhinde inşa edilmiş makbul, ilişik, popüler antisemitik dilin tüm öğelerine coşkuyla resmi geçit yaptırdığını hatırlatalım. Belki de Gazzelilerin, İsrail’e ani baskında kaydettikleri dehşet verici görüntülerin, Netanyahu’nun Gazze’de yürüttüğü orantısız, aşırı ve yıkıcı şiddeti anlaşılır kılmasından çekinmiştir.

Zizek, Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kınayıp vakaya “pogrom”, yani “kitlesel kıyım” dediği konuşmasında, bu saldırının, antisemitizmin küresel çapta yükselmesine ve kalıcı hale gelmesine yol açacağından korktuğunu söylemişti. Saldırının Müslümanlıkta da antisemitizmi tahkim ettiği açıkça görülüyor. Müslümanlar, İsa’nın Yahudi olduğunu unutturacak çapta dinsel/kültürel edebiyat üretmiş Avrupalı antisemitizmin, semitik İslam Peygamberini de bu vesileyle aradan çıkardığını idrak edemeyecek kadar nefret dolu. Pink Floyd’un kurucularından Roger Waters’ın, “Süleyman’ın mührü” olarak da bilinen “Davud yıldızı” için “En nefret ettiğim simge” demesini avuçlarını patlatarak alkışlayacak denli şuursuz öfkeli.

Yahudilerin Allah tarafından lanetlendiğine dair tuhaf ve bâtıl bir inanca sahip Müslümanlık, Yahudileri kendilerininkinden farklı bir Tanrının yarattığına inanıyor adeta. Antik Yunan’dan kopya itikat. Faraza, Tanrılar kapışmasında onların Tanrısı, öteki Tanrının varettiği bir millete öfke duyuyor. Fakat bunun metafizik hezeyanla kalmadığını, Tanrının lanetini ayrım gözetmeksizin tüm Yahudilere ölüme dönüştürme taammüdünü beslediğini unutmayalım. Düşman bildiğini öldürme hakkı tanımlayan IŞİD’in karanlık evreni yani.

İsrailliler, ilk günlerde Hamas’ın 7 Ekim saldırısına ilişkin görüntüleri yayınlamaktan kaçındığı için örgütten ve taraftarlarından gelen tepki bu haberlerin yalan olduğu şeklindeydi. Fakat zamanla videolar yayınlanmaya başlayınca, Katar’da “itibardan tasarruf olmaz” şiarıyla beş yıldızlı hayattan taviz vermeyen Hamas liderlerinden dolar milyarderi Meşal, “savaşta bunlar oluyor” demek zorunda kaldı. Gazi Hamad da “sivil nüfus bölgenin parçası, sahada komplikasyon oluyor” diyerek “7 Ekim’de olanlar”ı kabul etti. Fakat yeni Aksa Tufanlarıyla İsrail’e saldıracaklarını, yani yine 10 aylık bebekleri rehin alıp savaş başlatacaklarını rahatlıkla söyleyebildi. Yine Hamas’ın konforlu Katar kadrosundan Halil el Hayya, Hamas militanlarının 7 Ekim’deki dehşet verici katliamını ve bazı naaşların Gazze sokaklarında tekbirler eşliğinde dolaştırılıp teşhir edilmesini önemsiz hata gösterebildi.

Sinvar’ın, Gazzelilerin başına geleceklere kayıtsız, İsrail’e Pearl Harbor benzeri baskın yapıp yaşlı, genç, çocuk demeden hem öldürüp hem de rehin almasına cevaben Netanyahu’nun Gazze’de yaptığı kıyıma Meşal’in yorumundaki umursamazlık rahatsız edici bulunmalıydı, ama ahlaktan firar ve irtidat etmiş Müslümanlıklar bulmadı. Dedi ki, “Özgürlük bedelsiz kazanılmıyor. Sovyetlerin kaybı 30 milyondu, Vietnam 3.5 milyon, Cezayir de 6 milyon.” Sunucunun “Hamas sivilleri öldürür ve rehin alırken destek görmeyi nasıl beklersiniz?” sorusuna da cevabı şuydu: “Kassam askerlere odaklanmış durumda. Fakat savaşlarda sivil kurbanlar da olabiliyor. Bunun sorumlusu biz değiliz.”

Doğrudur, Aralık 2023’te yapılan bir araştırmaya göre Gazzelilerin %72’si 7 Ekim saldırısını destekliyordu. Ama %22 de reddediyordu. Gazzelilerin hepsinin Meşal için ölmeye hazır olmadığını özellikle yansıtmıyor İslamcı medya. Çünkü Filistin endüstrisinde makbul mazlumluk var. “Direniş [Hamas] neden halkın arasında saklanıyor, gitsin cehennemde saklansın” dediği anda el-Cezire’nin mikrofondan aldığı Gazzeli ihtiyar, mazlum kategorisine girmiyor mesela.

Müslümanlıkların akıl yürütme biçimi tam bir cinnet hali: Hamas, gayri İslami ve gayri insani biçimde 10 aylık bebek dahil yaşlı, kadın, silahsız (hatta belki çoğu Netanyahu’nun Likud’una muhalif) insanları öldürdüğü ve rehin aldığı halde “Bir masumu öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” hükmü (Maide 32) Netanyahu için geçerli. Müslümanlar ise bundan muaf. İslam ahlakının iftiharı ve mükemmellik seviyesi olarak selamlanan İzzetbegovç’in ünlü sözü, “Düşman, bizim öğretmenimiz olamaz. Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” vecizesi muhafazakâr için duvara asılacak aksesuardan ibaret.

Bir Hamaslı varsa etrafında bin sivil de olsa İsrail’in vurmaktan çekinmediğini güçlü bir dayanak olarak tekrarlayan Hamas liderleri, kendileri de aynısını yaptığı halde bu çelişkiyi hiç dert etmiyor, “Savaşlarda sivil kurbanlar olabiliyor, sorumlusu biz değiliz” deyip işin içinden sıyrılıyorlar. Öyleyse neden İsrail haksız ama Hamas haklı?

Mevzuyu Netanyahu’nun kaç Gazzeliyi öldürdüğü başlığı altında ele alırsak Hamas’ın da elindeki silah gücüyle öldürebildiği İsrailli sayısıyla oransal mukayese yapmak gerekir. Hamas’ın Netanyahu kadar imkânı olsa aynı sayıya tereddütsüz ulaşırdı. Dolayısıyla İhvancı Yahudi karşıtlığında taraftar olunacak hiçbir başlığın meşruiyeti yok. Âdil, hakkaniyetli, insaniyet namına ve ahlaklı olunacaksa savaşın ortasında dahi muhakemeyi bırakmamak gerek. Hamasçılık yapmayı haklı gösteren eşik, 40 bin yerine 1200 can alması mı? Mesele sayı mı?

Bu yazı, Gazzelilerin yaşadığı felaketi İsraillilerin yaşadığı felaketle yarıştırmak gibi bir hissizlikle ilgilenmediği için tarafların propagandasına bağışık. Ama tüm metinlerinde “İslam’ın savaş ahlakı”nı en şiirsel övgülerle anlatmaya ve Garbın bu konuda Müslümanlıkla asla rekabet edemeyeceği iddiasını haykırmaya bayılan bir kültürün, nasıl olup da 7 Ekim’de Hamaslı militanların İsrailli yaşlı, kadın, çocuk önüne kim geldiyse hedef alarak sergilediği tarifsiz vahşeti anlayışla karşıladığını sormalıyız. İçinde var oldukları ekonomik, siyasi ve sosyal habitat nedeniyle ahlaka değil, orada egemen dil, üslup, klişe ve sloganlara tâbi olanlardan ahlaka ve ilkeye bağlılık beklemek tabii ki beyhude.

Politik doğruculuğun hiç zamanı değil. 2007’de darbeyle Gazze’nin yönetimine el koyan ve İsrail’in planını uygulayıp Gazze’yi Batı Şeria’dan koparan Hamas’ın istibdat rejiminde muhalifler örgüt tarafından hep “hain” olarak damgalandı ve infaz edilip sokaklarda sürüklenerek teşhir edildi. 17 senedir Gazzelilerin irade beyanına izin vermeyen, muhalif hiçbir parti, örgüt ve sese hayat hakkı tanımayan, İhvancılığın en zorba şubesi Hamas, Filistin’e nasıl bir gelecek vadedebilir ki? Milyar dolarlara baliğ olan bağışlar bir yana, sadece Hamenei Hamas’a her yıl 350 milyon dolar ödedi ama Hamas’ın tahakkümündeki 2 milyonluk Gazze’de 17 yıldır hayat kalitesi sefaletin üstüne çıkamadı. Bu gerçek ise ne bağışçıların ne de Hamenei’nin ilgisini çekmiyor. Hamas ve İslami Cihad’ın, İsrail’in burnunun dibinde lejyon ihtiyacını karşılaması Hamenei için yeterli.

17 yıldır seçim düzenlemeksizin silah zoruyla Gazze’ye tahakküm eden, yaptığı eylemlerin bedelini de Gazzelilere, yani tünellere saklanamayan ve Katar’da lüks hayat süremeyen insanlara ödeten Hamas hakkında görüş beyan etmeden Filistin konuşuluyorsa örtbas niyeti vardır.

Filistin endüstrisi yoluna devam ederken kurala aykırı hiçbir örnek Müslüman vicdanda ahlaki kriz yaratmayacak. Muaviye’nin sarayında mayalanmış müesses ve reel Müslümanlığı istisnai ve arızi görmek yanıltıcı olur. İtibarı kalmamış bu Müslümanlığın insanlığa söyleyeceği tek kelime yok.

https://medyascope.tv/2024/10/13/kenan-camurcu-yazdi-7-ekimde-olanlar-musluman-vicdanda-neden-ahlaki-kriz-yaratamadi/

 

  • İslamcıların ve Nazilerin ortak görüşü: “Solculuk bir Yahudi komplosudur” - KAYAHAN UYGUR

Siyasal İslamcılar için Yahudiler, İslam'ın “ebedi düşmanı ” demektir. Yedinci yüzyıl Arabistan'ından günümüze kadar hep aynı mücadele vardır. Kutub'a göre, tam da bu amaçla yani sırf İslam’ı yıkmak için (!) modern “ateist materyalizm” doktrinlerini icat edenler Yahudilerdi. “Ateist materyalizmin” doktrinleri (komünizm, psikanaliz ve sosyoloji); “ailenin yıkılmasından ve toplumun çöküşünden” de sorumluydu. Hepsi Yahudi olan Marx, Freud ve Durkheim'ın öğretileri, bu “solcu ve Allahsız komplonun” klasik örnekleriydi.

Yahudilerin doğal olarak kötü niyetli olmaları, insanlardan nefret etmeleri, Müslümanlara karşı sürekli nefret duymaları gerektiği Kutub’a göre Kuran'da da belirtiliyordu. Solculuk ve laiklik ise Yahudilerin inancı sabote etmede ve evrensel “ahlaksızlığı” Darü'l-İslam'ın tam kalbine sokmada oynadıkları asıl yıkıcı rol demekti.

https://www.odatv.com/yazarlar/kayahan-uygur/islamcilarin-ve-nazilerin-ortak-gorusu-solculuk-bir-yahudi-komplosudur-120067383

 

  • Savaşın Zaman Çizelgesi – ALEX GENDLER

https://projects.voanews.com/israel/one-year-at-war/turkish.html

 

  • İsrail 'birden fazla cephede' savaşırken, Netanyahu ülke içinde desteği koruyabilecek mi? - SERGİO CANTONE

"Her İsrailli ülkeyi koruma, savunma ve güvenli hale getirme ihtiyacı konusunda hemfikir. Bazı insanların genel hedefe karşı olduğunu düşünmek bence bir hata," diyen Alegi, hükümetin stratejik tercihleri hakkında süregelen tartışmalara rağmen İsraillilerin hala ülkelerinin bekası için savaştıkları hissiyatına sahip olduklarını belirtti.

"İsrail'in hem bir devlet hem de bir yer olarak, Yahudiler için güvenli bir bölge ve dünyadaki Yahudiler için bir sembol olarak savunulması ve korunması temel noktasında hemfikir olan bir ulusal birlik hükümeti olduğuna dair çok az şüphe var. Bu durum değişmedi ve değişebileceğini düşünmek de hata olur."

Netanyahu aşırılık yanlılarının rehinesi mi, yoksa müttefikleri kim olursa olsun büyük bir stratejik planı var mı?

Geleceğe yönelik planları İran'da bir rejim değişikliği gerçekleştirmek kadar iddialı olabilir. Zira İsrail Başbakanı daha geçen hafta bir video mesajıyla İran halkına seslenerek, "İran nihayet özgür olduğunda, ki bu an insanların düşündüğünden çok daha erken gelecek, her şey farklı olacak ... İki ülke, İsrail ve İran barış içinde olacak," dedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İsrail'e silah sevkiyatının durdurulması çağrısında bulunurken, Gazze ve Lübnan üzerindeki askeri baskı artıyor ve her gün daha fazla sivil hayatını kaybediyor.

ABD'li demokratlar, İsrail'in jeopolitik stratejisinin siyasi maliyetleri karşısında giderek daha fazla şaşkınlık yaşıyor. Bunun İsrail iç siyaseti üzerinde büyük bir etkisi olabilir.

Netanyahu ABD tarafından terk edilebilir mi?

Alegi, "Sonuçta, daha üç gün önce ABD Donanması'nın İsrail'e atılan roket ve füzelerin düşürülmesine her zaman yardımcı olacağını gördük," dedi.

"Hiç kuşkunuz olmasın, bu değişmeyecek. Değişebilecek olan şey dış destek, diyelim ki tiyatro, ama öz değişmeyecek. İsrail'i kim yönetirse yönetsin, ABD'yi kim yönetirse yönetsin değişmeyecek," diyerek sözlerini tamamladı.

https://tr.euronews.com/2024/10/07/israil-birden-fazla-cephede-savasirken-netanyahu-ulke-icinde-destegi-koruyabilecek-mi

 

  • 7 Ekim’in birinci yıldönümüne bakarken – SEDAT ERGİN

Geçen 12 ayın bir diğer düşündürücü sonucu, İsrail üzerinde etki icra edebilecek tek güç olan ABD’nin Netanyahu’nun bütün dünyaya meydan okuyarak yürüttüğü savaş karşısında hareketsiz kalarak, bir anlamda kendisiyle suç ortaklığına girmiş olmasıdır. Biden yönetiminin, İsrail’in savaşı kurallara uygun bir şekilde yürütmesi, ateşkes ilan edilmesi gibi başlıklarda yaptığı diplomatik girişimler de sonuçsuz kalmıştır.

Yaşanan hadiseler, ABD yönetiminin ve bu ülkedeki karar alma mekanizmasının İsrail ve onun temsilcisi Yahudi lobisinin ipoteği altında olduğunu sarsıcı bir şekilde bütün dünyaya göstermiştir. ABD’nin önümüzdeki on yıllarda Ortadoğu politikasını yürütürken İsrail’den bağımsızlığını kazanıp kazanamayacağı, bölgeye barış gelip gelmeyeceği sorusunun yanıtını da yakından ilgilendiriyor.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/7-ekimin-birinci-yildonumune-bakarken-42557061

 

  • ‘Vadedilmiş topraklar’ tartışmasının öncesi de var – SEDAT ERGİN

Altını çizmemiz gereken bir nokta daha var. Çiller, “Vadedilmiş topraklar”dan söz ederken bu ifadeleri bugün İsrail’e atfedilen Türkiye’ye dönük niyetleriyle ilgili tartışmaların çok dışında, Türkiye’nin İsrail devletini eskiden beri tanımakta oluşu çerçevesinde Musevilerin kendi devletlerine sahip olmaları hakkı anlamında kullanmıştır.

Muhtemeldir ki, o konjonktürde İsrail ile ilişkilerdeki olumlu iklimi daha da ısıtacak, ziyaretinin havasını güçlendirecek bir jest olarak düşünmüştü bu atfı.

Bugün ise “Vadedilmiş topraklar” ifadesine, İsrail’in Türkiye’ye dönük niyetlerini açıklamak üzere temel bir dinsel referans olarak başvurulmaktadır Ankara'daki karar vericiler tarafından.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/vadedilmis-topraklar-tartismasinin-oncesi-de-var-42558020

 

  • Bir ulusal güvenlik tehdidi olarak ‘vadedilmiş topraklar’ meselesi – SEDAT ERGİN

Her halükârda söylem analizi yapıldığında, Erdoğan bu tehdit tanımlamasının kökenini teolojik bir kaynak üzerinden izah etmektedir.

Peki “Vadedilmiş topraklar”ın kaynağı olan Tevrat’a baktığımızda bu konu nasıl geçiyor?

Tevrat’ın birinci kitabı Tekvin’de 15’inci Bap’ın sonunda şöyle bir ifade var:

“... Ve vaki oldu ki, güneş batıp karanlık olunca, işte, dumanlı bir fırın ve alevli bir meşale bu parçaların arasından geçti. O günde RAB Abram’la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar, bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim.”

Tevrat’ın bu bölümünde kastedilen “diyar” Nil nehri ile kuzeyde Fırat nehri arasındaki bölgedir.

İsrail’in, o zaman bu dini kaynaktan yola çıkarak Türkiye topraklarına göz diktiğinde, Türkiye sınırına ulaşabilmesi için önce kuzeye doğru Lübnan ve Suriye’yi kat etmesi gerekeceği aşikârdır.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/bir-ulusal-guvenlik-tehdidi-olarak-vadedilmis-topraklar-meselesi-42558976

 

  • Türkiye’nin tehdit değerlendirmeleri ve İsrail meselesi – SEDAT ERGİN

Yine de “vadedilmiş topraklar” hedefiyle İsrail’in Türkiye’nin topraklarının bir kısmını elde etmeyi tasarlaması ve bu yönde bir hamleye kalkışabilmesi pek gerçekçi görünmüyor.

Ancak böyle olması, İsrail söz konusu olduğunda Türkiye’nin tehdit değerlendirmelerinde bu ülkeyle ilgili bir dizi faktöre odaklanması gereğini ortadan kaldırmıyor.

Burada dış politika alanındaki uzmanlar, kanaat önderleri arasında İsrail’in bugün itibarıyla Filistin ve Lübnan’da izlediği askeri stratejiler çerçevesinde savaşı bütün bir bölgeye taşıma, yayma eğiliminin Türkiye açısından yüksek tehlikeler yarattığı, bu anlamda ciddi bir tehdit ortamı oluşturduğu konusunda bir görüş birliğinden söz edilebilir.

İsrail çatışma sahasını genişlettiği ve savaşı tırmandırdığı oranda, bölgede bulunan bir ülke olarak Türkiye de kriz sarmalının doğurduğu bütün sonuçlara, serpintilerine açık kalmaktadır.

Üstelik İsrail’in savaşı genişletme stratejisinde nereye kadar gideceğini bugünden kestiremiyoruz. İsrail ile İran arasında karşılıklı balistik füze saldırılarını içeren devamlı bir savaş halinden, Hürmüz Boğazı’nın kapanması gibi bir kötü durum senaryosuna kadar pek çok ihtimal üzerinde durulabilir.

İsrail’in bu anlamda Türkiye’nin sürekli teyakkuz halinde kalmasına yol açarak geniş ölçekte bölgesel bir tehdit oluşturduğu söylenebilir.

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/turkiyenin-tehdit-degerlendirmeleri-ve-israil-meselesi-42559986

 

  • İsrail’in yarısı Netanyahu’dan nefret ediyor - YUVAL NOAH HARARİ

Netanyahu 7 Ekim için herhangi bir sorumluluk almadı. Ordudaki bazı bölük komutanlarının ve diğerlerinin her kararından onu sorumlu tutmuyorum. Ancak ülkenin lideri olan başbakanın öncelikleri belirlemek gibi önemli bir sorumluluğu vardır. İsrail’in bir numaralı sorununun yüksek mahkeme olduğuna karar verdi. Önceliği yüksek mahkemeyi yok etmekti. Eğer o, yüksek mahkemeye gösterdiği ilginin çeyreğini Hamas’a gösterseydi, 7 Ekim olmazdı. İsrail ulusu çöküyor, ulusu bir arada tutan vatanseverlik bağları Netanyahu ve yandaşları tarafından kasıtlı olarak parçalanıyor. İsrail tarihinde en çok nefret edilen kişi o. Halkın yüzde 50’si ondan hayal bile edilemeyecek düzeyde nefret ediyor. Bence bir liderin bir numaralı sorumluluğu, özellikle de İsrail gibi varoluşsal tehlike altındaki bir ülke için, birleştirici olmaktır. Ve o, İsrail’i birleştirebilecek dünyadaki son kişi. New York’ta sokağa çıkıp rastgele birini seçseniz, o kişinin İsrail’i birleştirme şansı Binyamin Netanyahu’dan daha fazladır.

https://gazeteoksijen.com/dunya/israilin-yarisi-netanyahudan-nefret-ediyor-225134

 

  • Netanyahu'nun savaş sonrası için planı var mı? - FELİX TAMSUT

ABD, Lübnan konusunda da Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi de dahil elde edilen askeri ve istihbarat başarılarının politik kazanımlara çevrilmesi uyarısı yaptı.

İsrail hükümetine yakın bir yetkili, Washington Post gazetesine yaptığı açıklamada İsrail'in Hizbullah'ı yenmek için stratejisi olduğunu ancak savaşın nasıl biteceği ve sonrasına dair bir şey olmadığını aktardı.

Aynı yetkiliye göre sorunun bir ayağı hükümetin kendi içindeki ayrılıklar. Hükümetin aşırı sağcı kanadı Hizbullah ve İran'a güçlü şekilde saldırılmasını isterken daha ılımlı kanat ABD ile ortak hareket etmekten yana.

İsrail kamuoyuna göre de hükümet savaşın bitişini yeterince planlamıyor.

Yahudi Halkı Politika Enstitüsü (Jewish People Policy Institute) tarafından yapılan yakın tarihli bir ankete göre, katılımcıların yüzde 57'si savaşın uzamasını hükümetin hedeflerin net olmamasına bağlıyor. Yüzde 76'ya göre hükümet yeterince hızlı ve doğru kararlar veremediği için savaş sürüyor. Katılımcıların yüzde 55'i ise koalisyon hükümeti içindeki siyasi hesapların savaşın uzamasına yol açtığını düşünüyor.

Anketler Netanyahu'nun Likud Partisinin son haftalarda oylarını artırdığını gösterse de aşırı sağ iktidar koalisyonu hâlâ muhalefet partilerinin gerisinde.

İsrail Parlamentosu Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi, Netanyahu'nun "tam zafer" mesajını netleştirmek üzere "zafer" ve "mağlubiyet" terimlerini resmi olarak tanımlamak için 6 Ekim'de bir toplantı planlamıştı, ancak iptal edildi.

https://www.dwturkce1.com/tr/netanyahunun-sava%C5%9F-sonras%C4%B1-i%C3%A7in-plan%C4%B1-var-m%C4%B1/a-70468112

 

  • Binyamin -Bibi- Netanyahu - MEHMET ALİ ÇİÇEKDAĞ

Netanyahu’nun iç politikadaki bu krizleri yönetirken dış politikayı bir “saptırma” aracı olarak kullanması, siyasi analistler tarafından sıkça dile getirilen bir iddiadır. İsrail'deki iç siyasi sorunlar, Netanyahu'nun dış tehdit algısını abartarak halkın dikkatini dağıtmasına ve kendi iktidarını güçlendirmesine olanak tanıdı. Bu bağlamda Netanyahu'nun sıkça İran'ı ve Filistinli grupları tehdit olarak göstermesi bu stratejinin önemli bir parçasıdır.

Netanyahu'nun hem içeride hem de dışarıda sergilediği saldırgan politikalar eleştirmenler tarafından savaş çığırtkanlığı olarak tanımlandı. Filistin sorununda barışçıl çözümlere karşı uzlaşmaz bir tavır sergileyen Netanyahu sürekli olarak İsrail'i tehdit altında göstererek askeri operasyonların gerekliliğini vurguladı. Ancak içeride yolsuzluk davalarıyla boğuşurken kendisine yönelik eleştirileri sık sık güvenlik meseleleri üzerinden bertaraf etmeye çalıştığı gözden kaçmadı.

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-cicekdag/binyamin-bibi-netanyahu,46711

 

  • İsrail'de başbakanlara danışmanlık yaptım: İşte bu çatışmada beni korkutan şey - ALON PİNKAS

Ancak İran bir muammayla karşı karşıyaydı: İsrail sadece İran'ın içinde faaliyet göstermekle kalmıyordu, Hizbullah da onun en güçlü vekili ve Tahran'ın güneş sistemindeki gezegeniydi. Dolayısıyla karşılık vermemek Yemen, Irak ve Suriye'de dönen diğer terör gezegenlerine olumsuz bir mesaj gönderecekti. Dahası, ne Çin ne de Rusya, dış politika yaklaşımları Amerika'yla sıfır toplamlı bir oyuna dayandığı için İran'ın böyle bir çatışmada yenilmesini istiyor.

Bu hesap göz önüne alındığında İran'ın misillemeden kaçınacağını düşünürsünüz ama yanılırsınız. İran sınırlı bir saldırının bu döngüyü sona erdireceğine inanarak bir formül geliştirdi. Bu bir kumar, politika değil.

Hizbullah'ın halihazırda bir varlıktan ziyade bir yük olarak algılanması sözkonusu olsa da İran'ın aldığı darbeler ve bölgesel bir güç olarak güvenilirliğinin erozyona uğraması bir tür misillemeyi zorunlu hale getirdi.

https://www.indyturk.com/node/746226/yazarlar/i%CC%87srailde-ba%C5%9Fbakanlara-dan%C4%B1%C5%9Fmanl%C4%B1k-yapt%C4%B1m-i%CC%87%C5%9Fte-bu-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmada-beni-korkutan-%C5%9Fey

 

  • İsrail-Hamas Savaşı başlangıca mı, sona mı daha yakın – Foreign Policy

Haaretz’in Batı Şeria muhabiri Hagar Shezaf, bambaşka bir açıdan bakıyor:

“Savaşın üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen çok az İsrailli ya da Filistinli savaşın yakın zamanda biteceğine inanıyor. İsrail’in Gazze’deki önceki operasyonları en fazla birkaç hafta sürmüştü, ancak bu savaş sonu olmayan bir savaş gibi görünüyor. İsrail hükümetinin “ertesi günü” tartışmaktaki isteksizliği, “tam zafer” hakkındaki boş sloganları ve Lübnan’daki tırmanış, İsrailliler için anormal olanı, yani belirsizlik, keder ve yerinden edilmeyi normalleştirdi. Gazze’deki etki elbette diğer savaş bölgelerinden çok daha kötü. Batı Şeria’da Filistinliler Gazze’deki yıkımı görüyor ve bunun kendi gelecekleri olup olmadığını merak ediyorlar. İsrail, 7 Ekim’den bu yana Batı Şeria’ya düzenli olarak uçaklarla saldırıyor ki bu önceki yirmi yılda çok nadiren yaptığı bir şeydi.

Batı Şeria Gazzeleşme sürecine girerken Gazze de Batı Şeria gibi kalıcı olarak işgal edilme ihtimaliyle karşı karşıya. İsrailliler için Gazze’de askerî varlığın sürdürülmesi fikri savaşın başlamasından bu yana giderek daha yaygın hale geldi. İsraillilerin Gazze’ye yerleşmesi, yani Batı Şeria’dakine benzer Yahudi yerleşimleri kurması fikri de giderek güç kazanıyor. İsrail ordusu binlerce yerleşimciyi silahlandırarak Batı Şeria’da Filistinlilerin hareketlerini kısıtlamaya ve yasadışı karakolların kurulmasını hızlandırmaya kararlı fiili milisler yarattı.

Tüm savaşlar eninde sonunda sona erer. Ancak mevcut siyasi yapıda İsrail’in en güçlü aktörleri bu savaşı sonsuza dek uzatmaktan yana. Batı Şeria’daki Filistinliler için en kötüsü henüz gelmemiş olabilir.”

https://fikirturu.com/jeo-politika/israil-hamas-savasi-baslangica-mi-sona/

 

  • Hamas’tan sızan belgelerle 7 Ekim saldırısının arka planı deşifre oldu

https://medyascope.tv/2024/10/13/hamastan-sizan-belgelerle-7-ekim-saldirisinin-arka-plani-desifre-oldu/

 

  • Bir yıldır süren savaş sonrası Hamas'tan geriye ne kaldı? - EVE SAMPSON / The New York Times

https://gazeteoksijen.com/new-york-times/bir-yildir-suren-savas-sonrasi-hamastan-geriye-ne-kaldi-224902

 

  • Ortadoğu’da bir yıllık kaosun bilançosu – ZEYNEP GÜRCANLI

Çatışmanın diğer tarafı Filistinliler kısa vadede işin “kaybeden tarafında” gibi görünüyor. Sadece Gazze’de 41 binden fazla ölü var. Yaralıların tam sayısı belirsiz. Üstelik İsrail bombaları altında adeta taş devrine dönen Gazze’de açlık ve bulaşıcı hastalıklar da hüküm sürmeye başladı.

Ancak İsrail-Filistin meselesinin tarihine bakıldığında, kısa vadede ortaya çıkan bu görüntünün, uzun vadeyi pek kapsamayabileceğini söylemek mümkün; İsrail birbiri ardına Hamas liderlerini öldürürken, kadın-çocuk ayrımı yapmıyor. Gazze’yi bombalarla taş devrine döndüren Netenyahu hükümeti de attığı her kurşunla bölgede Hamas’a ve Filistin direnişine sempatiyi arttırıyor.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ortadoguda-bir-yillik-kaosun-bilancosu/772124

 

  • Soli Özel ile Sınır Ötesi (2) | Gazze, İsrail, İran: 7 Ekim’in 1. yılında elde ne var?

https://medyascope.tv/2024/10/08/soli-ozel-ile-sinir-otesi-2-gazze-israil-iran-7-ekimin-1-yilinda-elde-ne-var/

 

  • 7 Ekim sürprizi – ORAY EĞİN

Savaşın Netanayahu’nun işine yaradığı kesin. Zira bir sene önce kesin gidici olduğunu düşünenler yanıldı. Yeni bir seçimde tekrar kazanabileceğini gösteriyor anketler.

Netanyahu’nun bile bile savaşı uzattığı, Amerikan yönetimini kasten dinlemediğinin bir kanıtı şimdilik yok. Trump daha önce sınır güvenliği konusunda Kongre üyelerine baskı yapıp Biden’ın geçirmek istediği yasayı engellemiş, kendisinin seçilmesinden sonra bırakmalarını istemişti. Netanyahu’yla da benzer bir pazarlık yapmış olabilir, çünkü o da ateşkesin Harris’in beklediği sürpriz olduğunu biliyor. Belki bu gerçek de 40 sene sonra ortaya çıkar.

https://www.haberturk.com/ozel-icerikler/oray-egin/3726806-7-ekim-surprizi

 

  • Başkan Joe Biden’ın 7 Ekim Saldırısıının Birinci Yılı Dolayıyla Yaptığı Açıklama

https://tr.usembassy.gov/tr/baskan-joe-bidenin-7-ekim-saldirisiinin-birinci-yili-dolayiyla-yaptigi-aciklama/

 

  • 7 Ekim 2023’ten bir yıl sonra: Bir istihbarat analizi ve çıkan dersler – SERHAT ERKMEN

7 Ekim’den önce Hamas birkaç yıllık bir hazırlık sonucunda başarılı bir gizleme ve aldatma operasyonu yürüttü. Hamas İsrail’in örgütlenmenin içine sızdırdığı ajanları fark edip, bunları ikili ajana dönüştürdü. Böylece sadece örgütün içine sızmayı engellemedi aynı zamanda niyetleri konusunda İsrail’i yanlış yönlendirdi. Elektronik çağının en büyük zaafı devlet dışı aktörlerin gelişmiş teknolojiyi devre dışı bırakan eski uygulamaları tekrar hayata geçirebilmesidir. Zamanında ABD Usame Bin Ladin’i bulmakta büyük güçlük çektiğinden yakınıyordu. Teknoloji kullanmayan bir kişiyi sinyalle bulabilmek güçtür. Mutlaka insan kaynağı gerekir. İşte Hamas da benzer bir biçimde “Gazze’deki uçan kuşun kanat çırpışını dinleyen” İsrail’in kulağına gidebilecek şeyleri söyledi. Lider kadronun civarını güvenli tutabilince içeriden dışarı insanlar üzerinden bilgi sızmadı. Teknik takip ve izlemeyle noktalar birleştirilip Hamas’ın niyeti anlaşılabilirdi. Fakat İsrail’in “…böylesine bir saldırının sonuçları ağır olur, Hamas altından kalkamaz, zaten dünya değişiyor, Gazze’yi yönetmek istiyorsa sonuçta doğrudan Arap devletleriyle dolaylı olarak bizimle oyunun kuralına uygun davranmalı…” düşüncesine kapılması ağır bir hata oldu.

Yakın zamana kadar İsrail’in anahtar kavramı caydırıcılıktı. Devasa askerî gücünü rakiplerinin yaşamını zorlaştırmak üzere inşa ederken, karşı tarafı savunmaya itiyordu. Tehdit dengesini askerî üstünlüğü çerçevesinde kurguluyor ve rakiplerinin tehdit kapasitesini sınırlı askerî operasyonlarla sınırlandırabileceğini düşünüyordu. Üstelik sivillere karşı fütursuzca şiddet kullanımı İsrail devletinin politikalarının uluslararası zeminde meşruiyeti sorgulanır hale getirmişti.

https://fikirturu.com/jeo-politika/7-ekim-2023ten-bir-yil-sonra/

 

  • Esther Benbassa ve Jean-Christophe Attias’la söyleşi - "Netanyahu Yahudileri tehlikeye atıyor!"  - ESTHER BENBASSA, JEAN-CHRİSTOPHE ATTİAS

“Netanyahu'nun siyasi ve kişisel geleceği kesinlikle önce Gazze'de, şimdi Lübnan'da devam eden savaşın sürmesine ve mümkünse "başarısına" bağlı. Eğer Netanyahu bir ateşkesin ardından iktidardan düşerse, İsrail mahkemeleri önünde eski yolsuzluk suçlamalarına ve 7 Ekim 2023'te Hamas'ın terörist saldırısı karşısında ülkenin güneyindeki vatandaşlarını savunmaktan aciz olduğunu gösteren devletin iflasındaki son sorumluluğuna cevap vermek zorunda kalacak. Bu durum onu, yargılanmak için çağrıldığı uluslararası mahkemeler karşısında daha da savunmasız hale getirecektir.

Netanyahu’dan öteye, hükümetini kimlerin oluşturduğunu görmek lazım. Maliye ve İç Güvenlik Bakanları Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir, Filistinlileri yok etme arzularını ilan etmekten çekinmeyen üstünlükçü, ırkçı kişilerdir. Netanyahu onlar olmadan çoğunluğa sahip olamazdı Bu insanların, "Büyük İsrail "in avdeti olan siyasi projelerinde hiçbir sınır yok. Son olarak, hepsi ABD’de Donald Trump'ın seçilmesini bekliyor çünkü bu onların elini daha özgür kılacak.

Bu olgular onların davranışlarının anahtarıdır. Uygulanan ölümcül politikanın İsrail kamuoyunda ve bunun da ötesinde, diasporadaki Yahudiler arasında kabul görmesini elde etmek için, İsrail'in Gazze'de Hamas'a ve Lübnan'da Hizbullah'a karşı büyük karşı saldırılar düzenlemek zorunda kaldığı yönünde yoğun bir propaganda yapıyorlar. Savaşı sürdürmek, katliamların boyutunu arttırmak ve müzakereden kaçınmak için her zaman bir neden vardır.”

https://birikimdergisi.com/guncel/11865/esther-benbassa-ve-jean-christophe-attiasla-soylesi-netanyahu-yahudileri-tehlikeye-atiyor

 

  • NYT yeni belgelere ulaştı: Hamas 7 Ekim saldırısına İran'ın katılmasını istedi - RONEN BERGMAN, ADAM RASGON VE PATRİCK KİNGSLEY

https://gazeteoksijen.com/new-york-times/nyt-yeni-belgelere-ulasti-hamas-7-ekim-saldirisina-iranin-katilmasini-istedi-225313

 

  • Dinmeyen 7 Ekim öfkesi, İsrail'in sonu olabilir mi? – MARK ALMOND

https://www.indyturk.com/node/746861/yazarlar/dinmeyen-7-ekim-%C3%B6fkesi-i%CC%87srailin-sonu-olabilir-mi

 

  • 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenlenen saldırının kurbanları Sofya’da anıldı

 

 

https://bnr.bg/tr/post/102056329/7-ekim-2023te-israile-duzenlenen-saldirinin-kurbanlari-sofyada-anildi

 

  • Filistin’e Desteği Nedeniyle Gözden Düşen Aktivist: Greta Thunberg - BURAK GÜCİN

Çevre aktivisti Greta Thunberg’in 7 Ekim 2023’ten beri Filistinliler lehine ve Gazze’deki on binleri hayatlarından eden saldırılar karşısında aldığı tavır, onu hem destekleyen hem de eleştiren kesimlerde büyük yankı buldu. Thunberg’in çevre konusunun ötesine geçen aktivizminin bu yeni yönü, “insan hakları olmadan iklim adaleti olmaz” vurgusuyla meseleyi daha bütüncül bir yaklaşımla ele alma iddiasında olsa da, İsrail’in müttefiki bazı ülkelerin yetkilileri ve ana akım medya tarafından antisemitizme kaymakla suçlanıyor. Sıklıkla kefiye giyerek kamuoyunun önüne çıkan Thunberg, önceki aylarda Hollanda ve Belçika’da Filistin’e destek gösterileri sırasında gözaltına alınmıştı. Son olarak, 8 Ekim 2024’te Almanya’nın Dortmund şehrindeki bir Filistin eylemine davet edilen Thunberg’in eyleme katılımı polis tarafından engellenirken, bazı siyasiler Greta Thunberg’e yönelik ülkeye giriş yasağı getirilmesini önerdi.

https://perspektif.eu/2024/10/09/filistine-destegi-nedeniyle-gozden-dusen-aktivist-greta-thunberg/

 

  • İpek Maya Saygın, M.A. 🇪🇺🇩🇪@IpekMayaSaygin

Antisemitizmin yeşil yüzü Greta Thunberg, her zaman olduğu gibi şımarıkça davranıyor.

İslamcı şımarıklığı Türkiye’den hatırlayanlar, Thunberg’in yeşil şımarıklığına pek de şaşırmayacaklardır.

Bir de sol şımarıklıkla birlikte, Filistin’i bahane ederek tek vücut oldular.

Dortmund’da 4 aydır izin verilen ‘öğrenci işgal’inin organize ettiği mitinge bir anda katılmaya karar veriyor.

Fakat Almanya’da her yürüyüş, protesto eyleminde olduğu gibi katılımcıları da çevredeki diğer insanları da korumak için polis görev yapıyor.

Thunberg’in antisemit çevrelerdeki popülerliği, katılımcı sayısını arttırma potansiyeli taşıyor. Bu polisin yetersiz kalması demek.

Antisemit ‘aktivist’e gelen yasağın sebebi bu.

https://x.com/IpekMayaSaygin/status/1844061947353854255

 

  • Yahudi Sanal Kütüphanesi'nin gözüyle Türkiye-İsrail ilişkileri

https://ydh.com.tr/d/21825/yahudi-sanal-kutuphanesi-nin-gozuyle-turkiye-israil-iliskileri#

 

  • ‘İsrail Türkiye’ye saldıracak’ safsatası – EMRE KONGAR

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/israil-turkiyeye-saldiracak-safsatasi-2256271

 

  • İsrail tehdidi… - BARÇIN YİNANÇ

Bunu duymak kimilerinin işine gelmeyebilir ama bu bölgede İsrail, Türkiye için Arap ülkelere ve İran’a karşı bir denge unsuru olmuştur. Misal 90’ların sonunda Türkiye ile İsrail arasında yaşanan balayı dönemi olmasa, kuzeyden Türkiye güneyden İsrail’in kıskacına giren Suriye, Abdullah Öcalan kozunu o kadar kolay elinden çıkarıp, PKK liderini ülkeden kovar mıydı emin değilim.

Dünkü yazımda belirttiğim gibi Suriye’de Türkiye’nin çıkarları anlamında ayağına basan ülke İran’dır. “ABD PKK-YPG’ye destek veriyor, İsrail ABD’nin müttefiki, bu durumda İsrail bize tehdittir” diye denklem kuramazsınız.

Böyle bakarsanız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın acilen Bakü’ye gidip Aliyev’e “Benim düşmanımla nasıl bu kadar aşk meşk yaşarsın” diye sorması gerekir. Zira Türkiye’den sonra Azerbaycan’ın en önemli stratejik ortağı İsrail’dir.

Daha önce de yazdığım gibi İsrail’in Suriye’de İran ve Hizbullahın askeri varlığına saldırılarının Ankara’yı mutsuz ettiğini sanmıyorum.

Suriye’den PKK tehdidi varsa en az onun kadar önemli bir İran-Hizbullah tehdidi var. İran’a bağlı milisler ve Hizbullah ülkede kaldığı sürece Türkiye’deki sığınmacıların Suriye’ye dönmesi zorlaşacaktır.

https://t24.com.tr/yazarlar/barcin-yinanc/israil-tehdidi,46672

 

  • İran misillemesi şaka değildi: Artık her şey olabilir – HASAN ÜNAL

Bu ideolojik ve kafası karışık grupları bir kenara bırakacak olursak, olayları yalın bir gözle takip eden herkesin ilk gördüğü şey İsrail’in yenilmezlik algısının hızla yıpranması olsa gerek. Bir güvenlik devleti olan İsrail’in toprakları bugüne kadar neredeyse hiç bombalanmamıştı. Örneğin Hayfa veya Tel Aviv gibi önemli şehir merkezleri… İsrail her zaman çatışmalar/savaşlar içinde olur, silahlı kuvvetlerini sıklıkla kullanır ama her defasında karşı tarafları topraklarından sürerek atar ve elde ettiği yerlere de yeni yerleşimciler yerleştirirdi. Araplar mülteci olurlar, komşu ülkelerde önce çadırlarda ve sonra onlara yapılan kamplarda perişan bir şekilde yaşarlar ve böylece nesiller boyu mülteciler olarak hayata tutunmaya çalışırlardı.

Oysa şimdi ilk defa İsrail vatandaşları kendi evlerini terk ederek güvenli bölgelere kaçmak zorunda kaldılar. Önce 7 Ekim 2023 Hamas saldırısının hemen ardından başlayan çatışmalar ve İsrail güçlerinin gerçekleştirdiği soykırım sırasında Gazze’ye komşu yerleşim yerlerinde yaşayan İsrailliler hızla kendi bölgelerinden tahliye edilerek daha güvenli bölgelere nakledilmişlerdi. Hizbullah ile başlayan çatışmalar sonucunda ise İsrail’in resmi açıklamalarına göre altmış bin kişi güvenli olmayan kuzey bölgelerinden hızla tahliye edildiler. Hizbullah’ın son iki haftadır İsrail’e karşı giriştiği etkili füze yağmurlarında yavaş yavaş yerleşim yerlerini de vurmaya başlaması bu rakamları daha da yukarılara itmiş olabilir.

Bütün bunlar şunu gösteriyor: İsrail toprakları artık güvenli değil. Oysa koca koca Arap devletlerine karşı giriştiği büyük savaşlarda İsrail onların hava kuvvetlerini havalanmadan etkisiz hale getirip (1967, Altı Gün Savaşı) sonra da başkentleri başta olmak üzere bütün yerleşim yerlerini hava bombardımanına tabi tutabilmişti. Şimdilerde bu algının neredeyse toptan yok olması İsrail’i en zayıf noktasından vurabilir; insan kaynağı eksikliği.

https://harici.com.tr/iran-misillemesi-saka-degildi-artik-her-sey-olabilir/

 

  • Sırada biz mi varız? – MENSUR AKGÜN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’ni açış konuşmasında söylediği bir kaç kelimenin ciddi yankıları oldu, içeriğini tartışmak, İsrail’in topraklarımızda gözü olup olmadığını konuşmak için özel bir kapalı oturum dahi düzenlendi. Hem oturum sonunda oluşan kanaatten, hem de konunun doğrudan muhatabı tarafından yapılan açıklamalardan bu tehdidin çok da güncel olmadığı, tarihi ve dini belgelere dayandığı anlaşıldı.

Akif Beki de üç gün önce köşesinde bu belgelerdeki coğrafi referansların bizim sınırlarımıza kadar ulaşmadığını Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan İslam Ansiklopedisi’ne dayanarak ortaya koydu. https://www.karar.com/yazarlar/akif-beki/kapali-oturumda-islam-ansiklopedisi-okunsaydi-1601464

Yani günün birinde fanatik bir İsrail Başbakanı ya da bir başkası devletinin sınırlarını binlerce yıl öncesinde var olduğuna inandığı noktaya çekmek istese bile bunun Türkiye’yi içermediğini renkli üslubuyla vurguladı.

https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/sirada-biz-mi-variz-1601494

 

  • İsrail'in Türkiye'ye neden saldıracağı TBMM tutanaklarında gizlendi – ÜNAL ÇEVİKÖZ

İsrail 7 Ekim 2023 tarihinde bir terör saldırısına uğradı. Bu saldırı sonucunda 1200 vatandaşını kaybetti, bir çok vatandaşı da saldırıyı gerçekleştirenler tarafından rehin alındı. İsrail devleti için bu şekilde bir saldırıya uğramak yönetimin istihbarat bakımından çok ciddi bir zaafiyeti olduğunu gösteriyordu. Ardından başlayan İsrail-Hamas savaşı ise İsrail'in prestij ve imajını kurtarmaya yönelik bir katliama dönüştü. Gazze'de 41 bin insan hayatını kaybetti, bunların 16 bini çocuk.

İsrail yıllardır varlığını korumak ve buna karşı gelen unsurlarla mücadele etmek üzerine kurgulanmış bir güvenlik sistemi ile yaşamaktadır. İran'ı, güvenliğini en çok tehdit eden devlet olarak görür ve İran'ın vekilleri olarak bilinen Hamas, Hizbullah, Hutsiler gibi örgütlerle olduğu gibi Irak ve Suriye'de yerleşik çeşitli diğer İran vekili unsurlarla da bu mücadelesini sürdürür. Bu şekilde güvenlik tehdidi algısı içinde yaşayan bir devletin bu tehdide karşı mücadele etmesinin meşru olmadığını savunmak zordur. Benzer bir mücadeleyi Türkiye de güney sınırlarında Irak ve Suriye'de konuşlanmış PKK ve YPG gibi unsurlara karşı sürdürmektedir.

8 Ekim tarihindeki TBMM oturumunda ne konuşulduğu, kimin hangi açıklamalarda bulunduğu, karşı görüşleri kimlerin dile getirdiği, karşı görüş dile getirenlerin İsrail tehdidini ileri süren görüşleri ne şekilde sonuçsuz bırakmaya çalıştıkları en az 10 yıl boyunca gizli kalacak. İsrail'in Türkiye'ye saldıracağı iddiasında bulunan çevreler bu iddialarını kullanmaya devam edecekler, aksini iddia edenler de bunun doğru olmadığını dile getirecekler, ama kimse kapalı oturumda neler konuşulduğunu açıklayamayacak. Önümüzdeki 10 yıl da "Acaba İsrail ne zaman, neden ve nasıl Türkiye'ye saldıracak?" sorusunun sanal gölgesi altında geçecek. Ne hazin bir tesadüftür ki, dış politikanın iç politika için araçsallaştırılması konunun iki aktörü için de geçerli olmaya devam edecek.

https://kisadalga.net/yazar/israilin-turkiyeye-neden-saldiracagi-tbmm-tutanaklarinda-gizlendi-112743

 

  • Ortadoğu’da cevabını merak ettiğiniz bütün soruları uzmanından okuyun – ÖMER ÖNHON

Türk halkı tüm kesimleriyle İsrail’in Gazze ve Lübnan’a saldırıları ve yaşanan sivil can kayıpları ve yıkım konusunda, ayrıca uluslararası toplumun İsrail’in saldırganlığını durduramaması karşısında tepkili.

Ama halk Türkiye’nin krizin parçası haline gelmesini de istemiyor. AKP’ye oy verenler dahil toplumun büyük kesimi Arap Baharından sonraki dönemde AKP iktidarının bölgedeki krizlere doğrudan müdahil olmasının Türkiye’ye ağır maliyeti olduğu görüşünde ve aynı hataların tekrarlanmasını istemiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve üst düzey yetkililerin adeta savaşın tarafıymış, hatta tarafı olmak istermiş izlenimi yaratan söylemleri bu endişeleri körüklüyor.

Çatışmalar Gazze’den dışarı taşmış olsa da, çok farklı olaylar yaşanmadığı takdirde bunun Arap-İsrail savaşına dönüşmesi beklenmemeli.

Çünkü Arap dünyasının ekseriyeti İsrail’in “Direniş Ekseni”ne (İran, Hizbullah, Hamas, Yemen’deki Hutiler) vurduğu darbeler karşısında sessiz bir memnuniyet içinde.

İran ve diğerlerinin güçleri ve etkileri ne kadar kırılırsa bu Arap ülkeleri açısından o kadar iyi.

https://10haber.net/yazarlar/omer-onhon/ortadoguda-cevabini-merak-ettiginiz-butun-sorulari-uzmanindan-okuyun-533180/

 

  • ‘Bizlik bir şey yok’

VIA TV’de yayınlanan “Dış Hatlar” programında Alin Özinian, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Türkiye’ye saldırabileceği yönündeki açıklamasını ve muhalefetin dış politikaya yaklaşımını dış politika analisti-Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer’le konuştu.

https://medyagunlugu.com/bizlik-bir-sey-yok/

 

  • Hediye Levent@hediyelevent

İsrail'in Türkiye'ye saldıracağına dair senaryolar sadece Türkiye'de konuşuluyor.

Askeri, siyasi, stratejik açıdan böyle bir ihtimal yok!

Bölge yanarken yapıcı rollerle devreye girmek varken her şeyi iç gündem malzemesi yapma konusunda çok başarılıyız!

https://x.com/hediyelevent/status/1844676396607512941

 

  • Muhammed Tarık Özkan@muhammedtrkozkn

israil devlet televizyonu kan'ın 600 bin israilli üzerinde yaptığı ankete göre israillilerin %23ü ülkeyi terk etmeyi düşünürken %35i hamas'ın savaşı kazandığına inanıyor

ayrıca araştırmada, israillilerin %48inin savaşta bir yakınını veya arkadaşını kaybettiği belirtiliyor

 

https://x.com/muhammedtrkozkn/status/1843948518320607540

 

  • TRT İsrail’i memnun edecek – MEHMET ALİ GÜLLER

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-guller/trt-israili-memnun-edecek-2257506

 

  • Dış siyasetin araçsallaştırılması iyi bir fikir değildir - İLTER TURAN

Medyanın büyük bölümünün hükümet çizgisinden ayrılmadığı bir ülkede İsrail’in amaçlarına ilişkin düşüncelerin ülke dışında ne kadar ciddiye alındığını tartmak pek kolay olmamaktadır. Ülke dışında yerleşik ve hükümetlere bağlı olmayan kaynaklara bakılacak olursa, Türk topraklarının bir tehlike karşısında olduğu ciddi bir olasılık olarak değerlendirilmemiştir. Nitekim, değerlendirme üzerinde durulmamış, tartışılmamıştır. Yine de, öneriyi incelemek, İsrail’in Türk topraklarını işgal planı olup olmadığı konusunu değerlendirmek mümkündür. Belki çözümlememize şöyle bir gözlemden başlayabiliriz: Dünyanın birçok ülkesinde maksimalist toprak talepleri olan marjinal siyasal akımlar vardır, bunları kimse ciddiye almaz. Aslında Türkiye’de de Osmanlı İmparatorluğunu tekrar ihya etmek isteyen ya da Türk dünyasını tek bir devlete dönüştürmeyi özleyen akımlar mevcuttur. Önemli olan husus, hükümetin böyle tasavvurlara sürekli destek vermekte, kaynak tahsis etmekteki kararlılığıdır. İsrail’in Türkiye’den toprak taleplerine bu açıdan bakıldığında, kesin cevap böyle bir hedefin olmadığıdır.

Görünüşe göre, İsrail hükümeti Gazze’de tamamen kendi otoritesini geçerli kılmayı istemektedir. Bana soracak olursanız, aynı niyeti Batı Şeria için de beslemekte, böylece hem iki devletli çözümün önünü kapamayı hem de Filistin devletine tahsis edileceği söylenen toprakları tamamen ele geçirmeyi öngörmektedir. Buna karşılık Lübnan ve Suriye’ye, İsrail için varlıksal tehdit oluşturan İran’ın vekili Hizbullah’ın bu ülkelerdeki varlığına son vermek için saldırmıştır. Zaten İran da İsrail’e aynı nedenle meydan okumakta, İsrail’in varlığını ve meşruiyetini kabul etmemektedir. Şüphesiz, İsrail’in Gazze’deki vahşetini kabul etmek mümkün değildir, ancak İsrail’in İran’ın vekili güçleri tasfiye etme gayretinin Türkiye’nin çıkarlarına tamamen ters düştüğünü iddia etmek de pek kolay gözükmemektedir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin İsrail’in topraklarına göz diktiği iddiası, Türk hükümetinin seçmen desteği kaybını telafi maksadıyla ileri sürülmüşe benzemektedir. Ancak, dış siyasetin iç siyasete dönük olarak araçsallaştırılması pek iyi bir fikir değildir, beklenmedik dış siyaset sorunlarına yol açabilir. Buna karşılık, önümüzdeki olayda yapılacak en iyi şey, sanıyorum söylenen sözleri fazla ciddiye almamaktır.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/dis-siyasetin-aracsallastirilmasi-iyi-bir-fikir-degildir/773147

 

  • “İsrail tehdidi” ve yeni Anayasa… - ZEYNEP GÜRCANLI

Şimdi Hamas'ın İsrail'e saldırıları ile başlayıp, İsrail'in karşılık olarak tüm bölgeyi kan gölüne çevirdiği Ortadoğu kaosunda da aynı durumun yaşandığına ilişkin pek çok işaret var;

İktidar sözcülerinin "İsrail'in bir sonraki hedefi Türkiye" çıkışının ardından gelen kredi kartı limitinden, araç alım satımına getirilmeye çalışılan ek vergileri, "savunma sanayi fonuna gidecek" diyerek aklamaya çalışan iktidar sözcülerinin açıklamalarını bir de bu açıdan düşünmek gerek elbette.

Asıl soru ise şu; Türkiye gerçekten İsrail'in hedefinde mi?

Bunun için hem ABD destekli İsrail'in Ortadoğu'daki hamlelerine, hem de Türkiye'de iktidar partisinin bu hamlelere karşı -söylediklerine değil- adımlarına bakmak gerekli;

- Atılan İsrail karşıtı hamasi nutuklara rağmen, Türkiye-İsrail ticareti Netanyahu hükümetinin Gazze'ye kanlı operasyonlara başlamasının ardından aylarca devam etti. Hükümet önce ticarete kısıtlama koydu, sonradan tümüyle kesilmesi kararı aldı. Peki, ne oldu? İsrail'e ticaret düşerken, İsrail'in fiili kontrolü altındaki Filistin topraklarına Türkiye'nin ticareti birden bire olağanüstü arttı. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre Türkiye'nin Filistin'le ihracatı 9 ayda 14 kat arttı. 2023'ün ilk 9 ayında 91 milyon 276 bin dolarlık ihracat yapılan Filistin'e, 2024'ün aynı döneminde 571 milyon 186 bin dolarlık ürün satıldı.

- Türkiye bir NATO ülkesi. Eğer iktidar partisi sözcülerinin bahsettiği "İsrail tehdidi" varsa, Türkiye'nin NATO müttefiklerini alarma geçirmesi gerekmez mi?

2020'de Suriye'nin kuzeyinde onlarca Mehmetçik Rus uçaklarının saldırısı nedeniyle şehit olduğunda, 2015'te iki seçim arasında Türkiye'yi yakan terör dalgası üzerine ve 2012'de bir Türk jetinin Rus uçakları tarafından düşürülmesi üzerine AK Parti hükümeti NATO'nun 4. maddesini işletmiş ve müttefiklerini "danışmalar" için toplantıya çağırmıştı. (NATO Antlaşması'nın 4. maddesi müttefik ülkelerden herhangi birinin 'tehdit' hissetmesi halinde, NATO müttefiklerini 'danışmalar için' toplantıya çağırmasını öngörüyor).

"Bir sonraki hedefi Türkiye" denilen İsrail için bu yöntemin uygulanmıyor olması ilginç değil mi?

- İsrail'in Gazze'ye ve Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah mevzilerine yönelik yaptığı saldırılar konusunda da Türkiye'deki iktidarın yaklaşımı -en hafif deyimiyle- ikircikli oldu. Müslüman Kardeşler hareketi bağlantılı Sünni Hamas için AK Parti hükümeti yeri göğü yıkarken, aynı İsrail'in saldırdığı Şii Hizbullah için bu yapılmadı. "Saldırgan ve yayılmacı" olarak nitelenen İsrail'in İran'a karşı doğrudan hamlelerine de pek ses çıkarmadı AK Parti yetkilileri. Aksine, AK Parti hükümeti tarafından atanan TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı, Bursa Uludağ Üniversitesi’nin 2024-2025 açılış töreninde, İran’ı hedef alarak “Bu yılın sonunda TRT Farsça kanalını açacağız. İran'ı rahatsız etmek durumundayız, İran’ı rahatsız etmek zorundayız” diye açıklama yaptı.

Eğer Türkiye gerçekten "İsrail tehdidi" altındaysa, İsrail'le doğrudan çatışan İran'a karşı tavır almak ne anlama gelir? Hakikaten anlamak mümkün değil.

https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/israil-tehdidi-ve-yeni-anayasa/773153

 

  • Burgazada Halklarından: Yahudiler - TEYFUR ERDOĞDU

Geçenlerde Cuma günü bir Sefarad evine akşam yemeğine misafirliğe gittim. Öğleden sonrası için sözleşmiştik. Aile tarih meraklısı.

Bana aile hemen daha oturur oturmaz kireçle pişirdikleri incirli kaşık tatlısı ikram etti. Kışın da portakallısını yapıyorlarmış. Çok lezzetliydi zaten bir reçel delisiyimdir. En sevdiğimse turunç reçeli. Bunları anlatırken ‘A!.. Durun o halde n’olur, şarope blanko da deneyin, hocam!’ diyerek hemen koşup getirdiler. Nedir bu dedim. Meğer bizim şeker şurubuymuş. Osmanlı Yahudileri gibi aynı şekilde yapıyorlar: Şekerli suyu bembeyaz olana kadar çırpıyoruz. İstenen kıvama gelince içine badem veya ceviz koyuyoruz. Üstüne de Hindistan cevizi, damla sakızı ya da limon kabuğu ilave ettik mi tatlımız hazır. Şarope’den bir kaşık aldıktan sonra üstüne bir bardak su içmek gerekir. ‘Bugün yok ama bir dahaki sefere mutlaka reşas da tatmalısınız hocam!’ dediler. Daha önce denemiştim. Gerçekten hoş bir tadı var. Reşas içinde sirke bulunan bir kurabiyedir. Ters sekiz şeklindedir.

Sonra kahve içtik, yeni çıkan kitabım hakkında konuştuk. Osmanlı ve Osmanlı Yahudi tarihi hakkında sordular da sordular.

Kızları yakında doğum yapacak. Onun telaşı tüm aileyi sarmış sarmalamış durumda. Gelecek yazıda unutmazsam doğumla ilgili adetlerini de anlatırım, öğrendiğim kadarıyla.

Cuma akşamları biliyorsunuz Şabat yemeği vaktidir ve bu çok mühimdir. Evin kadınları Perşembe’den hazırlıklara başlar, alışveriş ve yemekleri tamamlarlar. Burgazada’da Koşer lokanta veya kasap olmadığı için alışverişin bir kısmını mecburen Büyükada’dan diğer kısmını da İstanbul’dan yapmışlar.

Müsait olan tüm aile bireyleri davetliydi. Oldukça kalabalıktık.

Sofrada en göze çarpan husus bence çok şık yemek takımları ve bembeyaz örtüydü. Masaya kutsal kiduş kadehi de konmuştu. İki bütün yani doğranmamış ekmek de sofrada yerini almıştı. Üstleri günün anlamına uygun işlemeli bir örtüyle kaplıydı. Şabat mumları evin hanımı tarafından uyandırıldı. Böylelikle tüm hazırlıklar bitmiş sayılıyordu. Ailenin en yaşlısı bey amca sofradaki her nimeti tek tek okudu, üfledi. Yemekte erikli balık, etli patlıcan sarma, son olarak da cevizli tatlı (travados) vardı. Yemek yenirken türlü türlü dualar yapıldı. Bence en dokunaklısı da ekmeğin tuza banılarak yapılanıydı.

https://adalidergisi.com/tum-sayilar/2024/ekim-sayi-232/burgazada-halklarindan-yahudiler/

 

  • 22 yıllık DNA araştırması: Kristof Kolomb, Sefarad Yahudisiymiş

Adli tıp uzmanı Lorente, belgeselde yaptığı açıklamada "Elimizde Kristof Kolomb'un çok kısmi ama yeterli miktarda DNA'sı vardı. Oğlu Hernando Colón'un da DNA'sı var. Ve hem Y (erkek) kromozomunda, hem de Hernando'nun (anneden geçen) mitokondriyal DNA'da, Yahudi kökenler ile uyumlu özellikler var" dedi.

 

https://artigercek.com/dunya/22-yillik-dna-arastirmasi-kristof-kolomb-sefarad-yahudisiymis-320081h

 

  • Carlos Abadi@NewSamawal

Roma Yahudi cemaati tarafından tasarlanan logo. Güçlü.

 

https://x.com/NewSamawal/status/1843625501421617182

 

  • Umut Güner@umuttgunerr

Azerbaycan'da okullarda 7 Ekim anması yapıldı. İki kardeş ülke İsrail ve Azerbaycan halkları birlik, beraberlik ve dayanışma gösterisinde bulundu.

 

https://x.com/umuttgunerr/status/1844827909355348092

 

  • Barbra Streisand@BarbraStreisand

Hamas'ın İsrail'e yönelik vahşi saldırısının birinci yıl dönümünü anarken, kalbim kırılıyor... O gün hayatlarını kaybeden ve akıl almaz travmalar yaşayan herkes için kırılıyor... Henüz evlerine geri gönderilmemiş her rehine için... Bir yıl sonra bile devam eden korkunç şiddete yakalanan ve asla bunun bir parçası olmak istemeyen herkes için... Dünya sizi unutmadı. Yonatan Zeigen gibi, herkes için barışı tutkuyla arayarak öldürülen sevdiklerini hatırlayan insanların bu ilham verici hikayeleri kalbimi yüceltiyor. Rehineleri unutmadık. 7 Ekim'i unutmadık. Ve barış için dua etmeyi asla bırakmayacağız.

https://x.com/BarbraStreisand/status/1843282759478845903

 

  • Fatih Altaylı ile Pazar Sohbeti: "İsrail'de Netanyahu sonrası çok önemli!" / COŞKUN ARAL

https://www.youtube.com/watch?v=gBdWuJthIxI

 

  • Hen Mazzig@HenMazzig

Sir Paul McCartney, Yom Kippur için Santiago sinagoguna katılıyor.

Bu yılın zor geçtiğini biliyorum, ancak Yahudi olmaktan gurur duymayı asla unutmayın.

Yahudi olmak, ırk, yaş, cinsel yönelim, siyasi inançlar ve tarihin ötesinde inanılmaz, geniş bir ailenin parçası olmak anlamına gelir.

 

https://x.com/HenMazzig/status/1845366816014565567

 

  • Oli London@OliLondonTV

Paul McCartney Yahudi cemaatinin yanındadır.

Beatles'ın solisti, Şili'de düzenlenen Yahudi Yeni Yılı etkinliğine katılırken oldukça neşeli görünüyordu.

📸 @AgenciaAJN

 

https://x.com/OliLondonTV/status/1845287122686681193

 

  • Alliance Yahudi Okulu - BARIŞ TOPTAŞ

 

https://www.alternatifgazetesi.com/alliance-yahudi-okulu

 

  • BERNARD-HENRİ LÉVY: Yeni bir dünya savaşının eşiğindeyiz

Fransa’da antisemitizmin yükselmesinden “endişe duyduğunu” kaydederek sol politikacı Jean-Luc Mélenchon’a sert eleştiriler yönelten Lévy, Mélenchon’un antisemitizmi körüklediğini iddia etti ve onu eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın “siyasi fahişesi” olarak tanımadı.

BHL, entelektüel çevrelerde Derrida’nın yapısökümcülük kavramının çarpıtıldığını söyledi ve özellikle Judith Butler’ı bu konuda eleştirdi.

Lévy, “Güvenli alanlar, kimliklerin ayrılması… Bu kapsayıcılık değil, aksine ayrışmadır,” ifadesini kullandı.

https://harici.com.tr/bernard-henri-levy-yeni-bir-dunya-savasinin-esigindeyiz/

 

  • Gabi Behiri@gbehiri

Bu arada Smotrich'in bahsi edilen sözleri söylediği video bir belgeselden değil 2016 yılında Kanal 12'ye verdiği bir röportajdan. O dönemde herhangi bir görevi olmayan bir milletvekili. Eminim o bile bu sözleri söylediğini unutmuştur ve şuan sorsanız bambaşka bir cevap verir. Nitekim siyasetçilerin söylediklerine değil yaptıklarına bakmak lazım.

Röportajın video linkini de buraya bırakıyorum: https://www.youtube.com/watch?v=slNc2a6eHiA

 

https://x.com/gbehiri/status/1844662836837912873

 

  • Dov Forman@DovForman

Geçtiğimiz hafta, 100 yaşında, Auschwitz'den sağ kurtulan büyük büyükannem Lily Ebert vefat etti. Gücü ve sevgi ve hoşgörü mesajıyla milyonlara ilham kaynağı olmaya devam etti.

 

https://x.com/DovForman/status/1845394582210490866

 

  • Hikâyesini anlatmaya ant içen Holokost kurtulanı TikTok fenomeni oldu

 

https://www.salom.com.tr/haber/120377/hikayesini-anlatmaya-ant-icen-holokost-kurtulani-tiktok-fenomeni-oldu

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün