ABD Başkan Yardımcısı Harris, seçim öncesi Yahudi seçmenlerle yaptığı bayram görüşmelerinde, İran´ın nükleer silah elde etmesine asla izin vermeyeceğine ant içerek diplomasiyi tercih edeceğini ancak "masadaki tüm seçenekleri" değerlendirdiğini belirtti.
Yom Kipur'un başlamasından birkaç saat önce yapılan bu görüşme, Harris’in başkanlık yarışındaki rakibi Donald Trump ile benzer bir tutum içinde olduğunu göstermek için yaptığı bir girişim olarak nitelendirildi. Harris Trump'ı, başkan olduğu dönemde İran konusunda etkisiz biri olarak tasvir etmişti.
Harris, "Yanlış anlaşılmasın, başkan olarak, Amerikan güçlerini ve çıkarlarını İran ve İran destekli teröristlerden korumak için gereken her türlü eylemi yapmaktan asla çekinmeyeceğim. İran'ın nükleer silah edinmesine asla izin vermeyeceğim. Bu amaca ulaşmak için tercih ettiğim yol diplomasidir, ancak tüm seçenekler masada" dedi.
"Bütün seçenekler masada" ifadesi, Başkan Barack Obama'nın İran ile nükleer programı kısıtlaması karşılığında 2015 yaptırımlarının kolaylaştırılmasını sağlayan anlaşma sürecinde sıkça kullandığı ifade ile benzerlik gösteriyor.
İran'ın İsrail'i füzelerle vurmasının ve İsrail'in nasıl misilleme yapacağını tasarlamasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra, Harris'in bu ifadeyi kullanması, İsrail'in uzun süredir ABD yönetimlerinden talep ettiği şeyi sağlayacağının bir göstergesi oldu: İran'ın nükleer silah sahibi olmasını engellemesi için Amerika'nın İsrail'i destekleyeceği, buna askeri eylem de dahil olacağı garantisi.
Uzmanlara göre İsrail'in, dağların altında gömülü nükleer tesislere başarılı bir saldırı gerçekleştirebilmesi için ABD'nin tedarik edeceği güçlü silahlara ihtiyaç duyacak.
Başkan Joe Biden, İran'ın bu ayın başlarında İsrail'e yönelik kitlesel füze saldırısına misilleme olarak bir İsrail saldırısını destekleyeceğini belirtti. Ancak, İran nükleer tesislerine saldırmanın şimdilik bir seçenek olmadığını, çünkü bunun muhtemelen bölgedeki savaşı tırmandıracağını da dile getirdi.
ABD'nin savaşlara dahil olmasına karşı çıkışını kampanyasının temel unsuru haline getiren Trump, İsrail'e karşı yapılacak böyle bir saldırıda yardımcı olup olmayacağını söylemedi. Kampanya sözcüleri yorum talebine karşılık vermedi. Ancak Trump, Biden'in İsrail'i nükleer tesislere saldırmaması konusunda uyarısıyla dalga geçti.
Trump geçen hafta bir kampanya etkinliğinde, "Yani, 'Lütfen nükleerleri rahat bırakın' ifadesini kullanmak için, bunun doğru cevap olmadığını söylerdim. Bu en çılgın cevaptı çünkü biliyor musunuz? Yakında nükleer silahlara sahip olacaklar. Ve sonra sorunlar yaşayacaksınız" dedi.
Harris, Trump'ın İsrail'in yanında durmayacağını öne sürdü. Trump'ın üst düzey bir İran askeri komutanını öldüren bir saldırı emri vermesinin ardından, 2020'de İran'ın ABD üslerine füzeler fırlatmasına karşı misilleme yapmamayı seçtiğini belirtti. "Trump başkan olduğunda, İran ve vekilleri ABD üslerine ve Amerikan birliklerine saldırdıktan sonra İran'ı serbest bıraktı" dedi.
Ayrıca Trump'ın 2018'de İran-nükleer anlaşmasından çekilmesini eleştirdi ve bunun İran'ın bir bomba üretmeye hiç olmadığı kadar yaklaşmasına yardımcı olduğunu vurguladı. İsrail, ABD'nin anlaşmadan çekilmesini destekledi ve yerine geçecek olana İran'ı nükleer kapasitesinden vazgeçmeye zorlamak için azami baskı yapmasını tavsiye etti. Trump yaptırımları geri getirerek ve artırarak bu baskıyı uyguladı, rejimi yoksullaştırıp izole etmeye yardımcı oldu, ancak 2021'de görevden ayrıldığında nükleer programını yeniden başlatmış ve genişletmişti.
Harris ayrıca, Hamas'ın başlattığı, 1.200 kişiyi katledip 250'den fazla kişiyi rehin aldığı savaşta İsrail'e desteğini bir kez daha vurgularken; ateşkes çağrısında bulundu ve İsrail'in misillemesinden zarar gören Gazze’deki milyonlarca Filistinli için yardım istedi.
Harris, "Ateşkes ve rehine anlaşmasından vazgeçmiyoruz. Elbette, yaşayan, ölen veya hala tutulan yedi Amerikan vatandaşı da dahil olmak üzere tüm rehinelerin serbest bırakılması için savaşmayı bırakamayız ve asla bırakmayacağım" dedi. 101 rehinenin hala Hamas tarafından Gazze'de tutulduğuna inanılıyor.
Harris ayrıca Trump'ı antisemitizmi körüklemekle suçladı. "Trump tehlikeli ve nefret dolu antisemit söylemler benimsedi, korku ve bölünme yarattı," dedi ve diğer şeylerin yanı sıra Trump'ın 2017'de Virginia, Charlottesville'de gerçekleşen ölümcül bir neo-Nazi yürüyüşünden sonra tam bir tepki göstermemesini örnek gösterdi.