Coulin Kardeşler ´ATEŞLE OYNAMAK´ta sosyal sorunlara eğiliyor.
Film birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin parçalanışını gözlemliyor. Dul işçi bir babanın küçük oğlu sağduyulu, parlak bir öğrencidir. Aşırı sağcı bir örgüte katılan ağabeyi ise aile birliğine dinamit koyar. Çaresiz kalan baba oğlunu doğru yola çekmeyi başaramaz. Kendisine eldiven gibi uyan bu rolüyle, Vincent Lindon Venedik’te En İyi Erkek Oyuncu Ödülüyle taçlandırıldı. Toplumsal sorunlara eğilen film aynı zamanda radikalleşmenin de hikâyesi.
Vincent Lindon 2016’da ‘Piyasa Kanunu / La Loi Du Marché’ ile Cannes Film Festivali’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü kazanmıştı. Fransız aktör son Venedik Film Festivali’nde ‘Ateşle Oynamak / Jouer Avec Le Feu’ filmiyle, kendisine eldiven gibi uyan bir rolde, aynı ödülün sahibi oldu. Film, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin parçalanışını gözlemliyor. Delphine ve Muriel Coulin kardeşlerin, Lauren Petitmangin’in 2020’de yayınlanan ‘Ce Qu’il Faut De Nuit’ adlı romanından senaryosunu yazıp yönettikleri film, dul işçi baba Pierre’in (Vincent Lindon) hayatını, iki çocuğuna iyi bir istikbal kazandırmak için çabasını anlatıyor.
Loach, Dardenneler tadında film
Birbirlerine çok yakın olan ailenin reisi Pierre, iki yetişkin oğlunu tek başına büyütmeye çalışır. Sınıf birincisi küçük oğlu Louis (Stephan Crepon) Paris’te Sorbonne Üniversitesinde yüksek tahsilini yapmak için evden ayrılmak üzeredir. Biraz daha büyük olan Fus (Benjamin Voisin) ise gitgide ketumlaşır ve ailesinden uzaklaşır. Şiddet kavramı onu büyüledikçe aşırı sağcı birtakım gruplara etkin olarak katılmaya başlar. Davranışları, ailenin huzuruna dinamit koyma yolunda olduğunun göstergesidir. Güncel sosyal ve politik filmlerdeki başarısıyla tanınan Vincent Lindon, tüm çabasına rağmen oğlunun kötü yola düşmesine engel olamayan çaresiz baba rolünde görkemli bir performans çıkarıyor. Lindon, çağdaş kaygıların merkezindeki filmde, ahlaki ve sosyal ikilemlerin damgasını vurduğu karakterleri güçlü ve isabetli bir şekilde somutlaştırma yeteneğine sahip bir oyuncu olduğunu bir kez daha doğruluyor.
Avrupa sinemasında İngiliz Ken Loach, Belçikalı Dardenne Kardeşler, işçi sınıfının, proletaryanın sosyal sorunlarını gözler önüne seren filmleri üretmeyi inatla sürdürüyorlar. Aile, politik inançlar ve uzlaşma hikâyesi olan ‘Ateşle Oynamak’ aynı zamanda son yılların toplumsal sorunu aşırı sağın yükselişinin, radikalleşmenin de hikâyesidir. Filmleriyle iki Fransız kız kardeş, aynı toplumsal sorunun takipçileri olduklarını kanıtlıyor. Almanya’da neo-Nazi bir parti son seçimde en çok oy toplayan parti oldu, benzer durum Avusturya’da da yaşanmıştı. Macaristan’da, Fransa’da durum farklı değil. İtalya’da Mussolini hayranı bir kadın başbakan var. Aşırı sağın yükselişinden rahatsız Laurent Petitmangin’in fikrine katılan Coulin Kardeşler, bu filmle bizleri düşünmeye davet ediyor.
Aile içi sorunlar, sosyal hayat ve politika temalarını işleyen film, çıkışsızlık yaşayan işçi sınıfından bir babanın dramını ve birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin dağılmasını anlatıyor. Ailedeki zıt politik görüşlerle, aile birliğinin yerini anlayışsızlık alıyor. Kendi propagandalarını yapmak için afiş yapıştıran sağcı gençlerle, karşıt görüşteki solcular sık sık karşı karşıya gelip dövüşür. Fus bir gün eve suratında ve vücudunda derin yaralarla gelir. Polise şikâyetçi olmaz, ancak kendisini dövenden intikam almak için bilenir. Filmde ‘kötü tohum’ Fus’un kişiliğinde, aile birliğinin, sevginin yerini anlayışsızlığa bıraktığını görüyoruz. Oğlunu doğru yola çekmeyi başaramayan Pierre, cinayetle suçlanan oğlu Fus’un duruşmasında, mahkemeye çaresizce: “Ben oğlumun kötü gidişatına engel olamadım. Kendisiyle birlikte beni de cezalandırın” der.
Aşırı sağın yükselişi
Pierre karısının ölümünden sonra kendisine yeni bir hayat arkadaşı bulmak için hiçbir çaba sarf etmeden, tek ideali çocuklarına iyi bir baba olmak için tüm enerjisini harcadı. Aşırı sağ örgütün buluşma salonunda, birbirlerini boks adı altında nefretle öldüresiye döven iki gencin kapışmasına tanıklık eden, trans halindeki kitlenin arasındaki oğlu Fus’u izleyen Pierre dehşete kapılır. Şiddet kavramı tarafından büyülenen, şiddet uygulamak için yanıp tutuşan, kendisiyle tam zıddı bir noktada duran Pierre’in bütün çabası oğlunun tehlikeli gidişatını durduracak yöntemlere başvurmaktır. Film “Fikirleri benimkilere taban tabana zıt hale gelse de, çocuğumu sevmeye devam edebilir miyim; kendisi oğlum olarak mı kalırdı yoksa artık onu reddetmek isteyen biri mi olurdum?” sorusuna cevap arayan çaresiz bir babanın dramını işliyor.
Vincent Lindon, aşırı sağ-sol çatışmasında katil olan gencin sağduyulu ama çaresiz babası rolünde duyarlı, etkileyici bir performans çiziyor. Venedik Film Festivali’nde ödülünü alırken Fransız aktör “Bir oyuncu olarak farkındalığın artmasına ya da soruların sorulmasına katkıda bulunabilirsek bu büyük bir memnuniyettir. Uluslararası yarışmalarda bir Fransız jüri başkanının ödül verirken kendi vatandaşına bu derece hovarda davranması alışılmış bir şey değildir. Ender rastlanan ama çok şık bir davranış oldu” diyerek Jüri Başkanı İsabelle Hupert’e sarılmaya gitti. Filmde oğullarını canlandıran iki genç oyuncu Benjamin Voisin ve Stephan Crepon da çok başarılı. Ailesine bağlı, duyarlı Louis rolündeki Benjamin Voisin’in ‘Sönmüş Hayaller / İllusions Perdues’ (2022) ile kazanılmış Umut Vaat Eden Genç Oyuncu César Ödülü var.
Filmin senaryo yazarı-yönetmenleri Muriel - Delphine Coulin ile bitirecek olursak, Fransa’nın batısında, Atlas Okyanusu kıyısındaki Morbihan bölgesinde doğan kardeşlerin dörder uzun metrajlı filmleri var. Muriel 1965 doğumlu, Delphine kendisinden yedi yaş daha genç. Birlikte yaptıkları ‘17 Filles’ ve ‘Voir Du Pays’ filmleriyle ses getirdiler. Bu son film, yarıştığı Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde iki kız kardeşe En İyi Senaryo Ödülü’nü getirdi. Film, Kıbrıs’ta üç günlük izinlerini geçiren, Afganistan’da görevli iki genç Fransız askerini izliyor. ‘17 Kız / 17 Filles’de hamile kaldığını öğrenen liseli bir kız, 16 sınıf arkadaşıyla hamile kalmak, çocuklarını birlikte büyütmek ve onların hayatlarının sorumluluğunu üstlenmek için bir anlaşma yapar. Coulin Kardeşler, aile dramı ‘Ateşle Oynamak’ filminde “Her şeyi affedebilir miyiz?” sorusundan etkilenerek yola çıktıklarını söylüyorlar.