“Gregor Samsa, bütün gece huzursuz rüyalar gördükten sonra sabah uyandığında kendini yatağında, büyük bir böceğe dönüşmüş halde bulur. Böcek bacaklarını, yuvarlak, kahverengi, sert karnını görür. ´Ne oldu?´ diye düşünür. Bu bir rüya değil!” 2024 senesi, kurmaca edebiyat tarihinin en başarılı ve en çok okunan kitabı Dönüşüm´ün yazarı Franz Kafka´nın 100. ölüm yıldönümü. Bu vesileyle birçok ülkede, 40 yaşında hayata veda eden Kafka ile ilgili konferanslar, sergiler düzenlenirken, romanlarının gizemli dünyası ve yaşamı da mercek altına alınıyor.
“Almanca benim ana dilim ancak Çekçe yüreğime dokunuyor” diyen Franz Kafka, kitaplarını hep Almanca kaleme aldı. O yüzdendir ki, dünyanın bu dilde yazan en ünlü edebiyatçısı olarak kabul edildi. Kafka, Avusturya-Macaristan vatandaşıydı; 3 Temmuz 1883’te Prag’da dünyaya gelmiş ve hayatının büyük bir bölümünü orada geçirmişti. Yahudi bir aileden geliyordu. Otoriter karakteri ve heybetli duruşuyla, Kafka’da hep eziklik hissettiren bir babası vardı. İki erkek kardeşi henüz o çocukken ölmüş, yıllar sonra da üç kız kardeşi Nazi toplama kamplarında katledilmişti.
Kafka hukuk okudu ve bu konuda doktora yaptı. Günlük yaşamında yarı özel bir sigorta şirketinde başarılı bir memurken, akşamları da durmaksızın yazardı. Buna rağmen geride çok fazla eser bırakmadı. 1920’li yıllarda, küçük bir edebiyat çevresine sahipti. Fransız yazar Andre Breton’un sahip çıkmasıyla, önce Fransa’da ardından İngiltere ve Amerika’da eserleri yayınlandı. Kitapları Almanya’da ilk kez 1957’de basılabilmiş ve ancak II. Dünya Savaşı sonrasında dünyada tanınmaya başlamıştı. 1933-1945 arasında Kafka da diğer Yahudi bilim ve kültür insanları gibi yasaklı, Nazi Almanya’sında eserleri yakılacak kitaplar arasındaydı…
Yazar Max Brod, Kafka’nın üniversite arkadaşıydı. Brod’un, Kafka’nın eserlerini okuyabilmemizde büyük rolü oldu. Ölümünden sonra yazdıklarının yok edilmesini isteyen yazar, arkadaşına şöyle yazmıştı: “Sevgili Max, yayınlanmış öykülerim haricinde, geride yazılı olarak ne bırakırsam, yakılsın ve okunmasın… Bu senden son isteğim.” Ancak Brod sözünü tutmadı. İyi ki…
Ağustos 1917’de aniden kan öksürerek uyanan Kafka’ya eylül ayında verem teşhisi konuldu. Hastalığının ilerlemesi sonucunda ise, 3 Temmuz 1924’te bir sanatoryumda vefat etti. Dünya, Kafka’nın hayatı ve eserleri ile ilgili birçok şeyi mektuplarından öğrendi.
Nazilerin Prag’a girmesi üzerine, 1939’da eşi Elsa’yla birlikte Tel Aviv’e kaçan Max Brod, Kafka’ya ait belgeleri ve elyazması müsveddeleri yanında götürdü. 1942’de eşinin ölümünden sonra, aile dostu Esther Hoffe ile yakınlaştı. Brod’un ölümüyle, Kafka’ya ait elindeki tüm belgeler Esther’e kaldı. Ölmeden önce Brod, bu belgeleri İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne bağışlamasını istese de, Esther bunu yerine getirmedi. ‘Dava’nın elyazması müsveddelerini iki milyon dolara Alman Edebiyat Arşivi’ne sattı. Esther’in ölümüyle de diğer belgeler kızları Ruth ile Eva’ya kaldı. Kız kardeşler, belgeleri satmak istediklerinde, İsrail Ulusal Kütüphanesi haklarında dava açtı. 2008’de başlayan süreç, 2016’da İsrail Ulusal Kütüphanesi lehine sonuçlandı.
KAFKA’YI ANLAMAK
Kafka kitaplarında, bireyin toplum ve sistem içindeki yalnızlığını, yabancılaşmasını ve güçsüzlüğünü ortaya koyar. Eserlerinde kimlik, varoluşsal kaygılar, yaşamın absürtlüğü ve bürokrasi gibi evrensel konuları kısa ve yalın bir üslupla dile getirir. Şüphe, ömrü boyunca Kafka’nın peşini bırakmaz. Bu duygu en büyük aşkını, ilişkilerini ve hatta neredeyse eserlerini yok eder. Dünyası öylesine özel ve karmaşıktır ki, bu durumu tanımlayan ayrı bir sıfat üretilir: kafkaesk. Kafka'nın öykülerinde korku ve gerginlik durumları önemli bir rol oynar. Karakterlerinin kafaları genellikle karışıktır. Saul Friedländer'in 2013 tarihli eserine ‘Kafka: Utanç ve Suçluluk Şairi’ adını vermesi boşuna değildir. Kafka’yı yorumlamak ve anlamak için savaşın, iktidarın ve Yahudi kültürünün eserlerindeki dolaylı etkisine dikkat çekilir.
KAFKA’NIN KADINLARI
Kafka hiçbir zaman evlenmedi. Yaşadığı ilişkiler, onun içsel dünyasını ve yazılarını derinden etkiledi. Bu ilişkiler, Kafka’nın eserlerinde sıkça görülen yalnızlık, yabancılaşma ve varoluşsal kaygı temalarının anlaşılmasında önemli bir rol oynadı. Kendine güvenen ve etkileyici kadınlar olan Felice Bauer, Julie Wohryzkova, Milena Jesenska ve Dora Diamant ile yaşadığı aşklar, yazarın hayatına yön verdi. Evliliğe özlemi arttıkça Kafka’nın endişeleri de artıyordu. Kaygıları duygularıyla değil, bir yazar olarak hayatının, bir koca rolü ile bağdaşıp bağdaşmayacağıyla ilgiliydi.
Kafka, en uzun ilişkilerinden birini yaşadığı Felice Bauer ile birkaç kez nişanlandı. Bir diğer önemli ilişkisi, Çek gazeteci ve yazar Milena Jesenská ile oldu. Milena, Kafka’nın eserlerini Çekçeye çevirirken tanışan ikili, derin bir dostluk ve aşk yaşadı. Ona yazdığı mektuplar, ‘Milena’ya Mektuplar’ olarak yayınlandı. 1923’te, 19 yaşındaki Dora Diamant ile tanıştı. Onunla birlikte Berlin veya Tel Aviv'de yeni bir başlangıç yapmayı düşünüyordu, ama olmadı. Diamant, Kafka’nın ölümüne kadar ona destek oldu, son yazılarını ve günlüklerini sakladı ancak bunlar sonradan Nazi rejimi tarafından ele geçirildi.
İSTANBUL’DA ‘FRANZ KAFKA 1883 – 1924’ İLLÜSTRASYON SERGİSİ
Franz Kafka’nın 100. ölüm yıldönümü nedeniyle hazırlanan ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen ‘Franz Kafka 1883 – 1924’ sergisi, Beyoğlu Belediyesi 6.Daire Sanat Galerisi'nde açıldı. Sergide, sanatçı Renata Fucikova’nın, sanatseverleri, Kafka'nın yaşadığı döneme geri götüren, onun ilham dünyasını ortaya çıkaran yirmi siyah-beyaz illüstrasyon eserine yer verildi. Konsept ve metin ise Radek Maly tarafından yapıldı.
Yazarın yalnızca edebi dünyasına değil, ailesine, hobilerine, arkadaşlarına ve aşk hayatına da ışık tutan sergide, Kafka'nın, pek de severek yapmadığı memurluk haricinde ‘kendini yazmaya adayan, hüzünlü, garip bir adam’ olduğu algısı da yıkılıyor. Sergide aktarıldığına göre, sanıldığının aksine aslında oldukça sosyal olan Kafka sinemaya gitmeyi, teknoloji dünyasından yenilikleri sevdiği gibi bir kürek kulübünün de üyesiydi. Oldukça sağlıklı bir yaşam biçimini benimseyen yazar sigara, alkol gibi alışkanlıklardan uzak durmasının yanı sıra aynı zamanda sıkı bir vejetaryendi. Sergide, bu bilgiye atıfta bulunan bölümde, Max Brod’un yazdığı kitapta, Berlin’deki bir akvaryumda ünlü yazarın camın arkasından balıklara şöyle dediği aktarılıyor: “Artık sizi yemediğim için size huzurlu bir şekilde bakabilirim.”
Franz Kafka’nın hayatını ve zamansız vefatını anlatan sergi, 30 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.