Film bir eskort kızla bir Rus oligarkın veliahdı arasındaki trajikomik bir Külkedisi hikayesi anlatıyor. Sean Baker senaryosunda çizdiği renkli ve inandırıcı karakterleriyle, hızlı hatta çılgın tempolu mizanseniyle, konusunu anlatmak için olayları seçmedeki hüneriyle övgüyü hak ediyor. Başarısında görüntü yönetmeni Drew Daniels ile başrol oyuncusu Mikey Madison´ın payı var.
FANTASTİK KARA KOMEDİ
‘ANORA’
Yön.- Sen ve Kur: Sean Baker
Gör: Drew Daniels
Oyn: Mikey Madison - Mark Eidelshtein - Karren Karagulian - Vache Tovmasyan - Yura Borisov - Darya Ekamasova - Aleksey Serenryakov
Altın Aslan Ödüllü Almodovar’ın ‘Yandaki Oda’sı ile aynı gün vizyona giren Altın Palmiye Ödüllü ‘Anora’, bir eskort kızla bir Rus oligarkın şımarık veliahdı arasındaki trajikomik bir Külkedisi hikayesi anlatıyor. Amerikan Bağımsız Sinemasının genç temsilcisi Sean Baker, renkli karakterler aracılığıyla hızlı, hatta çılgın tempolu mizanseniyle, sürprizleriyle filmin her sahnesinde çıtayı yükseğe taşıyor. ‘Anora’ her yaş izleyiciye hitap eden, hem dramatik hem gülünç olabilen, her nabza şerbet veren adeta ‘garanti belgeli’ bir film.
Filmin 2 saat 20 dakikalık süresinde vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyor, bir kez bile saate bakmak aklınıza gelmiyor. Film Allo Cine’de 33 Fransız eleştirmeninden 5 üzerinden ortalama 4,2 puan aldı. Brooklyn’de kırık dökük bir apartman dairesinde oturan, Özbek asıllı striptizci Anora (Ani), çalıştığı kulüpte bir gece bir Rus oligarkın genç oğlu İvan’dan aldığı teklifle dolgun ücretli bir Las Vegas seyahatine çıkar. İkilinin orada evlenmesinden sonra ABD’ye uçan İvan’ın ebeveynleri evliliğin iptali için her şeyi göze alır. Sean Baker hızlı kurgusu ve karakterlerine duyduğu derin sempatisinden aldığı güçle, izleyiciyi gözyaşlarından kahkahalara sürüklüyor.
Garanti belgeli film
Beklenmedik olayların birbirini kovaladığı bu çılgın, fantastik kara komedi, hem dramatik, hem gülünç olabiliyor; filmde katıla katıla gülmek de, gözyaşına boğulmak da mümkün. Sean Baker, senaryosunda iyi kotarılmış yan karakter portreleri çizmede, konusunu anlatmak için olayları seçmede, canlı bir şekilde aktarmada ve fazla uzatmama konusundaki disipliniyle övgüyü hak ediyor. Yönetmen “Niyetim insan hikâyeleri anlatmak. Umarım evrensel bir konuyu ele alan ‘Anora’ seks işçiliğine uygulanan damgayı kaldırmaya yardımcı olur” diyor. Bunun için Baker, seks işçisi olarak çalıştığı dönemi ‘Modern Whore’ adlı anı kitabıyla tanınan Kanadalı yazar ve oyuncu Andrea Werhun’u yaratıcı danışman olarak projeye dâhil eder.
Baker senaryosunda kadın kahramanlarının seçeneklerinin, kontrolünün dışındaki güçler tarafından nasıl şekillendiğini ve engellendiğini ustalıkla işlemiş. Filmografisine bakıldığında Baker’ın hep kapitalist ülkesinin çizgi dışı, marjinal kişileri, anti kahramanları perdeye taşımaktan hoşlandığı dikkati çeker. Yönetmenin pek de parlak sayılmayacak filmografisinde, birçok filminin ana karakterlerini seks işçiliği yapan kişilerden seçtiğini görürüz. Bir önceki filmi ‘Red Rocket’te (2021) tükenmiş eski bir erkek porno yıldızının sektörüne dönüş çabasını anlatmıştı. İlk dönem filmlerinden, tamamı bir günde geçen, iPhone’la çekilen ‘Tangerine’de (2015) Noel arifesinde, hayat kadını olarak çalışan bir trans bireyin kalbini kıran erkek arkadaşını bulmak için şehri alt üst ettiğini görürüz. Yönetmenin en bilinen filmi ‘Florida Project’ (2017), para karşılığı turistlerle yatan bir kadının altı yaşındaki kızını merkezine almıştı.
Sean Baker’ın becerisi senaryolarında kahramanlarının yaşadıklarını duygu sömürüsüne kaçmadan anlatması. Kendini aştığı ‘Anora’da senaryosuna hâkim yoğun mizah duygusu öne çıkıyor. Cannes Festivali Jüri Başkanı Greta Gerwig, gerçekçi ve beklenmedik bir başarı olarak övdüğü ‘Anora’nın Howard Hawks ve Ernst Lubitsch komedilerine yakın olduğunu söyledi. ‘Anora’, Terence Malick’in ‘Hayat Ağacı / The Tree of Life’ından 12 yıl sonra Altın Palmiye kazanan ilk Amerikan filmi olarak ülkesini onurlandırdı. Filmin bu başarısıyla Amerikan bağımsız dağıtım şirketi NEON, ‘Parazit’, ‘Titane’, ‘Huzur Üçgeni’ ve ‘Bir Düşüşün Anatomisi’nin ardından üst üste beş Altın Palmiyeli filmi dağıtacak. 18 Ekim’de ABD’de vizyona giren film Avrupa’da ve bizde 1 Kasım’da izleyicisiyle buluştu.
Ailelerinin isteği dışında evlenmeye karar veren bir çifti merkezine alan film, bir Rus oligarkın ahlaksız, sorumsuz oğlu İvan Vanya Zakharov’un (Mark Eidelshtein) ebeveynleri tarafından tasvip etmediği bir evliliği öğrendiklerinde, evliliğin iptalini sağlamak için, Amerika’daki karanlık işlerini çözen bir ekibi devreye sokmasını anlatıyor. Ekip, İvan’ın vaftiz babası Ortodoks Rrahip Toros (Karren Karagulian), tetikçileri Ermeni Garnick (Vahe Tovmasyan) ve Rus İgor’dan (Yura Borisov) oluşur. Anora ‘Ani’ Mikheeva (Mikey Madison) Brooklyn’deki Rusça konuşulan bir mahallede yaşayan seks işçisi genç bir striptizcidir. İşinde iyi olmasına rağmen Ani mutsuzdur ve bir çıkış yolu aramaktadır. Görünürde ABD’de okumak için bulunan İvan, ailesinin Brooklyn’deki malikânesinde parti yapmayı ve video oyunları oynamayı tercih etmektedir.
Ani’yi çalıştığı gece kulübünde tanıyan İvan, kendisini seks yapması için birkaç kez evine davet eder. Ani’ye bağlanınca ona yapacakları Las Vegas seyahatinde, bir hafta boyunca kız arkadaşı gibi davranması için 15 bin dolar öder. Aralarında başlayan fırtınalı romantizm, İvan’ın evlilik teklifini getirir. Ani bu teklifi şüpheyle karşılayınca Vanya aşkının gerçek olduğunu söyler. Düğünden sonra İvan, babası Nikolai’nin (Aleksey Serebryakov) yanında çalışmamak için, bu evlilikle Green Card almayı umduğunu itiraf eder. Las Vegas’ta evlenen, parmağına üç kıratlık pırlanta yüzük takılan Ani, haberin Rusya’ya ulaşmasından sonra İvan’ın anne babasının soluğu Amerika’da almalarıyla rüyadan uyanır. İvan’ı gözetlemek, pisliklerini temizlemek için görevlendirilen Toros ve adamları Las Vegas’taki evi basınca İvan çareyi kaçmakta bulur.
Bir ‘imkânsız aşk’ öyküsü
Üç erkekle başa çıkmayı başaran Ani, kocasının izini bulmak için kendilerine yardım eder; New York sokaklarında çılgın bir kovalamaca başlar. İzini buldukları İvan, ailesinin baskısı karşısında Ani’ye destek vermekten vazgeçer. Ani’ye sürekli olarak fahişe diyerek çileden çıkaran agresif kayınvalide Galina (Darya Ekamasova), avukatından Las Vegas’ta yapılan bir evliliğin New York’ta bozulamayacağını öğrenince, tüm grup özel uçaklarıyla Las Vegas’a taşınır. Filmin komedi ağırlıklı, akılda kalan sahneleri arasında, İvan’ın firarından sonra Las Vegas’taki villada güçlü kuvvetli üç erkekle baş başa kalan Ani’nin teslim olmamak için verdiği savaş sahnesi ile İvan’ın uğrayabileceği gece kulüplerinde arandığı uzun sekans var.
Sean Baker bir önceki filmi ‘Red Rocket’teki görüntü yönetmeni Drew Daniels ile çalışmayı sürdürüyor. Deneyimli sanatçı hareketli kamerasıyla yönetmenin mizansenine katkıda bulunuyor. Daniels, tıpkı Sam Levinson’un ünlü TV dizisi ‘Euphoria’da yaptığı gibi, 1970’li filmlerden ilham aldığını söylüyor: “Filme 70’lerdeki bağımsız bir sinema görüntü yönetmeninin yapacağı gibi yaklaştım. William Friedkin’in ‘French Connection’, Jean-Luc Godard’ın ‘Le Mepris’sinden, renk ve kompozisyon kullanımı için yararlandım.”
Sean Baker, üç filminin yapımcılığını yapan, hayat arkadaşı Kanadalı aktris Samantha Quan ile birlikte, ‘Anora’nın başrolünde Mikey Madison’u oynatmaya karar vermişler. İkili, Tarantino’nun ‘Once Upon A Time In Hollywood’ ve ‘Scream’deki performanslarından etkilendikleri Madison’ı seçmelere sokmadan rolü vermiş. Genç aktris Ani rolü için Rusça öğrendi, Brooklyn aksanına çalıştı ve gece kulüplerinde rolüne hazırlandı. Zeki bir striptizci hayat kadınının yaşadığı olağanüstü tecrübeye dayanan ‘Anora’, benzer konusuyla ünlü ‘Özel Bir Kadın / Pretty Woman’ın daha inandırıcı bir versiyonu. Bu filmiyle kariyerinde müthiş bir sıçrama yapan Mikey Madison, en az Julia Roberts kadar sevimli bir aktris. İki Ermeni aktör, rahip Toros’ta Karren Karagulian ve iri yarı saf Garnic’te Vahe Tovmasyan, koruma İgor’da ‘6 No.lu Kompartıman’dan tanıdığımız Rus aktör Yura Borisov, genç İvan’da Thimothée Chalamet’yi andıran Mark Eydelsheyn oyuncu kadrosunun başarısına katkı veriyor.
“Anora Altın Palmiye’yi hak etti mi?” sorusunun cevabını sona bıraktım. 77. Cannes Film Festivali’nin tüm önemli filmlerini seyrettikten sonra, yarışmaların en kaliteli filminin ‘Emilia Perez’ olduğuna karar vermiştim. Jürinin, iki teselli ödülü verdiği Jacques Audiard’ın filminin Altın Palmiye için hakkını yediğini düşünüyorum.