Naziler Lea Goldberg'in doktora tezini çaldıklarında…

Lea Goldberg´in Tora´nın Ortaçağ´daki çevirileri ile ne ilgisi olabilirdi? Neden onun doktora tezi bu konu üzerinde odaklanmıştı? Ve tez İsrail Ulusal Kütüphanesinin malı olmadan önce Nazilerin eline nasıl düşmüştü?

Yusuf BESALEL Perspektif
13 Kasım 2024 Çarşamba
Çoğumuz, Lea Goldberg’in özellikle bir şair ve çocuk roman yazarı olduğunu bilir. Fakat kendisi, aynı zamanda bir tiyatro yazarı, ressam, yayıncı, mütercim, öğretmen ve edebiyat bilimcisiydi de. Çok sayıda klasik İbranice şiirleri ve öyküleri de üretmişti. Bunların çoğu günümüze dek popüler İsrail kültürüne dâhil olarak gelmişlerdir.

Bu nedenle Goldberg’in ayrıca ‘Pentakök’ün (Tora) Samiri Çevirisinin-El Yazması Kaynağının bir İncelemesi’ni de yazdığını öğrenmek şaşırtıcı olabilir. Bu, onun şiirleri, öyküleri ya da Shakespeare veya Molière oyunlarının İbraniceye yaptığı tercümelerine benzemiyordu. Ama gene de onun ilk çalışmalarından biriydi.

Doktora teziydi, Almanca yazılmıştı ve Aramice olarak Ortaçağ’da yazılmış el yazmalarını inceleyen Goldberg, Tora’nın bu şeklini aynı lisanda Samirilerin yaptığı tercüme ile mukayese etmek istemişti. Bu konu, danışmanı olan Bonn Üniversitesi’nden Profesör Paul Kahle tarafından seçilmişti. Goldberg orada 1932-1933 yılları arasında bulunmuştu. Goldberg, Kutsal Kitap lisanında dünya çapında bir bilim adamı olan Prof. Kahle’yi çok sevmiş fakat araştırmakla görevlendirdiği konudan fazla etkilenmemişti. Prof. Kahle, Cambridge Üniversitesinden ve başka yerlerden Samirilerin yazdığı metinlerin fotokopilerini temin etti; Goldberg de, bilinen Tora tercümelerinin niteliğini anlamak için bunları tetkik etti.

Goldberg, Filistin’e 1935’te göç edince, Bonn Üniversitesinin Oryantal ve Asya Çalışmaları Enstitüsü, kendisinin çalışmalarını da diğer çalışmalarla beraber bastırıp ona ilettiler. Tüm kopyalar aynıydı. Ancak bir tanesinde evrakın uzun yoldan geldiğini belirten damgalar ve işaretler çoktu. Bu kopya incelenmeye değerdi doğrusu zira bu kopyanın kapak sayfasında dikdörtgen bir mühür vardı. Mühür, ‘Yahudi Sorununda Araştırma Enstitüsü’ne (‘Institut for Erforschung der Judenfrage’) ve ‘Reich Institut for the History of Germany’ye (Reichinstitut für Geschichte des neuen Deutschlands) bağlı bir kuruluşa aitti.

 

 Milyonlarca Yahudilere ait kitap yağmalandı

Bu enstitü, 1935 yılında kurulmuştu ve ‘Yahudi Sorunu’ adlı bir araştırma grubunu Münih kentinde oluşturmuştu. Bir ‘araştırma enstitüsü’ olarak, yöneticileri, ciddi bir kütüphane kurmaya çalışmışlardı ve bunun büyük bir kısmı, Nazi Almanya’daki Yahudi kütüphanelerinden yağmalanmıştı. Ⅱ. Dünya Savaşı’ndan evvelki yıllarda, enstitünün yöneticisi Walter Frank, kişisel bir kütüphane oluşturmaya çalıştı; bunun içinde Yahudi sorununa odaklanan bir koleksiyon vardı ve Frank, gelişi güzel Yahudi kitaplarına raf yetiştiremiyordu. Savaş süresince, bu koleksiyon 25.000-30.000 kitaba ulaşmıştı; bunların arasında matbaanın icadından itibaren ilk birkaç on yıl dâhilinde basılmış ilk basılan kitaplar da vardı. Enstitü; Yahudi bilgelerinin edebiyatından oluşan ilk baskıları, Maimonides’in Mişne Tora kodeksini, Şulhan Aruh yasalarını ve Hasidizm, Askala, Karaylık ve Siyonizm ile ilgili Yahudilik kitaplarını da bünyesinde toplamıştı.

Nazi Propaganda Bakanlığı’nın desteğine rağmen, enstitü, finansmanda istikrarsızlık yaşıyordu ve bu da, koleksiyonun idamesini güçleştiriyordu. Frank, Frankfurt’taki önemli Yahudi kütüphanesine el koymak istemişti fakat başarısız olunca, Berlin ve Breslau’daki kütüphaneleri ele geçirmeye çalıştı. Kütüphane personeli, tüm kitaplarını enstitünün müdürü ile işaretlemeye özen gösterdi. Enstitünün iki mührü vardı. Bunlardan birisi dikdörtgendi ve sadece enstitünün başlığını içeriyordu. Diğeriyse, yuvarlaktı ve Nazilerin kartal amblemi olan ‘Reichesadler’i betimliyordu. Her kitaba bir seri numarası verilmişti; seri numarası bir Latin alfabesi harfinden ve bir sayıdan oluşmuştu ve kitabın köşesine zamkla yapıştırılmıştı. Lea Goldberg’in tezinin de bir seri numarası vardı: T552. Enstitü’nün mümkün olduğu kadar fazla yağmalanmış kitap biriktirme çabalarına karşın, kütüphanesi; Reich Merkezi Güvenlik Ofisi (Reichssicherheitshauptamt) ve Nazi Partisi’nin Yüksek Okulu’nun (Hohe Schule der NSDAP) Frankfurt’ta bulunan ve ‘Yahudi Sorunu Hakkında Araştırma Enstitüsü’nde bulunan kütüphanesi gibi daha güçlü kuruluşlarla rekabet etmekte güçlük çekiyordu. Bu değişik Nazi birimleri, savaş süresince kurumlardan ve kişisel koleksiyonlardan milyonlarca kitabı yağmaladılar.

Amerikalılar savaş sonrası kitapları tasnif ettiler

Savaş’tan sonra Amerikan birlikleri tarafından ciddi miktarda yağmalanmış kitap ortaya çıkarıldı; Amerikalılar bu çalınmış eşyaları Frankfurt’a yakın Offenbach kentindeki geniş bir ardiyeye naklettiler. Orada bunlar, çalındıkları ülkelere geri verilmek amacıyla tasnif edildiler. Bu işlemin bir kısmı olarak, bunlara ardiyenin mührü de vuruldu.

Lea Goldberg’in doktora tezi bulundu

1947’de Amerikan birlikleri, Frank’ın kütüphanesi tarafından yağmalanan kitapları buldular ve onları Offenbach’a naklettiler. Offenbach ardiyesindeki işçiler kendi dairesel damgalarını da ekleyerek, tezin kapağını, Naziler ve Müttefikler arasındaki savaş alanının bir tür simgesel haline dönüştürdüler. Başlarda Amerikalılar ardiyedeki dev kamyonlarıyla getirdikleri yarım milyon kadar kitap ile ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Bunların arasında Lea Goldberg’in de çalışması bulunmaktaydı. Bunları kime iade etmeliydiler? Kimden çalınmıştı? Genellikle Offenbach’taki ardiye şöyle işliyordu: Daha önceden kime ait olduğu bilinmeyen kitaplar ardiyede kalıyordu. 1949’da Yahudi Kültürel Yapılandırma Organizasyonu, geriye kalan kitapların dağıtılması sorumluluğu verilen temsilciler gönderdi.

İbrani Üniversitesi ’nin ‘Diaspora Servetlerini Kurtarma Komitesi’, Yahudi Kültürel Yapılandırması’nın (Jewissh Cultural Recunstruction) temel unsurları arasındaydı. İbrani Üniversitesi  ve kütüphanesi -daha sonra İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne dönüşmüştür- Almanya’ya temsilciler göndererek, ardiyelerde kalan eserlerin seçilmesini ve tasnifini sağladılar. Sonuçta, yaklaşık olarak 200.000 kitap, genç İsrail Devleti’ne gönderildi.

İsrail Ulusal Kütüphanesi istiflenen kitapları getirtti

Bunu izleyen yirmi yılda, İsrail Ulusal Kütüphanesinin (National Library) temsilcileri, Din İşleri Bakanlığı ile de istişarede bulunarak, İsrail’e binlerce kitap daha getirilmesini sağladılar. National Library, koleksiyonunda eksik olan kitapları muhafaza etti, diğerlerini de İsrail’deki başka müesseselere gönderdi.

JCR tarafından ele alınan her kitap, organizasyonun simgesini yansıtan bir logo taşıyordu ve böylece kitabı okuyanlar, bunun daha evvel Nazilerce çalındığını öğreniyorlardı. Ulusal Kütüphane kitabı alır almaz, kütüphaneye ait mühür de ekleniyordu. Goldberg’in eserinin bu özel kopyasını hiç görüp görmediğini bilmiyoruz fakat o, muhakkak ki Ulusal Kütüphanenin Yahudilik ile ilgili kitaplarını Holokost’tan sonra Avrupa’dan İsrail’e getirmek için sarf ettiği çabaları biliyordu.

Bunu nasıl bilebiliyoruz? 1950’lerin ilk yıllarında Goldberg, İbranice olarak ‘Lady of the Castle’ adlı tiyatro piyesini yazdı ve bunun ilk sahnelenişi Cameri Tiyatrosunda 1955 Eylül’ünde yer aldı. Bu piyes, İsrail topraklarından gelen iki elçinin fırtınalı bir gecede bir Avrupa ormanının ortasına gelmesinden bahsetmektedir. Bu kişiler, orada bir Yahudi genç kız ile karşılaşırlar ve onu kendileriyle birlikte İsrail topraklarına gelmesi için ikna ederler. Elçilerden biri, Holokost’tan canlı olarak kurtulmuş olan çocukları arayan ‘Youth Aliyah’ın elemanı olan Dora Ringel, diğeri de, Naziler tarafından çalınmış olan kitapları İsrail’e geri getirmek için uğraşan National Library tarafından görevlendirilmiş Michael Zand adında bir kütüphanecidir.

National Library’in yıllarca önde gelen kütüphanecilerinden birisi olarak çalışmış olan Shlomo Shunami, Michael Zand’ın anısını yaşattı. Shunami bir kütüphaneci olarak yaptığı yoğun çalışmalardan başka, Avrupa’da seyahat etmiş ve Holokost’tan sağlam çıkabilen Yahudi kütüphanelerinden ve özel koleksiyonlardan kitaplar bulmaya çalışmıştır. Karşılaştığı vakaların çoğunda bu koleksiyonların ve kütüphanelerin sahipleri ve kullanıcıları, Naziler ve yardakçıları tarafından katledilmişlerdi. Bazı durumlarda bu kişilerin ve onların toplumsal kurumlarının tek mirası, bazıları kâğıttan sessiz abideler olarak National Library of Israel’in raflarında vazife gören bu kitaplardır1.

Lea Goldberg’in yaşamı

Lea Golberg 29 Mayıs 1911’de Batı Prusya’daki Königsberg’te doğdu. Birinci Dünya Savaşı’nın nihayetinde aile Kovno’ya döndü fakat babası Litvanyalı yetkililerce Komünizm ile suçlandı ve aklını yitirene dek darp edildi ve eşinden boşandı. Olaylar Lea’yı evlenmemeye sevk etti. Lea, Kaunas ve Berlin Üniversitelerine devam etti ve Bonn Üniversitesinden Samiri dialekti ile ilgili tezi ile doktorasını aldı ve sonra Litvanya’daki Hebraih lisede edebiyat öğretmeni oldu; 1932’den itibaren İbranice olarak gazetelerde şiirleri yayınlanmaya başladı. Abraham Shlonsky adlı şairin desteğiyle 1935’te Filistin’e göç etti. Orada Abraham Shlonsky, Nathan Alterman, Yaakov Horovitz ve Israel Zmoura gibi modernist şairlere katıldı. Goldberg, ulusal tiyatro ‘Habima’da da edebi danışman olarak iş buldu, ayrıca Davar le-Yeladim ve Orot Ketanim gibi çocuk mecmualarının redaktörlüğünü yaptı… En nihayet 1963’te İbrani Üniversitesi’nde mukayeseli edebiyatta okutman, sonra profesör oldu. Günümüzde de çok değerli olarak addedilen birçok çocuk kitabı yayınlandı (1943-1968). Şiirleri ise özgün bir makam ve ritme sahiptir çoğu bazı şarkılarca performansa alındı. Goldberg, 1949’da ‘Ruppin Award’, ölümünden sonra 1970’te annesine teslim edilen ‘İsrail Edebiyat Ödülü’nü aldı. Kendisi, 15 Ocak 1970’te Kudüs’te kanserden vefat etti2.

Lea Goldberg çok değerli bir edebiyatçıydı ve Naziler, onun eserini ve Yahudilere ait değer verdikleri nice kitabı kendi koleksiyonları için gasp etmişlerdi. Büyük bir ironi olarak da, çoğunun yazarlarını, daha milyonlarca Yahudi ile birlikte katletmişlerdi…

Yahudiler, kendilerine imkân sağlandığında; bilime, kültüre, teknolojiye, değerli kişiler ve icatlar kazandırdılar. Örneğin İslam’ın Altın Çağı’nda, Irak’ta, Endülüs’te ve Kuzey Afrika ülkelerinde Arapça eserler veren Saadia Gaon, Bahya İbn Pakuda, Şelomo İbn Gabirol gibi din bilginlerinin yanı sıra, tüm Ortaçağ felsefesine derin katkısı olup aynı zamanda doktor olan Musa İbn Meymun (Maimonides) gibi din bilimcisi/filozoflar yetişti. Modern zamanlarda Spinoza, Marx gibi birçok filozof, Disraeli, Troçki gibi birçok devlet adamı, Freud, Ehrlich gibi birçok hekim, Einstein, Oppenheimer gibi birçok fizikçi, Kafka, Canetti gibi birçok yazar yetişti.  İnsanoğlunun uğraştığı kimya, ekonomi, edebiyat, tıp, barış, fizik, antropoloji, biomedikal, bilgisayar ve iletişim, müzik, felsefe, psikoloji, sosyoloji gibi bütün bilim ve sanat dallarında çok büyük değerler ve Nobel ödüllü Yahudi bireyler oldu. Yahudiler, dünya nüfusunun ancak binde 2’siyken, Nobel ödüllerinin yüzde 22’sini aldılar3. Ancak gene ironik bir şekilde Yahudilerin insanlığa sağladığı bu önemli katkılar göz ardı edilir ve devamlı kötülenirler.

Kaynakçalar:

(1) “When the Nazis Stole Lea Goldberg’s Doctoral Thesis”, National Library of Israel, Daniel Lipson, 10.07.’24

(2) Institut Europèen des Musiques Juives, Goldberg, Leah, Sources: Wikipedia and Lettres d’Israel

(3) http://www.jinfo.org

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün