•Evlatlığa verilmiş Yahudi kız kardeşlerin Laz mutfağı - Reca Deşilton Evlatlık verilen kızların bilmedikleri bir kız kardeşleri daha var, bu üçüncü kız İstanbul´da Beşiktaş´ta yaşıyor, başka aileye verilmiş… Bundan habersizler, birbirlerini tanımıyorlar. Hayat tesadüflere gebe; Yahudi olan bir başka ailede bir gün bir şekilde bir araya geliyorlar kardeşler ve birbirlerini tanımıyorlar, çünkü çok küçükken ayrılmışlar… Sonra sohbetleri devam ederken anlaşılıyor ki bu kızlar birbirleriyle kardeştir. Trabzon´dan gelen kardeşler tamamıyla tesettürlü ve kapalıdır, diğer kız İstanbul´un modasında, havasında… Nasıl oluyorsa birden öteki kız kardeşleriyle Ladino konuşmaya başlıyorlar. Ladino, yani İspanyolca… O kadar şaşılacak bir olay ki, küçüklükte öğrendikleri İspanyolcayı unutmamışlar ve tekrar bir araya gelince ana dile dönmüşler birden. www.mesele121.org
Lâkin! Evet, lâkin… Tarih bizi hiçbir zaman basit meselelerle karşı karşıya bırakmıyor. İlle işin içine yargımızı rahat rahat veremeyeceğimiz, tercihimizi kolayca yapamayacağımız karışık vaziyetler sokuşturuyor. Ve bir taraftaki ırkçılıkla, zalimlikle mücadele edelim derken, bu karışıklıktan istifade kendi kirli takıntılarıyla ortaya atlayan başka türlü ırkçılarla, potansiyel zalimlerle kendimizi yanyana bulmamız tehlikesi başgösteriyor. Bir kısım Müslümanın, “İsrail zulmü”ne karşı haklı olarak ayağa kalkarken, bir elini Filistinlilerin mağduriyetine, fakat ötekini yapısal Yahudi Düşmanlığı’na dayadığını görüyoruz. Şurası çok açık: Eğer İsrail devleti dünyanın en demokratik, en insansever, en eşitlikçi organizasyonu olsa, topraklarını ellerinden aldığı insanlarla anlaşmaya, tazminatlar ödemeye, Arap yurttaşlarına eşit haklar tanımaya girişse, ne bileyim, en beklenmedik kararları alıp en şahane uygulamaları yapsa, hattâ İsrailli Yahudiler, devleti falan bırakıp dünyanın çeşitli yerlerine göçse, İsrail devleti falan ortada kalmasa yine Yahudilerden nefret edecek olan birileri var. Bunlarınki, üstelik dinî örtülere sarılmış, sıradan milliyetçininkinden daha tehlikeli bir faşist ideoloji. “İsrail mutlak kötülüktür” diye bir laf var, meselâ. Nedenmiş? Niye bir tek o “mutlak kötülük” oluyor? Soykırım yapmış devletler, toplumlar var; komşusunun toprağına dalıp insanlarını katleden nice devletler görülmüş, hâlâ görülüyor; beş milyonluk ülkede nüfusun iki milyonunu yok etmiş örgüt var; her gün vinçlere insan asan devlet var… Bunların hepsi şöyle veya böyle kötülük, fakat sadece İsrail “mutlak”! Neden? “En kötü” olabilir meselâ. Hayır. “Mutlak”. Yani hiçbir şeyi iyi değil, olamaz. Niye? Cevap aslında gayet basit: Çünkü doğuştan öyle: Yahudi! Ne istiyorsunuz birader peki siz? Yahudilerin ortadan kalkmasını mı? Öyleyse siz de Nazi gibi bir şey olmayasınız? Başkalarına zırt pırt Nazi derken?
Bütün bunların gerisinde, dinî saplantılar, milliyetçi takıntılar, şunlar bunlardan önce, insanı insan yapanın ne olduğuna dair ayırt edici bir mevzu yatıyor. İnsan, kendi tercihine henüz sıra gelmeden, doğuştan kendisine atanan kimliğiyle mi tanımlanır yoksa aklı erdiği zamandan itibaren yaptığı tercihlerle mi? Neler bizim tercihlerimize bağlıdır, neler değildir ve bunlardan hangileri biz muhatap alınırken esas kabul edilmelidir? Mesele daha buradan başlıyor. İnsanların birbirlerine doğuştan sahip oldukları özelliklere göre mi davranacağı yoksa kendilerini tanımlayışlarına, tercihlerine göre mi onlara yaklaşacağı siyasetin de temel sorusudur.
https://www.gazeteduvar.com.tr/irkciya-karsi-irkcilik-makale-1735244
Ve şimdi gerçeklere gelelim: Amsterdam’da bazı İsrailli taraftarlar pogromdan önce bile sokaklarda taşkınlık çıkardı: Son derece iğrenç bir dille bağıra çağıra atılan “Arapları mahvedeceğiz” sloganları ve bir binanın balkonunda meşru bir şekilde asılı duran Filistin bayrağının indirilmesi İsrail medyasında neredeyse hiç gösterilmedi. Malum, bu antisemitizm lehine inşa edilen anlatıyı zedelerdi. Hiç kimse Amsterdam’daki şiddet manzarasının ortaya çıkarması gereken ilk soruyu sormadı: Bizden neden bu kadar nefret ediyorlar? Hayır, Yahudi olmamızın konuyla alakası yok.
Antisemitizm hiç yok değil. Elbette bir antisemitizm gerçekliğimiz var ve bununla mücadele edilmeli ancak her şeyi bunun üzerine yıkma çabası gülünç ve ikiyüzlüce. Perşembe günü Amsterdam’da İsrail karşıtı bir hava vardı ve pogromu ateşleyen de bu oldu. Ayaklanan Kuzey Afrikalı göçmenler, Araplar ve Hollandalılar geçtiğimiz yıl Gazze’de yaşanan dehşete şahit oldular. İnsanlar bu konuda sessiz kalmak istemiyorlar.
Gazzedeki kurbanlar bu insanların kardeşleri ve yurttaşlarıdır. Halkınız böylesine acımasızca katledilirken kim kayıtsız kalabilir ki? Hollanda’nın ücra kasabalarındaki her Faslı garson, İsrail’deki Arap coğrafyası uzmanlarından çok daha fazla Gazze ile bağ geliştirmiştir. Aklı başında hiçbir insan Gazze’den gelen görüntülere kayıtsız kalamaz. Evet, Amsterdam’daki isyancılar korkunç bir şiddet eylemine giriştiler ve bundan dolayı da kınanmayı ve cezalandırılmayı hak etmektedirler. Hiçbir şey ne Amsterdam’da ne de Hawara’da bir pogromu haklı çıkaramaz.
Ancak Amsterdam’daki ayaklanmaların da bir bağlamı var ve İsrail bu bağlamı ele almak istemiyor. Neden kendilerinden bu kadar nefret ettiklerini ve bu nefretin nasıl giderilebileceğini sormaktansa, bundan sonra Avrupa’ya seyahat eden her İsrailli futbol taraftarının yanına bir koruma göndermeyi tercih bile edebilirler. Gazze’deki savaş yaşanmadan önce bizlere yönelik böyle saldırıların ortaya çıkmadığını vurgulamakta fayda var.
“Günümüz Avrupası’nda antisemitizmi anlamak için Norveçli tarihçi Johannes Due Enstad'ı okumakta fayda var. Enstad'ın 2018'den bu yana Avrupa'da antisemitizm üzerine yaptığı çalışmaya göre, bir ülkede antisemitizmin yaygınlaşmasının en önemli nedenleri arasında İsrail’e yönelik yaygın eleştirel tutum ve büyük bir Müslüman nüfusun varlığı bulunuyor. Enstad’a göre bu durum, İsrail nefretinden doğan 'yeni' antisemitizm hipotezini destekliyor. Mevcut olayların münferiden yaşanmadığı ve Batı Avrupa genelinde daha büyük bir sorunun parçası olduğunu kavramak için bu anlayışın içselleştirilmesi gerek.”
“Evet, Maccabi Tel Aviv taraftarları arasında ‘Fanatics’ grubu gibi sağcı holiganlar da var. Maç öncesi taşkınlık yaptılar, pencerelerden Filistin bayraklarını söktüler ve stadyuma girerken ırkçı ve savaş yanlısı tezahüratlarda bulundular. Peki tüm bunlar, maç bittikten çok sonra gerçekleşen şiddet olaylarını haklı çıkarır mı? Maccabi taraftarı olup olmadığına bakmadan şehirde İsrailli peşine düşmek meşru mu? Kadın, aile, çocuk demeden bütün taraftarların hedef alınması adil mi? Amsterdam’da yaşanan bir avdı.”
“Bu, taşkınlık çıkaran çok sayıda insanın İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddetten duydukları hoşnutsuzluğu neden Yahudilerin geneline yönelik bariz antipatilerinden ayıramadığı sorusunun gözden kaçırılmasına neden oluyor. Hollandalı gençlerin ve genç yetişkinlerin dörtte birinin artık Holokost’u önemsemediğini ortaya koyan araştırmalar bağlamında ele alınması gereken bir mevzu bu. … Söz konusu eğilimi tersine çevirmek ve insanları yeniden birbirleriyle konuşturabilmek için uzun vadeli çabalara ihtiyaç var. İnsanların sınır dışı edilmesini isteyen siyasetçiler tartışmaları domine ettikçe, ülke bir adım bile ilerleyemez.”
https://www.eurotopics.net/tr/329235/israilli-futbol-taraftarlarina-yoenelik-siddet-ne-yapmali
Aynı zamanda Jewish Social Work adlı yerel bir kâr amacı gütmeyen kuruluşta stratejik danışman olarak çalışan Asjer Waterman, cuma gününü gönüllülerin Amsterdam’daki bir Yahudi spor kulübü tarafından sağlanan güvenli bir yere taşıdıkları İsrailli taraftarlara yardım ederek geçirdi.
Waterman, şiddet olaylarının Hollandalı Yahudileri ya da Yahudi kurumlarını değil, sadece İsrailli ziyaretçileri hedef almış gibi göründüğünü belirtti.
Buna rağmen Waterman’a göre, toplumdaki pek çok kişi “yine de sarsıldı.”
https://harici.com.tr/pogrom-mu-siyonist-provokasyon-mu-amsterdamda-neler-oldu/
Netanyahu’nun, Trump’a erken dış politika “hediyesi” olarak Lübnan’da ateşkes önerisi sunmaya hazırladığı iddia edildi. İsrail’in ateşkes arayışının arka planında ise Lübnan’ın güneyinde verdiği ağır kayıplar ve ordunun savaşmak istememesi yer alıyor.
https://harici.com.tr/trumpa-hediye-mi-sahadaki-gercek-mi/
İsrail eski Başbakanı Natali Benett'in, 2 Ekim 2024'te ülkesinin "Ortadoğu'nun çehresini değiştirmek için son 50 yılın en büyük fırsatına sahip olduğunu" ve "İran'ın nükleer programını, merkezi enerji tesislerini yok etmek ve bu terörist rejimi ölümcül bir şekilde çökertmek için hemen harekete geçmeliyiz" ifadeleri İsrail'in stratejisi ile ilişkisine ait ipuçları taşımakla beraber esasıyla tam uyumlu değildir.
Zira İsrail'in stratejisinin esasını homojen Yahudi devletini gerçekleştirmek olup "Ortadoğu'nun çehresini değiştirmek" buna göre çok tali bir meseledir.
Bu tür ifadeler öz itibarıyla ABD'nin stratejik hedeflerine uygun hareket etmek isteyenlere aittir.
Tabi İsrail'in en fazla kazançlı çıktığı dönemler de ABD stratejiyle uyumlu hareket ettiği dönem olduğunu da belirtmek gerekir.
https://serbestiyet.com/haberler/trump-kabine-187548/
Trump'ın damadı Jared Kushner, Beyaz Saray'ın son yönetim döneminde İsrail ile Arap devletleri arasındaki ilişkileri normalleştirme çabalarına öncülük ettiğinde Filistinliler çoğunlukla bir kenara itilmişti.
Arap devletleri, İsrail ile diplomatik bir anlaşmanın ön koşulu olarak bir Filistin devletine yönelik somut adımlar atılması yönünde hiçbir talepte bulunmadı. Sonuç olarak, Netanyahu önemli bir diplomatik zafer elde etmek için neredeyse hiçbir şeyden vazgeçmedi - İsrail'in tarihi düşmanlarından birçoğu var olma hakkını resmen tanıdı.
Biden yönetimi de 2023 yılında İsrail ve Suudi Arabistan arasında diplomatik bir anlaşma sağlamak için benzer bir strateji izlemiş ancak 7 Ekim saldırıları ve Gazze'deki savaş, anlaşma ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Kısacası, Gazze'de akan kanın Suudi Arabistan'da ve diğer Arap ülkelerinde yarattığı öfke nedeniyle Suudi Arabistan'ın anlaşma için ödediği bedel arttı. Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, Suudi Arabistan'ın İsrail'i tanımadan önce İsrail'in bir Filistin devletini taahhüt etmesi gerektiğini açıkça söyledi.
https://gazeteoksijen.com/new-york-times/trumpin-orta-doguda-hareket-alani-daraldi-228327
“Gazze’de ateşkes konusu sadece Trump’a bağlı değil. Burada Trump’ın rotasını belirleyecek şey, Hamas’ın elindeki rehineler mevzusu. Trump, 2016-2020 arasında da ülke dışındaki rehineler noktasında çok sert ve hassas bir politika izlemişti. Trump, Biden’ı da bu noktada izlemişti. Eğer bu üç ay içerisinde Hamas bir politika değişikliğine gidip alan açarsa, Trump da sahada pragmatist davranabilir. Fakat Hamas’tan böyle bir şey gelmezse, o zaman Trump’ın sert yürüyeceğini düşünüyorum maalesef. Lübnan konusunda ise Trump’ın damadı biliyorsunuz Lübnanlı. Onun babasını Lübnan’a gönderip nabız yoklattığına dair haberler dolaşıyor. Hizbullah ve İran dosyası şu anda çok net değil bence. İranlılar, Trump ile ortak anlaşma geliştirmek için nabız yoklayacaktır. Bu noktada Rusya ile Amerika anlaşması olursa, Rusya üzerinden İran da yeni bir anlayış geliştirme yollarını arayacaktır. Bu mümkün mü emin değilim.
Trump ekibi, en azından İran nükleer tesislerinin tamamen gündemden kaldırılması gerektiğini vurguluyor. Bunların gündemden kaldırılması da İran’ın hiçbir caydırıcılık gücü olmaması anlamına gelir. Ortadoğu politikası farklı rotalara sapabilir. Netanyahu’nun ne yapacağı da önemli. Trump koltuğa oturmadan İran nükleer tesislerini bombalayabilir. Savunma bakanını değiştirdi seçim günü. Not edilmesi gereken bir gelişme. Doğrudan emir vereceği ve emirlerini sorgusuz sualsiz uygulayacak bir adamı getirdi savunma bakanlığına. Trump’ın büyük güçlerle anlaşmadan küçük aktörlerle olan politikalarını şimdiden kestirmek zor. Rusya-ABD anlaşması olursa birçok dosya halledilebilir. Oraya odaklanmak lazım.”
“7 Ekim 2023 sonrası özellikle Amerika’daki sağcılar açısından Hamas meselesi çok büyük bir mevzu olmaya başladı. ‘Halledilmesi’ gerektiğini düşünüyorlar. Fox News izleyenler, oluşan yeni retoriği görebilir. Hamas’ın artık çok şansı olduğunu düşünmüyorum. Bu noktada yapabilecekleri en makul şey, Filistin siyasetine katılmak ve El Fetih ile diyaloga girmek. O çatı altında siyaseti sürdürmesi gerekiyor. Lider kadrosu da dağıtılmış şekilde. Hamas’tan çok fazla şey beklenmesi bu aşamada mümkün değil. Hizbullah’tan bile beklenemiyor. Lübnan sahasında çatışmalar sürse de Hizbullah, İsrail’i püskürtemiyor. Liderlerini, önemli komutanlarını, özel birimi Rıdvan kuvvetlerini kaybetti. Realite olarak bunlar karşımızda. Bunlara göre bakarsak, oradan çok fazla şey çıkacağını sanmıyorum. Hamas’ın belirleyici bir aktör olma durumu tabloda çok gözükmüyor Filistin siyaseti açısından. Zaten Batı Şeria’nın ilhakı gündemdeyken Hamas ile ne konuşulabilir? Bu da bir tartışma konusu.”
https://anlatilaninotesi.com.tr/20241113/1090356444.html
Tarihsel referanslar kadar önemli -hatta bunu da besleyen- bir parametre de dinî terminolojide çeşitli şekillerde kendisine yer bulan Yahudilik karşıtı söylem. Zaman zaman antisemitizme varan yaklaşımlar, bazı ayetlerin zamanlar ve mekânlar üstü bir yorumla tüm Yahudilere teşmil edilebileceğine dair çıkarımlar, bilhassa 7 Ekim sonrası dönemde hemen her gün yeniden üretilerek tedavüle sokuldu ve muhafazakâr/dindar zihinlerin hadiselere yaklaşımını birinci derecede şekillendirdi.
Bu noktada İsrail iç siyasetinin radikal dindar ve faşist Yahudi oluşumları iktidara taşıması ve Netanyahu da dâhil olmak üzere kabinesindeki radikal isimlerin İslam ve Araplık/Filistinlilik karşıtı nefret söylemleri de Türk kamuoyundaki dinî metinler merkezli bu okumayı güçlendirdi. Sosyal medya vasıtasıyla yayılan ve hemen her gün Gazze veya Lübnan’da yeni bir katliamdan haber veren parçalanmış çocuk naaşları da geniş kitlelerdeki bu Yahudilik karşıtı ve antisemitik kanaatleri daha da pekiştirdi.
Bu vergiyi yanlış ve haksız yapan neydi? Bir devletin özellikle savaş gibi zor zamanlarda toplumun varlıklı kesiminden olağan dışı bir vergi alması yanlış mıdır? “Hayır, değildir” dediğimizi varsayalım. Varlık Vergisi de böyle bir vergi olsaydı muhtemelen onu bugün bu kadar konuşmazdık. Gelgelelim, resmî devlet yetkililerinin o zaman ve kimilerinin bugün hâlâ iddia ettiğinin aksine, Varlık Vergisi sadece varlıklı olanlardan alınmış bir vergi değildir. Dahası, tüm varlıklılardan aynı biçimde, aynı oranda alınmış bir vergi de değildir. Çok orantısız biçimde, Ermeni, Yahudi ve Rum toplumlarının yanı sıra, vergiyi salanların ‘dönme’ diye tabir ettikleri, sonradan ve sadece görünüşte Müslümanlığı tercih ettiği düşünülen kesimi hedeflemiştir.
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/31336/zor-zamanlarda-tekrar-varlik-vergisi
İtalya'nın Milano kentinde, soykırımdan kurtulan İtalyanlara ithafen yapılan yeni bir duvar resmi tahrif edildi.
İtalyan sanatçı ve aktivist aleXsandro Palombo tarafından 28 Eylül’de yapılan duvar resmi, Auschwitz-Birkenau’dan kurtulan İtalyan senatör Liliana Segre ve yazar Sami Modiano’yu, Yahudilere zorla giydirilen sarı Davut yıldızının yer aldığı kurşun geçirmez ceketlerle, kamp üniformaları içinde betimliyor.
Palombo, duvar resmini tamamladıktan sonra Instagram’da "Anti-Semitizm, Tarih Kendini Tekrarlıyor" ve "Shoah’ın son tanıkları olan Segre ve Modiano" ifadeleriyle bir paylaşımda bulundu.
Sanatçı, aynı ayın başlarında, Filistin yanlısı bir yürüyüş sırasında 94 yaşındaki Segre’nin "Siyonist ajan" olarak tanıtılmasına tepki göstermişti. Bugün, duvar resmindeki yüzler ve sarı yıldızlar kazınmış durumda.
Steam platformu, dünyanın en büyük çevrimiçi oyun mağazalarından biri olmasının yanı sıra, büyük bir oyuncu topluluğuna da ev sahipliği yapıyor. Ancak, bu topluluk içinde yer alan aşırılıkçı, ırkçı ve nefret dolu içerikler giderek daha büyük bir sorun haline geliyor. Anti-Defamation League (ADL), yayınladığı yeni raporla Steam Topluluğu’ndaki “benzeri görülmemiş” sayıda ırkçı ve nefret içeren içerikleri ortaya koydu.
ADL, raporunda 1,5 milyon kullanıcıdan 1,83 milyon nefret dolu içeriği tespit etti. Bu içerikler arasında açıkça Yahudi karşıtı semboller, Nazi gamalı haçları, beyaz üstünlükçü simgeler ve yabancı terörist grupları yücelten imgeler yer alıyor. Toplulukta, Nazi gamalı haçlarının farklı varyasyonlarının da sıkça kullanıldığı ifade ediliyor. Bununla birlikte, oyuncuların avatarlarında Nazi sembollerine, şiddet yanlısı imgeler ve aşırılıkçı mesajlar taşıyan görsellerin kullanıldığı belirtiliyor. 827.758 kullanıcı, profillerinde çizgi film karakterleri, Nazi simgeleri ve beyaz üstünlükçü semboller taşıyan avatarlar kullanırken, 15.129 avatar ise terörist gruplara ait bayraklar ve simgeler içeriyordu.
https://gamizm.com/adl-raporu-steam-irkci-ve-asirilikci-iceriklerle-dolu/
Hakın büyük çoğunluğu İsrail’in Türkiye’ye yönelik askeri bir saldırı yapmasını beklemiyor.
https://x.com/ozersencar1/status/1857129762457538859
Yahudi bir ailede doğmuş iki kız kardeş, maddi sıkıntılar yüzünden Trabzonlu bir aileye evlatlık verilmiş.
Burada bir duralım, bir şey söyleyeceğim: Bir galat-ı meşhur var, sanılıyor ki Yahudi olunca cukka sağlamdır; oysa pek çok kez cep delik cepken deliktir.
Yahudinin de yoksulu olur, onlar insan değil mi; olmaz mı hiç!
Yoksulluk bizden, herkesten uzak olsun!
Evlatlık verilen kızların bilmedikleri bir kız kardeşleri daha var, bu üçüncü kız İstanbul’da Beşiktaş’ta yaşıyor, başka aileye verilmiş… Bundan habersizler, birbirlerini tanımıyorlar.
Hayat tesadüflere gebe; Yahudi olan bir başka ailede bir gün bir şekilde bir araya geliyorlar kardeşler ve birbirlerini tanımıyorlar, çünkü çok küçükken ayrılmışlar…
Sonra sohbetleri devam ederken anlaşılıyor ki bu kızlar birbirleriyle kardeştir.
Trabzon’dan gelen kardeşler tamamıyla tesettürlü ve kapalıdır, diğer kız İstanbul’un modasında, havasında…
Nasıl oluyorsa birden öteki kız kardeşleriyle Ladino konuşmaya başlıyorlar.
Ladino, yani İspanyolca…
O kadar şaşılacak bir olay ki, küçüklükte öğrendikleri İspanyolcayı unutmamışlar ve tekrar bir araya gelince anadile dönmüşler birden.
Bu arada kızlardan biri çok güzel yemek yapmayı biliyormuş, ötekisi yamaklığını yapıveriyor ve hemencecik orada Karadeniz yemeklerini döktürüvermişler.
Bizler sonradan tanıştık bu kızlarla ve bu yemeklerden bize de bir gün tattırmışlardı…
Gerçekten o mısır ekmeği, o mıhlama, sonra kara lahana dolması inanılmaz lezzetteydi.
Hayat, ne kadar ilginç, ne kadar sürprizlerle dolu…
Bu kız kardeşler, eskilerde kalmış açığı sanki hızla kapatmak için şimdi devamlı bir aradalar ve buluştukları zaman dosdoğru, hiç bekletmeden Ladino konuşuyorlar; kim bilir, galiba mutfağa gidip tencereyi de harlı ocağa vuruyorlar!
https://www.mesele121.org/evlatliga-verilmis-yahudi-kiz-kardeslerin-laz-mutfagi/
Geçtiğimiz hafta sonu Gal Gadot, en büyük kızının bat mitzvah'ını kutlayan bu aile fotoğrafını paylaştı. #MazalTov
Fotoğraf: @GalGadot
https://x.com/HumansOfJudaism/status/1856349133554016563
Toplumda son dönemde zirve yapan genel ahlaksızlığın belirtilerinden biri yerli yersiz ve ilgisiz kişilerin kendilerini "ümmete" beğendirmek için bayağılaşarak Yahudi düşmanlığı yapmaları.
Bu ahlaksızlık insanların birbirini kazıklamasından farklı değil. Bu konu iyi bir ölçü.
https://x.com/Kayahanuygur/status/1857574736294805775
Eğer mesele sadece Siyonistler ise ve Yahudilerle ilgili değilse Varşova Gettosu anıtı neden tahrip edildi?
Eğer konu sadece İsrail ve hükümetiyse, Anne Frank'ın heykelleri neden tahrip edilmeye devam ediyor?
Özgür Filistin Hareketi, Yahudilerle ilgili olmadığını iddia ediyor ama Holokost anıtları birer birer tahrip ediliyor.
Dünyanın uyanma zamanı geldi.
https://x.com/HenMazzig/status/1857742666772947025
Bu sabah iyi dostum İsrail Cumhurbaşkanı @Isaac_Herzog ile görüştüm. Antisemitizme karşı mücadeleye devam etme gerekliliğini ve Başkan
@realDonaldTrump 'in İsrail'le birlikte durma konusunda tarihin en güçlü Amerikan Başkanı olarak sicili hakkında konuştuk.
En değerli müttefikimizin yanında durmak ve güçlü dış politikayla Başkan Trump'ın "Amerika Öncelikli" barışına geri dönmek hiç bu kadar önemli olmamıştı. 🇺🇸🇮🇱
https://x.com/EliseStefanik/status/1856522201593458893