Dünyanın en eski nefretine yeni bir bakış

Tarihin en eski sorularından olan Yahudi nefretinin sebebine klişelerden uzak ve 7 Ekim olaylarının ışığında cevap veren yeni belgesel ´Trajik Uyanış´, Suriye ve Lübnan kökenli Müslüman bir barış aktivistinin anlatıda hakimiyet kurmasıyla alışılmış kalıpları yıkıyor.

Selin KANDİYOTİ Kültür
27 Kasım 2024 Çarşamba

‘Tragic Awakening: A New Look at the Oldest Hatred / Trajik Uyanış: En Eski Nefrete Yeni Bakış’ adındaki yeni belgesel tanınmış bir film yapımcısı ve insan hakları aktivisti Raphael Shore tarafından yine kendi kitabına paralel olarak yaratıldı. ‘Who’s Afraid of the Big Bad Jew?/ Büyük Kötü Yahudi’den Kim Korkar?’ adlı kitap Yahudilerin nefret edilme sebebinin kötü olmaları değil, aksine iyi oldukları savından yola çıkıyor. Filmleri bugüne kadar 150 milyonun üzerinde izlenen Shore belgeselinde mikrofonu kendini ‘Siyonist Arap’ olarak tanımlayan Rawan Osman’a uzatıyor.

Rawan Osman, İsrail ile barışı savunan Suriye-Lübnanlı/Alman bir aktivist. Belgeselin başında okulda ve evde Yahudilerden nefret etmeyi öğrenen bir kız olarak büyüdüğünü anlatan Osman, 20’li yaşlarında Fransa’ya taşınarak Heidelberg Üniversitesi'nde İslam ve Yahudi Çalışmaları bölümünü bitirdi. Bu eğitim ona dayatılan ezberleri bozmasında ve Yahudilerin düşman olmadığı fikriyle tanışmasında etkili oldu. Osman, İsrail yanlısı Arap aktivistlerinin zulmünü belgelendiriyor ve İbrahim Anlaşmaları hakkında konuşma turları düzenliyor.

Belgesel Yahudi nefretine gerekçe olarak üç neden öne sürüyor. Birincisi Yahudilerin bozuk insanlar olduğu. Her nesilde Yahudiler arasında çağa göre yeni bir bozukluk boy gösteriyor. Bu gerekçenin saçma olduğu çünkü Yahudilerin Çin, Suriye veya İran’dan daha kötü olduklarına dair bir gerçeklik payı olmadığı söyleniyor. İkinci gerekçenin insanların işler kontrolden çıktığında bir günah keçisi aradıkları. Bu suçlu arayışı argümanı doğru ve anlaşılabilir olmanın yanında soruna çözüm bulmaktan alıkoyan bir yaklaşım deniyor. Belgeselin sunduğu tazelik antisemitizme getirdiği üçüncü gerekçe oluyor. Shore, nefretin Yahudi değerlerinden kaynaklandığını ileri sürüyor. Bu gerekçenin temelinde ise Yahudi nefreti denince en önde gelen isim olan Hitler’in bizzat kendi fikirleri yatıyor.

Hitler, insanlık tarihinin "en güçlü hayatta kalır" prensibine dayandığını savunuyordu. Yahudiler, zayıf ve güçsüzlerin geride bırakılacağı bu Darwinci görüşe tehdit oluşturuyordu çünkü onların insancıllık, sevgi, eşitlik, demokrasi gibi değerleri, Hitler’in fikirleriyle çelişiyordu. Hitler, Batı medeniyetinin insani değerler benimsemesinin insanlığın ilerlemesi için zararlı olduğunu ve bu ideolojinin sorumlusunun Yahudiler olduğunu iddia ediyordu. Yahudiler fiziksel bir tehdit değil, ruhani ve ahlaki bir tehditti.

Film, Yahudilerin kötü olduklarından değil iyi oldukları fikrinden genişleyerek daha sonra 7 Ekim olaylarına ve İsrail’in dünyadaki duruşuna değiniyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün