“A Ğ A T A K I L A N L A R”

•Bu feci savaşı Hamas başlattı. Amacı Gazze halkının refahını artırmak değildi. Stratejik hedef, Filistin´de yaşayan Arapları ezerek 1948´de devlet kuran Yahudileri, topraklarından söküp atmaktı. Hamas, Gazze´ye sınırdaş bir İsrail kasabasına 7 Ekim 2023´te baskın yapıp çoğu sivil ve kadın, yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdü ve 250 kişiyi de rehin aldı. Hamas İsrail´in bu baskına gaddarca karşılık vereceğini biliyordu. Hesapça, böylesi bir tutum dünya kamuoyunda İsrail aleyhine büyük bir dalga yaratacak ve statüko mutlaka değişecekti. Nitekim İsrail karşıtlığı tavan yaptı. Ama aynı şekilde Hamas karşıtlığı da Arap ülkeleri dahil birçok ülkede yükseldi. Trump bu savaşı da bitireceğini söylüyor. EGE CANSEN - SÖZCÜ

İzak BARON Diğer
27 Kasım 2024 Çarşamba
  • Bu Haftanın “Takılanlar”ı

 

  • Barıştan korkmak – EGE CANSEN

Şu kabul edelim ki, Türkiye, Filistin davasında değil ama Hamas-İsrail savaşında dünya devletlerinin yüzde 90’ı ve üyesi olduğu NATO ile aynı fikirde değil. Üstelik, acaba biz mi yanlış düşünüyoruz diye kendimizi hiç sorgulamıyoruz.

Bu feci savaşı Hamas başlattı. Amacı Gazze halkının refahını artırmak değildi. Stratejik hedef, Filistin’de yaşayan Arapları ezerek 1948’de devlet kuran Yahudileri, topraklarından söküp atmaktı. Hamas, Gazze’ye sınırdaş bir İsrail kasabasına 7 Ekim 2023’te baskın yapıp çoğu sivil ve kadın, yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdü ve 250 kişiyi de rehin aldı. Hamas İsrail’in bu baskına gaddarca karşılık

vereceğini biliyordu. Hesapça, böylesi bir tutum dünya kamuoyunda İsrail aleyhine büyük bir dalga yaratacak ve statüko mutlaka değişecekti. Nitekim İsrail karşıtlığı tavan yaptı. Ama aynı şekilde Hamas karşıtlığı da Arap ülkeleri dahil birçok ülkede yükseldi. Trump bu savaşı da bitireceğini söylüyor. Soru: Türkiye muhalefeti ve iktidarıyla, Gazze’de yaşanan insanlık faciasının sona ermesini sağlayacak önlemleri mi yoksa Hizbullah ve İran’ın yardımıyla İsrail’i yenip tüm Yahudileri Filistin yurdundan sürmeyi amaçlayan Hamas’ı mı destekleyecek?

https://www.sozcu.com.tr/baristan-korkmak-p106278

 

  • İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim - MEHMET Y. YILMAZ

İsrail’in “çiçeği burnunda” Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, göreve başlarken “Orta Doğu'da Kürt ve Dürzi topluluklarıyla ittifak halinde olmaları gerektiğini” söyledi.

Sa’ar, bu göreve 5 Kasım günü tayin edilmişti. Bu konuşmayı da 11 Kasım günü, önceki Bakan Katz ile görev devir – teslim töreni sırasında yaptı.

Hem söyleyenin kimliği hem de söylendiği yer açısından öylesine okunup, geçilecek bir konuşma değil.

Sa’ar, “her zaman azınlık olacağımız bir bölgede, doğal ittifaklar diğer azınlıklarla birlikte olmaktır” diyor.

Bu ittifakların Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle yapılacak anlaşmalarla birlikte şekillenmesi gerektiğini söylüyor.

Sa’ar’ın konuşmasından bir bölüm şöyle:

“Kürtler büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığa sahip olmayan milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Bölgedeki azınlıkların birleşmesi gerekiyor. Kürtler, İran ve Türkiye’nin zulmünün kurbanıdır. İsrail’in onlarla iletişim kurması ve ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor. Biz bölgede bir azınlığız, bu nedenle doğal olarak diğer azınlıklar müttefikimizdir.”

İsrail’in, Türkiye’yi bir müttefik olmasa da “İsrail’in varlığına tehdit oluşturmayan bir dost devlet” olarak gördüğü yıllar artık çok geride kaldı.

Erdoğan rejiminin Türkiye’nin Orta Doğu, İsrail ve Araplar ile ilişkiler konusundaki geleneksel dış politikasını terk ettiğinden beri adım adım gelişen olayların vardığı yer burası.

Erdoğan’ın, kendisini Müslüman Kardeşler'in ağabeyi zannettiği bir politikaya savrulup, “Arap sokağında alkışlanma” hülyasıyla değiştirdiği dış politika ilk kez Mısır ve İsrail’in birlikte Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ın yanına geçmesiyle duvara çarpmıştı.

İsrail’in yeni Kürt politikası, bunun üzerine tüy dikmiş bulunuyor.

https://t24.com.tr/yazarlar/mehmet-y-yilmaz

 

  • Ankara niye Hamas’a kucak açamıyor? – AKİF BEKİ

Anadolu Ajansından çok kısa bir haber, dün bize şunu duyurdu:

“Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Hamas Siyasi Bürosu’nun Türkiye’ye taşındığı iddialarını yalanladı.

Kaynaklar, ‘Hamas Siyasi Bürosu’nun Türkiye’ye taşındığı yönündeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır’ ifadesini kullandı.”

Ne âlâ, bence de doğru karar. Gerçekçi, reel dış politikaya uygun.

Fakat neden resmi bir açıklamayla değil de mahcup bir şekilde yalanlandı?

Çünkü söylemimizle eylemimiz, dediğimizle yaptığımız birbirini tutmuyor. Senkron bozukluğunu saklamaktan geliyor o mahcubiyet.

Katar, İsrail’le arasını bulma girişimlerini askıya alıp Hamas’a ev sahipliğini bitirdi, deniyor. İsrail medyası da Katar’dan çıkarılan Hamas yöneticilerinin Türkiye’ye taşındığı iddialarını yaydı.

Herhalde yakıştırdılar. Katar’dan daha gür sesle Hamas’ı savunan, sahiplenen kim, diye bakınca akıllarına Türkiye gelmiş olmalı.

Neyse ki Ankara, her dediğini yapmıyor. Tabii eyleme dökmekte gerçekçiyken nutukta hamaseti bırakmayınca da böyle mahcubiyetler kaçınılmaz.

Hamas’a niye kucak açamadığınızı gelin de anlatın şimdi.

https://www.karar.com/yazarlar/akif-beki/savas-kapidaysa-hazirlik-el-kitabimiz-hani-nerede-1601906

 

  • Netanyahu’yu yakalama emri, İsrail’in dokunulmazlık zırhını nasıl parçaladı? - YUNUS EMRE ERDÖLEN

Netanyahu, artık seyahat planlarını bu kararı uygulayacağını belirten ülkelere göre programlamak zorunda. Evet, ABD ne mahkemenin yetkisini tanıyor ne de yakalanma kararının meşruiyetine inanıyor. Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı adayı Mike Waltz ve Senato’nun yeni Cumhuriyetçi Çoğunluk lideri John Thune, ABD’ninn yeni Cumhuriyetçi yönetimi olarak ilk işlerinin mahkemeye ve savcılara yönelik ağır yaptırımların öngörülmesi olacağını söyledi bile. Büyük ihtimalle Trump yönetimi, sadece mahkemeye değil, bu karara uyacağını söyleyecek ülkelere de baskı uygulayacak.

Fakat bu iş burada bitmiyor. Cin şişeden çıktı bile. Karara uymayacağını söyleyen, hatta ABD gibi bu mahkemenin yetkilerini tanımayan ülkeler de dahi bazı aktivist ve cesur hakimler gerek uluslararası anlaşmalara gerek iç hukuktaki bazı hükümlere dayanarak yaratıcı yakalama kararlarına imza atabilir. 1988 yılında 83 yaşındaki Şili’nin “emekli” diktatörü Pinochet’in aktivist ve yaratıcı bir İspanyol yargıcın kararıyla Londra’da sürpriz bir şekilde tutuklanmasında olduğu gibi. Nitekim Pinochet hakkında uluslararası bir mahkeme kararı olmamasına rağmen işkenceci faşist diktatör, önce Londra’da tutuklanmış, ardından büyük bir hukuki tartışmanın ardından Şili’ye iade edilmiş, Şili’de de Anayasa Mahkemesi tarafından dokunulmazlığı yine uzun bir tartışmanın ardından kaldırılmış, tam hüküm giymesi söz konusuyken hayatını kaybetmişti.

Mahkemenin yakalanma kararı, Trump’lara rağmen Netanyahu’nun peşinden hep gelecek. Netanyahu, hükümetlerin verdiği teminatlara rağmen aykırı bir hakimin vereceği cesur bir kararın endişesiyle yaşayacak. Bugün bu kararı uygulamayacağını söyleyen ülkelerdeki yönetimlerin değişmesi durumunda belki yeni kararlar açıklanacak, belki Netanyahu üzerindeki abluka daha da artacak.

Nitekim Netanyahu görevi bıraktığında “dokunulmazlık” tartışması da rafa kalkacak, belki önce yolsuzluk gibi suçlamalarla soruşturulduğu İsrail’de yargılanmaya başlayacak. Bu daha başlangıç. İsrail’in ve soykırımcı rejiminin cezasız kaldığı karanlık bir dünyada, en azından dünyanın vicdanlı insanlarının tutunabileceği bir umut ışığı. Aynı zamanda hayatta kalmak için çırpınan uluslararası hukuka atılan bir can simidi.

Zira Britanyalı Kerim, Lübnanlı Amal, Holokost mağduru Polonya Yahudisi Theodor, Amerikalı ve İngiliz savcılar ve mahkemenin tehditlere baskılara boyun eğmeyen cesur yargıçları; sadece İsrail’in Filistin’de işledikleri savaş suçlarının hesabını sormadı, el birliğiyle paramparça edilen uluslararası hukuku da uçurumun kenarından çekip aldı.

İsrail artık dokunulmaz değil. İspanya, İrlanda, Norveç’in art arda Filistin devletini resmen tanımasının ardından şimdi Batı ülkeleri Netanyahu’nun ülkelerine ayak basması durumunda yakalanacağını duyurmaya başladı. “UCM kararının hiçbir etkisi yok” diyenler belki farkında değil, fakat bu kararın hiçbir etkisi olmasaydı sanırım İsrail istihbaratı yetkisini tanımadığı bir mahkemenin yargıçlarını ve savcılarını uzun yıllar boyunca sistematik olarak takip edip taciz etmez, ABD mahkemeye yönelik kapsamlı yaptırımları açıklamak için sabırsızlıkla kolları sıvamazdı. 

https://serbestiyet.com/yazarlar/netanyahuyu-yakalama-emri-israilin-dokunulmazlik-zirhini-nasil-parcaladi-188467/

 

  • Avrupa Birliği ülkeleri, Netanyahu’yu tutuklar mı? - GÜVEN ÖZALP

Özellikle insan hakları alanında uzmanlaşmış bazı örgütler mahkeme kararı sonrasında Avrupa Birliği’nin İsrail’e yaklaşımında değişikliğe gitmesi gerektiği görüşünü savunuyor.

Bazı üye ülkeler Avrupa Birliği’nin İsrail’e karşı önlem alınmasını uzun süredir engelliyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin son kararıyla bu blokajın ne ahlaki ne de yasal anlamda sürdürülebilirliğinin kalmadığı yorumlarına rastlanıyor.

Avrupa Birliği’nde siyasi irade oluşması halinde İsrail’e karşı devreye sokulabilecek bazı adımlar mevcut.

18 Kasım’da bazı ülkeler tarafından bloke edilen yasadışı yerleşim birimleriyle ticaretin kesilmesi ve Avrupa Birliği-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın gözden geçirilmesi bunlardan ikisi.

Devreye sokulma ihtimali daha zayıf gözüken opsiyonlar ise İsrail’e silah ihracatının askıya alınması ve Gazze’de dikkat çekilen ihlallerde sorumluluğu bulunan yetkililere yönelik nokta atışlı yaptırımlar.

https://www.bbc.com/turkce/articles/c245yj33201o

 

  • Evde rahat ama dışarıda sorun var! Netanyahu izole ediliyor - MUSTAFA K. ERDEMOL

Netanyahu hakkındaki bu karar İsrail’in küresel meşruiyetine indirilmiş bir darbe her şeyden önce. Böylelikle Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından suçlanıp hakkında tutuklama kararı çıkan liderler arasına katılmış oldu. Mahkeme daha önce Sudan'ın devrik Devlet Başkanı Ömer Hasan El Beşir ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında da tutuklama kararı çıkarmıştı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararlarına her zaman uyuluyor değil ama Netanyahu “evinde” rahat edecekse de “dışarıda” işi kolay olmayabilir.

https://halktv.com.tr/makale/evde-rahat-ama-disarida-sorun-var-netanyahu-izole-ediliyor-890325

 

  • ‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’ – AKDOĞAN ÖZKAN

Amerikalıların görevi, “hele bir tutuklama yoluna gidin, müttefik ülke bile olsanız, gözünüzün yaşına bakmam, yaptırımlarımla boğarım sizi” benzeri tehditkâr bir tavır takınmak. Böyle işlerin oradaki ustası da malum South Caroline Senatörü Lindsey Graham. UCM’nin tutuklama kararına ilişkin Fox News kanalına konuşan Graham, “İsrailli herhangi bir politikacının tutuklanmasına yardım ve yataklık edecek herhangi bir ülkeye yaptırım uygulamak için mümkün olan en kısa sürede yasanın geçmesi için çalışıyorum,” dedi. Cumhuriyetçi senatör, söz konusu tasarının ABD'nin müttefiklerini de kapsayacağını dile getirerek, “Yani Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya, eğer herhangi bir müttefik UCM'ye yardım etmeye çalışırsa, yaptırıma tabi tutacağız,” tehdidinde bulundu. Graham’ın böyle işlerdeki bir ortağı da Senatör Tom Cotton. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu için tutuklama emri çıkarma kararı nedeniyle UCM’ye yüklenen Cotton, Hollanda merkezli mahkemeye karşı askeri güç kullanımına yeşil ışık yakan “Amerikan Ordu Mensuplarının Korunması Yasası”na atıfta bulunarak, “yakarım sizi” demiş oldu.

https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/bibi-yi-tutuklayani-yakariz,47378

 

  • Haaretz UCM kararını yazdı: İsrail için benzeri görülmemiş bir dibe vuruş

UCM'nin aldığı kararlar İsrail'i küresel sahnede, özellikle de Fransa ve İrlanda gibi tutuklama emirlerini yerine getirebilecek ülkeler nezdinde daha da yalnızlaştırıyor. Bu hukuki ve diplomatik gelişme, İsrail'in kendi algısı ile uluslararası toplumdaki imajı arasında giderek büyüyen bir uçuruma işaret ediyor. Tutuklama kararları uygulanırsa İsrailli liderlerin hareketlerini önemli ölçüde kısıtlayabilir ve İsrail'in dış ilişkilerini daha da karmaşık bir hale getirebilir.

Netanyahu bu gelişmelere karşı koymak için Trump'ın beklenen desteğine güvenirken, bu güven sadece İsrail'in güvencesiz konumunun daha belirgin hale gelmesine neden oluyor. UCM'nin iddiaları, İsrail'in Gazze'deki politikalarına ve daha geniş anlamda Filistinlilere yönelik muamelesine ilişkin küresel algıları yeniden şekillendirme potansiyeline sahip.

UCM'nin tutuklama kararları, İsrail'i derin bir ahlaki ve hukuki hesaplaşmayla karşı karşıya bırakan bir dönüm noktası. Sadece liderlerinin eylemlerine değil, aynı zamanda kamuoyunun kayıtsızlığına ve müttefiklerinin suç ortaklığına da meydan okuyor. Uluslararası toplum bu gelişmelerle boğuşurken, İsrail'in Gazze'deki politikalarının ve daha geniş anlamda jeopolitik konumunun geleceği de belirsizliğini koruyor. İsrail'in bu iddiaları ele almayı mı yoksa mevcut yoluna devam etmeyi mi seçeceği, küresel sahnedeki mirasını belirlemede önemli bir rol oynayacak.

https://gazeteoksijen.com/dunya/haaretz-ucm-kararini-yazdi-israil-icin-benzeri-gorulmemis-bir-dibe-vurus-228818

 

  • Haaretz Gazetesine yaptırım: İsrail’de medyaya baskı artıyor

https://medyascope.tv/2024/11/24/haaretz-gazetesine-yaptirim-israilde-medyaya-baski-artiyor/

 

  • “Artık Adalet Divanı da ‘İsrail soykırım yapmamıştır’ diyemez. Netanyahu 124 ülkenin semalarından uçarken endişe edecektir” - YALIM ERALP

İsrail’in bunu geleceğini görmüş olması lazım diye düşünüyorum. Tabii bu karar ister istemez bir ölçüde soykırımla ilgili Uluslararası Adalet Divanı kararını da etkileyebilir. Yani Adalet Divanı, artık “Hayır. İsrail soykırım yapmamıştır” diyemez.

Dolayısıyla karar çok önemli. İsrail bakımından çok önemli. Çünkü Netanyahu dünyayı gezen, orada burada konferanslar veren bir şahıs, şimdi bu seyahati kısıtlanacak. Amerika’ya rahatça gidebilir. Ama Amerika’ya giderken sözleşmeye taraf 124 ülkenin semasından, mesela Avrupa semalarından uçarken endişe edecektir. Hatırlayacaksınız bu karar çıkmadan önce Türkiye semalarından geçmesine de Netanyahu’nun izin verilmemişti. Bakalım uluslararası hukuk hakikaten kendisini hissettirecek mi?

https://serbestiyet.com/featured/yerlp-188482/

 

  • UAD kararı sonrasında UCM kararı…- MENSUR AKGÜN

Açıklamayı hemen lanetleyen Biden ve iki aya kadar görevi devredeceği Trump Yönetimi de zaten kararın tanınmaması için ellerinden geleni yapacak, benzeri bir karardan mustarip Rusya ve malum nedenlerle Çin UCM’nin meşruiyetini hedef alacak tartışmalarda taraf tutmamayı tercih edecektir. Karara saygı duyduğunu açıklayan İngiltere ve Fransa gibi devletlerse uygulamaya koymalarını gerektirebilecek koşulların oluşmamasını sağlamak amacıyla diplomasilerinin ve istihbaratlarının tüm imkanlarını kullanacaklardır.

Başka bir deyişle tutuklama kararı muhtemelen teorik bir olasılık olarak kalacak, belki biraz olsun Gazze halkının üstündeki baskıların hafifletilmesine vesile olacaktır. UCM’nin yargı yetkisini genelde tanımayan, hukuk sabıkası yüksek Müslüman dünya da ellerine geçirdikleri bu kozu korkarım yeterince araçsallaştıramayacak, siyasi bir argüman olarak gerektiğince kullanamayacak, hatta bir ateşkes sonrasında Netanyahu hala görevdeyse onunla müzakere etmekten, İbrahim Anlaşmaları temelinde yakınlaşmayı yeniden başlatmaktan çekinmeyecektir.

Yine de UCM’nin bu kararının tıpkı bir önceki UAD kararı gibi tarihi nitelikte olduğunu kabul etmemiz şart. Çünkü, daha önce Afrika’ya yoğunlaşan, sonra da Putin ve yakın çevresinde bir kaç kişiye tutuklama emri çıkartan mahkemenin Netanyahu ve Gallant kararı uygulanma imkanı olmasa da hukukun bir yerlerde, bir şekilde var olduğunu dünyanın ezilen, hakları gasp edilen, ölüme ve açlığa terk edilen, savaş ve insanlığa karşı işlenen suçlardan mağdur olanlar için bir umut ışığı mahiyetinde.

Fakat gerçekçi olursak UCM kararı -yanılmayı çok istememe rağmen- ne Filistin sorununun çözümüne ne de dünyadaki diğer hukuksuzlukların giderilmesine çok fazla katkıda bulunacaktır. Netanyahu Orban’ın davetine icabet etmez ya da benzeri bir olay yaşanmaza yakında bir kaç uzmanın hatırladığı, akademik camianın önemsediği ve referans verdiği bir emsal olarak kalacak, diğer büyük savaşların, olayların, gerilimlerin arasında en hukuk sever ülkelerin dahi toplumsal hafızalarından ne yazık ki silinecektir…

https://www.karar.com/yazarlar/mensur-akgun/uad-karari-sonrasinda-ucm-karari-1601953

 

  • “Seçim Sonuçları ABD’deki Siyasi Kırılmayı Gösterdi” - YUNUS EMRE ERDÖLEN

İkinci Trump dönemi kabinesi, biraz daha Türkiye karşıtı isimlerden oluşuyor. Hepsi çok radikal bir şekilde İsrail yanlısı. Çoğu genç ve tecrübesiz isimler. Burada, bu yüzden Trump’ın politikası önemli. Büyük ihtimalle, Trump’ın şekillendireceği bir yörüngede hareket edecekler. Özgün fikirleri çok olmayacak. Özellikle Suriye’den çekilme konusunda Trump’ın bir fikri olabilir, Suriye’den çekilmesini destekleyebilir. Kabinesi buna karşı çıksa bile, onların Trump’a karşı özgün fikirlerini koruyacaklarını düşünmüyorum. Fakat İsrail mevzusunda kesinlikle Biden’dan daha İsrail’ci olacaklar. Özellikle Batı Şeria’nın ilhakı ve insani yardımlarının kesilmesi gibi mevzularda Trump kabinesinin, en az İsrail kabinesi kadar şahin ve müdahaleci olacağını görebiliriz. İran’a yönelik müdahaleler konusunda İsrail’i daha destekleyici, İsrail’in elini kolunu hiçbir şekilde tutmayan, en ufak bir eleştiri bile yapmayan bir Amerika göreceğimizi düşünüyorum.

https://www.perspektif.online/secim-sonuclari-abddeki-siyasi-kirilmayi-gosterdi-1/

 

  • Trump hiç ummadığı bir yerden tarihe geçebilir - THOMAS L. FRİEDMAN

Donald Trump’ın başkanlığa dönüşü ABD’nin İsraillilere ve Filistinlilere iki devletli çözüm için yaptığı baskının sona ereceği anlamına mı geliyor? Kesin bir şey söyleyemeyiz. Bu biraz da Beyaz Saray’a hangi Donald Trump’ın geleceğine bağlı.

İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesini destekleyen Mike Huckabee’yi yeni Kudüs büyükelçisi olarak atayan Trump mı gelecek? Yoksa 2020’de damadı Jared Kushner ile birlikte Bill Clinton döneminden bu yana görülmüş en detaylı iki devletli çözüm planını hazırlamış Trump’ı mı göreceğiz?

Trump İsrailliler ile Filistinlilerin bir arada yaşaması için bilfiil detaylı bir plan hazırlamış ender ABD başkanlarından biri. 2025’te bu girişimi yeniden gündeme getirirse İsrail’i Yahudi demokrasisi olarak tutmayı başaran ve yanı başında Filistin devletinin sağ salim doğmasını sağlayan başkan olarak hatırlanabilir. Ama geçtiğimiz günlerdeki Huckabee atamasının gösterdiği yönde ilerlerse, Yahudi demokrasisi olarak İsrail’in sonunu izleyen ve Filistin devletine yönelik bütün umutları yerle bir eden başkan olarak anılması muhtemel.

Trump’la dört yıl önceki son konuşmamızda beni arayıp İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas arasındaki tarihi barışın yolunu açan İbrahim Anlaşmaları’nı desteklediğim için teşekkür etmişti. Trump hakkında ne söylerseniz söyleyin (ki söylenecek çok şey var) ancak önemli, hatta tarihi yeniden yazacak sonuçlar getiren büyük anlaşmalara eğilimli biri. Geçtiğimiz günlerde bir hafta İsrail ve BAE’deydim. Trump’ın yeni döneminde bölgede neler yapabileceğini siyasi, askeri ve iş dünyasından liderlerle, Yahudiler, Filistinliler ve Araplarla konuştum. Trump isterse ve doğru şekilde uygularsa her şeyi değiştirecek bir anlaşma için harika bir fırsat ve iştah olduğunu söyleyebilirim.

https://gazeteoksijen.com/yazarlar/thomas-l-friedman/trump-hic-ummadigi-bir-yerden-tarihe-gecebilir-228686

 

  • İsrail kurduğu ve genişlettiği askeri koridorlarla Gazze'yi bölme ve kalıcı işgal peşinde - MOHAMMED ABUDOUN, MUHAMMED EMİN CANİK 

İsrail'in Haaretz gazetesinin 13 Kasım tarihli haberinde, İsrail ordusunun, saldırıların başlarında, Gazze'nin kuzeyini oluşturan Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya beldelerini Gazze'nin kalanından ayırmak için Netzarim Koridoru'nu kurarak, Gazze'yi bölme planlarını uygulamaya koyduğu belirtildi.

Tel Aviv önetiminin Gazze Şeridi'ni 4 bölgeye bölerek, yeniden işgal etmeyi planladığı aktarılan haberde, Gazze'nin kuzeyini Gazze kentinden ayıran ilk coğrafi koridorun Cibaliya (Mefalsim) olduğu ve İsrail ordusunun bu koridoru Gazze kenti ile Cibaliya'yı ayıran bölgede yüzlerce binayı yıkarak inşa ettiği hatırlatıldı.

İsrail ordusunun, küçük bir caddeden 8 kilometre genişliğinde ve 7 kilometre uzunluğunda "ana koridora" dönüştürdüğü ikinci koridor Netzarim'in, Gazze'yi enlemesine kestiği ve bölgenin kuzeyi ile güneyini ayırdığı ifade edildi.

Üçüncü askeri koridorun, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus ve Refah kentlerini Gazze'nin orta ve kuzey kesiminden ayıran Kissufim Koridoru olduğuna dikkati çekilerek, bu koridorun henüz tamamlanmadığı kaydedildi.

İsrail ordusunun, belirli aralıklarla bölgede saldırılar gerçekleştirdiği ve Han Yunus'un doğusundan batısına kadar uzanan bölgedeki evlerin çoğunu yıktığı belirtildi.

Gazze'deki dördüncü koridorun Mısır sınırındaki Philadelphi Koridoru olduğu belirtilen haberde, İsrail ordusunun Refah'ta da yerleşim yerlerine yönelik yıkım faaliyetleri gerçekleştirdiği paylaşıldı.

İsrail ordusu, haziran ayında Philadelphi Koridoru'nu işgal ederek, Gazze ile Mısır sınırını kontrolü altına almıştı.

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-kurdugu-ve-genislettigi-askeri-koridorlarla-gazzeyi-bolme-ve-kalici-isgal-pesinde/3401893

 

  • İsrail Ordusu hakkında anlatılmayanlar - OGÜN ERATALAY

İsrail Ordusu yoğun bir radikal dinci-milliyetçi ideolojiye maruz kalmaktadır. Yaşadıkları devlet herhangi bir devlet değil, Yahudilerin tek anavatanı olarak görülmekte ve buna göre her şeyin üzerinde tutulmaktadır.

Hiçbir şekilde kamuoyu nezdinde haber programlarında veya benzeri mecralarda askerî yenilgiler veya kayıplardan bahsedilmemektedir.

Dini inanışlar ve dogmalar mutlak doğru olarak kabul edilmekte ve sorgulanmasına izin verilmemektedir. Benzer bir tutum ordu için de geçerlidir. Ordunun eksikleri veya hataları olsa da bunlar çok sınırlı şekilde gündem edilmekte, onun yerine askerlerin fedakarlıkları ve kahramanlıkları anlatılmaktadır.

İsrail Ordusunun bir üyesiyseniz asla yalnız olmazsınız yönünde bir “dayanışma” sergilenmektedir. Öyle ki orduda “yalnız asker”lere yönelik destek programları vardır. “Yalnız asker” birinci derece aile bireylerini kaybetmiş veya onlar olmadan İsrail’e göçmüş kişileri kapsamaktadır. Bu kişiler için özel yardım hatları, özel uygulamalar ve destek programları mevcuttur.

Son dönemde askere alınan Haredi Yahudilerine dini ayrıcalıklar tanınmakta, inanışlarına göre ikinci sınıf vatandaş olan kadınlarla temasları olabildiğince azaltılmakta ve “laik” askerlerden ayrı sosyalleşme ortamları yaratılmaktadır.

https://haber.sol.org.tr/haber/israil-ordusu-hakkinda-anlatilmayanlar-396309

 

  • Böylesine korkunç savaş suçları işlenirken hiç bu kadar gurur duyulmamıştı - GİDEON LEVY

Suçluluk duygusu, bir hesaplaşma veya etik sorgulamalar bekleyen herkes tam tersini buluyor. Yaptıklarından dolayı travma yaşayan, bitmek bilmeyen kâbuslar gören, işlediği vahşetler yüzünden uykusunda çığlık atan bir nesil bekleyenler, ulusal gururla karşılaşıyor. Siyonist ideal artık Gazze’de süren savaş. Uluslararası mahkemelerde tanımlanmayı bekleyen korkunç bir suç, tüm dünyanın haklı olarak dehşetle izlediği bir savaş, şimdi bir “değer” olarak yüceltiliyor. Burada bir aslanlar kuşağı doğdu.

Bu aslanlar kuşağı, bir an bile yaptıklarıyla yüzleşmeye cesaret edemeyecek kadar korkak. Bastırma ve inkârı anlamak mümkün. Sonuçta bunlar olmadan, böylesine anlamsız ve dizginsiz bir savaş sürdürülemezdi. Ancak İsrail bunu daha akıl almaz bir noktaya taşıdı.

https://harici.com.tr/gideon-levy-boylesine-korkunc-savas-suclari-islenirken-hic-bu-kadar-gurur-duyulmamisti/

 

  • İsrail'de ordu ile hükümet arasında siyasi kriz: Gallant neden görevden alındı? - TUĞÇE ERSOY CEYLAN 

Bu değişimin İsrail’de iç siyaseti ve devletin kurumlarını iyi bir yere taşımayacağı belli olduğu gibi toplumsal huzurun da altını oymaya devam ettiği aşikardır. Nitekim Gallant görevden alınır alınmaz İsraillilerin sokaklara çıkması, bin kadar İsraillinin Netanyahu’nun konutunun önünde toplanarak kararı protesto etmesi bunun göstergesidir.

Netanyahu'nun bu kararının ülkenin güvenlik politikasıyla bir ilgisi yoktur. Gallant, Netanyahu'nun İsrail'in çıkarlarını kendi kişisel çıkarlarından ayrılamaz kılma düsturunun önünde bir engeldi. Gallant’ın önünden çekilmesiyle Netanyahu muhtemelen Haredileri memnun edecek yasayı Knesset’ten geçirecek, İsrailliler için büyük öneme sahip olan rehinelerin geri getirilmesi mevzuunu kenara atacak, Batı Şeria’daki yayılmacılığı genişletecek ve ilhakı hızlandıracak politikaların uygulanmasına göz yumacaktır. Bu politikaların sadece Netanyahu’yu değil, Filistinliler ile bölgeyi de daha derinlere götüreceği ortadadır. Öte yandan ABD’nin İsrail ile olan iletişiminde en güvendiği isim olan Gallant’ın yokluğunda yeni bakan Katz’ın performansını gelecek günlerde göreceğiz. İsrail'in bölgedeki pozisyonu her zamankinden daha fazla ABD-İsrail arasındaki koordinasyon ve anlaşmaya bağlıyken Netanyahu’nun bu koordinasyonu sağlayan kilit ismi görevden almayı seçmesinin İsrail’i daha zor bir duruma sürükleyip sürüklemediğini de yine zaman gösterecektir.

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israilde-ordu-ile-hukumet-arasinda-siyasi-kriz-gallant-neden-gorevden-alindi/3390455

 

  • Gallant’ı Görevden Alıp Koalisyonunu Genişleten Netanyahu’yu Neler Bekliyor?

Netanyahu, Gallant’ı görevden alarak başta şu siyasi kazanımları elde etti:

1-Şu anda Knesset’in 120 üyesinden 67’sini (Gallant hariç) içeren hükümet koalisyonunu güçlendirdi.

Bu hükümet koalisyonu ideolojik ve siyasi olarak oldukça uyumlu görünüyor. Parti bileşenlerinin tamamı aşırı sağcı ve faşist partilere mensup olduğu için Ekim 2026’daki Knesset seçimlerine kadar iktidarda kalmasına muhtemel gözüyle bakılıyor.

2-Katz’ın Savunma Bakanı olarak atanmasının, Netanyahu’nun yargı darbesinin yanı sıra 7 Ekim 2023’teki başarısızlık ve ihmalin sorumluluğu konusundaki anlaşmazlık ve Gazze Şeridi’ndeki savaşla ilgili diğer tüm tartışmalı konuları içeren çatışmadaki gücünü kuvvetlendirmesi bekleniyor.

3-Netanyahu, Genelkurmay Başkanı ve ordunun çeşitli kollarındaki üst düzey komutanları atama konusunda hem başbakan, hem de savunma bakanının sahip olduğu yasal yetkiler aracılığıyla İsrail ordusunun liderliğini yeniden inşa edebilecek.

4-Koalisyon hükümetinin İsrail’de yargı darbesi yaratmayı amaçlayan yasalar çıkarma girişimlerine devam etmesi uzak bir ihtimal değil. Saar’ın Ulusal Sağ Partisi karşı çıksa bile Knesset’te buna izin verecek bir çoğunluk var.  

5-Gallant'ın görevden alınması ve aşırı sağcı Ulusal Sağ Partisi’nin hükümet koalisyonuna dahil edilmesinin ardından, Netanyahu hükümeti, Gazze’ye yönelik soykırım savaşı, “savaşın ertesi gününe” ilişkin planlar, İsrailli rehineler meselesi ve takas anlaşmasına ilişkin tutum konusunda liderlik ettiği siyasi çizgiyle daha uyumlu hale geldi.

Netanyahu’nun Gallant’ı görevden alarak elde ettiği kazanımlara rağmen, başta ofisinin karıştığı sızıntı skandalı olmak üzere, son zamanlarda yeni sorunlar ortaya çıktı.

Gallant’ı görevden alıp yerine Katz’ı getiren Netanyahu, Saar liderliğindeki aşırı sağcı partiyi hükümet koalisyonuna dahil edip hükümet koalisyonunu genişletti.

Böylece, Ekim 2026’daki Knesset seçimlerine kadar koalisyonunu sürdürme olasılığını arttıran önemli bir başarı elde etti.

Netanyahu’nun bu adımları ayrıca koalisyonu, Gazze Şeridi’ne yönelik soykırım savaşı ve Filistin meselesinin yanı sıra rehineler, yargı darbesi ve resmi bir soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin tutum da dahil olmak üzere, İsrail toplumundaki tartışmalı konulara yönelik vizyonu ve politikasıyla daha uyumlu hale getirdi.

Netanyahu’nun, aşırı sağcı koalisyonun bir arada kalması, İsrail muhalefetinin zayıf ve bölünmüş olması ve alternatif bir programa sahip olmaması, başta ABD ve Arap ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun eylemlerini hoş görmesi ve Gazze Şeridi’ne yönelik soykırım savaşını sona erdirmek için gerçek adımlar atılmaması halinde politikalarını sürdürmesi bekleniyor.

https://www.fokusplus.com/arastirma/gallanti-gorevden-alip-koalisyonunu-genisleten-netanyahuyu-neler-bekliyor

 

  • Türkiye, İsrail'le ilişkileri kopardı mı? - TÜLİN DALOĞLU

https://www.youtube.com/watch?v=cKSnRJxnmR8

 

  • Suudi Arabistan Trump’ın İsrail politikalarını dengeleyebilir - ANDREW ENGLAND – FT

İbrahim Anlaşmaları’nın genişletilmesinde Suudi Arabistan kilit bir rol oynayabilir. Ancak Arap yetkililer, Trump’ın bunu ancak Netanyahu’ya, Filistin devleti kurulmasına yönelik tavizler vermesi için baskı yaparak başarabileceğine inanıyor. Bu, İsrail Başbakanı’nın şiddetle karşı çıktığı bir mesele.

Bir diğer Arap diplomat ise, “Trump’ın şu anda Ortadoğu’da Suudi Arabistan’dan daha çok ihtiyaç duyduğu başka bir aktör yok. Trump, kendisine sunulmuş hazır anlaşmalardan kredi almayı seven biri. Eğer Muhammed bin Selman ona bir anlaşma sunarsa, bu bir olasılık olabilir, hatta tek olasılık olabilir” yorumunda bulundu.

Arap yetkililer de Gazze’deki yıkımın neden olduğu öfkenin, Filistin davasını yeniden bölgesel gündemin en üst sırasına taşıması nedeniyle Trump’ın Filistinlileri göz ardı etmesinin daha zor olacağını umuyor. Liderler çatışmanın kendi halklarının bazı kesimlerini, özellikle de Prens Muhammed’in ana seçmen kitlesi olan gençleri radikalleştirmesinden endişe ediyor.

https://harici.com.tr/ft-suudi-arabistan-trumpin-israil-politikalarini-dengeleyebilir/

 

  • Sincar'dan Gazze'ye 10 yıl: IŞİD’in esir aldığı Fevziye’nin hikayesi – FAİK BULUT

Resmî temaslar ve istihbaratın dışında önemli bir çabayı da Musevi inançlı Fas kökenli bir işinsanı olan Steve Maman başlatmıştı. Esir alınan Êzdî ve Asuri kadınlarla çocukların kurtarılmasına kendini adayan Maman, gönüllü bir kuruluşun öncülüğünü yaparak sadece sekiz ayda 128 Yezidi kadını kurtarmıştı.

Kanada vatandaşı olan Steve Maman, bu amaçla “Yahudi Schindler” isimli gönüllü bir kurtarma-sağlık derneği kurdu. 2015 tarihinde kurulan derneğin tam adı Hıristiyan ve Yezidi Kadınlarla Çocukları Kurtarma (CYCI) Merkezi’dir.

Montreal merkezli bu gönüllü kurtarma ve sağlık kuruluşunun kurucu öncüsü Maman, kutsal kitap Talmud öğretilerine dayanarak, “Bir insanı kurtarmak tüm insanları kurtarmaktır!” mealindeki kurala inanmaktadır.

 

Steve, 2015 yılı ve sonrasında 2 bin 700 kadının (bir başka anlatıya göre de 140 kadın ve çocuğun) IŞİD’in elinden kurtarılmasına vesile olmuştur ki o sıralarda haraç mezat satılan kadın esir/köle başına 3 bin dolar istenmektedir.

https://aposto.com/s/sincardan-gazzeye-10-yil-isidin-esir-aldigi-fevziyenin-seruveni

 

  • İsrail futbol ve basketbol takımlarına niye yasak getirilmiyor? - HASAN SERVET ÖKTEM

UEFA, Euroleague ve IOC teşkilatlarına İsrail'in müsabakalardan menedilmesi yönünde müracaat yapıldı mı, bilmiyorum. Ancak görünen o ki, yakın gelecekte, İsrailli sporseverlerin artık yurt dışına takımlarını desteklemek üzere seyahat etmeleri giderek sıkıntılı hale gelecek, belki de mazide kalacak. İsrail'in bölgedeki saldırgan politikası devam ettiği sürece, İsrail vatandaşları ABD dışında bir yerlere seyahat edemez durumda kalacaklar. Netanyahu’ya oy veren İsrail seçmeni tecrit edilmeye müstahak, Netanyahu karşıtı seçmene ise yazık olacak, maalesef kurunun yanında yaş da yanacak.

https://t24.com.tr/yazarlar/hasan-servet-oktem/israil-futbol-ve-basketbol-takimlarina-niye-yasak-getirilmiyor,47298

 

  • Kudüs’te hasidim dansı yapan gazetecileri kim videoya çekti? – ERTUĞRUL ÖZKÖK

1999 yılı Mart ayında bir grup Türk gazeteci İsrail hükûmeti tarafından davet edilir. O günlerde Kültür Bakanı olan İstemihan Talay, Şahin Alpay, Doğan Hızlan ve Murat Bardakçı İsrail’e giderler. Bir akşam Kudüs’te kaldıkları otelde geç saatte yatmaya giderken, aşağıdan müzik ve insan sesleri işitirler. Rehberleri “Geleneksel bir İsrail kutlaması var, isterseniz gelin, seyredin” der. Aşağıda salona girer ve çok ilginç bir manzara görür. Ortada bir perde vardır ve perdenin bir tarafında siyah elbiseli, saçları örgülü erkekler, öteki tarafından ise kadınlar dans edip eğlenmektedir. Rehber “Hesidim geleneği” der. Yani radikal Yahudilerin eğlence gecesi. Şahin Alpay ertesi gün öğrenir ki öteki gazeteciler kendisinden sonra oraya gelip bu eğlencelere katılmış. Doğan Hızlan ve İstemihan Talay’ı tuttukları gibi yanlarına çekip birlikte dans etmişler. O sırada Murat Bardakçı onları videoya çekmiş.

Bugüne kadar hiç duymamıştım. Filistin Direniş hareketi ile İsrail’e karşı “Gönüllü ameliyata” katılan Şahin Alpay ile Hasidim Yahudileri kol kola…

İlginç bir manzaraymış.

https://t24.com.tr/haber/ertugrul-ozkok-canakkale-116-nci-er-egitim-alayinda-50-yil-once-cekilen-bir-fotografin-hikayesi,1198590

 

  • İngiltere’de İsrail lobisinin inşası ve etkisi - AHMET VEFA RENDE

İsrail lobisinin yıllardır sürdürdüğü çalışmalar neticesinde birçok İngiliz yetkili İsrail aleyhine alınacak kararların önüne geçemeye çalıştığı görülmektedir. Farklı şekilde lobi tarafından fonlanan bu yetkililer geçmişten günümüzde devam eden insanlık dramına rağmen İsrail’i desteklemekten vazgeçmemişlerdir. Bu desteğe ilk olarak 2018’de Filistinlilerin gerçekleştirdiği Büyük Dönüş Yürüyüşünü göstermek mümkündür. Bu yürüyüş sırasında silahsız Filistinlilerin öldürülmesinden sonra Temsilciler Kurulu bu saldırıları “kitlesel bir işgale karşı savunma” olarak niteleyerek protestocuları suçlamıştır. 

Diğer örnek ise 2015 yılında Muhafazakar İsrail Dostları grubunun fonladığı ve bunun neticesinde siyasi bir heyet ile İsrail’e seyahat düzenleyen milletvekili James Claverly, İsrail’in apartheid devleti olarak gösterilmesini kesin bir dille reddederken, İsrail’e olan desteğini göstermekten çekinmemiştir. 

Bir diğer örnek olarak ise 7 Ekim sonrasında İsrail’in Gazze’de bir etnik temizlik gerçekleştirmesinden sonra meydana gelmiştir. Lobinin desteği ile bu süreçte İsrail’e seyahat eden Greg Smith ve diğer milletvekilleri İngiltere’ye geri döndüklerinde İsrail’in eylemlerini meşrulaştırmaya çalışmıştır.    

İngiltere’nin İsrail’i desteklemesinde lobinin etkisi olsa da bu destek sadece lobi ile ilişkilendirilemez. Zira, lobinin fonlamadığı milletvekilleri ve karar alma sürecinde etkin rol oynayan diğer siyasetçiler de İsrail’i desteklemekten kaçınmamaktadır. Bunun birincil nedeni olarak İngiltere’nin Ortadoğu’daki stratejik çıkarları gösterilebilir. Zira, bir devlet geleneğine sahip olan İngiltere, Birinci Dünya Savaşından sonra daha belirgin bir İsrail lobisinin varlığı görülmeden bölgede bir Yahudi devletinin kurulmasına ön ayak olmuştur. 

Nitekim İsrail, birçok kesim tarafından Batı’nın bölgedeki çıkarlarının yürütücüsü olarak ve emperyalist projenin bir parçası olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla, bu desteği sadece lobinin etkisine indirgemek İngiltere’nin bu desteğini açıklamakta yetersiz kalacaktır.  

İngiltere’nin lobinin etkisi dışında İsrail’e destek vermesinin bir diğer nedeni olarak ise ABD’nin etkisini söyleyebiliriz. Zira, ABD’nin AB ülkeleri ve İngiltere dış politikasını etkilemede başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla, İngiltere’nin İsrail’e desteğini lobi ile birlikte İngiltere’nin stratejik çıkarları ve ABD etkisi üzerinden okumak daha doğru olacaktır.     

https://www.fokusplus.com/siyaset/ingilterede-israil-lobisinin-insasi-ve-etkisi

 

  • Mehmet Akif Okur@MehmetAkifOkur

İsrail'in ABD'de yaptırdığı ankete göre, ABD'de ergenlik çağındaki Yahudi gençlerin %37'si Hamas'a sempatilerini dile getiriyormuş. Aynı yaş grubunun % 42'si İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığını düşünüyormuş.

@yavuz_hamza 'nın ABD'deki saha çalışmalarından çıkan sonuçlarla uyumlu.

https://x.com/MehmetAkifOkur/status/1860601620234375309

 

  • İzel Rozental: Angèle Guéron, yalnız kendi cemaatinin içinde değil, bütün toplumun içinde aykırı bir kişilik – BERKEN DÖNER

“Angèle Guéron, yalnız kendi cemaatinin içinde değil, bütün toplumun içinde aykırı bir kişilik! Tam bir "Doğrucu Davut"! Her ne pahasına olursa olsun kendi doğrularından şaşmıyor. İtiraz ediyor. Adaletsizlikler karşısında isyan edip, sesini yükseltiyor. Karşısında kim olursa olsun lafını esirgemiyor. Bu, kimi zaman dini otorite olabiliyor, kimi zaman da resmi ve sivil yöneticiler. Spekülatörlerden, fırsatçılardan, menfaatçilerden hazzetmiyor. Onları rahatsız ediyor. Fakat kimseye saygısızlık etmiyor, sadece adaletin yerini bulmasını arzuluyor ve bunun gerçekleşmesi için de elinden gelen mücadeleyi veriyor. Bu savaşı da en başta içinde bulunduğu toplumunun ileri gelenlerine karşı vermesi çok normal. Böyle olunca, "doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar" misali çeşitli iftiralara uğraması, hakkında mesnetsiz şikayetlerde bulunulması, dedikodulara kurban gitmesi de yine son derece normal oluyor. Buradan hareketle dönemin Türkiye Yahudilerinin portresini çıkarmaya çalışmak bizi yanlış yönlere sürükleyebilir. Yahudi toplumu o dönemde kendisini diğer azınlıklardan farklı olarak Osmanlı’nın ayrıcalıklı bir unsuru olarak görüyor ve koruyucu olarak bellediği otoriteye saygı duyuyor. Tek ekleyebileceğim, Balkan Savaşı sürerken Yahudi erkeklerinin askere alınmamalarının Yahudi toplumu üzerinde bir dışlanma duygusu yarattığıdır. Sonradan, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte bu tutum değişse de farklılaştırılma duygusunun giderildiğini sanmıyorum.”

https://www.gazeteduvar.com.tr/izel-rozental-angele-gueron-yalniz-kendi-cemaatinin-icinde-degil-butun-toplumun-icinde-aykiri-bir-kisilik-makale-1736170

 

  • Selanik Yahudilerinin unutulmuş tarihi

https://www.koha.net/tr/kulture/historia-e-harruar-e-hebrenjve-te-selanikut

 

  • Aviva Klompas@AvivaKlompas

Kibbutz Be'eri'de 7 Ekim'den bu yana ilk düğün gerçekleşti.

Chagai ve Idan, korkunç vahşetlerden bu yana Be'eri'de evlenen ilk çiftti. Chagai'nin anne ve babası Ze'ev ve Zehava Hacker, saldırıda öldürüldü.

Hayatı seçmek işte budur.

Gelecekleri sevinç ve sevgi dolu olsun. Mazel tov.

 

https://x.com/AvivaKlompas/status/1858530090730074605

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün