10. yaşın kutlu olsun Interstellar

Bilim kurgu sinemasında çıtayı hiç olmadığı kadar yükseğe çıkaran Interstellar, 10. yılı şerefine yalnızca IMAX sinema salonlarında yeniden gösterime giriyor. Dünyayla aynı anda 6 Aralık´ta ülkemizdeki IMAX sinemalarında gösterime girecek Interstellar ile ilgili 10 eğlenceli ve ilginç bilgi bu yazıda.

Selin KANDİYOTİ Kültür
4 Aralık 2024 Çarşamba

Defalarca izlendi, aylarca etkisinden çıkılamadı, üzerine yazılar yazıldı, röportajlar yapıldı, seminerler verildi. Aslında Intersellar için yazdığım bu cümleyi edilgen çatılı yazmasaydım da olurdu ne de olsa 2014 yılında fiillerin bildirdiği bütün işleri bizzat yapmıştım. Christopher Nolan’ın dokuz yıldır içimdeki Interstallar boşluğunu doldurmasını beklediğim Oppenheimer’ı benim için hayal kırıklığıydı. Sinefiller hiç linç etmesin, astrofilleri anlayamazlar. Interstellar filmine herkesin benim kadar bayılmadığının farkındayım ne de olsa Hollywood yine Hollywood’luğunu yapmış vicdanları gıdıklamış, filmin anahtarı sevgi olmuştu. “Sevgi, zaman ve mekân boyutlarını aşan, algılayabildiğimiz tek şeydir” demişti Dr. Brand. Ve Cooper, Tars’a heyecanla, “Sevgi, Tars, Sevgi. Aynen Brand’in söylediği gibi” dediğinde tüm hikaye çözülmüş büyük finale gelinmişti. Olsundu. Bu sığ sözler beni hayatımda en sevdiğim filmden soğutacak değildi. Şimdi içimde kocaman bir coşku ile uzay aşkımı sizlere yansıtmamı mümkün kılan Şalom gazetesinde, Interstellar’ın 10. yaşını tek kişilik dev coşkumla kutluyorum. Bu on ilginç bilgiyle, Interstellar gibi efsane bir film yapmak için ortaya konan yaratıcılığı, gayreti ve zihin gücünü gözler önüne sermek istiyorum. Eğer filmi henüz izlemediyseniz, şimdi bu kozmik yolculuğa dalmak için mükemmel bir zaman.

1. Görücü usulü film

Konu görücü usulü olunca işin içine Yahudilerin girmesi kaçınılmazdır. Popüler bilimin babası sayılan fizikçi Carl Sagan 70’lerin başında, gelecekte ünlü bir film yapımcısı olan Linda Obst ile gelecekte bir Nobel Ödülü alacak astrofizikçi Kip Thorne’u bir araya getirir. Randevudan beklenen aşk çıkmasa da ikili arasında hayat boyu sürecek bir arkadaşlık başlar. 90’lara ileri sardığımızda ‘Contact’ filmi üçlüyü bir araya getirir; Obst’un yapımcılığını üstlendiği filmde Carl Sagan hem filmin uyarlandığı kitabın yazarı hem de filmin senaristiydi. Thorne ise solucan delikleri konusundaki fikrileri ile senaryoya oldukça katkıda bulunmuştu. 20 yıl sonra ise Obst ve Thorne, Interstellar’da yeniden buluştu. Obst bu defa filminde kara delikler, yerçekimi dalgaları, solucan delikleri ve hatta beşinci boyut gibi egzotik uzay olaylarıyla insanları karşı karşıya getirmek istedi. Thorne ve Obst bir araya gelerek sekiz sayfalık bir taslak oluşturdu. Paramount 2006’da start düğmesine bastı. Filme yönetmen bulmak gerekiyordu.

2. Interstellar’ı neredeyse Spielberg yönetiyordu

Christopher ve Jonathan Nolan Kardeşler

2006’da Paramount ile çalışan Stephen Spielberg, yönetmenlik için Obst ile anlaştı. Spielberg bu bilim kurgu film için o kadar heyecanlandı ki bilim alanında lider üniversite olan Cal-Tech’te filmin bilimsel unsurlarını tartışmak üzere profesörlerle sekiz saatlik bir seminer organize etti. Obst ve Spielberg senaryo için 31 yaşındaki Jonathan Nolan ile anlaştı. O güne kadar ‘The Prestige’ ve ‘The Dark Knight’ filmlerinin senaristliğini yapan Jonathan, Christopher Nolan’ın kardeşiydi. 2009’da Spielberg’in Paramount’tan ayrılması ve Jonathan’ın abisini önermesiyle Interstellar’ı bugün bildiğimiz efsane haline getiren Christopher Nolan yönetmen koltuğuna geçti. Christopher Nolan, Inception ve The Dark Knight’da hünerini ispatlamış bir yönetmendi ve Warner Bros’a bağlıydı. Yıl 2012 idi ve tarihte nadiren eşine rastlanan bir şekilde Warner Bros ve Paramount iş birliği yapıyordu. Nolan’ın bütçesi 175 milyon dolardı. Prodüksiyon beklenin aksine, bütçenin altında 165 milyon dolara, dört ay gibi kısa bir sürede Aralık 2013’te bitmişti.

3. ‘Thorne’ Kuralı

Kip Thorne

Interstellar’ın onu diğer uzay filmlerinden üstün kılan başarısının anahtarı, anlaşılması en zor bilimsel olayları hikaye anlatıcılığı ile ustaca dengelemesi.  Bunu da Kip Thorne’ın danışmanlığı ve onun koyduğu iki kurala borçlu. 1-Fizik kurallarına aykırı davranılmayacak. 2-Tüm spekülatif fikirler senaristlerin hayal gücünden değil, gerçek bilimden yola çıkacak. Nolan olabildiğince bu kurallara sadık kalmaya gayret gösterdi. Hatta Nolan, Christopher Thorne’a sürekli zaman, kütleçekimi, yıldızlararası seyahat ve çok boyutlu yapılar hakkında sorular sordu. Yine de bahsettiğimiz bir Hollywood filmiydi. Bir noktada Christopher Nolan ışık hızından daha hızlı hareket edebilen bir karakter istemiş ve Thorne iki hafta boyunca Nolan’ı tersine ikna etmek için tartışmıştı. Nihayet Nolan, karakteri filmden çıkardı ama Thorne aynı kararlılığı buzdan katı bulutların havada asılı olduğu bir gezegen konusunda gösteremedi.

4. Bilim mi kurgu mu?

Filmin bilimsel gerçeklerle uyumlu kısımları deyince akla en başta Thorne’un hesaplamalarına dayanan Gargantua adındaki kara deliği geliyor. Işığın kara deliğin akıl almaz kütleçekimi ile etkileşimini resmetmek için 40 bin satır kod yazıldı. Bu kodun yalnızca film için değil bilimsel makaleler için de kullanılması kayda değer. Bilimsel gözlem olmasa da teorik fiziğin öngördüğü diğer bir kısım ise filmdeki solucan deliği. Miller’ın gezegeninde bir saatin Dünya’ya göre yedi yıl sürmesi de genel görelilik kuramına uygun. Filmdeki fantastik unsurlara gelince, beş boyutlu Tesseract, bu boyutta var olan yaratıklar, Cooper’ın kara delikte seyahat etmesi ve kütleçekimi ile boyutlar arası bilgi transferi gerçekleştirmesi bilim kurgunun ta kendisi.

5. IMAX Büyüsü ve ‘Maksatür’ler

Nolan, Interstellar’a olağanüstü bir görsel deneyim kazandırmak için filmi hem klasik ve doğal bir görüntü sunan 35mm (film şeridinin genişliği 35 milimetre demek) hem de IMAX 70mm formatlarında çekti. IMAX 70mm çok yüksek çözünürlükle dev ekranlarda izlenmek üzere tasarlanmış. IMAX ekranları daha geniş ve yüksek olduğundan, izleyiciyi daha içine alan bir deneyim yaşatıyor. Nolan, farklı formatları bir arada kullanarak hem geleneksel hem de geniş çaplı bir sinema deneyimi yaratmayı hedefledi. Üstelik Nolan IMAX kamerasını elde taşınabilir hale dönüştürdü. Bu durumun olağanüstü olmasının sebebi, IMAX kameralarının genelde çok büyük, ağır ve sabit kurulum gerektiren ekipmanlar olması. Böylece Nolan daha esnek şekilde çekim yapabilerek sahneleri daha dinamik, samimi ve gerçekçi kıldı. Hepsi bu da değildi; Nolan filmde minyatür değil de ‘maksatür’ denebilecek devasa maketler kullandı. Örneğin 25 metre inşa edilen Endurance uzay gemisi modeli Uluslararası Uzay İstasyonu’nun görünümünden ilham alarak 15’te bir ölçekte tasarlandı ve IMAX kameraları doğrudan üzerlerine monte edilerek en üst düzey sinematik etki sağlandı.

6. Gerçekçilik uğruna gerçek mısır tarlası

Kanada’da uygun bir çekim alanı bulunamayınca, ekip film için tam 500 dönümlük gerçek bir mısır tarlası ekti. Çekimler bittikten sonra -film endüstrisinde böyle bir olay ilk olsa gerek- ellerinde kalan mısırlar satıldı ve 162 bin dolar gelir elde edildi. Toz fırtınaları da yaratılmalıydı. Bunun için sanayi tipi dev fanlar ve sentetik selüloz bazlı toz kullanıldı. Filmdeki robotlar, TARS ve CASE bilgisayar ortamında oluşturulmuş değil, tamamen gerçek kuklalardı ve bu da sette oyuncular arasında doğal bir etkileşim sağladı. TARS’ın seslendirmesini yapan Bill Irwin, aynı zamanda çekimler sırasında robotu fiziksel olarak da kontrol etti. Gezegenlerin yüzeyindeki sahneler, maksimum otantiklik sağlamak için İzlanda’da geniş lav alanlarında ve buzullarda çekildi. Filmde NASA misyonlarından elde edilen gerçek uzay manzarası görüntüleri kullanıldı.

7. Anne Hathaway buz gezegeni çekimlerinde hipotermi geçiriyordu

 

İzlanda’nın donmuş manzaraları, buzdan gezegen için mükemmel bir arka plan sağladı, ancak oyuncu ekibinin, sahnelerin kusursuz görünmesi için epey soğuk koşullarla başa çıkması gerekti. Anne Hathaway’in canlandırdığı bir sahnenin çekimleri neredeyse bir felaketle sonuçlanıyordu. Dr. Brand’i canlandıran Hathaway’in özel su geçirmez giysisi düzgün bir şekilde kapatılmamıştı. Kıyafeti su alan Hathaway neredeyse hipotermi geçiriyordu; neyse ki, zamanında kurtarıldı.

8. Feryal Özel bile Gargantua’yı beğendiyse tamamdır!

Filmin en ikonik görsellerinden biri şüphesiz Gargantua adındaki kara delikti. Kip

Thorne kara deliği isabetli bir şekilde üretmek için ışığın kara deliğin etrafında bükülmesi tasvirini gerçek fizik kurallarına dayandırdı. Hatta kara deliği oluşturmak için kullanılan render yazılımı, Thorne’un denklemlerine uygun şekilde özel olarak tasarlanmak zorunda kaldı. Kara deliğin fotoğrafının çekilmesinde önemli rol üstlenen bilim insanımız Feryal Özel ile yaptığımız röportajda, Kip Thorne’ u bizzat tanıdığını söylemiş ve filmde sunulan kara deliği gerçeğine çok yakın olduğunu söylemişti. Şöyle demişti Özel:

“Gerçek hesaplama yaptığınızda kara deliğin çevresindeki halkanın bir tarafının öbür tarafından daha parlak olması gerekiyordu. Gazlar dönerken bize doğru gelen tarafı daha parlak olur. Bizim fotoğrafımız bunu birebir yansıtıyor mesela. Interstellar’da özellikle bu etkiyi ortadan kaldırdılar, tamamen her tarafı aynı parlaklıkta bir halka kullandılar. Kip Thorne’a neden diye sordum. Film yapımcıları halkın kafasının karışmamasını istemiş.”

9. Hoparlörlerin ayarıyla oynamayın!

Nolan, bazı diyalogların bilerek ortam sesleri ve müzik tarafından bastırılmasını istedi. Bu durum, sinema salonlarının izleyicilere bunun kasıtlı olduğunu ve hoparlör arızasından kaynaklanmadığını belirten uyarılar asmasına neden oldu. Nolan, Interstellar’ın müziklerini bestelemesi için müzik dehası besteci Hans Zimmer ile anlaştı. İlk başta Zimmer’a ne bir senaryo ne de olay örgüsü detayları verildi; bunun yerine, bir babanın işe gitmek için çocuğundan ayrılmasını konu alan tek sayfalık bir hikaye sunuldu. Zimmer, bestelemeye bu hikayeyle başladı ve daha sonra Londra’daki Temple Church’te bulunan 1926 yapımı orgu filmin ana enstrümanı haline getirdi. Zimmer, film için 45 kez kayıt yaptı. Bu Inception filmi için yaptığının üç katıydı.

10. Harika bir gişe hasılatına karşın tek Oscar

O dönemdeki en büyük IMAX gösterimini gerçekleştirerek dünya çapında 770 IMAX ekranında aynı anda gösterime giren Interstellar ABD'de ilk hafta sonunda 47,5 milyon dolar hasılat yaparak bir numarada yer aldı. Dünya genelinde toplamda 681 milyon dolar hasılat yapan film, yapımcılarına 47 milyon dolar kar bıraktı. Üstelik, yılın en çok korsan indirilen filmi oldu. Bugün IMDB sitesinde kullanıcılar tarafından tüm zamanların en çok rating alan (8,7) beşinci filmi olarak sıralanan Interstellar yalnızca görsel efektler kategorisinde Oscar kazansa da gönüllerin kazananı olmaya devam edecek, en azından benim gönlümde.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün