Tevafuk nedir bilir misiniz? Yılmaz Erdoğan´ın bir filminde duymuştum bu Arapça kökenli kelimeyi. İki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi. Kaçınılmaz tesadüf, tesadüf olmayan tesadüf demekmiş. Ekim ayında gazetemizin reklam işleri sorumlusu Edna´yı telefon açtım. “Kış sezonu Seyahat Eki için yazı isteyecek misin?” aradım. Evet, hazırlık yaparsan iyi olur, dedi. Telefonu kapatmadan da “Gazella Tur Şalom yazarlarına özel Tuna Nehri turu yapıyor. Katılmak ister misin?” diye sordu. Uzun zamandan beri hayalini kurduğum nehir turu teklifini hiç tereddüt etmeden kabul ettim.
İşte tevafuk olayı burada karşıma çıkmıştı. Birçok ülke ve şehre uçak, tren, cruise ve arabamla gitmiştik acncak nehir gemisi gezisi hiç yapmamıştım. Fırsat ayağıma gelmişti. Gördüğüm şehirler olmasına rağmen sırf nehir gemisi turu olduğu için hemen yazıldım. Tur destinasyonu Viyana, Budapeşte ve Bratislava’dan oluşuyordu.
Hemen katılımcı Şalom yazarları için WhatsApp grubu oluşturuldu. Hareket gününe kadar buradan yazıştık. Nihayet beklenen gün İstanbul Havaalanında buluştuk. Grup liderimiz Gazella Tur’dan Cefri Sarfati bizleri karşıladı. Saat sabahın 5’i olmasına rağmen herkeste uyku hali yerine tatlı bir heyecan belirtisi vardı.
İlk durak Viyana
İki saatten daha kısa süren bir uçuş sonrası Viyana’ya vardık. Rehberimiz Levent Bilgiç Bey grubu toparlayıp otobüsümüze yönlendirdi. Viyana şehir merkezine kadar turumuz ile ilgili kısa bilgiler verirken bir yandan da bizlere panoramik Viyana turu yaptırdı. Otobüsten indikten sonra yürüyerek İspanyol Binicilik Okulu önünden geçip, Viyana’nın kalbi sayılabilecek Karntner Strasse’deki Stephan Katedral’inin bulunduğu meydana geldik. Grup öğlen yemeği için dağıldı. Sözleştiğimiz saate kadar kâh yemek yiyerek, kâh sokak lezzetleri ile damaklarımızı şenlendirerek, kâh hediyelik eşya satan dükkânlarda gezinerek zaman geçirdik. Tüm grup verilen saatte Stephan Platz’da buluşup otobüse yürüdük. İstikamet gemi binişi öncesi Mimar Joseph Krawina’nın katkıları ile Ressam Friedensreich Hundertwasser’in inşa ettiği Hundertwasser Haus oldu. Bir hayli ilginç inşa edilmiş olan ev Barcelona’da Mimar Gaudi’nin inşa ettiği Casa Mila ile Casa Batllo’yu andırıyor. Apartman, 53 daire, dört dükkân, zemini toprak ile kaplı ve yaklaşık 250 ağaç bulunan 16 terastan oluşan sıra dışı bir yapı. Dükkânlarında hediyelik eşya satan birçok odacıklar vardı. Görülmeye değer bir yer.
Nehrin kuğusu
Artık nehir gemisine binme vakti gelmişti. Gemimiz William Wordsworth limanda adeta bir kuğu gibi bizi bekliyordu. Çok kısa süren check-in işlemlerinin ardından kamaralarımıza dağıldık. Daha sonra geminin bar - cafe salonunda buluşup gemi ve rotası hakkında bilgilendirildik. Nehir gemisine ilk defa biniyordum. Ancak işletme mantığı aynı cruise gemilerinin mantığıyla aşağı yukarı aynı. Sabah ve öğlen yemekleri ile akşamüstü çay saati büfeleri ve akşam yemekleri alakart ve açık büfe şeklinde sunuluyor. Kamaralar küçük, kompakt, ancak çok işlevsel. Personel güler yüzlü ve sempatikti. Biner binmez, ne iyi ettik de bu tura katıldık diyorduk.
Ertesi sabah Macaristan’ın Estergon İskelesine yanaştık. Otobüsle ile Estergon Kalesi içindeki Estergon Bazilikasına geldik. Rehberimiz buranın tarihçesini anlatırken bizler de bir taraftan manzarayı ve bazilikayı fotoğraflayıp, anıları ölümsüzleştirmeye çalışıyorduk. Tepeden karşıya baktığımızda Slovakya sanki avucumuzun içindeydi. Öğlene doğru gemiye dönüp Budapeşte Limanına yanaştık. Öğlen yemeğinin ardından akşama kadar önce Central Market Hall’da, sonra trafiğe kapalı alandaki Vaci Utca Caddesinde gezindik. Bizim İstiklal Caddesi tarzı çok hareketli kalabalık ve turistik bir cadde. Akşam yemek öncesi gemiye dönüp hazırlandık. Yemek sonrası barda bizle tura katılan değerli arkadaşlarımız Avi & Dina Karako harika bir müzik dinletisi sundular.
Avrupa’nın en büyük sinagogu
Cuma günü Budapeşte turu yapacaktık. Grup liderimiz Cefri ve rehberimiz Levent Bey’den Avrupa’nın en büyük sinagogu olan Dohany Sinagogunu da tura katmalarını rica ettik. Bizleri kırmayıp programa sabah sinagog turu ile başlayacağımızı söylediler. Biletlerimiz önceden rezerve edilmişti. Girişte çok uzun kuyruk olmasına rağmen hiç sıra beklemeden randevulaştığımız saatte bizi içeri aldılar. Üç bin kişilik oturma kapasitesi olan sinagogun tarihçesini içeride bize yerel bir rehber anlattı. Çıkışta bahçesinde, II. Dünya Savaşı’nda öldürüldükten sonra buraya gömülen insanların mezarları başında Kadiş duasını nemli gözlerle söyledik. Çok duygusal bir andı bizim için.
Kahramanlar Meydanına giderken Avrupa’nın en büyük parlamento binası önünden geçtik. Tuna Nehri kıyısında II. Dünya Savaşı sırasında 20 bin kişinin ayaklarından demir halkalarla üçer üçer bağlanıp nehre atılmasını betimleyen, Yönetmen Can Togay ve Heykeltıraş Gyula Pauer tarafından tasarlanmış 60 çift demir ayakkabının bulunduğu anıt önünden geçerken gözlerimiz bir kez daha nemlendi. Sahil boyunca Buda ve Peşte’yi birbirine bağlayan sekiz köprüden Liberty Margaret ve Zincirli Köprü’yü gördük. Kahramanlar Meydanı sonrası, Mathias Kilisesi ile Budin Kalesi’ne çıktık. Tüm Budapeşte kartpostallarında görünen manzara çıplak gözle o an karşımızdaydı. Budapeşte’yi eskiden beri zaten beğenirdim. Bir kez daha mutlaka gezip görülmesi gerekenler listesine koymanızı ısrarla tavsiye ederim. Gezerken sokak lezzetlerinde tatmadınız mı derseniz, özellikle Çekya, Slovakya ve Macaristan spesyalitesi olan Trdelnik mutlaka denenmesi gereken, içi pastacı kreması ya da krem şanti ile taze meyvelerle doldurulmuş kornet tarzı tatlıyı tabi ki yedik.
Cumartesi sabahı saat 10 gibi Bratislava’ya yanaşmıştık. Rehberimiz önderliğinde yürüyerek şehir turuna başladık. Bratislava Kalesi, 17. yüzyılda sona eren veba salgını anısına yapılan Veba Sütunu anıtı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Michaelin Kapısı ve geçidi, silindir şapkası ile geçenleri selamlayan kibar adam Schone Naci heykeli, rögar kapağından kafasını uzatıp geçen güzel kızların bacaklarını izleyen çapkın Cumil heykelini, şehir turu sırasında tek tek görüp fotoğrafladık. Kısa molalar esnasında sıcak şarap ile badem ezmeli, fındıklı, üzümlü çeşitleri olan ayçöreklerinden tattık. Bratislava, küçük ama şirin mi şirin bir Orta Avrupa şehri. Hafta sonu kaçamağı için bile gidilebilecek keyifli bir destinasyon.
Pazar sabahı valizlerimizi otobüse teslim ettikten sonra bir kez daha Viyana sokaklarını arşınlamaya koyulduk. Gezilip görülecekler listesi bir hayli kabarıktı. Schönbrun Sarayı, Hofburg Sarayı, Maria Theresien Platz, Belediye Binası, Parlamento Binası, Opera Binası, Mozart’ın yaşadığı ev Viyana Şehir Parkı gezip önünden geçip fotoğrafladığımız önemli turistik noktalardı. Bratislava’daki gibi burada da Veba Anıtı vardı. Ancak Graben Caddesindeki bu anıt çok daha görkemliydi. Vakit olarak öğlen saatini bulmuştuk. Yemek için Stephan Platz’a geldik. Yemek sonrası Viyana kafelerinde kahve içip spesiyal tatlılarını tatmak için farklı noktalarda durakladık. Mesela Demel’de Sacher Torte yedik. Julius Meinl’den kahve alıp yolda hem pazar gezmesine çıkan Viyanalıları hem de vitrinleri izledik. Lind Chocolate Boutique’den çeşit çeşit çikolatalar alıp damaklarımızı şenlendirdik.
Şansımıza 15 Kasım itibarı ile tüm Avrupa’da ve tabi ki bizim gezdiğimiz şehirlerde Noel pazarları açılmıştı. Ziyaret ettiğimiz şehirlerin farklı semtlerindeki değişik Noel pazarlarını gezme fırsatımız oldu. Hemen hemen hepsi birbirine benziyordu. Yiyecek ve içecek satan dükkânlar ağırlıkta olup hediyelik eşya satan, dini objeler ile kokulu mumlar, sabunlar satan dağ evini andıran dekorasyonlu bu evlere Christmas Market diyorlar. İnsanlar tatil günlerini buralarda gezerek değerlendirirken aynı zamanda bir şeyler yiyip içme fırsatı da buluyor. Bu tarihte nehir turu yaparak bir taşla iki kuş vurmuştuk. Hem nehir gemisi turu hem de Noel pazarları gezisini yapmış olduk.
Biraz da nehir gezisine çıktığımız 5 yıldızlı Ms William Wordsworth gemisi hakkında bilgi vereyim. Gemi ismini 18. yüzyılda yaşamış İngiliz şairden almakta. Gemi İsviçre bandralı ve 2018 yılı yapımı. 135 metre uzunluğunda ve 11,40 metre genişliğinde olup 176 yolcu kapasitesine sahip. 88 kabinin, 78 adeti süit, altı tanesi superior ve dört tanesi delux balkonlu kamaralardan oluşmakta. Yaklaşık 14 metrekarelik kamaralarda, mini bar, LCD TV, kasa, kahve makinesi ile saç kurutma makinesi mevcut. Gemi içinde resepsiyon, butik, spor salonu, kuaför ve güvertede güneşlenme terası ile ufak bir jakuzi bulunmakta. Ayrıca bir adet bar - cafe salonu ile bir de yemek salonu bulunuyor.
Anıları ile gezi boyunca hiç sorun çıkarmayan grubun uyumu ile, gezdiğimiz şehirlerin güzellikleri ile tadı damağımızda kalan bir tur oldu. Tabi ki bu güzellikleri yaşatan Gazella Tur yönetici ve çalışanlarını da unutmamak gerek diye düşünüyorum. “Güzellik ayrıntıda gizlidir” derler. Bu güzellikleri yaşamamız için en küçük ayrıntıyı bile göz ardı etmeyen Gazella Tur’a bir kez daha teşekkürler. Yazarı olmaktan dolayı gurur duyduğum Şalom Gazetesi ile bu tura katılmamıza vesile olan ile Edna Sarfati’ye ayrıca teşekkürler.
Bir Tutkudur Seyahat…