Avustralya 16 yaşın altındakiler için sosyal medya yasağı getirdi. Dünyada bir ilke imza atan Avustralya, parlamentonun yıl sonu oturumunda onayladı yasayı. Ebeveynlerin tek başına yapamadığını “devlet baba” yaptı. “Arkanızdayız sizin” dedi tüm anne babalara. Bu kararla Snapchat, TikTok, Facebook, Instagram, Reddit, X gibi şirketler ilk defa sorumluluk almaya mecbur edildi. Bu platformlar bir yıl içinde bu düzenlemeyi yapmadıkları takdirde 33 milyon dolar ceza ödeyecek.
Bunu yapan biz olaydık ne gericiliğimiz kalırdı ne de…
Şaka bir yana her musibetin altından sosyal medya çıkıyor yine de gençler neredeyse sürekli ‘online’.
2023’te 1500 gencin katıldığı bir araştırma sonuçlarına göre her beş gençten biri YouTube ve TikTok’tan çıkmıyor diyebiliriz. Snapchat, TikTok ve Instagram özellikle 13-17 yaş aralığının en popüler platformları. (Daha fazla istatistik için https://www.pewresearch.org/internet/2023/12/11/teens-social-media-and-technology-2023/)
Bir istatitik de ben vereyim. Hem de kendi telefonumdan:
Günlük ortalamam beş saat sekiz dakika; Youtube, Whatsapp, Instagram ve X’e bu sayılara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. J Benimki beş saat ise varın siz düşünün 15 yaşında bir gencin ortalamasını. İsterseniz düşünmeyin, alın bakın. Tüm akıllı telefonlar ekran süresi başlığı altında her günün detaylı analizini sunuyor (İsteyene ksıtlama olanağı da sunuyor.) Eğer yedi saatin altında bir skorla karşılaşırsanız ortalamanın altında olduğu için memnun olabilirsiniz.
Her gün yedi saat. Bir günün yüzde 30’u. Zaten yedi-sekiz saat uyuyor. Kaldı dokuz saat.
Hayatına yön verecek herşeyi gerçekleştirebilmek için, üst üste koyup yetkinlikler geliştirebilmek için sadece dokuz saat (ki okulda, antremanda sabit geçen saatleri hesaba katmadık. Vallahi bu hesapla 24 saat yetmiyor!)
***
Sadece gençlerin değil herkesin hayatında yeni nesil zorluklar yaratıyor sosyal medya.
Şu popüler akronimler FoMO, FoMU, FoGI, FoJI*… Hepsinin ‘F’ ile başlaması tesadüf değil. İngilizce ‘fear’ yani korkunun baş harfi.
Eğlence kadar korkular getiriyor hayatımıza sosyal medya. Gülelim, eğlenelim, öğrenelim, fırsatları takip edelim niyetinin bonusu: “Yeni bir korkunuz oldu!”
Sadece FoMO (Fear of Missing Out) için daha önce yazdım. 2024 istatistikleri durumun vehametine dikkat çekiyor:
Z neslinin yüzde 70’i sosyal medya aracılığıyla şahit olduklarına bağlı birşeyleri kaçırma korkusu yaşıyor. Bu sarmala girdiklerinde tekrar bakma, olayları takip etme, detayları yakalama arzusu ile daha sık çevirimiçi oluyorlar. (FoMO 1 saat bile bekleyemiyor!)
Bir başka ilginç sayı da sosyal medya platformlarına erişimleri olmadığı takdirde yeni nesil (yüzde 40) arkadaşlarını kaybedeceklerine inanıyorlar. İşte bir çevirimiçi olma gerekçesi daha.
Bir de trendi takip etme, tüketici davranışlarını şekillendirme etkisi var ki, şirketler bu farkındalık üzerinden tüm pazarlama stratejilerini organize ediyor. (Para burada!!)
Yukarıda bahsettiğim F ile başlayan diğer akronimleri açalım isterseniz. Bakın sizde var mı? Çocuklarınızda gözlemliyor musunuz?
FoMU (Fear of Messing Up) Birşeyleri Batırma Korkusu: Bu korku sosyal medyada gösterilen ve tek yüzü sürekli parlatılan elmaların tetiklediği bir korku. Herkes o kadar harika hayatlar yaşıyor, herkes başarılı, sevilen, popüler, vb ki kendini değersiz hisseden ve mükemmel olmayacağı hiçbirşeye kalkışmayan, olduğu kadar olmadığı kader felsefesiyle yaşayan özellikle gençler bir şeyleri batırma, berbat etme korkusundan hayatlarını kaçırıyor ama bunun yarattığı FoMo’yu hesaba katan yok maalesef…
FoGI/FoJI (Fear of Getting In/ Fear of Joining In) Dahil Olma Korkusu: Bu da kendi paylaşımda bulunmayan gençlerin yaşadığı bir korku. “Ya paylaşımım yeterince etkileşim almazsa… Bu da benim imajımı batırır (FoMU) ve… Aman Allahım yine bir sarmaldayım!”
Ya sürekli çevirimiçiler ve alacakları tepkilerden çekiniyorlar ya da bu platformlarda daha önce zorbalık yaşamış oluyorlar ve yinelenme ihtimali tekrar bir paylaşım yapmalarını engelliyor.
Yeni dünya sosyal medyanın yarattığı sanal gerçeklikle gerçek arası gelgitler yaşıyor.
Korkular ve kaygılar gerçek, yaşananlar sanal. Sanal çünkü gördüğümüz gerçeğin kaçta kaçı? Zihnimizin senaryoya katkıları sanal. Ama gel gör ki beden sanal ile gerçeği ayırdedemiyor ve kaygı bozuklukları yaşıyor.
***
Peki bu korkulara engel olabilecek mi Avustralya yeni yasa ile? Asıl soru bu!
Bu yasağın, her ne kadar yetkililer aksini söylese de, gençlerin mental sağlığını olumlu yönde etkileyeceğine inanmıyorum maalesef.
Yasakların her zaman yasaklanan şeyi daha cazip kıldığını biliyoruz. Malum bizler bile en ufak kısıtlama ve yavaşlamada alternatif bağlanma yol ve yöntemleri geliştiriyoruz. Gençlerin bu yasaklarla baş edecek yaratıcı çözümler keşfedeceklerine inanıyorum. Unutmamak lazım ki onlar sosyal medya ve internetin çok yoğun kullanıldığı bir dünyaya doğdu. Dijital yerlilere bu yasa(k)ları koyanlar dijital göçmenler! Ve unuttukları en önemli faktör “ah o eski günler” artık yok! Sosyal medyasız bir dünyayı tanımayanlara sosyal medyasız bir hayat mecbur etmek bana saçma geliyor. Onlar yönetemiyor ee napalım kaldıralım, yasaklayalım… Bu zihniyet nerede olursa olsun bana tehlikeli geliyor. Empatiden uzak bir tutum. Ve en önemlisi değişimi yok sayan bir anlayış…
Şöyle hızlıca bakmak isterseniz dijital yerlilerle göçmenlerin farkına sanırım bir çok şeyin kök sebebini de göreceksiniz:
Biz dijital göçmenleriz. Şu an dünyayının tüm yöneticileri, yasa koyucuları da öyle. Yani dijital ortamın içine doğmadık ama onları benimsedik. Biz telefonla ya da yüz yüze konuşmayı tercih ediyoruz; dijital yerliler mesajlaşma, sosyal medya platformları ve oyunlar aracılığıyla konuşuyor. Biz değer, sadakat, tutarlılık arıyoruz; onlar kişisel tatmin. Biz çevrimiçi hayatların “boş zaman eğlencesi” olduğunu düşünüyoruz onlar için her şey.
Öyleyse ne yapmalı?
Ergenler için konuşacağım çünkü 13 yaş altının sosyal medya platformlarında faydadan çok zarar göreceklerine inanıyorum. Neden mi?
Maruz kaldıkları içeriğin doğru/yanlış, fayda/zarar analizini yapabilecek yaşta değiller. Yetişkin denetimi olmadan kendilerini ve yakın çevrelerini sıkıntıya sokacak ‘masum’ paylaşımlarda bulunabilirler. Ebeveynlerin yoğun ve gergin hayatlarında bir mevzu azalsın diye oyalanma aracı olmamalı TikTok, Insta Reels…
Gelelim 13-17 yaş aralığındaki gruba..
Malum ergenler dürtüsel, grup olarak hareket etmeye meyilliler, risk içeren davranışlar gözlemleyeceğimiz dönemdeler. Bu platformların popüler ve gerçekten yaşamsal tehdit içeren ‘challenge’larından uzak durmalarını, zihinsel sağlıklarını desteklemelerini nasıl sağlayacağız?
Yasaklamak yetmeyecek inanın. Kapıdan kov bacadan girecekler.
Öncelikle o yedi saati azaltmak için kaliteli içerikler sunacağız hayatlarına.
Zaten okul dışında profesyonel ya da düzenli bir başka uğraşı olan gençlerde genellikle yedi saati görmüyoruz. Demek ki bir uğraş gerek. Anlık tatmin ihtiyacı onları kararsız ya da isteksiz ve hatta yeni deneyimlere dirençli yapabilir. Pes etmiyoruz. Israrcı oluyoruz! Aman basketi sevmedi golf deneyelim. Yok o da olmadı acaba spor yerine müzik aleti mi çalsa diyerek kendi kafa karışıklığımızı onların programlarına yansıtmıyoruz. Zorlanmadan gelişim olmuyor.
Ne demiştim?
Pes etmiyoruz. Israrcı oluyoruz değerlerimizde, önceliklerimizde.
Değer eğitimi ailesinde tamamlanmış bir birey kolayına heder olmaz sosyal medya ile. Fark eder, değiştirir ya platformu ya da tutumunu.
Sevgiyle kalın.