"Amacımız Yahudi kültürünü tanıtabilmek"

Türk Musevileri Müzesi´nde, kasımda açılan ve 20 Şubat 2025´e kadar sergilenecek ´Osmanlı ve Türk Ketubaları´ Sergisi sanatseverlerden büyük ilgi görüyor. 500. Yıl Vakfı Başkanı Silvyo Ovadya ve ekibi ise, durmaksızın proje üretmeye devam ediyor. Yakın gelecekte Hanukiyalar, Pesah Agadaları ve Türk Yahudilerine ait diplomaları da su yüzüne çıkarmaya hazırlanan Ovadya, müzayedelere katılarak ve toplumdan aile yadigarı eserleri toplayarak sergi ve kitaplarla gelecek nesillere Yahudi kültürünü tanımayanları bilinçlendirmeyi hedefliyor. Edirne Sinagogu´nun yeniden restore edilmesi gibi tarihi olaylarda da rolü bulunan Ovadya ile Osmanlı ve Türk Ketubaları sergisiyle ilgili tüm detayların yanı sıra 500. Yıl Vakfı Başkanı olarak planladığı faaliyetleri konuştuk.

Zehra ÇENGİL Toplum
4 Aralık 2024 Çarşamba

“CESARET İSTEYEN SERGİLER YAPIYORUZ”

‘Osmanlı ve Türk Ketubaları’ Sergisi Schneidertempel Sanat Merkezi’nde açılmasının ardından 20 Kasım’dan itibaren Türk Musevileri Müzesi’nde sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Başta Hahambaşı Rav İsak Haleva ve koleksiyoner Ceri Benardete, Jak Haim ve sizin koleksiyonlarınızla beraber İsrail Müzesi arşivinden getirilen toplamda 30-32 ketuba ile müzenin koleksiyonundan oluşan 50 ketubalık serginin gerçekleşme sürecini anlatır mısınız?

Müzede başkanlık görevini beş seneden beri sürdürmekteyim. Ancak daha evvel de ilgilendiğim konular olmuştur. Müzenin zenginleşmesi için de müzayedeleri takip etmekteyim. Uygun, alınabilecek objeler veya evraklar olduğunda bazen kendim alarak, bazen de yardım isteyerek müzeye kazandırmaya devam ediyorum. Değerlerimizden biri olan ketubalardan iki-üç tane müzemizde sergilenmekte idi, ancak daha renkli ve sanatsal olanlara çok kolay ulaşamıyoruz. İşe bu fikirle başladık; Şalom’da duyurduk. Bildiğimiz kişilerin kapılarını çalarak ilerledik, eski dönemlere ait 30’a yakın ketubayı topladık. 1900’lü yıllardan sonra matbaadan çıkma olanlar da bulunuyor. Ketuba Tevrat’ta mevcut değil. MÖ 3. yüzyılda Mısır’da kullanılmaya başlandığını bazı papirus belgelerinden öğrenmekteyiz ve kadının haklarını en iyi koruyan evraklardan biri olduğu da bilinmekte. Akit değildir, erkeğin verdiği bir taahhütnamedir. Vefat durumlarında da kadının haklarını korur. Ayrıca ketuba ikinci evliliğe müsaade etmez. Tek eşliliği tesciller, feminizmin de başlangıcıdır diyebiliriz. Bugün aynı geçerliliği bence yok, boşanmada dini faktör ikinci planda kalıyor. Yasalar ve mahkemeler kanunları uyguluyor. 

“KETUBALARIN HEPSİNİ SİGORTALADIK”

Bu belgeler çok değerli ve aile yadigarı. Korumak için özel önlemler alıyor musunuz?

Ketubaları bulduktan sonraki süreç basit değildi, büyük bir kısmının tamir edilmesi gerekiyordu. Çalıştığımız kağıt eksperi hepsini elden geçirdi ve üç-dört ayda sergilenecek düzeye getirdik. Hepsini sigortalayarak, sahiplerine güvence verdik. Aile yadigarı iki-üç ketuba var, diğerleri müzayedelerden satın alınmış. Hahambaşı Yakir Geron’un Edirne’de torunu için yazmış olduğu, aile yadigarı olan ve şu an daha iyi durumdaki ketuba, sergimiz için büyük önem taşıyor. Bu belgeler uzun süredir saklanıp katlandıkları için ayrıca seloteyp ile tamir edilen yırtık ve aşınmalar evraka zarar verdiğinden eserler temizlendi, düzlendi ve çerçevelenmesinde asitsiz kağıt kullanıldı. Paspartularla yahut yükselti vererek ketubaların cama temasını da önlemeye çalıştık.

Beş senedir, 500. Yıl Vakfı Müzesi’nin başkanlığını yürütüyorsunuz. Birçok önemli projeye imza attınız. Önümüzdeki dönem projelerinizden biraz bahseder misiniz?

Sergileri yapmak çok kolay değil ve cesaret istiyor. Başta bir Megila Sergisi açtık ve beklediğimizin çok üstünde bir ilgi gördü. Biliyorsunuz ‘megila, Purim Bayramı’nda okunan, Ester’in hikayesini anlatan, parşömen üzerine yazılmış bir hikayedir. O yıl sergiyi gerçekleşmeden önce Şişli Sinagogu’na gittim ve bayram duasında kimin elinde bir megila gördüysem onlardan ricacı oldum. Bir kişi hariç herkes megila’sını sergilemek üzere verdi. 60’a yakın megila ile bir sergi açtık ve önemli bir kısmı müzeye bağışlandı. O da beklemediğimiz bir sürpriz oldu bizim için.

Aklımızda Hanukiyalar ile ilgili bir sergi var. Müzeyi gezdiğinizde tenekeden yapılmış, üzerinde cami motifleri olan bir hanukiya’yı görebilirsiniz. Bu Çanakkale’den. Bana ait. Bir bayram akşamı eniştemin annesinde yemeğe davetliyken kapıda eski gazetelerin üzerinde bir teneke obje vardı. 100 senedir evde kalan bir teneke parçasını atmışlar, o da bana çattı. Baktığımda bir hanukiya gördüm. Gerçekten şahane bir tarihi eserdi. Açıldığı günden beri müzedeki en nadide parçalardan biri. O dönem insanlar fakir olduğundan mezuzalar da tenekeden yapılırmış.

Başka projelerimizden biri de Pesah Agadaları. Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’nde basılmış 20-25 değişik Agada var. Onun dışında Azeri Agada’sı var. İbrani harfleriyle ama anlatısı Türkçe.

Türk Yahudilerine ait diplomalarımız var; ilkokuldan üniversiteye dek. Aralarında tıp diplomaları da bulunuyor. Onları da değerlendireceğiz. Düğün davetiyelerimiz mevcut arşivimizde. Mesela neredeyse benimle yaşıt bir kişi; büyükanne ve büyükbabasının Lüleburgaz Sinagogundaki düğün davetiyesini getirdi müzeye… 100 sene evveline dayanıyor.

Yeni kitapların yayınlanması için de sürekli hummalı bir çalışma içindesiniz. Özellikle ilgi görenler hangileri?

Müzeye mümkün mertebe obje kazandırıyoruz. Askerlikle ilgili 2-3 parçamız var, hepsi tek tek müzayedelerden satın alındı. Böyle şeyleri asla kaçırmıyoruz. Biri Çanakkale’deki bir askerin tütün kutusu; diğerleri iki Yahudi görev kartları. Bunlar Yahudilerin askerlik yaptıklarınız ispatlayan belgeler. Müzede birçok kitabın yayınlanmasını gerçekleştiriyoruz. Yemek kitapları çok ilgi görüyor. Edirne Belediyesi’nin yayınladığı bir kitabın Türkçesinin ikinci baskısını yaptık. Şu anda Judeo-Espanyol ve İngilizce’si elimizde kalmadı. Onun için çalışıyoruz. İsrail’de Türkiyeliler Birliği’nin İbraniceye çevirdiği bir kitabı da yayınlama hakkımız var. Sırayla onu da kazandırmayı hedefliyoruz. Ketubaların kitabını hazırlamak için de şimdiden uğraşmaya başladık bile.

“YAHUDİ KÜLTÜRÜ AVRUPA GÜNLERİ MÜZE İÇİN ÇOK FAYDALI!”

Her yıl Yahudi Kültürü Avrupa Günü etkinliklerini gerçekleştiriyorsunuz. Kültürümüzün tanınmasına nasıl bir katkısı oluyor?

Maalesef bu sene planlanmış olmasına rağmen yapamadık. Müzemiz açısından en faydalı etkinliklerden biri. Maddi kazanç olmamasının yanı sıra biz harcama yapıyoruz. Amacımız, Yahudi kültürünü, tarihini ve geleneklerini Türk toplumuna tanıtabilmek. Bu çabalarımız da karşılık buluyor. Müze, iletişimini internet üzerinden sağlıyor ve 15 bin kişiye kadar etkinliklerimizin duyurusunu yapıyoruz, bu da bize pozitif olarak dönüyor. Müze müdiremiz Nisya Allovi bu konuyla ilgileniyor. 

Koleksiyonerlik merakınız tüm toplum tarafından da biliniyor. Bu ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Müzayedeleri takip ederken kıstaslarınızı nelere göre belirliyorsunuz?

Koleksiyonerlik ilgim çocuk yaşlarımdan beri var; biriktirdiklerim artık evde sığmayacak bir duruma geldi. Başta pul toplayarak başladım. Zaman ilerledikçe farklı alanlara yöneldim. Bunlardan biri ‘Kartpostalların Dilinden Osmanlı ve Türk Yahudileri’. Tahmin ediyorum ki kartpostallar açısından ülkemizde en geniş Judaica koleksiyonuna sahibim. Konuyla ilgili 170-180 kartpostal mevcut koleksiyonumda. En kısa zamanda kitaplaştırmak için uğraşıyorum, yazılarının da büyük bir kısmını da yazdım. Adalar kartpostallarını da topluyorum. Şehrimizde ve ülkemizde çok sayıda efimera ve obje müzayedesi düzenleniyor. Ayrıca koleksiyonlarım arasında Tevrat için okuma çubukları ‘puntero-pointer’ da bulunuyor.

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi, sizin yönetiminizde müze gönüllüleri Emel Benbasat ve Selim Kastoryano ile ‘Köklerimizi Arıyoruz’ projesi geliştirdi. Soyağacını öğrenmek için çok başvuran oldu mu?

Selim arkadaşımız soyacağı için uzun zamandır çalışıyordu, biz de bunu daha profesyonelleştirmek ve müzeyle birlikte çalışanların da gelir elde etmesi için bir adım attık. Yabancılardan gelenler oluyor, bizlere bağış yapıyorlar ve çalışmalarımızı yürütüyoruz. Zamanla daha fazla ilgileneceklerine inanıyoruz. Toplum mensuplarının yeteri kadar ilgilendiklerini düşünmüyorum.

Bugün Türkiye’de ne kadar Yahudi yaşıyor? Genç nesillerin değerlerini unutmaması ve büyük göçlerin gerçekleşmemesi adına nasıl bir yol izlenmeli?

Günümüzde 15 bin Yahudi yaşamaktadır Türkiye’de, gerçi demografik yapı da değişiyor. İspanya ve Portekiz’in verdiği pasaportlar çok faydalıydı fakat Türk Yahudi Cemaati’nin gençleri farklı bir alan yaratmak istediklerinde gitmeye ve başka ülkelere yerleşmeye başladı. Bu cemaatimiz için gençler açısından kayıp yaratıyor. Biz, değerlerin varlıklarını da sürdürmek istiyoruz. Fakat değerlere belirli bir yaştan sonra daha fazla ilgi oluyor.

“EDİRNE SİNAGOGU RÜYA GİBİ BİR BİNA OLDU”

Edirne Büyük Sinagogunun yeniden ibadethane olacak şekilde restorasyonuyla ilgilendiniz. Şu anda orada konserler ve sergiler de gerçekleştiriliyor. Bu çok kıymetli çalışmanızı da anlatır mısınız?

Cemaat başkanlığı görevini yürütürken George Bush’un Türkiye ziyareti vardı; onu beklerken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan sinagogun restorasyonundan bahsetti. Gazeteci Oral Çalışlar ertesi günü Edirne Sinagogu’na ziyarete gittiklerinde bizi aradı. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait biliyorsunuz. Genel Müdür Yusuf Beyazıt ile görüşmelerimiz oldu ve proje hazırlamamız istendi. İlk projeyi Rubi Asa’ya hazırlattık. Sonra üç boyutlusu talep edildi ve 3S şirketiyle yeni bir çalışma hazırlandı. Her şeyin orijinale ve dini değerlere uygun yapılması için özenli davrandık. Rüya gibi bir bina oldu. Yeniden ibadete açıldığında binden fazla kişi hazır bulundu. Senede bir kere baharda konser, sergi etkinliği yapıyoruz. Münih Sinagogu açılırken Giora Feidman’ın tüyleri ürperten bir performansı vardı, ilk sene konserimize kendisini getirdik. COVID’e kadar hep güzel şeyler yapmaya çalıştık. Sinagog Edirne’ye çok renk kattı. Şu anda Edirne kartpostalları sergisi orada açık. Buradan toplumu taşıyıp, orada dualar yapılması gerekir. Hem sinagog hem müze niteliği taşıyor.

Avrupa Yahudi Müzeciler Birliği’nin bu yılki yönetim kadrosuna 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü ve Küratörü, ekip arkadaşınız Nisya İşman Allovi seçildi. Müzede kaç kişilik bir ekipsiniz?

Yönetim kurulunda 8-9 kişi görev alıyor, çok sık toplanmıyoruz. Vakfın genel kurulu her yıl toplanıyor ve üç yılda bir olağan seçim gerçekleşiyor. Çalışma arkadaşlarım demişken gerek yönetim kurulunda yer alan, gerek danışman olarak yardımcı olan Nisya İşman Allovi, Doğan Pinhas, Rubi Asa, Hayim Beraha, Dalia Maya, Elda Sasun, Mois Gabay, Renan Koen ve Emel Benbasat’tan özellikle bahsetmek istiyorum. Herkes elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyor.

Günümüzde artan antisemitliğin, müzeye etkisi oluyor mu?

Türk Yahudilerinin en önemli sorunlarından biri geniş toplumun Türk Yahudi’si ile İsrail’i dönem dönem karıştırıp, aralarında bir fark olduğunu düşünmemesidir. Özellikle 7 Ekim’den sonra güvenlik olarak elimizden geleni yapıyoruz, bir süre müzeye gelen ziyaretçi sayısında düşüş oldu fakat toparlandı. Biz de sürekli açık kaldık. Antisemitizm olsa da bu gösteri şekline dönüşmüyor, işin olumlu tarafı diyebiliriz. Okullar da, ilahiyatçı gruplar da geldi, tüm misafirperverliğimizi gösteriyoruz. 

“DAHA FAZLA TÜRK YAHUDİ TOPLUMU MENSUBUNUN MÜZEYİ ZİYARET ETMESİNİ BEKLİYORUZ”

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Üzüntüm Türk Yahudi Toplumu’nun yeteri kadar müzeye ilgi göstermemesi. Çok daha fazla Türk Yahudi Toplumu mensubunun müzeyi ziyaret etmesini bekliyoruz. Onların da burada öğreneceği çok şey var. Ben bile her dolaştığımda yeni şeyler keşfediyorum. Ayrıca Balat Cemaati’nin de yönetimi değişti. Yanbol Sinagogu açıldığında, kenara atılmış çok sayıda eski parçalar bulundu. Bütün bu parçaları restore ettik, yeni yılın başından itibaren Yanbol ve Ahrida Sinagoglarında da bir sergi odası oluşturuluyor. Gezilmesi gereken çok önemli bir nokta olacak.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün