Müzikal, macera, komedi türlerindeki, yılın en iyi filmi ´Emilia Perez´, benzersiz, yaratıcı, dokunaklı, cesur ve cüretkâr bir cinsiyet değiştirme müzikali. 43. İstanbul Film Festivali´nin en iyi filmi ´Mutfak´, NY´taki bir lokanta personeli üzerinden kapitalist sistemi ve tüketim toplumunu eleştiren bir film.
Müzikal, macera, komedi gibi türler arasında nefis geçişlerle dolaşan Jacques Audiard’ın yılın en iyi filmi olan, görsel ve işitsel şölen niteliğindeki ‘Emilia Perez’i ile 43. İstanbul Film Festivali’nin en kaliteli filmi, Alonso Ruizpalacios’un ‘Mutfak / La Cocina’sının aynı günlerde vizyonda olması sinefiller için büyük şans. ‘Emilia Perez’i bir sinemada 300 TL’ye varan bilet ücretiyle değil, evinizden çıkmadan, 6 Aralık’ta vizyona girdiği MUBİ’den de izlemek mümkün.
‘Emilia Perez’
‘Emilia Perez’ benzersiz, yaratıcı, dokunaklı, cesur ve son derece cüretkâr bir cinsiyet değiştirme müzikali. Rita Moro Castro (Zoe Saldana) oldukça kabiliyetli, ancak hak ettiği değeri görmeyen bir avukattır. Adaleti sağlamaktan çok suçluları aklamakla uzmanlaşmış büyük bir avukatlık firmasında yeteneklerini boşa harcamaktadır. Bir gün karşısına beklenmedik bir fırsat çıkar. Rita’dan, korkulan mafya lideri, kartel patronu Manitas’a (Karla Sofia Gascon) sonsuza dek ortadan kaybolması için yardım etmesi istenir. Manitas’ın yıllardır gizlice üzerinde çalıştığı bir planı vardır: sahte ölümü gerçekleştirmesini sağlayan, her zaman hayalini kurduğu kadına dönüşmek. Ancak, ameliyat sonrası Emilia Perez adıyla yeni bir hayata başlarken geçmiş, planlarını bozmakla tehdit oluşturur.
Özenle hazırlanmış koreografisiyle, coşkulu müzikleriyle, usta mizanseniyle, dört muhteşem kadın oyuncunun başı çektiği olağanüstü oyuncu kadrosuyla, şaşırtıcı ve baş döndürücü olmayı başaran ‘Emilia Perez’, Audiard’ın konusu Meksika’da geçen, İspanyol dilinde çekilen bir başyapıtı. Babası Michel Audiard’ın mesleğini sürdüren Fransız yönetmen, bu filminde olağanüstü dans ve şarkı sekanslarıyla, türlere ve beklentilere meydan okuyan, (belki de kariyerinin en parlak) filmine imza atıyor. Aşırı stilize teatral sahnelemesi, canlı, dinamik kurgusu, Camille ve Clément Ducol tarafından yazılmış İspanyolca şarkıları, Damien Jalet imzalı koreografik bölümleri, Yves Saint Laurent moda evinden Anthony Vaccarello’nun kostümleri ‘Emilia Perez’i son derece modern bir müzikal yapıyor.
Feminist bakış açısıyla film, kadınların iş yerinde gördüğü ayrımcılıktan, bedenleriyle ilgili baskıya, cinsel taciz ve şiddete kadar kadınlık deneyimine dair temalara dokunuyor. Film bir Meksikalı uyuşturucu baronunun kimliğini değiştirme çabası etrafında dönen konusuyla, müzikal komedinin ve polisiye türlerinin hakkını veriyor. ‘Emilia Perez’ popüler müzikleri Güney Amerika müziğiyle harmanlamasıyla, canlı dans sahneleriyle, baş döndüren bir film. Boris Razon’un kitabından uyarlanan filmin senaryosunu Audiard, ‘Dheepan’, ‘Un Prophete’, ‘De Rouille et D’os’ ve ‘Sister Brothers’ gibi filmlerinin ardından beşinci kez bir araya geldiği Thomas Bidegain ile yazdı.
Rita’nın, metresiyle evlenebilmek için karısını öldüren bir zorbayı, ‘maktul intihar etmiştir’ savunmasıyla beraat ettirerek, medyanın ilgi odağı olması, kartel patronu Manitas’ın dikkatini çeker. Kendisini kadına çevirecek yetenekli ve ağzı sıkı bir cerrah bulması için Rita’ya 2 milyon dolar ödemeyi taahhüt eder. Tel Avivli Dr. Wasoman (Mark Ivanir) Manitas’ı, sarışın afet Emilia Perez’e dönüştürür. Lozan’a taşınan Emilia dört yıl sonra Londra’da buluştuğu Rita’dan özlediği çocuklarını yanına getirmesini ister. Yeni sıfatı uzaklarda yaşayan bir teyze olacaktır. Âşık olarak evlendiği Manitas’ın ölüm haberini alan Jessi (Selena Gomez) çocuklarıyla daha güvende yaşaması için götürüldüğü İsviçre’den Meksika’ya dönünce, âşık olduğu Gustavo’nun (Edgar Ramirez) peşinden sürükleniyor.
Geçmişindeki erkek şiddetinden pişmanlık duyan Emilia, kartel kurbanlarına yardım etmek, kayıplarının akıbetini bilmeyen annelere destek olmak için bir dernek kurar. Orada tanıştığı acılı anne Epifana (Adriana Paz) ile yakınlaşır. Eşcinsel ilişkileriyle ikili mutlu bir döneme girer. Eski kocasının kendisini aldattığını öğrenen Jessi, suç dünyasına mensup sevgilisi Gustavo’yu devreye sokarak ölümcül bir kovalamaca başlatır. Film çarpıcı bir finalle noktalanır. ‘Emilia Perez’, eşcinsellik, fırsatçılık, adaletsizlik, sevgisizlik, yalnızlık, ihanet, dayanışma gibi birçok önemli temanın hakkını veren bir film.
Film her biri kendi mutluluğunun peşinde koşan Meksikalı dört olağanüstü kadını konu alıyor. Cannes Festivali jürisi, dört kadın kahramanı canlandıran Zoe Saldana, Karla Sofia Gascon, Adriana Paz ve Selena Gomez’i En İyi Kadın Oyuncu Ödülüyle taçlandırdı. İspanyol trans aktris Gascon filmin hem kalbi hem de ruhu olduğunu gösteren bir kompozisyon çiziyor. Kariyerinin başında erkek rollerine çıkan Karla Sofia Gascon, cinsiyet değiştirme kararını 46 yaşında aldı; eşi ve ailesi kararını desteklediği için şanslı sayıldığını söyledi. Cannes’daki teşekkür konuşmasında, film dünyasının LGBTQI+ oyuncuları daha çok desteklemesi gerektiğini belirtti. Dominikli bir baba ve Puerto Ricolu bir annenin kızı, esmer güzeli Zoe Saldana (46), filmde oyun kabiliyetinin yanı sıra, söylediği şarkılardaki güzel sesi ve danslarıyla da büyülüyor.
İtalyan bir anne ve Meksikalı bir babanın kızı, oyuncu- şarkıcı Selena Gomez (32), Sam Mendes’in James Bonds filmi ‘Spectre’den tanıdığımız Adriana Paz (44), Olivier Assayas’ın ‘Carlos’unda terörist İlich Ramirez Sanchez’i canlandıran Venezuelalı aktör Edgar Ramirez (47) oyuncu kadrosunun başarısına katkı veriyorlar. Bitirirken, Greta Gerwig başkanlığındaki son Cannes jürisinin, Jacques Audiard’ın Altın Palmiye hakkını yiyen ikinci jüri olduğunun altını çizeyim. 2009’da ‘Yeraltı Peygamberi / Le Prophete’ ile hak ettiği Altın Palmiye yerine Jüri Büyük Ödülü’ne kaydırılan Audiard, bu yıl ödül listesine Jüri Ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile yer verilerek teselli edilmek istendi. Film iyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış, görkemli koreografisi ve müzikleriyle görsel ve işitsel bir başyapıt olarak akıllarda kalacak.
‘Mutfak / La Cocina’
Alonso Ruizpalacios’un senaryosunu yazıp yönettiği ‘Mutfak / La Cocina’sı Manhattan’daki ünlü bir lokantanın mutfak personeli üzerinden, sayısız toplumsal sorunu otopsi masasına yatıran, kapitalist sistemi ve tüketim toplumunu eleştiren bir film. Kırık bir aşk öyküsü de içeren son derece kişisel film, kültürler çatışmasını ustalıklı bir üslupla beyaz perdeye taşıyor. Bir mutfakta yaşananlara sarsıcı ve eleştirel biçimde bakan, güncelliğini kaybetmeyen göçmen ve yabancı sorununu ele alan film, kapitalist sistemin bir alegorisi olarak da etkiliyor. Arnold Wesker’in aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan ‘yemek pornosu’ karşıtı ‘Mutfak’ın tamamına yakını lokantanın mutfağında, geniş salonunda ve labirenti andıran koridorlarında geçer.
Alonso Ruizpalacios 70 yıl önce yazılmış oyunu günümüze beceriyle adapte ederken, alaycı ve arsız sinema diliyle günümüz tüketim toplumunu ti’ye alıyor. Film, etkileyici bir atmosfer yaratan mizanseni, hızlı tempolu anlatımı, başarılı yapım tasarımı, kusursuz oyuncu kadrosu ve etkileyici ses tasarımıyla tam puan alıyor. Birleşmiş Milletleri andıran mutfağın sevilen, karizmatik aşçılarından Pedro (Raul Biones) âşık olduğu garson Julia’yı (Rooney Mara) hamile bırakınca, kürtaj için istenen 800 doları kendisine verir. Mekan sahibi Rashid, her göçmen çalışanına motivasyon için yaptığı gibi, ‘yasal olması’ için Pedro’ya evraklarında yardımcı olacağı sözünü verir. Film bizleri İspanyolca, İngilizce, Fransızca, Arapça konuşulan, küfür ve kavgaların eksik olmadığı lokantanın kaotik mutfağında, salonunda, koridorlarında gezdirir.
Büyülü ve sert gerçekçilik sinemasının bu parlak örneği, bilhassa şok edici finaliyle, Michael Haneke filmlerini akla getiren rahatsız edici tonuyla öne çıkıyor. Meksikalı yönetmen filmdekine benzer bir deneyimi Londra’daki bir restoranda bulaşıkçılık yaparken yaşadığını ve kişisel tecrübelerini senaryoya eklediğini anlattı. Film, kapitalist sistemin acımasızlığı, ırkçılık, aşk, hayata tutunma mücadelesi, umut, çıkışsızlık gibi temaların hakkını veriyor. 1978 Mexico City doğumlu Alonso Luizpalacios, TV filmleri dışında dört uzun metrajlı film yaptı. Bunlardan ikisi Berlin’de ödül kazandı: ‘Müze / Museo’ (2018) En İyi Senaryo Gümüş Ayı Ödülü, ‘Bir Polis Filmi / Una Pelicula de Policias’ (2021) En İyi Artistik Katkı Gümüş Ayı Ödülü. 2 saat 40 dakika süreli ‘Mutfak’, yemek konulu ünlü filmler zincirinde önemli bir yeri hak ediyor.