Asmanın meyvesi şarap

Vaat edilen topraklarla ilgili açıklamalar her zaman asmayı içerir: “Buğday, arpa, üzüm bağları, incir ağaçları ve nar diyarı; zeytinyağı ve bal ülkesi” (Devarim 8:8). Şalom okuyucuları ile ilk buluşmam Hanuka Bayramının simgesi ´zeytinyağı´nı manevi bir bakış açısıyla kaleme almamla başlamıştı. Ardından ´ekmek´ (buğday ve arpa) ile yolculuğum devam etti. Şimdi ise sizleri, ´Vaat Edilmiş Ülke´nin yedi harikasından biri olan ´şarap´ın büyülü dünyasına götürmek istiyorum.

Moşe PASENSYA Kavram
11 Aralık 2024 Çarşamba

Kral Süleyman, Tapınağın (Bet Amikdaş) inşasında görev alan işçilerin nafakasını zeytinyağı ekmek (buğday) ve şarap ile ödedi (2 Tarihler 2:1-18).

Kadim zamanlarda yeni açılan bir Hermetik Öğreti Locası, Kral Süleyman’a adanır, zeytinyaği, buğday (bazen mısır) ve şarabın köşe taşına dökülmesiyle kutsanırdı. Bu üç sembol birlikte taş ustalarına ödenen ve onların fiziksel, zihinsel ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılayan ‘ücretleri’ (nafaka) temsil ederdi.

Buğday (hesed) bolluğun, şarap (tiferet) sevincin ve zeytinyağı (yesod), barışın işaretidir. Bunlar, içsel ve ruhsal bir anlamın (tohum/ışık/kıvılcım) dıştan görünen işaretleridir.

Bu nedenle Şabat akşamı kandilleri yakarak (zeytinyağı) evimizin barışla, amutsi ritüelinde ekmeğimizi (buğday) bölerek evimizin bollukla ve son olarak kiduş kadehinin (şarap) gizeminde evimizin sevinç ile kutsanmasını dileriz.    

Kral Davit, Mezmur 128:3’de “Eşin evinde verimli bir asma gibi olacak” der. Ne varki bazen “yabani üzüm de yetiştirdik” (Yeşaya 5:2-4).

Ancak babamız Yaakov, oğlu Yehuda’ya verdiği kutsamada “Sıpasını asmaya bağlar, (dişi) eşeğinin yavrusunu da asma dalına. Giysisini şarapla yıkar, cübbesini ise üzümün kanıyla. Gözleri şaraptan daha parıltılıdır, dişleri de sütten daha beyaz” (Bereşit  49:11-12) ifadesiyle ilk olarak kurtuluş (Maşiah) zamanından söz eder.

Sonbaharın başlarında üzümlerin olgunlaştığı Çardak Bayramında (Sukot) hepimizin sevinç ve mutlulukla sukalarda oturacağımızı müjdelenir.

Yeni üzümden sıkılmış ve mayalanmamış şarap herkes tarafından içilecek. Çünkü bu kutsamanın unsurlarından biridir ve erdemliler dünyadaki görevlerini sadık bir şekilde yerine getirdiklerinde onlara sonsuz yaşamı hatırlatan bir ferahlık şarabı niteliğindedir.

“İn vino veritas/Hakikat şaraptadır”

Şarap ve hakikat arasındaki ilişkiye binlerce yıldır işaret edilmektedir. MÖ 6. yüzyılda yaşamış Midillili şair Alcaeus’un “en oino aletheia” deyişi “şarapta hakikat vardır” şeklinde çevrilebilir.

Babil’in Talmud metinlerinde yer alan “Şarap içeri girince, sırlar dışarı çıkar(Eruvin 65a) ifadesinde de şarapla hakikat arasındaki ilişkiye vurgu yapılmıştır.

Antik dünyada şarap çeşitleri kuru erik, kuru üzüm, kiraz, hurma, elma ve nardan yapılıyordu, ancak Kenaan şaraplarının neredeyse tamamı fermente üzüm suyundan yapılmaktaydı.  

Tapınaktaki şarabın en belirgin sembolü, ön girişin üzerinde kıvrılan büyük asma heykeliydi. Josephus, tapınağın kapılarının üzerinde “üzüm salkımlarının asılı olduğu altın bir asma yayıldığını, bunun ne kadar pahalı malzemeyle inşa edildiğini gören herkes için boyut ve sanat harikası olduğunu” yazar (Eski Eserler).

Josephus ayrıca asmanın üzerinde ‘insan boyunda üzüm salkımları’ asılı olduğunu da anlatır. Bu asma, antik çağda bazılarının yanlışlıkla Dionysos kültünün İsrail tapınmasının bir parçası haline geldiğine inanmalarına neden oldu.

İlk şarap üretimi

MÖ 6500 dolaylarında Mezopotamya ovası ve onu çevreleyen geniş coğrafyada ortaya çıkmıştı. MÖ 3000’lerde ise Anadolu’dan şarap yapımını öğrenen Mısır ve Fenikeliler bunun üretimine başlamışlar. MÖ 2000’li senelerinde Hititler, Kızılırmak ve Yeşilırmak havzalarında muhteşem bağlar kurarak bağ ve bağcıları koruyan tarihteki ilk şarap kanunlarını oluşturdular. Yunan ticaret kolonilerinin Anadolu’nun Ege ve Akdeniz kıyılarına gelmesiyle şarap Yunanistan’a girdi.

MÖ 600 senelerinde; Fenikeli denizciler, Ege’nin önemli ticaret limanı Foça’dan, günümüz Fransa’sının Marsilya limanına şarap götürerek onları bu içecekle tanıştırdı.

Şölen sofralarının vazgeçilmez içkisi şarap, efsanelerde tanrıların insanlara lütfetmiş olduğu şifalı bir iksir olarak tanıtılmıştır. Bu tanrılar; Anadolu’da ve Antik Yunan’da, Doğa ve Şarap Tanrısı ‘Dionysos’ ve onun Roma’daki karşılığı olan ‘Bakus’ ismiyle karşımıza çıkmaktadır.  

Antik Yunan’da bir grup erkeğin bir araya gelerek yemekten sonra zevk için birlikte içtiği ve felsefi konuları konuştuğu ‘Symposion’ forumları düzenlenirdi. Roma toplumu bu toplantıları Latince, ‘Convivium’ olarak adlandırdı.  

Bir Roma sempozyumunda (convivium) yemekten önce, yemekle birlikte ve yemekten sonra şarap servisi yapılır ve kadınların katılmasına izin verilirdi. Yunan sempozyumunda ise şarap sadece akşam yemeğinden sonra içilir ve kadınların katılmasına izin verilmezdi.

Her sempozyumun bir de yöneticisi vardı ve ‘symposiarch’ (sempozyumu yöneten sofra üstadı) denen bu kişi, sofradakileri konukların ve ebediyete intikal etmişlerin şerefine şarap içmeye davet edermiş.

Sempozyumlarda uygulanan şarap ritüelleriyle insanlar sarhoş olup özgürleşir ve kendinden geçenlere ‘iki kez doğmuşlar’ adı verilirdi. Antik Yunan’da ise, sempozyumlara Agappe (Sevgi) Sofraları’ eşlik ederdi. Agappe bir felsefe, sevgi, şiir ve bilgi ortamıydı.

İlyada Destanı’nda, Yunan tanrıları ile savaşçılar arasında barışı sağlamak amacıyla Agap Sofraları kurulurdu. Romalılar ise bu şölen sofralarına ‘liber’ (özgürlük) adını verdi.

Haçlı seferleri sırasında şövalyeler, bu topraklarda yaşayan Hıristiyanların konuğu olmuşlar ve onlardan Agap Sofrası geleneklerini öğrenmişlerdi.  

 

Şarap savaşları

Bir rivayete göre, 13. yüzyılda Fransa Kralı Philip Augustus ilk şarap tadımı yarışmasını düzenler. ‘Şarap Savaşları’ (La Bataille des Vins) olarak adlandırılan bu etkinlik, 1224'te Henry d'Andeli tarafından yazılan önemli bir Fransız şiirinde yer alır.

Bu yarışmayı, Komandarya olarak bilinen Kıbrıs'tan tatlı bir şarap kazanır. Kıbrıs, Osmanlı egemenliğine girdikten sonra bu üzümlerin şarap üretimi için Portekiz’e satıldığı ve günümüz Porto Şarabının Komandarya ile yakın akraba olduğu söylenmektedir. Tatları da zaten birbirini andırmaktadır.

18. yüzyıl başlarında, Fransa’nın Provence bölgesi - Arles, Avignon, Marsilya, Toulon gibi - kentlerinde ‘grappe (salkım), ‘boisson (içki), ‘meduse’ (Meduza) gibi Bachique (Şarap Tanrısı Bachus’tan kaynaklanan şarap cemiyetlerine verilen isim) nizamlar ortaya çıktı.

Eski bir kütüphaneci olan Hyacinthe Chobaut, bu nizamları ‘Ön - Düşünce Dernekleri’ olarak tanımlar ve şöyle der: “Bunlar toplumun elit katmanından espirili, ehli keyif, güzel yemek seven, sohbet için toplanabilmekten hoşlanan kişilerdi…” Bu cemiyetlere katılanların, ilerde localarda toplananlarla aynı sosyal katmanlardan geldiklerini görüyoruz.

Bu cemiyetler karma yapısıyla kardeşliğe büyük önem verirdi. İçinde simya ve ezoterizmi barındıran, sembolik ve kapalı sosyalleşme elemanları bulunmaktaydı. Başlarında bir Büyük Üstad, Görevliler ve Nizam Meclisi vardı. Yeni kabul edilen üyelere, üzerinde nizamın arması olan bir katılma beratı verilirdi.

Beratın üzerindeki semboller: Üzüm salkımı, bardaklar ve bir Caducée (Hermes’in sembolü olan ve ucunda iki kanatla, üzerine iki yılan dolanmış zeytin dalı – Tıbbın Simgesi) şeklindeydi. Toplantı mekanlarına ise; manastır, loca veya şapitr denirdi…

Şarap ve hayat! - L’Chaim

Rabi Akiva’nın öğrencilerinden (Talmud, Shabat 67a)

Şarap, Yahudi dini yaşamında merkezi bir rol oynar. 

Gemara şarabın gerçek mutluluğu temsil ettiğini öğretir, bu nedenle Leviler sadece Sunağa (Mizbeah’a) şarap dökülürken övgü ve teşekkür şarkıları (Şira) söylerlerdi (Berahot 35a). Tapınak günlerinde, ne zaman bir korban getirilirse, ona şarap da eşlik etmek zorundaydı (Bamidbar 15:5).

 

Yahudilikte şarap tarihi

Noah’ın tufandan sonra diktiği ve cennet bahçesinden geldiği düşünülen asma bağı ile başlar. Talmud'da, 2. yüzyıl bilgini Haham Meir’in bile, asmanın cennetin baştan çıkarıcı meyvesi (Bilgi Ağacı) olup olmadığını merak ettiği yazılıdır.

1950 ve 1960'larda arkeologlar, Kudüs'ün yaklaşık 7,2 kilometre kuzeyindeki Gibon kasabasında, eski İbranice ile üzüm bağı sahiplerinin ve kasabaların adlarının yazılı olduğu kil sürahiler de dahil olmak üzere Babil öncesi döneme tarihlenen yeraltı şarap üretim tesislerini keşfettiler. Arkeologlar, yine Kudüs bölgesinde iki ayrı antik şarap presinin kalıntılarını keşfetti. 

Yahudiler diasporada şarap yapmaya devam etti. İspanya’nın Müslüman yönetimi altındayken bile Yahudilerin, kaşer (helal) şarap ürettikleri üzüm bağlarına sahip olduğu bilinir. 

Brown Üniversitesinde Orta Avrupa şarap ticareti üzerine çalışan araştırmacı Kevin Goldberg aynısının Ren Nehri boyunca yaşayan Yahudiler için de geçerli olduğunu ifade eder. 

Fransız Devrimi ve özgürleşmeden sonra, Yahudiler için iş fırsatları genişler. Goldberg, "Yahudiler, koşer olmayan şaraba ve uluslararası ticaretine dahil olma yönünde gerçekten hız kazandılar" diyor ve şarap endüstrisine ‘iş zekasını’ getirdiklerini ekliyor. 

Çünkü ‘dikey olarak büyüyebilen ilk kişiler Yahudilerdi.’  Şöyle ki “Çoğu üzüm üreticisi sadece yetiştirme ve tüccar da sadece satma yeteneğine sahipken onlar şarap üretimini ve ticaretini tek bir çatı altında birleştirebildi.”  

İlk Tapınağın yıkılmasından hemen önce Peygamber Yeremya, "Samiriye dağlarına yine üzüm bağları dikeceksin," (Jeremiah 31:5) diye güvence verdi. Gerçekten de Yahudiler geri döndü.

1880'lerden itibaren İsrail üzüm bağlarına yatırım yapan güçlü Rothschild ailesinin öncülüğünü yaptığı bu sektörde kaliteli şarap imalathaneleri patlama yaşıyor. Pennsylvania Üniversitesi Müzesi'nden McGovern, "Eski çağlarla aynı yerlerde, şu anda Golan ve Celile'de kurulan birçok şarap imalathanesi var" diyor ve şarapçılar, eski selefleriyle aynı topraklarda yeni üzümler yetiştiriyor.

Şarabın karanlık yüzü

Kaşer şarapların bir haham tarafından kutsanması gerektiği fikri bir şehir efsanesidir. Özel üzümlerden veya farklı yöntemlerle üretilmez. Sadece iki temel gereksinim vardır. Üretimi ve işlenmesi Şabat kurallarına uyan bir Yahudi (Şomer Şabat) tarafından yapılması ve kullanılan mayaların, incelticilerin ve temizlik maddelerinin koşer onaylı olması gerekir.

Zira izin verilmeyen inceltici maddeler arasında jelatin (hayvan türevi), kazein (süt türevi) ve isinglass (Balık mesanesi / Kaşer olmayan bir balıktan üretilir) yer alır. Bu nedenle vegan ve vejeteryanlar sadece kaşer şarap tüketirler.

Şarap imalatçıları tarafından korunan ve muhtemelen belki de ilk defa duyacağınız bir sırrı paylaşmak istiyorum. Şarabın ‘Kardinal Kırmızısı’ olarak tabir edilen o kadifemsi yumuşak dokuyu yakalamasına ve berraklaşmasına yardımcı olan inceltme maddesi yumurtanın akıdır (albumin). Aynı zamanda şarabın acı (buruk) tadını yumuşatır.

Diğer yandan az meyve kullanarak şarap imal eden üreticiler kaybolan gövde ve ağız hissini telafi etmek için buğday taneleri eklerler.

Asmanın Meyvesi, "Yahudi Ruhunun Damlaları" ile devam edecek…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün