Kendinin çırağı ve ustası olmak Bağımsız öğrenme

“Sürekli gelişme, gecikmiş mükemmellikten daha iyidir.” Mark Twain

Neşe BİNARK Perspektif
18 Aralık 2024 Çarşamba

Bibliojournalist

Öğretmenlik mesleğini icra etmek isteyenler için lisans eğitimleri süresince edinmeleri gereken sertifikaya Pedagojik Formasyon deniyor. Pedagojik Formasyon almak isteyen öğretmen adayları ‘Eğitim ve Öğretim Psikolojisi, Öğrenme ve Öğretme İlkeleri, Sınıf Yönetimi, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme, Çocuk Psikolojisi, Ergenlik Psikolojisi’ gibi konular hakkında temel bilgiler ediniyor. Bu formasyona ben de sahibim; bu dersleri ben de aldım. Öğrenme ve öğretme konusunda düşünmeye başladığım dönemde okumaya ve öğrenmeye ilgimin giderek arttığını fark ettim. Öyle ki bu ilgi bana lisans eğitimimden sonra yüksek lisans yaptırdı, sonrasında beni doktora serüvenine başlattı. Yetmedi, uzun yıllar sonra tekrar bir başka lisans programını kazandırdı, Klasik Filoloji okuttu. Latince ve Eski Yunancanın lezzetine vardıktan sonra beni çok yakından ilgilendiren bir konuda araştırma yapabilmek amacıyla bölüm değiştirmeme yol açtı. Bu kez Leh Dili ve Edebiyatı’nı kazandırdı. Lehçe öğrenme yolculuğuna başlattı ve…

Kendi kendime öğrenme yolculuğum

Kendi başıma öğrenmeye karar verdim. Hep bir şeyler eksikti. Verilen eğitimi kapsamlı bulmadığım ve eksiklerimi kendi başıma tamamlamaya çalıştığım için öğrenme yolculuğuma kendi başıma devam etmeye karar verdim. Öğrenme ve öğretme ilkeleri çerçevesinde, ihtiyacım olan her türlü bilgiyle kendimi pekiştiriyor, öğrendiklerimi ölçüp değerlendiriyor, bu süreçte eğitim ve öğretim alma psikolojimi kendim yönetiyordum. Bir süre sonra ‘Bağımsız Öğrenme’ kavramıyla tanıştım. Bu kavramı Bibliobibuli okurları için incelemeye, açmaya ve örneklendirmeye karar verdim.

Bağımsız öğrenmenin sonsuz müfredatı var

Bağımsız öğrenme sürecinde öğrenci, öğrenmesinin mülkiyetine ve kontrolüne sahip oluyor. Süreci kendi yönlendiriyor. Kendi eylemleriyle öğreniyor. Düzenlemesini ve programlamasını kendi yapıyor. Sonunda öğrendiklerini kendisi değerlendiriyor. Kendi kendine öğrenme ya da bağımsız öğrenme süreci sonunda öğrenci herhangi bir sertifika ya da diploma sahibi olmuyor. Belgelendirmeye üstelik de markalaşmış eğitim kurumları tarafından verilen belgelere yönelik ilginin yoğunlaştığı toplum düzeninde öğrendiklerini ve seviyesini başkalarına kanıtlayamıyor çünkü elinde takdir gören belgeler yoksa tüm bu yaşadığı süreç ve sonuçları işverenler tarafından yok hükmünde sayılıyor. Kendi kendine öğrenmenin sonsuz müfredatı bulunuyor. Bu sürece girmeyi seçen birey, eğitimde alternatif yollar arayabiliyor, yeni yöntemler geliştirebiliyor ve bunları kullanarak eğitiminde yeterlilik kazanabiliyor.

Konfor alanı öğrenme alanına dönüşüyor

Bireysel çalışmada, deneyimsel eğitimi gerçekleştirmek, kendinin çırağı ve ustası olmayı gerektiriyor. Eğitim tekniklerini kendi oluşturuyor. Birey, bulduğu ve seçtiği kitapları okumayı, videoları izlemeyi, ses kayıtlarını dinlemeyi ve bilgilendirici sayfaları ziyaret etmeyi programlayabiliyor. Geniş öğrenme ortamında çalışma becerilerini geliştirebilen ve eleştirel düşünmeyi kullanabilen kişi sonunda akademik konfor alanını oluşturabiliyor. Bu akademik konfor alanın büyük bir kısmını öğrenme alanı olarak özgürce kullanabiliyor.

Autodidaktikos- Kendi kendine öğretme

İçeriği ‘kendi kendine öğretme’ olan bu kavramın etimolojisi Eski Yunan’a dayanıyor: Autodidaktikos”- Kendi kendine öğretme. Eski Yunanca αὐτός (autós/ kendi kendine), διδακτικός (didaktikos / öğretme) demek oluyor. Kendi kendine eğitimi tanımlamak için çeşitli terimler kullanılıyor. Bunlardan biri, 2000 yılında Avustralya'daki Southern Cross Üniversitesi'nden Stewart Hase ve Chris Kenyon tarafından ortaya atılan hetagojidir; diğerleri ise ‘kendi kendine öğrenme’ ve ‘kendi kendini belirleyen öğrenme’dir.

Öğrenci kendini öğrenmesinin merkezine yerleştiriyor. Bu oluşturduğu eksen öğrencinin, bilgiye yönelik farklı yaklaşımları keşfetmesini sağlıyor. Kişisel merakıyla deneyerek öğreniyor. Hetagoji, yeni deneyimlerden öğrenme potansiyelini belirliyor. Andragoji ise öğrenmede özerklik ve kendini yönlendirme için gösterilen çabalar demek oluyor. Öğrenci kendi öğrenmesini kendi yönetiyor. Otodidaktizm bazen modern örgün eğitimin bir tamamlayıcısı olarak da kullanılabiliyor. Eğitimciler, öğrencilerin daha fazla bağımsız çalışma yapmalarını teşvik edebiliyor.

İngiltere’deki gezici öğretim görevlileri

Üniversite öğretimi 19. yüzyılın başlarına kadar Latince, felsefe, antik tarih, teoloji gibi alanlardaki klasiklere dayanıyordu. O dönemde yalnız küçük bir azınlık ileri düzeyde akademik eğitim alabiliyordu. Hatta İngiltere'de, ücret karşılığında hizmet sunan gezici öğretim görevlileri de vardı. Bir örnekle anlatayım: Sanayi Devrimi'nin oluşmasında önemli rol oynayan, modern buhar makinesinin geliştiricisi İskoç mucit, mühendis James Watt (1736-1819) bir kadastrocu ve alet yapımcısıydı. "Büyük ölçüde kendi kendini yetiştirmiş" olarak tanımlanıyordu. Watt, zamanın diğer bazı otodidaktları gibi, Kraliyet Cemiyeti ve Ay Cemiyeti'nin üyesi oldu. 18. yüzyılda bu topluluklar sıklıkla halka açık konferanslar verdi. Geleneksel üniversiteler tarafından ihmal edilen endüstriyel uygulamalarla kimya ve diğer bilimlerin öğretilmesinde etkili oldular. O süreçte bilimsel ve teknik eğitim sağlamak için akademiler de ortaya çıktı.

Kendi kendinize öğrenebilirsiniz

Başkasının yardımı olmadan bilgiyi toplayabiliyor, işleyebiliyor ve saklayabiliyorsanız kendi kendinize öğrenebiliyorsunuz demektir. Resmi bir eğitim ortamına bağlı olmadan bu ortamın dışında edindiğiniz her türlü bilgi kendi kendine öğrenme kapsamına giriyor. Öğrenmeye yönelik kendinizi yönetebiliyorsanız yeni becerilere ve yeni uzmanlık alanlarına yelken açabiliyorsunuz demektir. Kariyerini geliştirmek isteyen profesyoneller için kendi kendine öğrenme çeşitli faydalar sağlayabiliyor. Öğrenmeye niyetleniyorsanız önce kitap okumayı sevmelisiniz. Kitaplar, videolar, podcastler, web seminerleri, çevrimiçi sertifika peşinde öğrenebildikleriniz ve aklınıza gelebilecek her format bağımsız öğrenme yolculuğunuzda etkili olabiliyor.

Bir Filozof, Sanatçı: Nicolaes Maes (1872)

Bağımsız öğrenme mi sistem merkezli öğrenme mi?

Kendi başınıza öğrenmeyi tercih ettiğinizde, sistem merkezli öğrenmeyle bir türlü yakalayamadığınız, kendi hızınızda öğrendiğiniz bilgileri düşünme, yorumlama ve uygulama esnekliği kazanıyorsunuz. Öğrenene kadar istediğiniz sayıda kaynağa başvurma özgürlüğünü yakalıyorsunuz. Bağımsız öğrenme yöntemleriyle öğrenme sürecinizi kolayca denetleyebiliyor, tercihlerinize uyacak biçimde ayarlayabiliyorsunuz. Sınıf içinde geleneksel öğrenme sistemleri tüm öğrenciler için uygun olmayabiliyor. Bazı öğrenciler kitap okumaktan zevk alıyor, okuduğu yazılı metinleri kolayca anlayabiliyor ve sindirebiliyorken diğer bazıları videolar, podcastler gibi güncel yöntemleri kullanarak öğrenebiliyor. Kendi kendine öğrenme, öğrencinin maksimum bilgiyi anlamasını ve elde tutmasını sağlıyor. Öğrenme sürecinden aldığı keyfi artırıyor, öğrenme hedefini belirleme, hedefe ulaşmakta zaman yönetimi ve planlama becerisi kazandırıyor. Detaylara dikkat etmeyi ve odaklanmayı artırıyor. Yeni bilgiyi aldıkça ve uyguladıkça birey yeni motivasyon kaynakları yakalayabiliyor. Kendisine bir ödül sistemi oluşturabiliyor, toplumsal ortamda her konuda daha fazla sorumluluk alabiliyor ve özgüvenleri artıyor.

Büyük hedefler yolunda gerçekçi hedefler belirleyin

Bağımsız öğrenme yolunda önce yol haritası çıkartmak ve koyduğunuz kurallara disiplinle bağlılık göstermeniz gerekiyor. Büyük hedeflerinize ulaşmak için gerçekçi hedefler belirleyin. Kendinize verdiğiniz taahhütlerinize uyumlu hedefler belirleyin. Tam zamanlı bir işte çalışıyorsanız iş yükünüze göre çalışma saatlerinizin dışında kendinize öğrenme zamanları belirleyin. Sorumluluklarınızı da yerine getirerek öğrenme hedeflerinize ulaşabilirsiniz. Bir program oluşturun, öğrenme ritüeli gerçekleştirin ve bu ritüele uyarak öğrenin. Örneğin klasik müzik dinleyerek çalışın, sessiz bir yer bulun ve her gün aynı saatte bu sessiz yerde öğrenin. Ertesi gün aynı saatte aynı yerde aynı müzik eşliğinde önceki gün öğrendiklerinizi gözden geçirip pekiştirin.

İçinize bakın

Oyunculuk eğitimi alırken bir oyuncunun en büyük sorunun repliklerini ezberlemek olduğunu gördüm. Replikleri öğrenmeyi, yazılanları içselleştirmeyi, kendimden parçalar içeren ama benden tamamen farklı içimden bir başka insan çıkarmayı öğrendim. Bunu yaparken de bir oyuncu kişisi olarak kendime dair yöntemler geliştirdim. Her koşulda kendimi ortamdan izole edebilmeyi, içime dönüp bakabilmeyi, kendimden beslenebilmeyi ama bağımsız bir düşünce ve yorum sistemi geliştirebilmeyi sonra da içime döndüğüm gibi dışıma çıkıp sosyalleşebilmeyi çözdüm. Bu süreçte yürüyerek okumayı, hareket halinde ezber yapmayı, film izlerken, kitap okurken, müzik dinlerken bile öğrenebilmeyi çözdüm. Kendi içinize bakın. Kim bilir, hangi türde bir öğrenme yöntemi geliştireceksiniz ve…

Her yaşta öğrenmek mümkündür. Michelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni’nin 87 yaşındayken söylediğini hatırlayın;

“Ancora Imparo / Hâlâ öğreniyorum.”

Bibliobibuli’den dostlukla.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün