Film herkes tarafından sevilen ama sevmeyi beceremeyen güzel bir antropoloğun hayatının 60 yılını anlatıyor. 136 dakikalık film ilk 1.5 saatiyle yorucu, hatta sıkıcı olurken, son 45 dakikasında kazandığı tempoyla hayranlık uyandırıyor. Sorrentino, Napoli’nin güzelliğinin estetiğini yansıtmadaki başarısıyla ‘biçim’i iyi kullanırken, ‘öz’ünü unuttuğu için eleştirildi.
‘PARTHENOPE’
Yön ve Sen: Paolo Sorrentino
Gör: Daria D’Antonio
Müz: Lele Marchitelli
Kur: Cristiano Travaglioli
Oyn: Celeste Dalla Porta - Stefania Sandrelli - Silvio Orlando - İsabella Ferrari - Dario Aita - Gary Oldman
Dünya prömiyerini Cannes Festivali’nde yapan Paolo Sorrentino’nun düş kırıklığı yaratan son filmi ‘Su Perisi / Parthenope’, yedi ay aradan sonra vizyona girdi. Bu filmle doğduğu şehre yeni bir aşk mektubuyla geri dönen İtalyan yönetmen, içten, sevecen ‘Tanrının Eli / E Stata la Mano Di Dio’ (2021) filminin de geçtiği canlı, hareketli, bağıran, gülen, büyüleyen, göz alıcı Napoli’yi fon olarak kullanıyor. Ancak Sorrentino Napoli’nin güzelliğinin estetiğini yansıtmadaki başarısıyla ‘biçim’i iyi kullanırken ‘öz’ü unuttuğu için eleştirildi. Film, kahramanlıkla değil özgür ruhla sarmalanmış, Napoli’ye ve aşkın bin bir yüzüne (gerçek, anlamsız ve tarifsiz aşklara) karşı amansız bir tutkuyla dolup taşan kadınsı bir destan niteliğinde.
Film, özgürlüğüne, Napoli’ye ve aşka aşık kadın kahramanının üzerinden, gözlemlenen ve sevilen, hayalleri yıkılmış ama capcanlı, melankolik, trajik ve kederli bakışlarıyla Napolili kadın ve erkeklerin hayatını anlatıyor. Filmde Capri’de kusursuz bir yaz mevsiminde, tuzaklarla dolu gençliğin kayıtsızlığının altını çizen Sorrentino, “Napoli benim duygularıma ait bir şehir. Napolililer her gün hayatı baştan keşfediyor, hayatın onları şaşırtması gerektiğine karar veriyorlar. İşte ben de bunu aynen böyle anlatmak istiyorum” diyor. Film, Napoli’nin zengin bir ailesinin güzel, güçlü, başarılı antropoloğu Parthenope’nin hayatının 60 yılını anlatıyor. Şehrinin adını taşıyan Parthenope (Celeste Dalla Porta), 18 yaşına geldiğinde gelişmekte olan dünyaya, öğrenmeye ve deneyime aç şekilde atılır. Dillere destan güzelliği, aynı zamanda en büyük lanetidir.
Özgürlüğüne bağlı bir kadın
Karşısına çıkan herkes tarafından sevilen Parthenope, bir türlü sevmeyi beceremez. İntihar eden erkek kardeşinin ölümünden kendisini sorumlu tutan Parthenope, suçluluk hissi içinde yıllar boyu hayatının anlamını arar. Kendisi erkeklerin arzu nesnesidir. Buna kardeşi Raimondo da dahildir. Raimondo’nun en yakın arkadaşı Sandro, genç kıza çocukluğundan beri aşıktır. Kardeşinin Sandro ile seviştiğini öğrenen kırılgan Raimondo tereddüt etmeden intiharı seçer. ‘Su Perisi’ sadece bir genç kızın büyüme hikayesi değil, onun kişiliğini inşa etme hikayesi. Film, kahramanı Parthenope’nin, çevresindeki kalabalık erkek ve kadınlardan oluşan karakterler eşliğinde hayatını anlatıyor. Parthenope’nin 1950’deki doğumundan emekli olma kararını aldığı güne kadar yolculuğunu anlatan film, kahramanlıktan yoksun, ancak özgürlüğüne bağlı bir kadının Napoli tutkusunu ve kırık aşklarını anlatıyor.
Gençlik yıllarının yaz ayları boyunca mutluluğu kovalayan Parthenope Napoli’ye ve birçok unutulmaz karakterine âşık olur. Kendisi de âşık olduğu şehrin reklamını bir turizm ofisi gibi yapmayı sürdüren İtalyan yönetmen, 136 dakikalık filmin 1,5 saatinde yorucu, hatta sıkıcı olurken, son 45 dakikasında kazandırdığı tempoyla hayranlık uyandırıyor. İzleyici, yönetmenin mizansendeki dehasına tanıklık etmekle teselli buluyor. Cannes’daki basın gösteriminde izlediğim filmin ilk yarısında sıkılıp salondan çıkanları gördükçe içim sızlamıştı. Ancak filmi son üçte birlik kısmını izlemekten mahrum kaldıklarına üzüldüm. Kendi hesabıma, bir Sorrentino hayranı olarak, beklenti çıtamı yükseğe çekerek izlediğim filmden düş kırıklığıyla ayrıldım. Zira görsellik ve teknik olarak kusursuz ama sinema dili olarak zayıf olan ‘Su Perisi’nin yönetmenin filmografisinin en zayıf örneklerinden biri olacağını düşünüyorum.
Yunan mitolojisinde Parthenope, Homeros’un ‘Şarkılarıyla Odysseus’unda baştan çıkaramayan, kendini denize atıp boğulan sirenin adıdır. İtalyan yönetmene göre ‘Su Perisi’, ‘kentin adını taşıyan ama ne bir siren ne de bir efsane olan Parthenope adlı bir kadınla’ ilgilidir. “Parthenope bir siren midir, yoksa bir efsane mi?” sorusuna cevap arayan film, insanlık durumu hakkında metafiziksel bir analize soyunuyor. Günümüz İtalyan sinemasının en yetenekli, en çok ödül kazanan yönetmeni Paolo Sorrentino, görsel olarak çarpıcı ve karmaşık dramalarıyla tanınır ve sıklıkla Federico Fellini ve Michelangelo Antonioni ile karşılaştırılır. Kendisi Cannes Film Festivali’nin en gözde yönetmenleri arasında yer alır. Zira kariyerinin on filminden yedisi Cannes’da gösterildi.
Televizyon dizisi ‘The New Pope’u yöneten İtalyan sanatçıya, Vatikan’ın toplum üzerindeki etkisinin sorulması üzerine, Sorrentino kendisinin inançsız biri olduğunu söyledi. Cannes Festivali Direktörü Thierry Frémaux, 2024 ana yarışma seçkisini açıkladığı basın toplantısında, filmi “Sorrentino gösterişli stiliyle, kendisinin güzelliğinin dışında, kariyeriyle takdir edilmesini isteyen bir genç kadının öyküsü” olarak takdim etti. Filmde işlenen temaları, gençliğin kayıtsızlığı, klasik güzellik ve onun küçük hesapları, anlamsız ve imkânsız aşklar, bayat flörtler, ihtiraslı tutku, ısrarlı acılar, sonlar ve yeni başlangıçlar olarak saymak mümkün. Nice-Matin gazetesinin eleştirmeni filmi ‘Napoli Turizm Ofisi’nin uzun tutulmuş bir reklam filmine’ benzetti. Gazete Sorrentino’nun klişe kartpostallar, pastoral görüntüler eşliğinde şehri ve çevresinin kusursuz güzelliğinin estetiğini yansıtmadaki başarısının altını çizdi.
Bir keşif: Celeste Dalla Porta
Filmin teknik kadrosuna gelince; Sorrentino’nun ‘Muhteşem Güzellik’ ve ‘İl Divo’sunda kamera operatörü olarak görev yapan Dario D’Antonio, yönetmenin önceki filmi ‘Tanrı’nın Eli’nde görüntü yönetmenliğine terfi etmişti. D’Antonio kartpostal güzelliğindeki görüntüleri ‘Su Perisi’ni görselliğiyle tatminkâr bir film yaptı. Sorrentino ile evvelce son iki filminde çalışan, TV dizisi ‘The Young Pope’un da müzik partisyonunu hazırlayan Lele Marchitelli İtalyan yönetmenle ‘Su Perisi’nde beraberliğini sürdürüyor. Oyuncu kadrosunda, filmin tamamına yakın güzelliğiyle perdeyi aydınlatan Celeste Dalla Porta ilk başrol deneyimindeki görkemli performansıyla, İtalyan sinemasının gözdeleri arasına girmeye adaylığını koyuyor. 1974, Lombardiya doğumlu aktris, iki mini TV dizisinden sonra, sinemadaki ilk deneyimini ‘Tanrı’nın Eli’nde çok küçük bir rolde yer aldı. Ancak Sorrentino bir sonraki filminde başrolde kendisini ispatlama şansı tanıdı. Dalla Porta filmde ikna edici bir tanrıça rolünü oynuyor.
Parthenope’nin yaşlılığını canlandıran Stefania Sandrelli, Bernardo Bertolucci ve Pietro Germi’nin ilham perisi idi. İlk yönetmenin ‘Konformist’, ‘1900 / Novecento’ ve ‘Çalınmış Güzellik’ gibi başyapıtlarında, ikincisinin Oscar Ödüllü ‘İtalyan Usulü Boşanma’ ve ‘Aldatılmış ve Terkedilmiş’ filmlerinde oynamıştı. Filmin ikinci önemli karakteri sayılan huysuz Profesör Deveto Marotta rolünde, Sorrentino’nun (Toni Servillo ile birlikte) fetiş oyuncusu Silvio Orlando, başarılı üniversite hocası olarak, her zamanki gibi mükemmel. Filmde Parthenope, Marotta’nın himayesinde antropoloji alanında kariyer yapar. Hayatındaki en büyük dramını filmin finalinde sadece öğrencisi Parthenope ile paylaşan, fedakâr ama talihsiz baba Marotta, gizemli bir insan olsa da Parthenope’ye gerçeği söyleyen tek erkektir. Hocasının izinden giden Parthenope, azmiyle ünlü bir antropolog olur ve emekli olmaya karar verince Napoli’yi terk eder.
Jeneriği süslemek için kullanıldığını düşündüğüm Oscar’lı İngiliz aktör Gary Oldman’ın beş dakikalık rolünü senaryodan çıkarın, bir şey değişmez. Sorrentino’nun ‘Tanrının Eli’ndeki Luiza Ranieri ile ‘Muhteşem Güzellik’teki İsabella Ferrari oyuncu kadrosunun diğer iki ünlü aktrisi. Bitirirken Paolo Sorrentino’yu izlediğim Cannes Film Festivalleri penceresinden anlatmak istiyorum. İlk uzun metrajlı filmi ‘Aşkın Bedeli’ (2004) duygusal dramasında, Toni Servillo ile birlikteliğini başlatmıştı. Ardından gelen iki filmi, kara komedi tefeci öyküsü ‘Aile Dostu’ (2006) ve kariyerinin en başarılısı ‘İl Divo’ (2008) ile İtalyan sinemasını Cannes’da temsil etti. Bu film, kaçırılıp suikasta uğrayan kirli politikacı, İtalyan başbakanı Giulio Andreotti’nin hayatının bir bölümünü anlatıyordu.
Temerküz kampındayken babasının tanıdığı ve kaçtığı ABD’de izini sürdüğü bir Nazi subayını arayan müzisyenin öyküsünü anlatan ‘Olmak İstediğim Yer / This Must Be The Place’ (2011) Sorrentino’ya Hollywood’un kapılarını açan film oldu. İtalyan başkenti Roma’ya saygı duruşunda bulunan filmlerden ‘Muhteşem Güzellik’ (2013) Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kazandı. ‘Gençlik’in (2015) ardından gelen ‘Tanrının Eli’ (2021) adını Napolili futbolcu Maradona’nın bir benzetmesinden aldı.